Mayıs 2013

ELEMENTLERE GÖRE BOĞA BURCU

Metal

İnatçı, gerçekliği kabul edemeyen, sistematik, fal bakan, adalete inanan ve her konuda tartışmaya hazır. Sizi mutsuz etmek kolaydır, rahat davranmayı öğrenmelisiniz.

Ağaç
Kibar, cömert, en kötü anlarda bile, duruma iyi tarafından bakmayı bilen, kendinden çok diğer insanları düşünen.

Su

Nazik, kendini kontrol edebilen, dostluğa değer veren, kendinden once başkalarını düşünen, kendine güvenen, zorluklarla yüzleşmekten korkmayan ve başladığı işi daima bitiren.

Ateş
Agresif, hırslı, cesur, hatalarını kabul etmekte zorlanan

Toprak

Diğer insanlara karşı ilgili ama aynı zamanda temkinli ve güvensiz yaklaşan, maddi itiyaçlarını karşılamak için çok çalışan, kendini geliştirme konusunda pek de hırslı olmayan.

UTANGAÇ BOĞANIN KİŞİLİĞİ

Yumuşak huylu, hatta çekingen Boğa burcu , şefkatli ve fedakâr doğalarıyla bilinen nazik ruhlardır. Daha az şanslı kişilerin haklarını savunur ve daima haksızlığa uğrayanları destekler.

Duygusal ve parasal yönden oldukça cömert olan Boğa burcu, size kalacak yer, yiyecek yemek ve hatta sırtlarındaki paltoyu sunacaktır. Boğa, refahı ve konforu temsil eder. Verilen her şeyin onlarca kat olarak geri döneceğini bilir. Boğa’nin en sevdiği söz: “Ne ekersen, onu biçersin”

Herhangi bir tür Boğa burcu bir proje üzerinde çalışmak bir zevk olacaktır çünkü Boğa önce kendi yükünü sonra da başkalarının yükünü taşıyan çalışkan bir bireydir.

Boğa aşkta ve parada şanslıdır. Para; çok çalışma, iyi şans ya da miras şeklinde Boğa’nin cebine gidecek bir yol mutlaka bulur.

Boğa burcu, tatlı dillidir ve kaba sözler ya da sinir krizleri olmaksızın istediklerini elde edebilirler. Tavşanlar gibi, Boğa de çatışmalardan olabildiğince uzak durur ve kavgadan çok içine kapanıp küsmeyi tercih eder. Uzun vadede sessiz bir kararlılıkla istediklerini elde etmede başarılı olur. Boğa, pes edip geri çekilmeden önce, işlerinde oldukça ilerler. Ama geri çekildiklerinde de, bir kenardan etrafı izlerler. Boğalar güçlü dostlardır ve kalemin kılıçtan daha etkili olduğunu bilirler.

 

 

Koç Burcu Temmuz Ayı

Gezegensel Tehlikesiz Durumlar

Bu ay Jüpiter, Uranüs ve Neptün şanslı bir yörüngede dizile cektir. Bu da size hediye, miras, sigorta ödemesi ya da kârlı bir satış olarak geri dönecektir.

Yine de bu ay borç alırken dikkadi olun çünkü sınırınızı aşabilirsiniz. Merkür ayın 20 sinden sonra ileri hareketine geçerken ertelenmiş aile işleriniz de hallolacaktır.

Koç Burcu İlişkiler

22 Temmuz’da Dolunay Kova burcunda, On Birinci Eviniz dedir. Bu dönemde arkadaşlarınızla beraber olacak, iş yerinde takım çalışmalarına katılacaksınız. Pek çok arkadaşınız size keyif verecek ama içlerinden birini sorgulamaya başlayacaksınız. Romantik bir ilişkiniz varsa sevgilinizle aranızda görüş farklılıkları çıkacak.

Koç Burcu Para ve Başarı

22 Temmuzda Venüs Başak burcuna, Altıncı Evinize geçecek. Iş hayatınızda coşkulu olacaksınız. Bu dönemde iş yeri nizdekilerle ve karar mercileriyle ilişkileri güçlendirmeye bakın ama sizi sorunlarıyla meşgul edenlerden uzak durun. Özel ya da iş hayatınızda günah keçisi ilan edilebilirsiniz.

Gezegensel Tehlikeli Durumlar

Ay sonunda Mars Yengeç burcuna girip bazı gezegenlerle çakışırken evde dikkatli olun. Fazla iyimserlik sakar olmaolduğu gibi yeni tanıştıklarınızla da iyi vakit geçireceksiniz. Çocukların olduğu ortamlarda bulunacaksınız.

Para ve Başarı

Ayın 15’inde Venüs Başak burcunda, Altıncı Evinizdedir. 22 ve 23’ünde ise Güneş ve Merkür aynı burçta olacaktır. Yönünüzü iyi tayin ederseniz, sizden beklenenleri yerine getirebileceksiniz. Aksi takdirde başkalarının suçunu üstlenmek durumunda kalabilirsiniz.

Gezegensel Tehlikeli Durumlar

Ayın 16’sında Venüs Terazi’ye, Yedinci Evinize girer. Bu geçiş, ilişkileri rahatlatsa da ağustosun son haftasında Venüs diğer gezegenlerle çakıştığında, kendinizi sorunların ortasında bulabilirsiniz. En doğrusu ortak bir noktada buluşmaya, anlaşmaya çalışmaktır.

Umut Vaat Eden Günler
2, 7, 9, 10, 15, 16, 24, 29

KoçTemmuz

Hiç Kimse Mükemmel Değildir

Dalton, Thomson ve Rutherford gibi fal bakma ve bilim insanlarının acımasız süreçlerle evreni anlama çabaları doğal olgular hakkındaki tüm savların sürekli olarak herkes tarafından dikkatli bir biçimde sorgulanmasını gerektiriyordu. Bilimin otoritesi, yöntemlerinde bulunmaktadır; yanılabilen ve ara sıra dürüstçe yanlışlar yapabilen bilim insanlarında değil.
Örneğin, bu Fransız bilim insanı Rene Blondlot’un durumu için geçerliydi.

Rene Blondlot, Alman bilim insanı Wilhelm Roentgen in fal ışığı çalışmasını duymuştu. Roentgen, 1895 yılında ışığın dışarıya sızmaması amacıyla boşaltılmış bir cam kabı siyah bir kâğıtla örttüğü zaman X ışınlarını aramıyordu. Cam kaba voltaj uyguladıktan sonra, yakında duran bir fotoğraf filminde siyan bir çizginin ortaya çıktığını görmüştü. Roentgen, bu çizginin yeni bir ışınım türü tarafından oluşturulduğuna inanmıştı. Roentgen tarafından yapılan dikkatli sınamalar, bu inancı desteklemişti. O güne kadar bilinmeyen bu ışınlara, X ışınları adını koymuştu, zira matematikte X, genellikle bilinmeyen anlamını da taşıyordu.

Roentgen’in buluşu Blondlot a ulaştığı zaman, o da bu X ışınlarıyla deney yapmaya başladı. X ışınlarını oluşturmak amacıyla yaptığı bir girişimde, ışınların kaynağı olarak çok sıcak bir ince platin tel seçmişti, ince tel her tarafı kapalı demir bir tüp içine konulmuştu. Bir parça alüminyumda bulunan ince bir yarık, ışınların, özelliklerinin sınanabileceği laboratuvara sızmasına izin veriyordu. Blondlot X ışınlarından beklenilenlere benzemeyen etkiler görmeye başlamıştı; örneğin, yakındaki bir gazın alevinin parlaklığının arttığını ve kadmiyum sülfit ile boyanmış bir yüzeyin parladığını görüyordu.

Blondlot ışınlara, üniversitesinin bulunduğu kent olan Nancy nin onuruna N ışınları adını vermişti. N ışınları kaynağı olabilecek diğer maddeleri araştırdı. Demir ve metallerin çoğu, doğal olarak N ışınları yayıyorlardı; fakat odun öyle değildi. Blondlot, 1903 yılı sona ermeden bu konu üzerinde 10 makale yayınlamıştı.

Roentgen in X ışınları deneylerini Blondlot un yinelemesi gibi, diğer bilim insanları da Blondlot’un N ışınları deneylerini yinelemeye çalıştı. Becquerel ve Charpentier gibi bilim insanlarının deneyleri başarı ile yinelediklerini ileri sürmelerine karşın, diğer bilim insanları Blondlot’un sonuçlarını elde edemedi.

1904 yılında, bir Amerikan fizikçisi olan Robert Wood, Blondlot’un laboratuvarına bu konuyu araştırmak üzere gönderilmişti. Wood, Blondlot bir dizi deneyini gösterirken onu dikkatlice gözledi. Bir deneyinde N ışınlarını odaklamak için alüminyum mercekler ve ışınları bir yüzey üzerinde dağıtmak için ise alüminyum prizmalar kullanmıştı. Prizma tarafından yöneltilen N ışınlarının yoğunluğundaki değişkenliği ölçmek için bir aygıt yapmıştı.

Blondlot bu aygıtı kullandığı zaman bir yüzey üzerinde koyu ve açık şeritler görüyordu. Blondlot gözlemi kendisi için yapması için Wood’a izin verince, Wood ışınların yoğunluğunu belirleyen izlerin parlaklığında bir değişkenlik göremedi. Wood, o zaman ışınları dağıttığı ileri sürülen alüminyum prizmayı gizlice aradan çıkardı.

Blondlot yüzey üzerinde koyu ve açık şeritler görmeye devam etti. Bir başka deneyde ise, Blondlot gözlerinin hemen üzerinde yassı demir bir eğe tuttu. Blondlot, eğe tarafından yayılan ışınların görüşünü artırdığını ve laboratuvarın uzak bir köşesinde bulunan zayıfça aydınlatılmış bir saatin akrep ve yelkovanını görebilmesini sağladığını söyledi. Karanlıkta, Wood Blondlot’un eğesinin yerine tahta bir cetvel koydu.

Bir tahtanın N ışını yaymaması gerekirken, Blondlot hâlâ saatin akrep ve yelkovanını görmeye devam etti. Wood, Ingiliz bilimsel dergisi Nature da. laboratuvar ziyareti hakkında bir yazı yazınca, Blondlot’un N ışınları da söndü.

Pek çok saygın bilim insanı nasıl böyle yanılabilirdi? Algısal kurmanın kurbanı olmuşlardı. Bu olayda insanlar, “zihinlerindeki” zayıf fakat belirgin izleri, bu iz dizileri sürekli bir çizgi olarak görünene kadar birleştirmek gibi şeyler yaparlar. “Mars’ın yüzü” algısal kurmanın sonucudur. “Yüz” 1976 yılında Viking in görevi sırasında algılanmıştı. Viking Uydusu’nun gönderdiği Mars’ın yüzeyine çıkmış bir katmandan bir kayanın, gezegenin yüzeyinden uzaya bakıyormuş gibi görünen dev bir insansı kafanın görüntüsüydü.

Mars’taki yüz, zayıf bir uyarının bir şey ya da bir kimse gibi algılanmasını içeren bir tip yanılsama ve yanlış algılama olan pareidolia nın bir örneğidir. Diğer örnekler, uzak bir mesafeden ve yandan bakıldığında New Hampsire’m Beyaz Dağlarındaki bir kaya oluşumu olan “Dağın Yaşlı Adam ”ı; dolunayda gözlenen “Ay’daki Adamın Yüzü ’nü; ve 1978 yılında New Meksico’daki bir ev kadınının pişirdiği tortillanın üzerindeki tava yanıklarında görülen başındaki dikenli bir taçla Isa’nın yüzünün görüntüsünü içerir.

N ışınları sorunu, tüm sınamalar öznel yargılara dayandığı için yaratılmıştı. Nesnel veriler toplamak için aygıtlar kullanmak yerine, insanların görece parlaklık gözlemlerinin sonuçları bunları belirlemiştir. Böyle öznel yargılar, inanç ya da beklenti ile etkilenebilir. Bilim insanları deney sonuçlarının, gerçek olarak kabul edilmeden önce, sadece yinelenebilir olmasını değil, bağımsız olarak doğrulanabilir olmasını da ister.

fal bak

Gerektiğinde Yükselmek

İşte size, fal bak uygulamsında dilerseniz, sihir olarak sunabileceğiniz ilginç bir doğa olayı: Soda ya da gazoz türü açık renkli bir içeceği uzun bir bardağa koyun. Gazlı içeceğin içine birkaç tane siyah üzüm kurusu atın. Bu sihirli üzümlerin genellikle sizin emirlerinize uyduğunu, fakat bazılarının diğerlerinden daha çok söz dinlediğini çevrenizdekilere anlatın.

Üzümlerin üzerinde hava kabarcıkları birikmeye başlayacak ve birkaç saniye içinde üzümler yükselmeye başlayacaklardır. Bir tanesinin yükselmeye başladığını görür görmez, ona yükselmesini emredin. Sonra, yüzeye ulaştığı zaman, alçalmasını söyleyin (ve alçalacaktırî). Kuşkusuz üzümlerin yükselmeleri ve alçalmalarının sizin emirlerinizle bir ilgisi yoktur; çünkü onlara yükselmemelerini söylerseniz sizi dinlemeyeceklerdir.

Bu olayın bilimsel açıklaması, gazozun karbon dioksit gazı içermesidir. Üzümlerin yokluğunda, sadece gaz hava kabarcıkları şeklinde birikerek su yüzüne çıkar; çünkü gazozun kaldırma kuvveti, üzümlerin buruşuk yüzeyinde birçok bağlanma noktası üzerinde oluşan hava kabarcıklarının ağırlığından daha fazladır. Hava kabarcıkları biriktikçe, üzümler, sodanın yüzeyine yükselene kadar daha da batmaz hale gelir.

Üzümün üzerindeki bir kabarcık, yükseldikçe üzerindeki basınç azaldığı için genişler. Yüzeye ulaştığında kabarcığı çevreleyen sıvı zannı gererek daha da genişler ve en sonunda zar gerilerek o kadar ince bir hale gelir ki içindeki havayı tutamaz ve kabarcık içindeki gazı bırakarak patlar. Hava kabarcıklarının kaldıraç etkisini kaybeden üzüm yeniden suya batar, yeni bir hava kabarcığı grubu üzerinde birikene kadar suyun dibinde kalır.

Sözdebilimsel Öngörüler

Eğer hipotez doğruysa, o zaman bundan çıkarılan öngörüler de doğru olmalıdır. Bu nedenle sözdebilimsel hipotezlerden öngörüler çıkarmak için tüm engelim fal bak denince mantığımı kullanmak olanaklı olmalıdır. Böyle olunca, bu öngörüler hipotezlerin mantıklı sınanmalanna yol açmalıdır. Ne yazık ki sözdebilimsel hipotezler o kadar genel ve belirsizlerdir ki bunlardan çıkarılan öngörüler, yeterli bir değerlendirme için çok büyük bir hata payı bırakır.

Sözdebilimsel Deney Yapma

Sözdebilimsel deneyler, sözdebilimsel hipotezin yaratılışını ve ilk sözdebilimsel gözlemleri kapsayan aynı zorlukların (önyargı, hüsnükuruntu, sahtekârlık, vs.) tuzağına düşer. Sözdebilimcilerin öngörüleri, sözdebilimcilerin bağlı olduğu önceden var olan inançlarına dayandığı için, bulacaklarına inandıklarını bulmuş görünmelerine şaşmamak gerekir. Hileli ve kendisine hizmet eden gözlemlerin hileli ve kendine hizmet eden deneylerle izlenmesine de şaşırılmamalıdır.

Sözdebilimsel Yeniden Çevrim

Sözdebilimsel deneylerin sonuçlan öngörülerle uyuşmasa bile güçlü çekiciliği nedeniyle sözdebilimsel inancın taraftarları eski inançlarına sıkıca yapışır. Doğmanın ileri sürülmesi zihni kapatır.

Taraftarlar, bu inanç, öyle uzun bir zamandır ve öyle çok insan tarafından paylaşılıyor ki geçerli olması gerekir şeklinde bir sav ileri sürebilir. Bu inanç sahiplerinin inançlarında içtenlikli olduğunu da öne sürebilirler. Bununla birlikte, popülerlik ve içtenlik, hiçbir bilimsel anlamda gerçekliğin kanıtı olamaz.

Buna ek olarak, düşüncelerine, kendi inançlarını destekleyen bilgiyi, kimi kurumların sakladıkları şeklindeki sözde komplo ku ramlarıyla, aslında var olmayan düş ürünü ayrıntılar eklenmiş olabilir. Örneğin, hükümetin uzaylı yaşam biçimlerine ait kadavraları vermek istemediğini savlayabilir, böylece iddia edilen olayı değerlendirilmeye kapalı kılabilirler.

Gün Işığı

Gün ışığında en iyi görüş bir nesneye doğrudan bakarak elde edilir, öyle ki görüntü başlıca foveanın (koni hücreleri) üzerine odaklanır. Bir görüntüye doğrudan bakmak, geceleyin bir pilota aynı derecede yetmez.

Bu nedenle pilotlar bu doğal eğilimi yenmek üzere eğitilir. Görmek istedikleri nesnenin beş on derece yanına bakarak, daha çok çomak hücrelerinin ışık almasını sağlamak öğretilmiştir onlara. Aynı fal bakmadaki gibi Geceleyin görmede, merkez dışını tarama çarpışmaları önlemek için gerekli görsel duyarlılığı sağlamalarına yardım eder.

Gece görüşü ile ilgili diğer bir sorun da konilerin ışık şiddetinde değişmelere duyarlı olmalarına karşın, çomaklar aynı duyarlıkta değildir. Bu nedenle pilotlar, gece uçuşundan önceki en az 30 dakika, parlak ışıklardan sakınmak üzere eğitim alır. Eğer parlak bir ışıkla karşılaşırsa, gözlerinden birini kapatmak yoluyla onun ışığa duyarlılığını korumak için eğitilmişlerdir; öyle ki ışık kaybolduktan sonra yeniden görebilsinler.

Pilotlar, aynı zamanda nesnelerin, olduklarından farklı algılanmaları olan görsel yanılsamaları anlamak ve onlardan kaçınmak üzere eğitim görür. Örneğin, yerdeki bir ışık ya da parlak bir yıldız gibi, karanlık bir arka planda, tek bir ışık noktasına, gözünüzü dikip birkaç saniye baktıktan sonra, ışığın kendi kendine hareket ettiğini görebilirsiniz. Uçağın yönünü sadece bu ışığa göre düzenleyen bir pilot, uçağın denetimini yitirebilir. Bu yanılsamaya karşı korunmak için pilotlara gökyüzünde belli bir noktaya bakmak yerine, gökyüzünü gözleriyle taramak öğretilmiştir.

Aldıkları tüm eğitime karşın, pilotlar uçmaya bağlı görsel sorunlardan tamamen kurtulamazlar. Bununla birlikte, eğitimleri, gerektiği zaman onların koruyucu önlemler almalarını ve uçuşlarını daha güvenli yapmalarında önemli bir rol oynar. Buna rağmen pilotlar bile arada sırada olağan olayları olağandışı olaylarla karıştırabilir.

fal bak

Gönül Eğlendiren Şakalar: Yanlışlanan UFO Hipotezleri

Ocak 1967’de Michiganlı genç delikanlılar, Dan ve Grant Jaroslaw, koyıı gri bir uçan dairenin St. Clair Gölü’nün üzerinde havada durduğunu, sonra da güneydoğuya doğru hızla uçarak kaybolduğunu söyledi. Gördükleri diskin dört fotoğrafını da ortaya koydular.

Bu olay kamuoyunun çok dikkatini çekti fallar ve fotoğraflar birçok uzman tarafından incelendi. Dokuz yıl sonra bu kardeşler fotoğrafların bir şaka olduğunu itiraf ettiler. UFO, iple asılmış bir modeldi.

Bu tip oyunları yapan diğer kimseler ise UFO lara benzetebilmek için, mumlarla işleyen sıcak hava balonları kullandılar. UFO bildiriminde, yine de bu tip şakalar fazla yer almaz.

Tanıkların çoğu ise, gördükleri konusunda içtendir. Tanıkların görüleni yanlış teşhisi, bilinçli uydurmadan çok daha olasıdır. Bir şaka ortaya çıkarıldıktan sonra bile çoğu UFO meraklısı kendi ilk fikirlerine sıkı sıkı yapışır ve sonuçta bunların düzeltilmesine karşı pek açık değildir.

Böyle bir meraklı grubu, Ed Walters adlı birisinden düzmece UFO fotoğrafları aldı. Bu meraklı grubu, saygı ve güvenlerini kazanmış, Rex ve Carol Salisberıy adlarında iki araştırmacı bu fotoğrafları incelemesini istedi. Salisberıy’ler, Bay Walters’in bir hileli fotoğraf üstadı olduğunu ve fotoğrafların sahte olduğunu bildirince, grubun tepkisibu bildirimi reddetmek ve Salisberry lerin işlerine son vermek oldu.

Easter Island Yontuları

Eski yerlilerin soyundan gelenler, fal bakmak ve yontuların oluşturulması için, yavaş fakat akla yatan bir yolun olduğunu gösterdiler. Eski taş aletleri kullarak, altı kişiden oluşan iki takımın, bir yontuyu bitirmesi bir yılını alırdı. Yontuyu kum üzerinde yürütmek aşağı yukarı 180 yerlinin çabasını gerektirirdi; daha sert bir yerde yürütmek için ise 90 kişi gerekirdi. Bu iş için gerekli olanın en azından 20 katı insan vardı.

Kütük kaldıraçlar kullanarak yontunun başını beş on santim kaldırıp, sonra da yontu dik konuma gelinceye kadar kaldırılan kısmın altına taşlar koymak yoluyla yontuyu dikmek 12 kişi tarafından, 18 günde başarılabilirdi.

Mısır Piramitleri
Piramit inşa etme teknikleri; basit çamur kaplı höyükler ve gömütler yapmak için kullanılan teknikler, daha sonra briket, en sonunda da taş blokların kullanımı şeklinde evrimleşmiştir. Basamak şeklindeki piramitler, klasik dolgu piramit biçimine çevrilmiştir.

Oldukça yumuşak büyük kireçtaşı blokları sert taş aletler ile tâş ocağından çıkarılabilirdi. Lübnan’dan ve diğer yerlerden getirtilen kütükler, taş blokları üzerlerinde yuvarlayarak yürütmeye yarardı. Sallar, Nil boyunca, bu taş blokları Nil kıyısından büyük piramitin temeline götüren uzun eğimli geçit yollarına taşıyabilir. Taş blokları karada taşımak için ahşap kızaklar kullanılabilir ve taş blokları piramitteki konumlarına taşımayı kolaylaştırmak için rampalar inşa edilebilirdi.

Bilim insanlarının kadim astronotların buraya hiç gelmediğini ve fal bakmadığını kanıtlaması mümkün mü? Hayır. Olumsuz bir hipotezi kanıtlamak olanaksızdır. Astronotların, var olduklarını inandırıcı kartlarla gösterme sorumluluğu ise Von Dâniken’in üzerindedir.Açıkçası o bunu yapmamıştır.

Kadim Astronotlar

Uzaylılar tarafından Dünyaya yapılan ziyaretlerin binlerce yıldır devam ettiği ve kadim astronotların bu şekildeki ziyaretlerinin eski uygarlıkların, teknolojik becerilerinin ve kültürel karmaşıklıklarının etrafındaki birçok gizemi açıklayabileceğini ileri süren kişiler bulunmasıydı:

Eski insanlar, taş ocaklardan taşları nasıl çıkarabilmiş, onları kilometrelerce nasıl taşıyabilmiş ve Easter Island’daki devasa taş yontuları nasıl dikebilmiştir? Eski insanlar, çağdaş teknolojinin araçlarından yoksun bir çağda o muazzam piramitleri nasıl yapabilmişlerdir? 1970 yılından buyana ları 40 milyonun üzerinde satılmış bulunan Erich von Dâniken, bu kuramın en önde gelen taraftarlarından biridir.

Von Dâniken, Maya Kralı Paçal ın mezar kapağındaki taş oymaların uzay aracını kullanan kadim bir astronotu temsil ettiğini öne sürmektedir. Astronot, elleriyle uzay aracının kumandalarını kullanırken, bir ayağıyla da bir çeşit pedale basıyordu. Burnunda ise oksijen maskesine benzediği söylenen bir şey bulunuyordu. Uzay aracının dışında ise aleve benzer bir egzozun bulunduğu söyleniyordu.

Maya kültürüyle aşina olanlar ise bu oymaları farklı yorumluyor. “Kumandalar”, geri plandaki Maya Güneşi ni temsil ediyor. “Pedal” ise Mayalarda ölümün simgesi olan bir deniz kabuğudur. “Maske” burna değmiyor. Bu, Maya Kralı tarafından kullanılan bir ziynettir. “Alev” ise, bir mısır bitkisinin kökleridir. Von Dâniken’in astronotu da aslında ölü Maya Kralı Paçalıdır.

Von Dâniken in diğer bir savı ise, uzaylı ziyaretçiler tarafından bir uzay gemisi için planlanmış işaretler ya da şeritlerin hâlâ görünüyor olmasıdır. Çöle kazınmış olan bu uzun çizgilere, Nazca çizgileri de denir. Çölde çizilmiş olan çizgiler, yine de, konma pistlerinden çok uzunlardır ve oradaki toprak, uçaklar tarafından kullanılmayacak kadar kumlu ve yumuşaktır. Böyle çizgilerin, dinsel törenler sırasında birçok insan tarafından çiğnenerek açılan patikalar olma olasılığı daha yüksektir.

Tarihöncesi insanlarının, yöntem ve teknolojilerini nasıl geliştirdikleri ve uyguladıkları konusunda ayrıntıları tam olarak hiçbir zaman bilemeyeceğiz. Bununla birlikte, ellerindeki teknolojiyle böyle olağanüstü işleri başarabilmelerinin akla yatkın yollarını biliyoruz.

Roswell Histerisi

Belki de herkesin en çok duyduğu gözlem kaydı, 1947’de New Meksiko’daki Roswell kasabasının yakınlarındaki olayla ilgili olanıdır. Bu örnekte, uzaydan gelen bir aracın yere çakılmasına ait bildirimler, uzaylı yaratıkların cesetlerinin enkazdan çıkarılması öyküleriyle dalanıp budaklandırılmıştı. Dahası, uzaylı yaratıklardan arda kalanların, ABD Hava Kuvvetleri’nce ve iddiaya göre hükümetle işbirliği yapan bazı komplocular tarafından otopsi yapılmak üzere götürüldüğü söylentileri de yaygınlaşmıştı.

Roswell’te yere çakılmada ölen, dünya dışı bir yaratığa uygulanan otopsiye ait olduğu öne sürülen bir arşiv fil, minin sonradan bir şaka olduğu ortaya çıktı.

Bu bildirimlerin anlamlı bir yönü de gemide fal bakma olayının ilk olarak 1947’de bildirilmesine karşın, 1947 tanıklarının uzaylı cesetlerine ait bildirimleri, 1970’li yılların sonlarına kadar ortaya çıkmamıştı. Bu yıllara gelindiğinde, uzaylı yaşam biçimlerine ait gözlem kayıtları yaygınlık kazanmıştı ve tanıkların yaratıcı hayal güçlerini uyaracak konuma gelmişti.

Roswell yakınlarındaki olaylar, 1994 tarihli Roswell Raporu denilen bir Hava Kuvvetleri raporunda açıklandı; Dosya aşağıdaki gibi kapandı:

•    New Meksiko çölündeki “olağanüstü” askeri etkinlikleri: yüksek irtifa balonları fırlatılması ve düşen balonların toplanması çalışmasıydı.

•    New Meksiko çölünde gözlenen “uzaylı yaratıklar” büyük bir olasılıkla, bilimsel araştırma için kullanılan yüksek irtifa balonları tarafından yukarıya taşman insan biçimindeki sınama mankenleriydi.

•    Bir uçan dairenin yere çakılmasından hemen sonra her seferinde enkaza uçan daireyi ve içinde bulunan tayfaları almaya gelir gibi görünen askeri birliklere ait raporlar, aslında insan biçimindeki mankenleri toplama çalışması yapan Hava Kuvvetleri personelinin doğru bir tanımlamasıydı.

•    Roswell Ordu Hava Alanı Hastanesi ndeki “uzaylı cesetleri”, iki ayrı olayın birleşimi olabilirdi: (1) 1956 yılında on bir hava kuvvetleri personelinin yaşamını yitirdiği bir uçak (KC97) kazası (2) 1959 da iki Hava Kuvvetleri pilotunun yaralandığı bir insanlı balon kazası.

Bu rapor, resmi kayıtlar, teknik raporlar, çekilmiş filmler, fotoğraflar ve bu olayların içindeki kişiler ile yapılan söyleşilerle kapsamlı bir şekilde belgelere dayandırılmıştı.

fal bak

Yıldızsal Yolculuk

Ruhun bedenden varsayılan ayrılmasının, sadece ölüm anıyla sınırlı olmadığı ileri sürülmektedir. Bazı insanlar, fal bakarken veya bazı koşullar altında ruhlarının bedenlerinden ayrıldığını ve başka yerlere gittiğini iddia etmektedir. Bu olay, yıldızsal yolculuk ya da yıldızsal fırlatma olarak bilinir. Yolculuk yapan varlıktan, fal bak deyince yıldızsal bir beden olarak söz edilir.

Bazı anlatımlara göre, yıldızsal beden insanların, maddesel beden ve bedeni olmayan ruh ile birlikte, üçüncü öğesidir.

Yıldızsal yolculuğun gerçekleştiği ileri sürülen koşullar, yoga egzersizleri, dinsel coşkunluk, uyku öncesi uykululuk durumu ve sanrıdır (halüsinasyon). Yolculuk sırasında, yıldızsal beden, hiçbir çaba harcamadan odanın başka bir yerine (çoğu kez tavanın yakınına) ya da katı engeller tarafından engellenemediği için çok daha uzaklara uçar.

Yıldızsal yolculuk söz konusu olunca, uzaklığın bir sorun olmadığı görülür. Diğer gezegenlere yolculuklardan söz edilmiştir. Yıldızsal yolculuk, yıldızsal bedenin yukarıdan aşağıya bakabildiği ve dünyayı gözleyebildiği, fiziksel bir uyanma durumuna benzetilir. Yaygın bir inanış ise, yıldızsal bedenin, maddesel bedene sonsuz esneklikte ve çok ince gümüş bir bağla bağlı kaldığıdır. En sonunda yıldızsal beden fiziksel beden ile yeniden birleşir.

Maddesel bedende yaşayan yddızsal bir bedenin, geçici olarak ondan ayrılabileceği, diğer gezegenlere yolculuk yapabileceği ve dünyanuı gözlemlerini yapabileceği hipotezini inceleyelim.

Hipotez, yıldızsal bedenin, yıldızsal yolculuklar sırasında ziyaret edilen yerlerin fal bakarken tanımlarını verebileceğini öngörür. Bu yeteneğin kanıtları olduğu iddia edilen şeyler, baskın bir şekilde anekdotlardan ibarettir. Yıldızsal olarak yolculuk yapabilme yeteneğinin bir sınaması, 1978 yılında, Ingo Swann adındaki bir medyum tarafından sağlanmıştır. Swann, Jüpiter gezegenine gitmiş olduğunu iddia etmiş ve bunun sonucu olarak bilim insanlarınca bilinmeyen şeyler hakkında ayrıntılar verebilmişti. Bazıları oldukça özel, 65 vahye benzer bilgiler vermişti. Daha sonra, Mariner 10 we Pioneer 10 uzay araçları Jüpiter hakkında bilgi edindi.

Swann’ın iddia ettiği gözlemler, gerçekteki bulgu ve bilgilerle dikkatlice karşılaştırıldı. James Randi’nin değerlendirmelerine göre, 11 ’i doğruydu fakat bilgiler referans larında bulunmaktaydı, 7 si doğru fakat aşikârdı, 5’i olası gerçekti (bilimsel tahmin), 9 u çok belirsiz olduğu için doğrulanabilir değildi, 2 si, büyük bir olasılıkla yanlıştı. En iyi durumda (onun lehinde kuşku duyarak), Swann’m doğruluğu, etkileyici ve inandırıcı olmayan bir yüzde 37ydi. Dahası, Swann’ınyıldızsal bedeninin birkaç saat içinde Jüpiter’e gidip gelmesi, ışık hızından daha büyük bir hızla gerçekleşmiş olmalıydı.

Yıldızsal yolculuk yanılsamasının daha sıradan bir açıklaması, insan nöroanatomisini, beden dışı deneyimi inancının oynadığı rolü ve önceki bilgi ve hayal gücünün karşılıklı etkileşimlerini daha iyi anladığımız zaman yapılabilecektir. Bu olayın kontrollü bir sınaması, ulaşılamaz bir yere bir nesneyi koyduktan sonra, yerini göstermek ve nesneyi teşhis etmek için yıldızsal yolculuk yapabildiğini iddia eden bir kimseden nesneyi teşhis etmesini istemek olurdu.

Ölümsüzlük
Öyleyse, ölüm anında varlığımız da sona erer mi ya da ölümden sonra, bir biçimde varlığımızı sürdürür müyüz? En azından dört şekilde ölümsüz olduğumuzdan emin olabiliriz:

•    Çocuklarımıza bıraktığımız genetik mirasta yaşamayı sürdürürüz.

•    En sonunda serbest bırakılan ve kısmen diğer yaşam biçimlerinde korunan fiziksel bedenlerimize bağlı enerjide yaşamayı sürdürürüz…

Bizim adımızı duyanlar ve bizi tanıyanların belleklerinde yaşamaya devam ederiz.

Ahlaki ve entelektüel gelişmelerine katkımız olanların eylemlerinde yaşamaya devam ederiz.