Eylül 2014

Rüyada affedilmek, afiş, ağaç kavunu, ağaç kurdu ve sakızı görmek

logo (1)

AFFEDİLMEK: İşlediği bir suçun affedildiğini görmek, eğer suçlu ise bu durumun bir müddet daha süreceğine, değilse herhangi bir konuda ihanete uğrayacağına işaretir.

AFİŞ: “Duvara asılı bir afiş görmek, ya da afiş basılan bir yerde afiş görmek, iş hayatında eline bir çok imkanlar geçeceğine, bu imkanlardan faydalanmanız için gereken başvuruyu hemen yapmazsanız, bu fırsatı kaçıracağınıza işaret sayılır. Yaşayacağınız küçük bir olayın sizi derinden bir boşluğa sürüklediğine de yorumlanır.

AĞAÇ KAVUNU: Ağaç kavunu yediğinizi görmeniz, hafif bir mide rahatsızlığı geçireceğinize işaret sayılır.

AĞAÇ KURDU: Ağaç kurdu görmek, yakınlarınızla tartışarak o tartışmada yenik düşeceğinize işarettir. Adımlarınızı sağlam atmanızı, karar verirken acele davranmamanız gerektiğini gösterir. Büyük bir işyeri sahibiyseniz elemanlarınızdan birinin sizin aleyhine çalıştığını, bunu bulamazsanız iflas edeceğinize de yorumlanır. Bekar kızlar görmüşse içinin kıpır kıpır olduğunu ve yakışıklı biriyle tanışacağına işarettir.

AĞAÇ SAKIZI: Ağaç sakızı görmek, yapışkan ve sırnaşik bir kimsenin peşinizi bırakmadığına, ondan kurtulmanızın çıkarınız için gerekli olduğuna gösterir. Bayanlar görmüşse bir erkeğin onlara aşık olduğunu ve onu sürekli takip ettiğini gösterir.

Hindistan Balıkçıları

logo (1)

Balıkçılar, Ganj nehrinin Batı Bengal tarafındaki Lalgola adlı bir kasabadan geliyordu. Otuz yaşlarındaki Gopel verem gibi öksürüyordu, diğerleri yirmili yaşlarda var veya yoktu. Hepsinin elleri nasır tutmuştu. Teknede vinç ya da motorlu bir alet yoktu; 50 metre uzunluktaki ağları kendileri çekiyorlardı.

“Bu tekne, yani bizim yuvamız, 1953 yılında yapıldı” diye gururla anlattı Gopel. “Hâlâ çok iyi durumda. Yapılışında babamın çok emeği geçti. İyi bir balıkçıydı; yıllarca Ganj’da birlikte balığa çıktık. Ben bu teknede büyüdüm.”

Tik ağacından yapılmış olan teknenin direği kabuğu soyulmuş bir ağaç gövdesinden ibaretti. Bir yelken direği vardı ama yelkeni yoktu; zaten bu direk de gerektiğinde başka işler için kullanılıyordu. On güvertenin üzeri teneke, bambu ve sazlarla örtülmüştü. Kıç  taraftan balık avlıyorlardı.

Teknenin adı Lucky (Şanslı) idi ama Go pel bu adı değiştirmeyi düşünmüş hep. “Yıllar önce babamla bir gün balığa çıkmıştık. İkimiz. Ben bir ara uyuyakalmışım. Uyandığımda bir de baktım babam yok… annem çok ağladı. Bütün balıkçıların kaderi bu, diyordu. Nehir onu çağırdı ve aldı.”
Gopel on yedi yaşında teknenin yönetimini ele almıştı. İlk birkaç yıl fazla balık avlayamamıştı. O yıllar, Ganj’da balığın bol olduğu yıllardı.
“Her geçen yıl daha az balık tutuyorduk. Artık Ganj’da ağlar boş çekiliyor.”

Gopel, Brahmaputra’da ikinci kez balığa çıkıyormuş, eğer istediği gibi gitmezse bir daha çıkmayacakmış. Assam sınırına giren bu sularda yabancı sayılıyor ve yakaladığı balık üzerinden yüzde 40 vergi ödüyormuş. Yasa her ne kadar bu oranda bir vergi belirlemişse de, ödemeler görev başındaki memura göre değişiyormuş tabii.
“Şiva bize daha iyi davransaydı, on balıktan dört tanesini vergi olarak veriyor olurduk. Memurlar on balıktan altı istiyor. Bizi koruyan hiçbir güç yok. Zaten Assamlı olmadığımız için kimse bizim şikâyetlerimize kulak asmıyor.”

Balıkçılardan biri, iki hafta kadar önce başlarından geçen bir olayı anlattı. Tuttukları balıkları Sibsagara pazarına götürmüşler ve vergi memuru balıkların çoğunu ellerinden almış.
“Polise gittik” diye Sunal devam etti. “Beğenmiyorsanız buradan gidersiniz, dediler. Vergi memuru da Assamlı, polis de Assam lı. Biz ise Bengalli’yiz. Burada bize iş yok.”

Nehirdeki korsanlardan bahsetmeye kalkıştığımda hemen beni susturdular. Dacoit’ler onlara hiç dokunmamıştı ama balıkçıların batıl inançları vardı. Korsanlardan bahsetmek uğursuzluk getirir, diyorlardı. Gopel pazaryerinde casuslar olduğunu ve en büyük ganimeti toplayan tekneleri izlediklerini anlattı. Gopel’in getirdiği “rüya torbası”ndan atıştırdıklarımızla artık midem ezilmeye başlamıştı. Sonunda, Gopel yemeğin hazırlanması için emir verdi.

On iki yaşındaki aşçı Lobas önce kapları yağlayıp beş cins baharatı içine boca etti. Acı chilli biber, yeşil biber, karabiber, biraz daha chil lı biber… hepsini toz halinde ezdi. “Suyunu tamamen çıkarmak gerekir” diye bir yandan da bana anlatıyordu. Bu karışım hardal yağında pişerken, Lobas bizim için özel patates hazırladı ve sonra tencereye su katarak içine yedi tane bhangnonmas denilen küçük balıklardan attı. Yemek iyice kaynarken iki avuç curry tozu ekledi. Yarım saat sonra pilavla birlikte tencereyi silip süpürmüştük.

“Nefis” dedim. Bu iltifatı duyan Lobas’ın gözleri ışıldadı. Baharatlar önce ağır ağır sonra yoğun bir şekilde insanın cildinden fışkırıyormuş gibi hararet yapmaya başlıyordu. Su kovasına koştum. Vücudumdaki bütün gözeneklerden acı acı ter atıyordum sanki. Suyu kafama dikerken beni gören Lobas, “Gerçekten de yemeği beğendiğin anlaşılıyor” dedi.

Sabah kalktığımızda Lahey Lahey, balıkçı teknesinin yanında oyuncak gibi görünüyordu. Balıkçılar, “Bir yunus kadar!” diyorlardı. Bengal dilinde Susek. Gopel durumu daha ciddiye almıştı. “Bir Hıristiyan tabutu kadar! Tanrılar size yardım etsin, oyuncak bir kayık kullanıyorsunuz.”

Bu şekilde cesaretlendirilmiş bir ruh haliyle balıkçılara veda ettik ve sabahın erken ve sisli bir saatinde yola koyulduk. Hava kararmadan Sibsagar’a varmak niyetindeydik. Birkaç saat sonra dacolerin Shankar’a saldırdığı yere geldik. Shankar o günle ilgili bir takım ayrıntıları hatırlayarak anlatmaya başladı. “Şu adalarda işte… şu kumlu kıyıya doğru gidiyordum… yanlış tarafa dönüp o kumluklara sapmıştım. Kıyıda bir adam vardı.

Bana yol sordu. İyi niyetle ona yaklaştığımda hemen üzerime atıldı. Aynı anda gizlenmiş olan iki kişi daha ortaya çıktı. Ama ben hemen küreğime yapışıp birine indirdim ve tekneme atladım. Sonra da deliler gibi küreklere asıldım. Aman Tanrım! Ertesi sabah da otobüse bindiğim gibi eve döndüm.”

Birden aklıma geldi, korsanların bize saldırmak üzere olduğunu varsayarak, “En fazla ne kadar hız yapabiliriz?” diye sordum.

Rüyada ağaç ve ağaç yaprağı görmek

logo (1)

Ağaç yaprağı görmek, bundan sonra işlerinizi planlı şekilde yürütmeniz çıkarınız gereği olduğu, sararmış kuru yaprak görmek, içinizin çok sıkıldığına, ağaç dibindeyaprak topladığınızı görmek, dağınık işlerinizi bir düzene sokmak için çalışmanız gerektiğini gösterir.

AĞAÇ: Ağaç görmek çok hayırlıdır. İster yapraklı, ister yapraksız olsun ağaç rüyası yorumcular tarafından daima hayırla yorumlanmıştır. Yaşlı bir ağaç görmek, yaşamınızın uzun ve mutlu olarak geçeceğine, ömrünüzün çok uzun olacağına. Sima ağacı, aşk hayatınızın tatlı anılarla geçeceğine, Mersin ağacı, kıskanç bir kimse ile hayatınızı birleştirerek kederli ve sıkıntılı anlar geçireceğinize. Selvi ağacı, neşeli günlerle karşılaşacağınıza, “Defne ağacı, hayatınızın başarılarla dolu geçeceğine. Çiçek açmış ağaç görmek, keder ve üzüntülerden uzak bir hayatınız olacağına, üzerinde meyveler bulunan ağaçlar görmek, gelir ve kazancınızın arttacağına.

Kendinizi bir ağacın üzerinde görmek, endişeli bir olayla karşılaşacağınıza, kuru ve yapraksız bir ağaç görmek, hasta iseniz şifaya, tutuklu iseniz kurtuluşa, bir yere ağaç diktiğinizi görmek, eğer dikilen ağaç hemen yeşermişse para ve şerefe kavuşacağınıza, bir ağacı kestiğinizi görmek, hasta iseniz hastalığınızın ağırlaşacağına, evinizin bahçesine ağaç diktiğinizi ya da bir başkasının ağaç diktiğini görmeniz, evli iseniz çocuğunuzun olacağına, bekar iseniz evleneceğinizi gösterir. Bir ağaç üzerinde oturduğunuzu görmek, düşmanlarınıza üstün geleceğinize ve hayatta çok yorulduğunuz için artık dinlenmeye ihtiyaç duyduğunuza yorumlanır.

AĞAÇKAKAN: Ağaçkakan gören, güzel fakat geçimsiz bir kimse ile tanışarak evlenir ya da onunla dostluk kurar. Başarının onun için çok planlı hareket etmesine bağlı olduğuna, ve bayan ise kendisinden genç birisiyle evleneceğine yorumlanır. Planlarınızı erteledikçe hayatınızında elinizden kayıp gittiğine işaret eder.

Rüyada ağız, ağda, ağıl ve ağıt görmek

logo (1)

AĞDA Ağda yaptığınızı ya da kullandığınızı görmek, tüm korkularınızdan. kuşkularınızdan kurtulmanızın müjdecisi demektir.

AĞIL: Ağıl görmek hayırlıdır. Bu rüyayı gören İşinde başarılı olur. Ağıl gören kimsenin evinde eşiyle arası düzgün bir halde ömür boyu bir hayat sürer. Ağıla koyunların girdiğini gören çok evlat sahibi olur.

AĞIT: Başkalarını üzmemek için verdiğiniz tavizlerin sonradan sizi çok üzdüğüne işaret eder.

AĞIZ: Ağızın kilitlenmiş olduğunu görmek, kötülüğe, bir yüz üzerinde birkaç ağız bulunduğunu görmek, ömrün uzunluğuna, bir yüzde hiç ağız bulunmadığını görmek, ömür kısalığına, ağızın küçüldüğünü görmek, kısmet darlığına, aksine büyüdüğünü görmek, kısmet bolluğuna, bir kadını ağzından öptüğünü görmek, bir kimseden kötülük geleceğine, bir kızı öptüğünü görmek kısmetinin açılacağına yorumlanır.

Rüya Nasıl Görülür?

ruya

Beden Düzeyi
Beden sürekli bir işleyiş içindedir. Bu işleyişin uyumlu olması için uykuya, dengeli bir beslenmeye, çalışmaya, bakıma, cinsel yaşama, meditasyona ihtiyacı vardır. Bütün bunlar Cay ce’in “fiziksel” dediği rüyaları doldurur. Beden kökenli bu rüyalar bedenin kendi işleyişinden doğarlar. Aynı gemide bir işleyişin başka bir işleyişi harekete geçirmesi gibi…

Bedenden kaynaklanan bu rüyalar anlamsızdır ve yoruma ihtiyaç göstermezler. Bu rüyalann bir türü de bedendeki aşırı kimyasal faaliyetlerden kaynaklanır. Bir alkoliğin hayalini körükleyen serapları, çok yorgun bir insanın fantezileri, çok yemiş bir insanın kabuslan gibi… Bu türden bazı rüyalar da, bedenin yalnızca kendi işleyişinin yetmediği zamanda yapılan yardım çağnlan şeklinde görülür.

Bilinçaltı Düzeyi
Gemideki işlerin yürümesi için tayfalara ihtiyaç vardır. Bazen gelen emir karışır, tayfalar bunu çözümlemek zorundadırlar. Bazen de alışık olmadıkları yolcu ve yük alırlar. Zaman zaman da fırtına gibi olaylar karşısında şaşırıp yardım isterler. O zaman daha yüksek bir otoriteye başvururlar. Cayce bilinçaltını ve bilinçaltı güçlerini bir geminin tayfalarına benzetir. Bu güçler kendi işleyişleriyle ilgili sorunlar ya da kendi Duyular Üstü Algılamalanyla (ESP) yakaladıklan bilgi ile temsil edilirler.

Başka deyişle, bilinçaltı günlük sorunlarda çözümü kendi ESP gücünü kullanarak bulur, bilinmeyeni ortaya çıkaran bu ruhsal güçtür. Bu güçlerin dili, (bir denizcinin şivesine benzetilebilir), semboliktir. Rüya görenin bilinçaltı (gizli yapısı, alış kanlıklan, kompleksleri, formüle edişleri) rüya görenin kendi özel benliğini) imajlannı, konuşma biçimini kullanır. (Buna ruh ya da gönül düzeyi diyebiliriz. Ç.N.)

Bazen bilinçaltı tayfası gelecekteki beden işleyişi ile ilgili gelişimler için rüyalarla hazırlık yapabilir. Örneğin, düşük yapan bir kadını ileride sağlıklı bir doğum yapmaya hazırlayabilir.

Kaç Çeşit Rüya Vardır?

ruya

Rüyalar insanların yakınlarıyla da ilgili olabilir. Geminin birçok yolcu taşıdığı gibi, insanlar da başka insanları ruhlarında taşırlar. Bayan Frances eşinin babasının mezan üstünde beş krizantem görmüştü. Cayce rüyayı şöyle yorumladı: “Beş hafta içinde eşiniz babasını rüyasında görecek, rüya yaşamına büyük sevinç getirecek.” Gerçekten de beş hafta sonra bu gerçekleşti.

Frances rüyasında çiçeklerle konuşmuştu. Burada bilinçaltı onu sesle konuşmaya ve rüyayı yorumlamaya zorlamıştı. Ne var ki kendi sesi onu uyandırdı. Bilinçaltı daha çok insiyatif sahibi olmak için kendini eğitiyordu, böylece bu tecrübeleri ilgili olduğu insanlar için “ona yorum gücü” kazandıracaktı.

Gene, bilinçaltı, ileride insanlardan gelebilecek olumsuz söz ve davranışları ESP radanndan yakalayabilir, böylece insanı bu tatsız olaylara hazırlama fonksiyonunu da üstlenebilir.

Bilinç Düzeyi
Rüyalann çoğunda bilinçli karar ve eylemlere çağrı vardır. Durum tayfalann emirleri için kaptana başvurmalanna benzetilebilir.

Rüya gören ve rüyalarını hatırlayabilenler, rüyalardan çok şeyler öğrenebilirler. Bilinçaltı gücüne bilinçli görüş ve davranış ekleyebilirler. Çünkü değişik bilinç düzeylerinde geçen, bazı tecrübeleri vizyon şeklinde görebilen insan, bu gerçeklerden ya da derslerden yararlanabilir.

Rüyada Abanoz Abajur Ve Abide Görmek

ruya

ABANOZ: Abanoz ya da abanozdan yapılmış bir eşya görmek, inatçı bir kimse ile tanışıp onunla yakınlık kuracağına işarettir. Abanoz ağacı görmek ise. genellikle ölüm haberi sayılır. Kararlı ve ne istediğini bilen birinin hayatınıza gireceğine ve hayatınızı tamamen değiştireceğine de işarettir. ‘Parlak ve yeni bir abajur görürseniz aynı oranda parlak ve başarılı bir hayatınız olacak anlamına da gelir.

ABAJUR: Abajur görmek refah işaretidir. Abajuru yanarken görmek, en kısa zamanda bir mala ya da bir mevki ye ulaşa cağını gösterir. Ayrıca genç bir kız rüyasında abajur görürse sevdiğine kavuşacak anlamında yorumlanır. Ve bu rüya mutluluk habercisi sayılır.

ABİDE: Tarihi kıymeti olan bir abide görmek, uzun sürecek bir geziye çıkacağınıza, devlette bir işiniz varsa, sizin çıkarınıza göre halledileceğine, bir alacağınız varsa, yakında tahsil edeceğinize yorumlanır. Yalnızlıkların ve terk edilişlerin biteceğine bir işaret olarak da yorumlanır.

Rüyada anlaşma yapmak

logo (1)

ANLAŞMA: Herhangi bir kimse ile bir mesele hakkında anlaşmaya vardığınızı görmek, mal ve para*kaybına uğrayacağınızı gösterir. Korkulardan kurtulmak için uzaklara gitmeye çalışmanın hiçbir zaman çekilen acıyı dindirmeyeceğini ifade eder.

ANLAŞMAZLIK: Bir kimse ile aranızda anlaşmazlık çıktığını görmek, yaptığınız iyilikleri başa kakmak huyundan vazgeçmeniz hususunda bir ihtar sayılır.

ANLATMAK: Bir hikaye ya da masal anlattığınızı görmek, vaktinizi dedikodularla geçirmekte olduğunuza, bundan vazgeçmeniz sizin için iyi olacağına işarettir.

Kalküta’nın Şairleri

logo (1)

Kalküta’da Paris ile Roma’da bugüne kadar yetişmiş şairden daha çok şair yetişmiş olduğu söyleniyor. Bu tür değerler nasıl ölçülür, bilmiyorum ama Kalküta’da New York ve Londra’dan daha çok edebi dergi yayınlandığı, Asya’daki tüm ülkelerde olduğundan daha çok tiyatro ve sanat galerisi bulunduğu da iddia ediliyor.

Mutlaka yayıncı sayısı da bir o kadar çok olmalı ama bunların küçük çapta yayınevleri olduğunu söyleyebiliriz. Hindistan’da hiçbir kentte sinemaların kapısında daha öğlen saatlerinde “tüm matineler dolu” şeklinde bir tabela göremezsiniz ama Kalküta’da insanlar sinemadan çıkmaz; şiir okuma günleri de binlerce insanın katıldığı kültürel etkinliklerden biridir.

Kültüre duyulan bu açlık nereden geliyor? Ünlü şairlerden biri, şiir günlerine katılan çoğu insanın sadece orada görünmek üzere bu toplantılara gittiğini söylüyor.

Film yapımcısı Satyajit Ray ise, sinema, tiyatro ve konserlere insanların bu kadar çok akın etmesini ilginç bir nedene bağlıyor. “Özellikle gençler için, buluşup bir süre baş başa kalabilmek ve karanlıkta el ele tutuşmak!”
Kalküta’nın en tanınmış sosyal kulübü ve aynı zamanda spor salonu Tollygunge’yi işleten Bob Wright, “Bengal halkı, Tanrı’nın onları şair ya da yazar olmaları için, diğer halkları ise geri kalan işleri yapmak için yarattığına inanır” diyor.

Hindistan’da “oldum olası” deyişi çok yaygındır. Kalküta’nın çevresi en az bin yıl önce balıkçılar, dokumacılar ve din adamlarının yerleşim yeri olmuştur. Kalküta kenti ise sadece üç yüz yıllık bir yerleşim merkezidir ki, bu da, Hindistan için oldukça geç bir tarihtir. British East India Şirketi’nin 1690 yılında bir ticaret kolonisi olarak kurduğu Kalküta, Hooghly Nehrinin kıyısına bir yarım daire şeklinde yapışıktır.

Avrupalıların muazzam evler ve geniş caddelerle kurduğu iç bölge “White Town” olarak bilinir. Yemyeşil bir alanın ve Hindistan’ın Central Park’ı sayılan Maidan koruluklarının ortasında yer alan bu bölge, iç kesimle bir sınır oluşturur. Burası, İngilizlerin gelişinden çok önce kurulmuş üç köyü içine alan “Black Town”dır. Bu kesimde daracık sokaklar, kenar mahalleler, pazaryer leri, tapınaklar ve depoların yanı sıra malikâneler yer alır. Black Town’un en eski yerleşim bölgesi, yarım dairenin tepesindeki Kuzey Kalküta’dır ve burası da Tagore’un doğduğu yerdir.

Bölgenin tümünde Batı sanatlarının etkisi görülür; roman, öykü, resim, popüler ve klasik müzik, tiyatro ve sonraları sinemada Avrupa ülkelerinin etkisi vardır ama daha çok İngiltere etkisi dikkat çeker. Kalküta halkı bu yabancı kültürleri esas alarak Sanskrit ve Bengal kültürünü yeniden canlandırmıştır.

On dokuzuncu yüzyıl başlarında sosyal reformcu Raja Rammo hun Roy, Bengal Rönesansı’nın öncülerindendir. Roy, Bengal’in geleceğini Doğu ve Batı’nın en üstün örneklerinin bir sentezinde görüyordu. Tagore ailesi de bu akımın başını çekenlerdendi. Aileden çıkan yazar ve ressamların tüm yetenekleri Rabindranath Tago re’da katlanarak en yüksek düzeye ulaşıyordu. 1913 yılında ilk kez Avrupa dışından Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan yazarlardan biri olan Tagore, ülkesinde muazzam bir coşku yarattı. Rabindra nath Tagore, hemşehrilerinin kendi kendilerini Hindistan’ın aydınları ilan edişlerinin bir kanıtı olmuştu.

Tagore’un Hindistan üzerindeki etkisi de muazzamdı. Özellikle de, Tanrı ve doğa ile aşk üzerine bestelediği iki binin üstünde şarkısı radyolarda, evlerde, okullarda ve Rabindranagar gibi yoksul semtlerde yaygın olarak hâlâ dinlenmektedir. Her yıl Tagore’un doğumu bir ay süren festivallerle kutlanır. Onun daha çok Hint mitolojisini konu eden şarkıları, oyunları bu festivallerde sahnelenir; ayrıca roman ve öykülerinden Satyajit Ray’in yaptığı filmleri gösterilir.

Kalküta, en çok da yazarlarıyla ünlüdür. Kalkmalılar görüş ve düşüncelerini basılmış olarak görmeyi en doğal hakları sayarlar. Nirmalya Acharya , “Bengal orta sınıfının iki özelliği vardır” demişti, “Birincisi şiir yazmaktır, çünkü her biri kendini şair olarak görür. İkincisi de, küçük de olsa bir dergi çıkarmaktır.” Bu sözlerinin en iyi örneği aslında Nirmalya’nın yine kendisidir. İlk kez 196 ı yılında, Bankim Chatterjee caddesinde, Üniversite caddesinin hemen yakındaki kahvehanede Satyajit Ray’in de desteğiyle bir dergi çıkarmıştı. ‘Bugün’ anlamına gelen Ekshan adını verdikleri derginin birkaç sayıdan fazla dayanamayacağını düşündüklerini söyleyen Nirmalya, otuz yıldır devam eden bu başarılarını ‘doğru zamanda’ bu işe başlamış olmalarına bağlıyor.
Nirmalya beni tanıdığı bir yayıncının işyerine götürmüştü.

Ma hatma Gandhi Yolu’ndaki yayınevinde üstü başı özensiz, dhoti giymiş bir adam, kolla çevrilen bir baskı makinesiyle pırıl pırıl dergi kapakları basıyordu. Modern masaüstü sistemleriyle kıyaslandığında daha çok Dickens İngilteresi’ni andıran bir sahneydi. Kalküta bugün hâlâ ufak edebi dergilerin doğduğu yer olarak efsaneleşmiştir.

Nirmalya, “Belki iki bin tane ufak tefek dergi yayınlanıyor” diye anlattı. “Ancak bugünlerde bu iş epeyce zor oluyor. Ekshan’ 1 çıkarmaya başladığımız günden bu yana kâğıt fiyatları on beş katına çıktı. Baskı maliyetleri de on katına. Bu dostum da, artık işi kapatmayı düşünüyor.”

Nirmalya’nın evine yakın bir yerde, Mahatma Gandhi Yolu’nun biraz üst tarafında ve Ramer Yolu’nun biraz aşağısında Sandip Dutt adlı bir öğretmen dostu oturuyordu. Dutt, aynı zamanda da, bir araştırma merkezi ile birlikte Küçük Dergi Kütüphanesi kurmuştu. On iki bin adet dergi, evinin alt katının tümünü tavana kadar kaplamıştı.

“1978 yılında, kimsenin küçük dergilere sahip çıkmadığını görerek bu işe başladım” diye anlatıyordu Dutt. “Bu küçük dergileri korumak benim hem görevim hem de tutkum.” Sandip Dutt haftanın dört günü akşamüzeri saatlerinde bu hâzinenin kapılarını ilgilenen insanlara açıyor. Sadece yıllık 50 sent bir ücret karşılığında! Muz yapraklarına basılmış örneklerden, sigaralara sarılmış, kibrit kutularında saklanmış örneklere kadar ilginç bir koleksiyon. Sandip Dutt gururla Bangadarshan dergisinin 1872 baskısını çıkar yor. Kısa ömürlü bu dergi, 1960 sonlarında bir işçi tarafından yeniden düzeltilerek basılmış.

Biraz safça, “Peki, siz hiç dergi çıkardınız mı?” diye sordum.

“Evet! Halkım için tam üç dergi birden çıkarıyorum!” dedi.

Sandip Dutt, koleksiyonuna bin beş yüz dergiyle başlamıştı. “Artık her gün dört ya da beş tane yeni dergi ekleniyor ama yer sorunum var.” Beni üçüncü bir odaya götürerek şiir dergilerini gösterdi.
“Bu oda da dolunca ne yapacaksınız?”

Balık burcu sanattan hoşlanır

logo (1)

Sanatla iç içe olmaktan hoşlanan Balıklar, yeni projelerini ve sadece kendilerinin yaratıcılığına dayalı projeleri başlatırken özel dönemlerinde olmaya çalışmalıdırlar. Doğum yapmak yaratmak demektir. Yaratıcılığınızı kullanabileceğiniz bu özel dönemi doğum yapmak veya hamile kalmak için de planlayabilirsiniz.

Özel dönemleriniz ne zaman mı? Buyrun aşağıda!

3 Temmuz 2015’de Yengeç burcunda doğan Yeniay, özel bir dönemi haber veriyor. 15 gün öncesinden 15 gün sonrasına dek yeni başlangıçlar, yeni fırsatlar, yeni projeler için şans bulacaksınız. Bu şans muhtemelen sıkı dostlarınız sayesinde sunulacak. Ancak dostlarınızın avantajlı olması gerektiğini baştan kabul etmelisiniz.

Size sundukları pastadan büyük pay onlarda kalmalı. Buna rağmen sizin kazanımlarınız da yabana atılmayacak cinsten sevgili Balık. Kariyer alanınızda gücünüzü ilan ederken, yakınlarınızın ve varsa iş ortağınızın desteğini alacaksınız. Evinizle ilgili hiçbir konuda sözleşme yapmayın şimdilik!

Türkiye’nin 2015 burç yorumu

indir

Türkiye’nin 2015 horoskopuna baktığımızda; Güneş 3. evde ve Balık burcunun son derecesine düşüyor, Yay burcu yükseliyor ve Ay Başak’ta, 9. evde yer alıyor. Bu üçleme, Balık Başak Yay üçlüsü genel karakterde birbirine zıtlık, çelişki ve rahatsızlıklar yaratır. 2015 boyunca duygusal, başkalarına acındırma (ajitasyon) ve acıma tepkileri sürecek. Başkalarını eleştirmeyi seviyor olacağız.

İletişim, satış ve pazarlama konuları öne çıkacak.

Haritanın en baskın, en dikkat çeken dinamiği: açık düşmanlar alanında, Yengeç burcunda yol alan Mars’ın 3. evde Güneş’e kare açı, 1. evdeki Plüton’a karşıt açı yapıyor olması. Mars Plüton savaşı her zaman gerçek bir savaşı ifade etmez ancak yankı getiren büyük patlamalar anlamını taşır.

Böyle bir savaş her iki tarafa da kayıplar verdirir. 1. evde yol alan Plüton Oğlak burcuna geçmiş olacak. Yönetimin baskıcı, dönüştürücü etkisi açık düşmanlara meydan okuyabilecek. 2015’de terörle mücadele sürecek, düşmanlara karşı sert tavırlar gösterebilinecek. Otorite gerçek gücü elinde tutuyor olacak.

Nisan başı özellikle 9 Nisan (+/ 5 gün) yönetimden birinin kaybı ile sarsılabiliriz. Bir başka alternatif yönetimin son derece sert ve disiplinli bir şekle dönüşmesi, başka ülkeler karşısında ciddi tepkiler veriyor ve iç yapımızı tamamen köklü şekilde değiştiriyor olmamız. Bu günlerde verilen tepkiler gelecekte çok önemli sonuçlar doğuracak.

Bu sırada Plüton Satüm üçgen açısı dikkat çekici. Satürn 9. evde yurtdışı ilişkiler alanında yer alıyor. Yurtdışından, uzaklardaki dostlarımızdan terörle mücadele ve açı düşmanlarla mücadele konularında çok ciddi destek alıyor olacağız.

Mars Güneş ve Plüton Güneş kare açıları düşündürücü. Yakın komşularla uğraşmak ve sorunları çözmek zorunda kalırken, başkalarına kendimizi hâlâ yanlış anlatıyor olacağız. Düşmanlar karşısında iyi düşünülmeden alman kararlar aleyhimize dönebilir. Kendi gücünü baltalama, yıkma ve güçlerimizi boşa harcama tehlikesi yıl boyunca sürecek. Yakın komşuların verdiği gerilimi kontrol etmek çok kolay olmayacak. Güneş Mars Plüton ve Tepe Noktası (MH) arasında oluşan Büyük Haç gücümüzü ve düşmanlarımızın, ülke olarak statümüze olumsuz katkılarını haber veriyor. Dikkatimizi yurtdışı ile ilişkilerimize çevirdiğimiz kadar, başka ülkelerin gözünde statü kazanma çabasına da çevirmeliyiz. Güneş Plüton kare açısı savaş ihtimalini kuvvetlendiriyor. 3. evde yer alan Güneş yakın komşularla savaş olasılığını haber veriyor.

Nisan sonuna doğru (özellikle 26 Nisan) finansal konularda alınan kararlar ülke ekonomisinde bayram günleri yaşanmasını sağlayacak. 2. evde yer alan Jüpiter finansal kazanım ların çoğalması, genişlemesi, bolluk ve bereket günleri anlamına geliyor. Jüpiter 2015 haritasında sadece Uranüs’le altmışlık, yani olumlu açı kuruyor. Uranüs Balık burcunda ve 3. evde. Sınır komşuları ile ticaret, icatlar, orijinal buluşlar, iletişim araçları ve iletişim sektörü, eğitim alanlarının yılın şanslı, kazanan uğraşları olacağı açık. Yılın ikinci yarısında özellikle Jüpiter gerilemesi sona erince, finansal konularda yükseliş ve rahatlık öne çıkacak.

Mayıs sonu sanatsal başarılar finansal yatırımlar sağlıyor. Sanat paraya ve ödüle kolayca dönüşecek. Film, fotoğraf, orijinal yaratıcılıkla ilgili konular yaz başının para kazandıran sektörleri olacak. Bununla birlikte orijinal olmayan şeyler para yerine hayal kırıklığı getirebilir!