Ocak 2015

Dalga Parçacık İkilemi

Nagel’in dünyanın zihinsel ve maddi yönlerinin ortak kaynağı olan daha temel bir gerçekliği tanımlaması, bilinen kuantum gerçekliği ve fal bak ve dalga/parçacık ikilemine çok uygun düşer ve bu görüş ileri gelen kuantum fizikçilerince paylaşılır. Örneğin fizikte uzun yıllar kariyer yapmış David Bohm, Spinoza ve Whitehead’in panruhçu düşünce biçiminden etkilenmiştir.

Zihinsel ve maddi, tek bir sürecin, fiiliyatta değil düşüncede ayni an (biçim ve içerik gibi) iki yönüdür. Daha doğrusu tüm gerçekliğin temeli olan bir tek enerji vardır. Tüm bu sürecin zihinsel ve maddi yönleri arasında hiçbir zaman kesin bir aynlık yoktur.

Hem Bohm hem de ondan önce Whitehead ve Chardin için, oluşum halindeki bu gerçeklik görüşü, parçacık fiziği seviyesinde bilinç öncesi (Magel’in zihinöncesi) Tarot falı bakma ve özelliklerin varlığını göz önüne almalarına yol açmıştır.

Popper, Nagel gibi panruhçu olmamasına rağmen, bilincin ortaya çıkmış bir fenomen olup, atomların değil ama daha yüksek ve karmaşık sistemlerin bir özelliği olduğuna inanır.

Bundan önceki bölümde gördüğümüz gibi bir elektron ya da bir foton (ya da herhangi bir başka temel parçacık) garip bir şekilde etrafındaki değişimleri fark edip ona göre davranıyor. Bu en azından deneysel koşullar altında doğrudur ve bu durum gözlem sorununun daha gizemli sonuçlarından biridir.

Dalga/parçacık ikiliğini gösteren iki delikli meşhur deneyde fotonlar gözlemden önce onlara bir ya da iki delikli süzgeçten geçme şansı verilmesine göre farklı davranırlar. Eğer bir delik açıksa, parçacık gibi davranıp detektör yüzeye bir dizi kurşun gibi çarparlar. Eğer iki delik birden açıksa, dalga gibi davranıp iki delikten de geçip diğer tarafta birbirleri içine geçerek bir motif oluştururlar.

Kendi doğal yapılannın hangi yönünün gerçekleşmesinin deney tarafından istendiğini ‘bilir’ ve ona göre davranırlar.

fal bak

Foton kaynağı

Foton kaynağı Ekranda bir delik kapalıyken parçacık elde ederiz.

İki delik açıkken dalga deseni elde ederiz.

Bir önceki bölümde tartışılan wheeler’in gecikmeliseçim foton deneyinde, deneysel kurgunun bu ‘bilgi’ meselesi gerçekten pek zekice değildir. Burada fotonun önüne iki delikli düzenek konur, fakat sonra yolu üzerinde ya parçacık detektörüne rastlar ya da tespit süzgecine; bunlar o zaten bir ya da iki delikten geçtikten sonra yolu üzerine yerleştirilmiştir. Bu son aşamada bile fal bak ve foton ileride kendisini bekleyenin ne olduğunu bilir ve ona tepkiyle uçuş yolunu ve dolayısıyla doğasını seçer gibi görünür. Onun bir delikten mi, iki delikten mi geçtiğini ancak önüne çıkan iki engelden birine çarptıktan sonra anlanz.

Bohm atomaltı parçacıkların bu “bilme” özelliklerini örneklemek için güzel ve anımsatıcı bir benzetme kullanır. Elektronun laboratuvardaki hareketlerini bale yapan dansçıların müzik eşliğinde dans edişleriyle kıyaslar. Partisyon, “her bir dansçının adımlarına rehberlik eden ortak bir bilgi ‘havuzu'” gibidir.

Söz konusu elektronlar olunca, partisyon tabii ki dalga fonksiyonudur. Elektronlar, klasik fizik kurallarına uygun olarak birbirlerini mekanik bir biçimde itip çekecekleri, yerde tıpkı dansçılar gibi aynı bilgi haznesine dayalı olarak eylem dizisine katkıda bulunurlar.

Her bir elektron sadece kendi dalga paketinde (partisyonda kendisine düşen bölüm) gizli bilgi ya da anlam karşısında hassas olmakla kalmaz, aynı zamanda (kuantumun karşılıklı ilişki etkileşimine borçlu olarak) bütün bu durumdaki gizli bilgiye diğer elektronların hareketleri, deneysel cihazların tasanmı ve hatta fizikçinin bilinçli niyetlerine belli bir yerden olmamak koşuluyla yanıt verir. Bohm’a göre bu paylaşılan bilgi, bu ortak “bilme” elektronun temel, bilinçli farkındalığım Schrödinger’in dalga denkleminde elektron olasılıklarınınblistelenmesi.

fal bak

Batı Düşüncesinde Dönüm Noktası

Kuantum fiziği üzerine yazılmış bazı popüler kitaplar okurlann böyle sonuçlar çıkarmalannı sağlamışlardır. Örneğin; Fritjof Capra’m “Gözlemcinin zihni elektronun sahip olduğu özellikleri yaratır, bu özelliklere hiçbir şekilde nesnel denemez” iddiasının yol açacağı epistemolojik ve ahlâki tartışmalan bir düşünün. Atom fiziği hakkında şöyle der:

Modem fizik, kartezyen düşüncenin zihin ve madde arasındaki aynmmı aşarken sadece klasik bir ideal olan doğanın nesnel tanımlanma biçimini değersiz kılmakla kalmayıp aynı zamanda değerlerden annmış bilim mitine de meydan okumuştur. Bilimcilerin elde ettikleri bilimsel sonuçlar ve araştırdıktan teknolojik uygulamalar kendi zihin yapılannca koşullanacaktıır.

Genel kabul gören kuantum kuramı kendi içinde öznellik tehlikesi taşır (Heisenberg: ‘Nesnel gerçeklik kavramı böylelikle buhar olup uçmuştur fakat Capra bunu, “değer” u sorun Allen Bloom’un, The Closing of the American Mind adlı eserinde geniş bir şekilde tartışıldı, sonrası.

Fritjof Capra, The Turning Point, Batı Düşüncesinde Dönüm noktası, İnsan Yay. Çev: Mustafa Armağan Werner Heisenberg, “Çağdaş Fizikte Doğanın Temsil Edilişi ve “zihin yapısı” gibi bazı kavramlar geliştirerek daha da ileri götürür. Bu çeşit düşünce tarzı tehlikelidir; daha doğrusu, bu kötü bir fiziktir.

Kuantum kuramında hiçbir şey gözlemin ya da gözlemcinin gerçekliği (atomaltı parçacıklann özelliklerini) “yarattığını” ileri sürmeye varamaz. Gözlem anında, kuantum dalga fonksiyonuyla gözlemci (bir insan ya da bir makine olabilir) arasında bir çeşit iletişim doğar ve bu, sözü geçen dalga fonksiyonu içinde gizli birçok gerçeklik olasılığından fal bak ve birisine somut bir şekil verir. Fakat dalga fonksiyonu mevcut durumda tek bir gerçeklik potansiyeline zaten sahiptir, yani masanın dalga fonksiyonu kedi ya da kanguruyu oluşturamaz. O sadece bir masa oluşturabilir. Aynca, bir dalga fonksiyonu somut bir gerçeklik oluşturmak üzere çöküşe uğradığında, ortaya çıkan gerçeklik bilimin üzerinde çalışma yaptığı diğer her şey kadar nesneldir.

Schrödinger’in kedisine bakan herhangi iki (veya daha çok) insan onun nesnel olarak ölü olduğunda hemfikir olacaklardır. Kedi birine ölü diğerine canlı gözükmez. Onun ölümlülüğü herhangi birinin ne görüşüyle ve tabii ki ne de değer yargısıyla ilgilidir; o kesin olarak ölüdür. Schödinger’in kedisi bilmecesinin neden olduğu bir sürü sorudan ikisi olan gözlemcinin gerçekliği şekillendirmedeki rolü ve buna bağlı olarak nesnellik sorunu, bu aşamada herhangi bir sonuca ulaşabilmemiz için, ne gözlemciler ne de onlann bilinçlerinin fiziği konusunda yeterince bilgili olmadığımızı ortaya çıkarmıştır. Kedi sorunsalının bizi, kendimizle ve büyük bir olasılıkla varoluş nedenimizle ilgili birçok inancımızı gözden geçirmeye çağırdığı aşikârdır; fakat bu büyük meydan okuyuşla başa çıkabilmemiz için bilinç sorunuyla baştan yüzleşmemiz gerekir.

fal bak

Bilgimizin doğası nedir ve hakikat ne demektir?

Kuantum fiziğinde bir şeyin varlığının onun tüm çevresine bağlı olması durumuna “bağlamsallık” denir ve bunun içerimleri hem bizim tüm gerçeklik kavramımız hem de kendimizi o gerçeklik içinde, onun ortakları olarak görmemiz açısından engin bir deniz kadar geniştir. Bu, kuantum kuramının fal ve farklı epistemolojik, ahlaki ve ruhani boyutlarıyla yeni dünya görüşüne katkıda bulunması gerektiği şeklindeki iddianın ana nedenlerinden biridir. Epistemolojik boyut Bilgimizin doğası nedir ve hakikat ne demektir? Fransız filozof MerleauPonty’nin “durum içindeki hakikat” diye söz ettiği fenomoenolojisinde çok iyi ifade edilmiştir:

Mutlak gözlemciyi ve herhangi bir bakış açısından yoksun bilgiyi gözümde idealleştirdiğim sürece, ancak bir hataya yol açabilirim. Ancak, bu sayede benim için önemli olan tüm bilgiyle ve tüm edimlerle donandığımı şükranla fark edince, durumumun sınırlılığı içinde toplumla temasım bana tüm hakikatin ve hatta bilimin başlangıç noktası olarak kendini gösterir. Ve hakikat hakkında biraz fikrimiz olduğunal hakikatin içinde olup onun dışına çıkamadığımıza göre, tek yapabileceğim şey durum içinde bir hakikat tanımlamaktır.

Daha ileriki bölümlerde bundan ve gözlemci katılımcının ahlâki ve ruhani boyutlarından daha fazla söz edeceğim, ama kuantum bağlamsallığıyla (‘durum içindeki hakikat’) ilgili birkaç uyanya burada gereksinim vardır.
Gözlemcinin gerçekliğin ortaya çıkmasındaki rolü iyi anlaşılamayıp yanlış yöne çekilirse bu durum, talihsiz kültürel sonuçlara meydan verebilir. Bu yanılgı fiziğin tüm ağırlığını, bence çok tehlikeli olan ve bireyin değerlendirme yapan tek merci olduğu, yani dünyada ‘hakikat’ diye bir şey olmadığı; sadece kişisel ‘Bakış Açısı’nın varolduğu düşüncesini taşıyan ve şu an çok popüler olan fikre yöneltir.

fal bak

Zihinle Madde İlişkisi Üzerine Yeni Bir Kuram

Fizikçi ve foton bu deneyde birçok kuantum olasılığından birinin değişime uğrayıp gündelik ve sabit gerçeklik özelliği göstermesini sağlayan yaratıcı bir diyaloğa girerler. Öyleyse fal bakma gibi ölçme işlemi neyin ölçüleceğine karar vermede rol oynar. Wheeler, “Garip ama evrenimiz katılıma açık bir evrendir,” der.

Parçacıklann, güç alanlarının, geometrinin, uzay ve zamanın ötesinde olan nihai öğe, gözlemcikatılımcının belli belirsiz eylemi midir?

Eğer fotonu dalga detektörüyle (iç içe geçiş motifinin görülebileceği bir süzgeç) gözlemlerseniz dalga özelliği gösterir.

John Archibald Wheeler, “Karadeligin Ötesi”, Hairy Woolf (der). Some Strangeness in the Proportion. David Bohm, “Zihinle Madde İlişkisi Üzerine Yeni Bir Kuram”, The Journal of the American Society of Physical Research, cilt 80, sayı 2, s. 126, “katılımcı evren” ifadesi de kullanılır. Ilya Prigogine, Order Out of Chaos, s. 299, “hem nesnel hem de katılımcı bilgi”den söz eder.

John Archibald Wheeler, ve Wojcieck Hubert Zurek, Quantum Theory and Measurement, s. 199.

Gözlemcikatılımcının oynadığı rolü daha iyi kavramamız için Wheeler eski bir İbrani efsanesini hatırlatır. Efsaneye göre, Yehova ve İbrahim dünyanın halinde hangisinin payının daha fazla olduğu konusunda ateşli ateşli tartışıyorlarmış. Yehova İbrahim’e hatırlatmış: “Eğer dünya benim için olmasaydı, sen varolmazdın.” İbrahim yanıtlamış: “Evet efendimiz, bunu biliyorum. Ama eğer benim için olmasaydı, kimsenin sizden haberi olmazdı.”8 Mobel ödüllü Uya Prigogine aynı şeyi daha bilimsel bir dille şöyle söyler: “Adına gerçeklik dediğimiz her ne ise bize ancak etkili, yapıcı katkımız oranında açımlanır.

fal bak