Temmuz 2015

Anlam verilemeyen gizemli olaylar

İNGİLTERE

Nisan 1965 – VVamsbury kasabasında, günlerce süren ve gökten geldiği sanılan garip gürültülerden sonra gökte puro şeklinde bir uçan nesne görüldü.

Nisan 1966 – British United şirketine ait bir uçakta yolculuk eden Bayan Olfield, Cannock şehri üzerinde ve 3000 metre yükseklikte kanatlı bir Uçan Dairenin filmini çekti. Uçan Nesne uçağın çevresinde döndükten sonra kanatlarını çekip uzaklaştı.

İTALYA 9 Temmuz 1963 Catania (Skilya) ve dolaylarında görülen bir Uçan Daiıe panik yarattı. Kıyı köylerinde halk, korkusundan evlere kapandı.

9 Ocak 1966 Capri adasının ürerinde görülen bir “a-teş küresi”. Napoli’den Brindisiye kadar uzanan ve kırk dakika süren bir cereyan kesilmesine sebep oldu.

UZAY

11 Ekim 1968 – “Apollo 7 Avustralya’nın üze rindeyken, uzay adamı Cunningham Kimliği Bilinmeye Uçan Nesnelerin uzay kapsülünün yanından geçtiğini bil dildi.”

(Rcuter Ajansından teleksle alman bilgiye dayanarak İsviçre Telgraf Ajansının yayınladığı bir bildiriden.)

İrili ufaklı, değerli değersiz, ilginç ya da olağan, eski yeni yüzü aşan olay son yıllarda görülen binlerce, on-binkerce olayın ufak bir kısmıdır.

Sayılan örneklerin yüzde 10’u bile kabul edilse bu tür bir kabullenme davanın gerçekliliğini, ciddiyetini ortaya atar. Kaldı ki büyük devletlerin, karşıt blokların bu davaya karşı ilk baştan uyguladıkları gizlilik politikası bunun ne denli ciddi ve kuşku verici olduğunu açıklamaya yeterlidir.

Uçan Dairelerin, Uçan Nesnelerin hareketleri için birkaç defa tarama sözü kullanıldı. Gerçekten bir tarama yapıldıysa bu taramanın, bu denetlemenin nedeni nedir, ne olabilir daha bilinmiyor…

Bîr çeşit izleme, araştırma sürdürülüyor sanki. İnsanoğlu çeşitli yerlerde, değişik şartlar altında, inceleniyor. Toplumumuz, yaşantımız, uygarlığımız araştırılıyor; bir deneyin konusunu meydana getiriyoruz.

Hatta, Charles Fort’un dediği gibi avlanıyoruz, basen de saldırıya uğruyoruz.

Dünyada görülen uçan daire vakaları

Haziran 1968 – Guggenheim Memorial Foundation üyelerinden Prof. Gabriel Alvial Caceres, And Dağlarının üzerinde uçan bir nesnenin resmini çektikten sonra yazılı bir demeç verdi: “Uçan Daireler gerçek nesnelerdir, hayalin ya da ruhbilimsel durumların yarattığı şeyler değildir.”

AFRİKA

18 Temmuz 1965 – Casablanca dolaylarında bir Uçan Daire görüldü.

ANTARKTİK

3 Temmuz 1965 – Deception Adasında görevli bir Arjantin bölüğü tarafından saat 1940’ta, sanlı yeşilli Uçan Dairelerden meydana gelen bir filo tespit edikü Kutap yoluyla atmosferimize giren ve iki saatlik bir gösteri yapan dairelerin S şeklinde uçmaları dikkati çekti.

ARJANTİN

16 Temmuz 1965 – Uçan Daireler yirmibeş dakika kadar Buenos Aires üzerinde görüldüler. Çekilen resimlerin bir kısmı şehrin başlıca akşam gazetelerinde yayınlandı. (El Mundo, La Cronica, La Nacion).

1 Aralık 1965 – San Miguei gözlemevinde görevli Cizvit papazı Rayna, ay ışığında görülen üç Uçan Dairenin resmini çekti. Resimler sonradan bir çok ciddî dergilerde yayınlandı.

21 Kasım 1965 , Aerolinas Argentinas şirketine ait bir Caravelle uçağının kaptanı, Domingo Longo, bir Uçan Dairenin, kullandığı uçağın yüz metre yakınına kadar geldiğitıi bildirdi HavaaJını denetleme kulesinin görevlileri de olaya tanık.

16 Ağustos 1968 – Buenos Aires hastahanesinde çalışan hastabakıcı Adeta Caslaveri, pencereden bakarken gökte yuvarlak bir nesne gördü Uçan nesne ışınlar saçmaya başlayınca yüzü yanan hastabakıcı bir süre hareket edemez hale geldi.

MUĞLA GÖKLERİNDE MEYDANA GELEN BİR OLAY HALKI HEYECANA DÜŞÜRDÜ

Buna bir esrar daha ekleyelim.

İzmir, Hususi Muğla’nın merkez ilçesine bağlı Yerkesik kazasının güneyinde önceki gece meydana gelen ilginç bir olay halkı heyecan içinde bırakmıştır. Saat 15.05’de yaklaşık olarak 2 3 bin metre yükseklikte parlak bir cisim görülmüştür. Halk, esrarengiz cismin uçuşunu heyecanla izlerken birdenbire bir patlama olmuş ve cisim üç parçaya ayrılmıştır. Üç parça bir süre ayn yönlerde gittikten sonra birleşmiş, top gibi olmuş ve yavaş yavaş gözden kaybolmuştur. Patlama sesi yakın ilçe ve köylerden de duyulmuştur. Resmî makamlar hemen olay yerine gelerek incelemelere girişmişlerse de cismin yete düştüğüne ait hiçbir ip ucu ele geçirilememiş ve o layın esrarı çözülememiştir.”

(Milliyet, 15 Mayıs 1959)
Gökyüzünde bir Uçan Nesne patlıyor, üçe ayrılıyor, üç ayn parça bir süre değişik yönlerde dolaşıyor, sonra yeniden top gibi oluyor ve Uçan Nesne uzaklaşıyor.

Kuşkusuz butun bunlar ne bir göktaşının, ne bir uydunun ne de bir jet uçağının yapacağı işlerdir.
1960‘LARDA TEKRARLANAN ve çoğalan Uçan Daire olaylarından sonra büyük ülkelerin halkı basın yoluyla, resmi ya da yan resmi açıklamalarla şartlandınlmaya başlandı. Kimliği Bilinmeyen Uçan Nesneler nedeni çözülemeyen, bütünüyle yalanlanamayan bir sorun gibi kabul edildi.

1966’da A.B.D de bu konuda ciddî bir araştırmanın zorunluluğu duyuldu ve daha önce sözünü ettiğimiz Codndon Hyneck komisyonu kuruldu. Kısa bir süre sonra iki yönetici arasında anlaşmazlık doğdu: Condon resmi bildirilere fazlasıyla bağlı kalırken Hyneck yirmi yıldan beri gizli tutulan bütün husus lan açıklamaya hazır olduğunu öne sürüyordu. Sonunda komisyon suya sabuna dokunmayan bir sonuca vanp çalışmalarını kapattı.

öte yandan, Rusya’da düzenlenen bir televizyon yayını ilk defa ve ayrıntılı bir şekilde Kimliği Bilinmeyen U çan Nesneler sorununa eğilip, beş yıl boyunca toplanan malzemeyi halkın dikkatine sundu. Resim ve krokilerle güçlendirilen program Uçan Nesnelerin çoklukla Kafkasya’da göründüğünü açıklıyordu. Bu eğitici yayma paralel olarak General Anatoli Stoljcrowun başkanlığında yeni bir araştırma komisyonu da kurulmuştu.

1960larda Kimliği Bilinmeyen Uçan Nesneler dosyası irili ufaldı yeni olaylarla kabanr. Uçan Dairelerin ziyaret etmedikleri yer kalmamış gibidir; tarama gitgide genişler A.B.D., Afrika, Avustralya, Yugoslavya, Bulgaristan, Nikaragua, Monako, Antarktik, Brezilya, Arjantin, Meksika, Asor Adalan ve Vietnam…

GÖNEN YAKINLARINA GÖKTAŞI DÜŞTÜ

GÖKTAŞI GÖNEN YAKINLARINA DÜŞTÜ

Köylüler arasında dolaşan söylentilere görey, göktaşı düştüğü yerde 100 metre çapında bir alanı alt üst etti.
Önceki akşam inişi görülen ışıklı büyük cismin Gönen’le Tahirova arasına düştüğü Söylentilere göre toprağı 40 50 metre kadar delen cisim 1000 metre çapında bir alanı alt üst etmiştir. Düşüşten sonra yerden sular fışkırmaya başlamış, yakınlardaki hayvanlar saatlerce acayip sesler çıkarmışlardır. Cismin düştüğü sanılan bölgedeki köpeklerin çoğu kaybolmuştur.

Köylüler düşüş sırasında cismin 20 kilometre çapındaki alanı gündüz gibi aydınlattığını, kuvvetli bir ışığın saatlerce sürdüğünü söylemişlerdir.

KANDİLLİ’YE GÖRE
Şehrimizden önceki gece güneybatı yönünden ışık saçarak hızla geçen cismin ne olduğu daha anlaşılamamıştır. Göğü aydınlatarak yol alan bu cismin bir göktaşı olduğu sanılmaktadır. Kandilli Rasathanesi Müdürü Kemal Erkman bu cismin tutuşan bir jet uçağı olabileceğini de ileri sürmüştür. Rasathane müdürü cisim hakkında şunlan söylemiştin
“Bu cismin bir meteor olabileceği düşüncesindeyiz. Fakat görünüşünün meteora benzemeyi?i, yörüngenin gösterdiği dunun bizi kuşkuya düşürmektedir. Bu cisim havada tutuşmuş bir jet uçağı da olabilir.

2 bin metre yüksekten uçan cismin yörüngesinden çıkıp atmosfere düşen Amerikan sunî peyki olması da düşünülebilir.

(Milliyet, 22 Nisan 1959)
Bir eğri çizen, sonradan düz bir çizgiyi izleyen göktaşı görülmediğine göre meteorit ihtimali ortadan kalkıyor. Söylentilere göre, düşen cisim 40 50 metre kadar toprağı deliyor, sular fışkırtıyor, 100 metre çapında bir a
lanı alt üst ediyor, yer sarsıntıları yapıyor. Göktaşı olamayacağına göre kala kala tutuşan jet ya da düşen uydu ihtimalleri geliyor. Ama kesin olarak bir şey sonuca bağlanamıyor, açıklanamıyor, gereğine uygun araştınlamıyor ve esrarengiz Uçan Nesne bir esrar olarak kalıyor.

Uçan Daireler gitgide çoğalıyor

18 Nisanda Las Vegas’ta bir, Nellis Hava Kuvvetleri üssünde 18 Uçan Daire tespit edildi 29 Nisan 1953 günü Hava Kuvvetleri resmî bir açıklama yaptı: Kimliği Bilinmeyen bir Uçan Nesne otuz dakika kadar Los Alamos’un üzerinde görülmüştü. Mayısta başka bir hükümet görevlisi. Deniz Kuvvetleri Sekreteri Dan Kimball, Guam Adası’nm üzerinde uçarken bir Uçan Daireyle karşılaştığını açıkladı.

Aynı ay içinde Sidney’de 13 kişi bir uçan puro gördüler; Temmuzda Uçan Nesneler Chicago’yu, Berlin’i, iki defa VVashington’u ziyaret ettiler. Ağustosta St. Louis’de yedi, Santa Monica’da üç Uçan Daire görüldü.

1953 yılında iki kaza oldu. 2 Mayısta Kalküta’nın ü zerinde uçan bir Comet uçağı Kimliği Bilinmeyen bir Nesneyle çarpıştı ve 43 kişi öldü; Fransa’da Pau şehrinin üzerinde dolaşan bir Uçan Daireye yaklaşmak isteyen iki askeri uçağın ön kısmı tutuştu, püotlar güçlükle canlarını kurtarabildi.

Buna benzer iki olay 1954’te oldu:

1 Nisan: Sabah 6.30’da Washington’da Tacoma askerî havaalanından kalkan bir C 118 kargo uçağı SOS mesajı verdikten sonra Summer ile Orting arasındaki dağın e tcklerinde parçalandı. Olay tanıklanna göre uçağın peşine iki Uçan Daire takılmışta.

2 Nisan: New York’un üzerinde bir uçan nesne görüldü. Radarla yönetilen bir Starfire uçağı peşine takıldı. Uçan nesneye yaklaşınca uçağın içindeki ısı dayanılmayacak derecede yükseliyordu. Pilot ve radar görevlisi paraşütle atladıktan sonra uçak tutuştu.

Yıllar geçtikçe durumda bir değişiklik olmadı. Uçan Daireler dünyanın çeşitli bölgelerinde, ülkelerinde görüldü, izlenildi. Bu arada komisyonlar toplandı, araştırmalar yapıldı, bilgilere ve belgelere yenileri eklendi. 1957, 1958, 1959 yıllarında Uçan Daireler, Kimliği Bilinmeyen Nesneler taktiklerinden şaşmadılar; şehirleri, başkentleri, askeri merkezleri, savunma örgütlerini gözlediler; bazen gözlemcilikle yetinmeyip saldırıya geçtiler, ya da insanlarla oyun oynadılar.

4 Kasım 1957de Brezilya’dan hareket eden Varig şirketine ait kargo uçağına yaklaşan kırmızı bir Uçan Daire radyoyu, sağ motorun jeneratörünü ve radyogonometreyı kullanılmaz hale soktu.

Uçan Nesnelerin motorları durdurma yetenekten 2 Kasım 1957de New Mexico’da, Alamogordo’nun yakınlarında bulunan Füze Merkezinde çalışan elektrikçi James Stokes in tanık olduğu olayda da belli oluyor. Füze Merkezini VVhite Sands Deney Merkezine birleştiren 5 No.lu ana yolun üzerinde görülen yuvarlık bir nesne yolda bulunan on kadar arabanın motorlarını durdurmuştu. Stokes:

“Gökyüzünde kuzeydoğudan gelen yumurta biçiminde açık renk bir nesne gördüm,” diye anlatmışta. “Uçan nesne yön değiştirip anı yola doğru indi, üç kilometre ötemizden geçti ve Whlte Sands’e doğru uzaklaştı. Yaklaştığında bir çeşit sıcak dalgası saçtığını far kettim.”

lÇS^nin 4 Eylül gecesinde meydana gelen başka bir ilginç olayın ayrıntılı raporunu vermek yerinde olacaktır
“4 Eylül 1957 gecesi dört F 84 bombardıman uçağı Portekiz’deki Ota Üssünden havalandı. Uçakların gayesi 7000 ile 8000 m. yükseklikte, Ota’dan hareket edip gece uçuşu ile Granada, Portalegre, Coruche’dan geri dönmekti.”

Uçan Dairelere duyulan ilgi

Uçan Dairelere duyulan ilgi, azalmakla birlikte, bütünüyle ortadan kalkmamıştır; 1913 te tespit edilen toplu bir ziyareti belirtmek bu konuda yararlı olabilir. 1913 unu birçok tarağın izlemi olduğu o örgütlenmiş bir keşif kolunun hareketlerini andırıyordu. Tanıklardan biri olan Toronto 0 nıversiteai öğretim üyelerinden Profesör C. A. Chant, uçan nesnelerin grup halinde dolaştıklannı söylemiştir, tikin dörtlü bir grup, sonradan üçlü ve ikili iki grup daha görülür. Kanada Kraliyet Astronomi Demeğinin dergisinde yayınlanan yazısında profesyonel astronom VV.F. Denning, uçan nesne filosunu ışık saçan bir tren katanna benzetmiş, 48 yılı aşan astronomiyle ilgili araştırmalarında bu çeşit bir olayla ilk defa karşılaştığını belirtmiştir. Atmosfere Kanadadan girdiği sanılan filo aynı gün Bermuda Adaları, Brezilya ve Afrika’nın üzerinde de görülmüştü.

5 Ağustos 1926 günü Moğolistan’da, Kara kuru m dağlarında bulunan araştırmacı Nicolas Roerich, bir yıl sonra yayınlanan Altay Himalaya adlı kitabında açıkladığı gibi, dağların tepesinde dolaşan bir uçan daire görmüştü.
Bütün dünyanın ilgisini uyandıran Uçan Daire sorununu ortaya atan salgın 1946‘da İskandinavya’da başlıyor ve çok kısa bir süre içinde, özellikle Amerika’da yayılıyor. Savaştan yeni çıkan dünyalılar bu esrarengiz uçan nesneleri yeni bir Sovyet buluşu ya da A. B. D.’nin denemekte olduğu yeni bir tip V 1 V 2 sandı. Bir yıl sonra sorun, bütün ağırlığı ve esrarıyla kendini gösterdi. Genel yoruma göre Uçan Daireler ne bir bilinçaltı görüntüsü ne de görmedeki bir yanılma salgınıydı.

30 Aralık 1947 günü A.B.D. Savunma Bakanı James Forrcstall ilk araştırma komisyonunu kuruyor; 1952’de, Amerika’da, Avrupa’da yüzlerce Uçan Daire saptandıktan sonra, Air Tecnical Intelligenee Çenter 3000 o laya ait dosyalan incelemeye koyuluyor. Uçan Daireleri inkAr etmek artık öylesine kolay değildir.

Yeni kuşak için hikâye 24 Haziran 1947de başlıyor. 24 Haziran günü, özel uçağıyla 37 yaşında, tecrübeli pilot ve başarılı bir iş adamı olan Kenncth Amold WaiŞ hington’da bir müşterisini ziyarete gidiyor. Dönüşte, hava güzel olduğundan, Rainier dağına kadar uzanıyor. Dağın yakınlarında birden garip bir görüntüyle karşılaşıyor: Yirmi mil ötesinde dizi halinde dokuz uçan daire ilerliyor!

Gördüklerini anlatan Amold ilkin ciddiye alınmadı. Oysa aynı gün Şelale Dağlarında bulunan Oregon’lu Fred Johnson 6 uçan daireden bileşik bir filo görmüş, dürbünüyle izlemişti Temmuz’da başka olaylar tespit edildi; özellikle Boise şehri yakınlarında yeniden Uçan Daireler görüldü; Phoenbc’te yayınlanan bir gazete şehirde oturan Dr. W. A. Rhodes’ın çektiği bir Uçan Daire resmini bastı. Olay adım adım büyüyordu. New York Times’in bilim yazan YValdemar Kampfert ise bunu kollcktif hayal olarak nitelendirdi Ne yazık ki uzmanın görüşü yanlış çıktı: 4 Temmuz 1947 günü Boise’den havalanan bir yolcu uçağının mürettebatı on dakika kadar dokuz Uçan Dairenin katıldığı bir gösteriyi büyük bir hayret içinde izlediler. Dört gün sonra Murec Havaalanının bütün personeli oni Id Uçan Daireden bileşik bir filoyu tespit etti. Bütün bunlara rağmen resmî kurumlar kurtuluşu susmakta buldular. Derken 7 Ocak 1948 günü ilk kurban verildi Yüzbaşı George Mantell.

Olay o gün Madisonville’de dev bir Uçan Dairenin görünmesiyle saat 13.45’te başladı. 45 dakika polisler dürbünle Uçan Daireyi izlediler. Sonra Kimliği Bilinmeyen Nesne rotasını değiştirip Fort Knox’a doğru yol alınca genel alarm verildi. Onbeş dakika geçmemişti ki Uçan Daire, 150 kilometre uzaklıktaki Godman Askerî Hava üssünde görüldü. Hemen, Fort Knox üzerinde uçmakta olan Yüzbaşı Mantell yönetimindeki üç F 51’e izleme emri verildi. Saat 14.45’te Mantell Uçan Dairenin tam altına vardığını radyoyla bildirdi Uç uçak 5500 metreye kadar yükseldikten sonra Mantell işine yalnız başına devam etti. Saat lS.lffte Yüzbaşı son mesajını verdi. Uçağında oksijen maskesi olmadığından, 6000 metreye kadar çıkıp geri dönecekti. Birkaç saat sonra uçağın parçalanmış enkazı bulundu: Uçak havada patlamıştı!

Aynı gün Lockboume (Columbus) denetleme kulesi saatta 1000 km. hızla ilerleyen bir Uçan Daireyi tespit etti.
Sonraki aylarda Uçan Daireler sürekli bir şekilde dünyayı incelemeye devam ettiler: 8 Nisan 1948 günü dört uçağın başında giden Teğmen R. W. Meyers Manila’da gümüş renkli bir Uçan Nesneyle karşılaştı; 23 Temmuz 1948 günü saat 8.30’da Houstondan (Tcksas) kalkan bir yolcu uçağı gece 2.45’te 1500 metre yüksekliğinde bir uçan puro’nun saldırısına uğradı: Uçağa doğru hızla ilerleyen esrarengiz nesne son anda sert bir dönüş kaydederek gözden kayboldu; 1 Ekimde Fargo (Dakota) şehrinin üzerinde Teğmen George Gorman’ın kullandığı bir F 51 uçağının peşine bir Uçan Daire takıldı, yirmi dakika süren kovalamadan sonra Uçan Daire saldırıya girişti. Pilot dik bir inişle kendini güçlükle kurtardı. Aynı Uçan Daire havaalanına inmekte olan başka iki uçak tarafından da görüldü.

Yıl 1943: Dört Mustang uçağından kurulu keşif kol bir Uçan puro’yu izlemeye koyuluyor. Uçan Nesne klasik bir şekilde saldırıya geçiyor ve uçaklar kurtuluşu dağılmakta buluyorlar. Daha sonra aynı esrarengiz Uçan Nesne bir DC 3’ün peşine takılıyor.

Uçan Daireler Varmı

“Bu araçların varoluşu kesindir, onları bütünüyle kabul ediyorum.” (Lord Dov ding, İngiliz Hava Kuvvetleri Mareşali.)

“Uçan Daireler vardır. Bunlar başka gezegenlerden geliyorlar. Oysa bütün ülkelerin yöneticileri, saptanan olayların önemini küçümseyerek, gerçeği saklıyorlar.” (Prof. James Mac Donald, Minnesota Üniversitesi öğretim üyesi).
“Esrarengiz nesneler dünyanın çevresinde döndüğü ve bunlarla ilgili tanıklıkların hayal ürünü olmadığı bizce kesindir. Kuşkusuz bu olay bilim açısından açıklanmamıştır, ama uzayda yalnız olmadığımız bir gerçektir.” (Prof. Gabrial Alvial, Şili Kozmik Radyoaktivite Merkezi Yönetmeni Prof. Claudio Anguita, Cerra Çalan
Gözlemevinin yönelmeni Prof. Mitroyan Zuerev, gözlemevi görevlisi)
“Uçan Daireler tanımadığımız bir güçle hareket c diyoı. Geçetii başka bir açıklama düşünülemez. Uçan Daireler başka bir dünyadan gelmedir.” (Louls Brtiguet, uçak yapımcısı.)

Kuşkusuz hiç kimse bu kesin görüşlere katılmak zorunda değil. Uçan Daireleri bir gerçek kabul etmeyenlerin öne sürdükleri görüşler arasında Cari Güstav Jung’un görüşü ayrı bir önem kazanmaktadır.
Jung, Eine Modemer Mythus (Modem Bir Mitos) adlı eserinde. 1947den sonra yapmış olduğu araştırmalara dayanarak şöyle bir sonuca varıyor.

“Gökyüzünde görülen parlak ve yuvarlak nesneler bilinç dışının otomatik projeksiyonları gibi düşünülebilir.” Ortaçağdan kalma resimleri çağdaş soyut tablolarla karşılaştıran Freud’ün ünlü öğrencisine göre: “… yuvarlak biçim Tann’nın simgesidir. Eskilere göre Tanrı bir dairedir, merkezi her yerdedir, çapı hiçbir yerde.”
Uçan Daireler sorununu yüzde 99 oranında psikolojik olaylara bağlayan Jung Uçan Nesnelerin uzaydan gelme ihtimali üzerinde de durmuştur. “Böyle bir görüş doğru çıkarsa da savunduğum tez değişmez. Bakışlarını gökyüzüne çeviren insanlar oradan gelecek bir yardım bekliyor!ardır. Uçan Daireler varsa, atom çağından öocc de olmaları gerekir. Şu var ki insanlar bu nesneleri görmüyordu; çünkü bilinçdışlan, bir yardım işaretini bu labilmek için, onlan gökyüzünü incelemeye zorlamıyordu.”

Jung, Uçan Daire olaylarının büyük bir kısmını fcol lektif bir psikoza, çağdaş sosyal bir ruh hastalığına bağlamakta haklıdır. Ancak bu tür bir psikozun oynadığı rol, olayı bütünüyle açıklamadığı gibi, varolan gerçekleri de örtemez. Kaldı ki, ilerde göreceğimiz gibi. Uçan Nesneler atom çağından önce, hatta çok önce de yoruluyordu. Us teük her çağ için geçerli sayılabilecek psikolojik ya da din! bir neden öne sürülse bile bu neden yalnız bir kısım görmeleri açıklayabilir.

Mitolojik uzaylılar

Bu mitolojik savaşlara katıla nlar arasında Nocha ışınlar saçan bir bilezik kullanmakta, Fenglin bir duman perdesinin arkasına sığınmakla, YVengchang büyülü bir kırbaçla düşmanlarını bozguna uğratmaktadır. Yingyang aynaları yansımalarıyla insanlan öldürüyor, savaşanlar birbirlerine karşı gözkamaştıncı ışınlar, öldürücü gazlar, ateş saçan küreler kullanılıyorlardı.

Profesör Tchi Penlao’nun açıklamalarına göre: bir deprem sonucunda KunMing gölünde yükselen pimitlerde görülen silindir biçimli uçan gemiler yaklaşık olarak 45.000 yıl öncesine kadar bilinmeyen, yüksek uygarlığa sahip bir ırkın o çevrelerde yaşadığı görüşünü desteklemektedir.”

Uzaydan gelen Tanrılara Japonya’da da rastlanır. Hokkaido adasında yaşayan Aynus kabilesi kendini bu çeşit Tanrıların torunu sayar. Japotılar gibi Mali Adası’nın Dogon yerlileri de ilk insanların Siriüs’ten gelme Tanrılar tarafından yaratıldığına inanırlar. Afrika’da Fildişi kıyılarında anlatılan Zema efsanesi gökten bakır tepsilerin içinde inen ilk yedi kabileden söz etmektedir.

İnsanoğlu açıklayamadığı olayları hayal gücüyle çözmeye çalışıyor, kendisinden üstün bildiği yaratıklara bağlıyor. Dünyanın her çağında, her yerinde benzer noktalan olan bir olay tekrarlanıyor. Uzaydan Tannlar iniyor, insanları yaratıyor, eğitiyor, gerekirse cezalandırıyor ve yeğniden uzak yıldızlara dönüyor.
Tannlann, bu olağanüstü, doğaüstü yaratıkların gelişi ve uğraşılan zamanla destanlara, efsanelere giriyor, inançbn besliyor. Ancak gerçek nedir?

Görüşler öne sürülüyor, eski kaynaklar günümüze uygun yorumlanıyor, hatta destanlar ve kişileri gerçek gibi kabul edilip bir düzeltilmeden geçiriliyor.
Uçan araçlarla gökyüzünden inen Tannlar, uçan araçlarla uzaya açılan insanlar ve bu ikisinin arasında yülardan beri çeşitli çevreleri uğraştıran başka bir olay dizisi ortaya çıkıyor. Uçan Daireler, Kimliği Bilinmeyen Uçan Nesneleri

Mahabarata

Hindistan’ın ulusal destanı Mahabarata bir yoruma göre M.Ö. 1500, başka ve oldukça tutulan bir yoruma göre de M.Ö. 7016 ya da 2604 yıllarına aittir. Destanın kimin tarafından yazıldığı, derlendiği kesinlikle bilinmiyor; bir destan kahramanı sayılan Vyaaa ya da Sauti olduğu öne sürülüyor. 80X00 mapadan oluşan Mahabarata. Tanrıların (Yüce İndra, eşi Şaşı), tanrılaşan insanların (Judiistria), Tann çocuklarının (destanın kahramanı Arjtma), insariann (Adirata) bir araya geldikleri bir destandır, özellikle Tanrıların savaşlannı anlatır; bunlar konumuza uygun düşen Tanrılardır ve uçan nesneler (vimanalart kullanır, korkunç dehşet verici silahlarla savaşırlar.

Zırhlı savaşçıları öldüren, çeliği delen, saçların, tırnakların düşmesine, dökülmesine sebep olan esrarengiz bir hastalık, büyük yorgunluk doğuran bir silahtan söz edilir. Yine aynı destanda Vimanaiar kullanan Tanrılar gökten patlayıcı maddeler atar, öldürücü ışınlar saçarlar. Bunlar beyaz bir duman sütunu meydana getiren, güneşten onbin kat parlak, koca bir şehri kül yığınına çeviren patlayıa maddeler, ışınlardır.

Mahabarata’nın bir bölümü sayılan Ramayana’da, ıŞiUı kürelere, yumurta biçiminde bulutlara benzetilen bu V un anaların dünyanın çevresinde birkaç kez döndükleri onlan hareket ettiren gücün görünmez bir kaynaktan doğan bir titreşim olduğu anlatılır. Aynı destan bu uçan nesnelerin açık kırmızı ve beyaz madenlerin bileşiminden yapıldığını açıklar.
Ramayan der ki:

“Güneşe benzeyen ve kardeşime ait olan Puspaku arabası yüce Ravan tarafından getirilmiştir; çok iyi olan bu uçan araç seni istediğin yere kadar götürmeye her an hazırdır. Gökte parlayan bir buluta benzeyen bu araç Lanka şehrinde bulunmaktadır.”

Eski el yazmalarının bir antolojisi sayılan Samarangana Sutradara kıtalar arasında gidip gelen, yıldızlara kadar uzanan ub Vimanaların yapılışına 230 sahi fe ayırmış, çeşitlerini sıralamıştır. Yeryüzünden kalkıp
B’ineşe kadar gidenler Suryamandalalar, güneşi aşanlar ahasatramandalalar’ dır.

Gökten nur ve ışık içinde inenler de vardır

Oğuz’un karısı gökten nur içinde indiği gibi, bir sabah Oğuz’un çadınna yine nurlu bir ışık içinde giren kurt da gökten inmiştir. Hulin Dağı’nın üstündeki ağaca nur inerek ağaç gebe kalmış, beş çocuk doğurmuştur.
Buğu Tckin’ln odasına gökten nur içinde bir tanrıça inmiş ve Unnul öğütler vermiştir.
Kutsal Yeşim Taşı da gökten inen bir nurdan meydana gelmiştir.

Türk kahramanı Alp Er Tonganın, İranlılar’ın düşmanı olan Zlni Glv’ı öldürmesi üzerine, gökten Alton Yanık denilen ışık Türk kahramanının üzerine inmiştir.
Gökten inmiş yaratıklar içinde ön safta at gelir. At, Şamanist Türkler ve Moğollarca gökten inmiş, Yakut’larca güneş âleminden gelmiştir.

Mazdaist Türklerin tapmaklarındaki Bakırdan At da gökten inmiştir.
Kahraman Gılgımeş, Tannça İştahın sevgisine karşılık vermeyince, tannça öfkelenmiş ve Gılgameş’i öldürmek için babası Anu’dan yere bir boğa göndermesini istemiş. O da kızuu kırmayarak gökten bir boğa yollamış da Gılgameş ile arkadaşı Enkidu bu boğayı öldürmüştür.

Kayın ağacı dahi, Ülgen tarafından Tannça Umay’.ı gökten gönderilmiştir.
Gökten inen Tann motifi bir yana, bu destanlarda ve mitik olaylarda Taıuıinsan ilişkilerinin çeşitlemeleri, gökten inen ışığın önemi, uzaydan gelme hayvanların (at, boğa) yeri açıkça belirtilmektedir. Bu konuda. Al tay Türk kozmogonisinde Kara Han’ın yaratmış olduğu Uk insanın da suların üstünde uçtuğunu hatırlatmak yerinde olur.
Yakutların cenazelerinde okunan bir duada ışıldayan arabalanyla yıldızlardan inen ruhlardan söz edilmekte; Moğol ve Sibirya şamanlan ise ölülerin ruhlarım almaya gelen, uçan kabuklar kullanan esrarengiz yaratıklara inanmaktalar.
Heyecanlı olaylarla dolu Yunan mitolojisine de bu gözle bakıldığında uçan Tann, nesne ve hayvan moliflerine sık sık rastlanılır. Argonotların aradıkları Altın Post aslında uçan bir koç’un postudur; Medea, çocuklarını öldürdükten sonra, canavarlann çektiği uçan bir araba ile kaçar; Lemnos’ta Delos’ta tapınakları olan Kabirler geleneklere göre uçan gemileriyle gökyüzünden ınen insanlara esrarlı ve çoğunlukla gizli tutulan bilgiler veren yaratıklardır.
Uçan araçların ya da çağdaş bir terimle Kimliği Bilinemeyen Uçan Nesnelerin bol olduğu bir başka kaynak Tevrat’tır. Kuşkusuz Tevrat’ta tek bir Tann söz konusudur. Ancak bu tek Tanrının görevlileri melekleri vardır. Eski Tanrılar gibi uzayda bulunan, uçan araçlar kullanan bu Tann’mn yarattığı olaylar da çok tannlı düzenin öne sürdüğü olaylarla benzerlikler taşımaktadır.

Destan Virakoka

Destan Virakoka’nm nereden geldiğini kesinlikle açıklamıyor, ama İnka öncesi efsanelerinin çoğunda Tanrıların Ülker takımyıldızından gelme olduğu belirtilir.

Bu uzak çağlarda gökyüzü ile yeryüzü arasında sürekli bir gidişgeliş sürdürülüyor Tanrılar geliyor, gidiyor; yaratıcı görevlerini yürütüyor; yaratmış oldukları insanlan yeni bilgilerle besliyor. Meksika kaynaklan 2000 yıl Önce Alban dağında yerleşen, dev heykeller, kalıntılar bırakan, geçmişleri bilinmeyen Ölmeklerden söz eder. Destanlara göre gökyüzünden gelen bu uygarlık yara tıcılan. işlerini tamamladıktan sonra iz bırakmadan ortadan kaybolmuşlardır.

Guatemala’da Atitlan gölünün kıyılarında yaşamış olan Kişe yerlilerinin kutsal kitabı PopolVuh insanlan yaratan ve uzaya dönen Tanrılardan söz etmektedir “tik uktan olanlar her şeyi bilirlerdi: Ufuğun dört köşesini, gökyüzünün dört noktasını ve yeryüzünün yuvarlak yüzünü incelcrlerdi.”
İlk insanların yeryüzünün yuvarlak olduğunu nasıl ve nereden bildikleri ayn bir sorundur. Oba oba Yaratıcı Tanrılardan öğrenmişlerdir. Bu Tanrılar kimlerdir?
PopolVuh’ta yer alan Kişeler’in kozmogonilerine göre, ilk insanlan yaratan Tanrılar, DabavıTden yani gökyüzünün merkezinden gelmeydiler.

15 Haziran 1952 günü Yukatan’da, Patent kalıntılarında araştırmalar yapan arkeolog Alberto Ruz Lhuillier ve arkadaşları gizli bir mezar buldular. 1.70 boyunda bir İskeleti saklayan bu mezar 3.80 m. uzunluğunda, 2.20 m. genişliğinde ve 25 cm. kalınlığında oymalı bir taşla örtülmüştü. Taşta, esrarengiz bir aracın 1çînde Tann olduğu sanılan bir yaratık görülüyordu. Yaratık erkek mi, kadın mı belli olmuyor. Uzun saçlı, fosa etekli ya da kısa pantolonlu. Tanrının bindiği aracın üst kısmı bîr pervaneyi andırıyor, alt kısmından da ateş fışkırıyor. Aracın içi bir sürü aletlerle doludur.