“Jeoloji bilginleri. Eflatun tarafından kullanılan deyimi benimseyerek, bu adla (Atlantid) şimdiki Atlas Okyanusu’nun büyük bir kısmını kaplayan eski bir kıtayı söylerler. Bu kıtanın bir yandan Kuzey ve orta Amerika, öbür yandan da Avrupa ve Afrika’nın kuzeybatı kıyılarıyla sınırlanmış olduğunu ileri sürerler. Uzmanlar Grönland, Asor, Madeira, Kanarya ve Yeşilburun adalarının Atlantid kıtasının çökmesinden geri kalan toprak olduğunu belirtmektedir. Kanada ve Amerika birleşik Devletleri’nin doğu kıyılan boyunda bulunan kambriyum çökeltiler Kuzey Amerika’nın öbfir bölgeleriyle benzerlik göstermezken Avrupa’nın bazı yerierindeki lûrierie özdeşleşen türlere yer verirler.

Bundan çıkan sonuç. Kuzey Amerika’nın doğu ve batı bölgeleri arasında bir bağlantı olduğudur. Kambriyum bölgesindeki omurgasızların okyanus abislerini aşabilmeleri söz konusu olmayacağına ve birbirinden bu ayrık ve uzak kıtalarda böylesine benzer hayvanların yaşayabilmesi tasarlanmayacağına göre, Amerika ile eski kıta arasındaki sığ sularda birtakım hayvan göçlerinin gerçekleştiğini kabul etmek gerekir. Grönland’dan başlayarak güneye doğru inen ve yapısı normal tortullaşma süreçleri ve deniz dibi hareketleriyle açıklanamayan Atlas Okyanusu dibinin derin olmayışı da yukarıdaki görüşü destekler… Deniz dibinin althava kuşağı çevresinde aşınma etkisiyle meydana gelmiş olduğu düşünülebilir. Asor adalarının kezeyindeki bir noktada sondalama yoluyla deniz dibinden alman kaya örnekleri, bunların magmanın açık havada sertleşmesinden olduğunu göstermiştir. Bu durum da yakardaki varsayımı doğrulamaktadır. Avrupa kıyılarına ve okyanusun dibine paralel olarak kuzeyden güneye giden bir hat boyunca, birçok volkanik izleri sıralamıştır. Bu izler, Atlantid’in çöküşünü doğuran dikey hareketlere bağlanabilir. Özellikle orta Amerika, Antiller, Madeira, Kanarya, Ycşilburun adalarının volkanik nitelikleri hatırlanırsa, bu bağlantı gerçeğe aykırı düşmez. Atlantid’in çöküş zamanını kestirmek güçtür. Yavaş yavaş sulara gömülerek son devresinin Üçüncü Zamandan sonra gerçekleşmiş olması mümkündür.”

Büyük bir ansiklopediden aktarılan ve konunun çeşitli yönlerini açıklayıp Jeolojinin Atlantid kıtasını batık kıta olarak kabul ettiğini tanıklayan yukarıda ki bilgilere açıklayıcı olarak başka jeolojik veriler de eklenebilir:
• 1898 yılında Atlas Okyanusu’nda kablo döşeyen bir gemi 3000 m. derinlikten bazaltların kimyasal bileşimine uyan ve cam haline gelmiş lava örnekleri çıkartmıştır. Bu lava yalnız normal atmosferik basman etkisi altında bu hale gelebilmiştir.

Sovyet araştırma gemisi Mikhael Lomonossov’da bulunan madencilik ve jeoloji öğretmeni Maria Klinova, Kuzey Atlas Okyanusu’nda bilinmeyen bir dağ keşfetmiştir. Bu dağın 15.000 yıl önce var olduğu, sonradan batan bir kıtanın kalıntısı olduğu sanılmaktadır.

İslanda’dan Antartika+’ya kadar uzanan ve dorsale atlantique (Atlantik Sırt Çizgisi) adını alan deniz dibi çizgisinde Hudson, Luar, Sen ve Ren gibi nehirlerin yeraltı yalaklan bulunduğu açıklanmıştır.

Genel olarak son iki yüzyılda yürütülen deniz dibi araştırmaları. Eflatuna hak verircesine, Atlas^ Okyanusu’nun dibinde dağlık bir bölgenin bulunduğu sonucuna varmışlardır. Son on yıl içinde genişletilen bu araştırmalar aynca kıtanın, yavaş yavaş batarken, okyanusun bir kısmını bataklığa çevirdiğini ve gerek Avrupa’da gerek Kuzey Amerika’da buz çağının sona ermesi böyle bir olayın sonucu okluğu görüşünü desteklemiştir.

Atlas Okyanusu’nun diplerinde yapılan araştırmaların birinde, 15 santim çapında, 4 santim kalınlığında banlan diş işaretine benzer işaretler taşıyan yuvarlak nesneler bulunmuştur. Bir yoruma göre sunî olduğu sanılan bu nesnelerin, radyoaktif karbonla yapılan denemelerde 12.000 yıl önce suların üstünde bulunduğu anlaşılmıştır.

Benzer araştırmalarda, deniz dibi çamuruna karışmış tath su yosunlan bulunmuştur. Fransız Atlas Okyanusu uzmanı Ren£ Malaise’e göre bunlar batık ve 3000 metre derinliğinde bulunan eski bir gölden gelmektedir.
Görüldüğü gibi, jeoloji ve coğrafya da Eflatun’un sözünü ettiği noktalan desteklemektedir. “Timaeus”ta, Atlantid’in çöküşüyle ortaya çıkan ve gemicilere engeller yaratan alt tabakalardan söz edilmektedir. Çağdaş bir yorumla bunlar Asor Adaları çevresinde bulunan ve sulara gömülen tutanın kalıntıları sayılan ufak Formigas adalan ile hâlâ gemiciliğe kapalı olan Sargaslar denizidir.

“Kritiasfa hem soğuk hem sıcak bir nehir anlatılmaktadır Çağdaş bir yorumla bu Gulf Stream’den başka btr şey olamaz.

Bir önceki yazımız olan İlluminati Fal Bakma Yöntemi başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment