Bilimsel Gözlemler

Şimdi bilimin nasıl gözlemlediğine ve olayları nasıl değerlendirdiğine yakından bir bakalım ki bu yaklaşımı sözdebiliminki ile karşılaştırabilelim.

Gözlemler hipotezlerin dayandığı “olgulardır”. Böyle olgular, bir ses ölçme aygıtında ölçülen gürültü düzeyleri veya yağmur ölçme aygıtı ile ölçülen sağnak yağmurlar gibi özel fiziksel gerçekleri ya da olayları algıladığımız zaman var olur.

Bilimsel hipotezler veya açıklamalar fal ve  gerçek olayların gözlemlerine dayanmalıdır. Çoğu zaman duyumsadığımıza inandığımız, gerçekten de olandır. Fakat bazen, duyularımız bizi yanıltır. Örneğin, uzun süre televizyon seyrettikten sonra gözlerimizi kapatırsak, televizyon ekranının hayali “hâlâ karşımızdadır”; zihnimiz, retina artık ışık almasa bile bir TV ekranının hayalini retinadan aldığı sinir uyanları ile yaratmayı sürdürerek bize oyun oynamıştır. Olaylar gerçek gibi görünebilirler, fakat gerçek olmaları gerekmez.

Bilim insanları, olgular ve olaylar insan gözlemciler tarafından duyumsandığı zaman, kişisel deneyimlerin sınırlamalannı göz önünde bulundurmalıdır. Bu nedenle, falda sübjektif olanlardan daha çok objektif ölçümlere gereksinimleri vardır. Bağımsız gözlemciler tarafından yinelenen gözlemler ararlar. Korunan özel bilgilerden çok herkes tarafından sorgulanabilen gözleme dayanan kanıtları ararlar. Bulguların başka gözlemciler tarafından doğrulanmasını talep ederler. Gözlemler yinelenebilir olmalıdır.

Öyle ki uygun biçimde eğitim almış herhangi bir gözlemci bunlann gerçekliğini duyumsayabilmeli ve doğrulayabilmelidir. Bilim insanları, otoriter beyanların objektif kanıtların yerini almasına izin veremez. Aynı şekilde ünlü kişilerce onaylanmalan sadece kişisel fikirler sayılır, güvenilir beyanlar değil!

Dahası gerçeğin algılanması, önceki inançlar ve beklentiler tarafından etkilenebilir.

Algılamaduyulanmızın neyi keşfettiğini bilme işi (gözümüze çarpan ışık dalgaları, kulaklarımızın içindeki yapılan titreştiren basınç dalgalan)zihnimizin yaptığı bu duyumsamalanmızın yorumlamaları ya da anlamıdır. Algılamalar öğrenildiği için, zihnin görmeyi umduğunu canlandırmaya da kurma eğilimi vardır. Örneğin, fal bakan veya UFO’lara inanan ve UFO görmeyi bekleyen kişilerin zihinleri, gökyüzündeki ışın demetlerinden UFO görüntüleri çıkartabilir.

Aslında, bu kişiler “görmeseydim inanmazdım” deyişini “inanmasaydım görmezdim ”e çevirirler ya da Talmud’da yazıldığı gibi: Olayları oldukları gibi görmeyiz, olduğumuz gibi görürüz.

Bir önceki yazımız olan DİŞİ KEÇİ’NİN KALBİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment