Bilimsel Usavurum İş Başında

Bilimde önemli olan, bilim ilerledikçe kişinin düşüncelerini değiştirmesidir.

Atomik Modellerin Evrimi
Bilimsel düşünceyi iş başında görebilmek için klasik bir örneği inceleyelim: Bilim insanlarının maddenin görülmeyen, temel yapıtaşlarını anlamak için yaptıkları araştırma, bilimsel düşüncenin otoriteye dayanarak değil de gerçeğin öngörülerle kıyaslayan güçlü bir arıtma süreci sonunda ortaya çıktığını gösterecektir. Bilim insanlarının sürekli olarak hipotezlerini yeni deneysel kanıtlar ışığında yeniden incelemeleri ve yeniden gözden geçirmeye hazır bulunmaları gerektiğini vurgulayacaktır.

Democritus un En Son Yapı Hakkındaki Düşüncesi
Bütün maddelerin yapısına temel olan bir yapı olduğu (diğer bir deyişle sonsuza kadar bölünemeyeceği) inancı MÖ 420 de ilk kez yunan filozofu Democritus tarafından dile getirilmiştir. Söylendiğine göre Democritus, bir gün plajda yürürken kumun uzaktan bakılınca sürekli bir görünüme sahip olduğunu, yakından bakıldığında ise taneciklerden oluştuğunu gözlemiş. Sezgisi ona, tüm maddelerin bu şekilde benzer tanecikli bir yapıya sahip olması gerektiğini söylemişti. Okyanustaki suyun atomları düzeyine erişene kadar giderek küçülen damlalara bölünebileceğini düşünmüştü. Democritus atomları küçücük, düz yuvarlak toplar olarak hayal ediyordu.

Democritus un En Son Yapı Hakkındaki Görüşü ve Aristoteles’in Sonsuz Bölünebilirlik Kavramı
Democritus un görüşü, maddenin sonsuza kadar bölünebileceğini ve temel bir nihai yapısı olmadığını düşünen bir diğer Yunan filozofu Aristoteles tarafından hemen hemen 2000 yıl gölgelendi. Aristoteles’in görüşü kendisine apaçık görünen bir ilkeler topluluğundan çıkmıştı. O zaman bir anket yapılmış olsaydı, insanlar, kısmen Aristoteles’in otoritesinin yüksek olması nedeniyle büyük bir olasılıkla Aristoteles’in görüşünü Democritus’unkine yeğlerdi.

Bilimsel Devrim Democritus ve Aristoteles’in Görüşlerini Değerlendirmek için bir Yol Sağlıyor
17. yüzyılda bilimin işleyişi açısından temel bir değişiklik yaşandı: Hipotezin geçerliliğinin sınanmasında son söz sahibi olarak deneysel kanıt yer aldı. Bu devrimsel düşünme yolu hiçbir ilkenin kendiliğinden apaçık olarak kabul edilmemesi gerektiğini ve tüm bilimsel hipotezlerin, bunlara dayanan öngörülerin güvenilirliğini belirleyebilecek deneylere tâbi olması gerektiğini varsayıyordu.

Bir önceki yazımız olan DİŞİ KEÇİ’NİN KALBİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment