Bir Yılın Döngüsü

burclar

Astrolojik sembolizmin köklerinde, her ikisi de dairesel, iki fiziksel hareket yatmaktadır. Birisi dünyamn kendi ekseni etrafında dönmesi, İkincisi de Güneş’in etrafında dönmesidir. Birinci hareket evleri oluşturur, bunu daha soma tartışacağız. İkinci daire burçlarm sembolizmini doğurur. Ve temel sembol burçlar kanalıyla yeryüzüne iner.

Eğer hergün şafaktan önce uyamp, gökyüzünü incelersek, burada yinelenen bir düzen olduğunu farkederiz. Güneş her sabah yıldızlardan oluşan bir bölüme doğmaktadır. Haftalar geçtikçe Güneş’in hep doğudan doğduğunu, ama onun ışınlarının yaladığı yıldızların kademe kademe değiştiğini görürüz. Bir sabah bir yıldız kümesine doğar. Bir ay soma bir başka yıldız kümesine, soma bir başkasına. Bir vıl geçer ve başladığı noktaya geri döner.

Somut gerçek çok farklıdır, ama bu düzen algılamamızın gerçeğidir. Gördüğümüz budur. Gerçekte dünya Güneş etrafında dönmektedir. Dairesel yörüngenin bir noktasında Güneş’e baktığımızda onu bir takım yıldızların alanında görürüz. Bir süre soma yörüngenin başka bir noktasında başka bir takım yıldızların alanında.

Güneş sisteminin ölçeği şaşkınlık yaratacak kadar büyüktür, aklımızı karıştırabilir. Bunu daha bildik bir şekilde gözümüzde canlandırmaya çalışalım. Bir arkadaşımızın fotoğrafım çektiğimizi düşünelim. Onu bir odanın ortasma yerleştirip görüntülemeye çalışıyoruz. Bulunduğumuz yerden onu bir kütüphanenin önünde görüyoruz. Arkadaşımızı odakladığımızda arkadaki kitaplar bulanıklaşıyor, bir renk cümbüşü olarak görünüyor. Yer değiştiriyoruz. Bu noktadan arkadaşımız boş bir duvarın önünde duruyor. Bu daha iyi bir bakış açısı, fotoğrafı çekiyoruz.

Güneş sisteminde de durum aynıdır. Güneş, amacımız için, sabit kabul edilir. Daha iyi bir açı için onun etrafında dolaşırız. Ancak biz sabit duruyoruz da o dolaşıyor gibi algılarız. Niçin? Çünkü Güneş’in arka planındaki yıldızlar biz yörüngemizde dolaştıkça değişir. Arkadaşımızı önce bir kütüphanenin önünde, sonra boş bir duvarın önünde gördük. Oysa o hiç yer değiştirmedi.

Dünyamn uygun açıyı arayışı sabittir, yörüngemiz hiç değişmez. Bu yüzden Güneş’in “yörüngesi”de hiç değişmez. Bir takım yıldızdan öbürüne, sonsuz ve düzenli bir şekilde ilerler durur. Takip ettiği bu yol, antik çağlardan bu yana, kaydedilmiştir. Modern çağda bu yola ekliptik diyoruz, ama onun antik bir ismi de var: zodyak.

Zodyak gökyüzünün, astrolojinin temel sembolünün iki boyutlu halidir. Gökyüzü gibi, daire de sonsuzluğun, sınırsızlığın metaforudur. Küreden daha basit, ama pratik bir değeri olamayacak kadar geniş kapsamlı. Şirpdi klasik bir problemle karşı karşıyayız: Daire ereden başlar? Onu nasıl delebiliriz? Çözüm astrolojide her zaman olması gereken yerdedir: gözlerimizle, kalbimizle ve sağduyumuzla.

Dünyanın yörüngesini Güneş’in geri plandaki yıldızlarla ilişkisi kanalıyla izleyebiliriz. Ancak bu oldukça belirsizdir. Astronom-din adamları bunu farkedebilirler. Denizciler de. Fakat hepimizin bu ince detayları farketmemiz gerekmez. Bir yıl içerisinde, o, kendisini görmezden gelemeyeceğimiz şekilde hissettirir. Hava bizi donduracak kadar soğur. Soma bayıltacak kadar ısınır. Mevsimler değişir. Ve bu değişimler Güneş’in etrafındaki yörüngemizle paralel yürür.

Astronomik açıdan “kritik” bir dönem bir mevsimin başlangıcım belirler. Ve bu dört “kritik” dönem bizi temel sembolün ötesine taşır. Sonsuzluğu delmeye başlar, onu ulaşılabilir, içine girilebilir yapar. Bunlar sayesinde daireyi bölebiliriz.

Kış yeryüzüne yakın bir Güneş, kısa günler ve uzun geceler getirir. Yaz, bunun tam tersidir. Eğer bir yıl içinde gün ışığındaki değişimleri gözlersek, belirgin bir motif görürüz. Bir noktada gündüzle gecenin uzunlukları eşitlenir. Soma gündüz uzamaya başlar. Tam üç ay soma kritik noktaya ulaşırız. Gündüz en güçlü konumundadır, gece ise en güçsüz. Ama karanlık toparlanmaya başlar ve yavaş yavaş aydınlığı aşındırır. Kademe kademe eşitlik kazanılır. Bu dengeleme üç ay sürer. Bu süre

sonunda gece ve gündüz yine eşittir.

Takip eden üç ay boyunca, karanlık aydınlığı bastırır. Sonra bir başka kritik döneme ulaşılır; gündüz savaşmaya başlar. Önceleri dermansızdır, ama güç yer değiştirmiştir. Üç ay içinde ışık karanlığa eşitlenir ve başladığımız yere döneriz.

Işığın bu yavaş nefesi, astrolojinin basit ritmidir. O olmadan temel sembolünün soyutluğunun ötesine geçemeyiz.

Yıldızlar Değil, Mevsimler

Astrolojinin bizzat yıldızlarla hiçbir işi yoktur. O, gün ışığındaki bu değişimlerle, daha basit bir dille, mevsimlerle ilgilidir. Peki o zaman Koç, Boğa ve Oğlak ne oluyor? Bunlar yıldız kümeleri. Yıldızlar. Eğer astroloji yıldızlarla ilgilenmiyorsa, niçin onlardan bahsediyoruz?

Binlerce yıl önce, astronom-din adamları nihayet gün ışığının karanlıklardan süzülüp geldiğinin göründüğü günün sabahında, Güneş’in Oğlak takım yıldızının içinden doğduğunu saptamışlar. Bu yıldız kümesi Güneş’in ekliptik üzerindeki konumunu işaretlemek için elverişli bir görsel işaret olarak hizmet etmiş. Böyle bir bilgi pratik açıdan, örneğin ekim dönemini belirlemede, atalarımızın işine yaramış. Bu kolaylık sınırlı bir zaman için geçerli olmuş.

Dünyamn eksenindeki küçük bir oynama nedeniyle, Güneş’in kışın ilk günündeki konumu Oğlak’tan geriye, Yay takım yıldızına doğru kaymış. Ancak gelenekler yavaş ölüyor. Din adamları dünya kışa girdiğinde, Güneş’in de Oğlak’a girdiğini söylemeye alışık oldukları için bunu söylemeye devam etmişler.

Bu yanılgı, dil sürçmesi astroloji için önemli bir problem doğurmadı, ama halkla ilişkiler konusunda karmaşa yarattı. Astronomlar “Astroloji diye birşey olsa bile, bütün Koç burcundakiler aslında Kova’da doğmuştur, bu nedenle yanlış burcu okuyorsunuz.” demeyi çok severler. Buradaki sorun iletişim sorunudur. Bir astronom “Koç” derken, belirli bir yıldız kümesinden söz etmektedir. Bir astrolog içinse Koç’un tamamiyle farklı bir anlamı vardır. Koç, dünyamn güneş etrafındaki yörüngesinin bir evresidir, veya basitçe, bir mevsimdir.

Bu nedenle sembolizmin kalbinde yıldızlar değil, mevsimsel değişiklikler yatmaktadır. Gecenin uzunluğundaki değişimler sayesinde, daireyi bölmek üzere dört kritik nokta işaretleyebiliyoruz. Sınırsızlık, her biri belirli bir karaktere sahip, dört sınırlı evreye bölünüyor.

Bu dört evreye elementler diyoruz.

Bir önceki yazımız olan Astrolojinin temel avantajı başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment