Astral Dünya

Psinin Var Olmadığını Kanıtlamak Mümkün müdür?

Bir varlığın ya da bir olayın olduğuna ait bir savın kabul edilmesi için bilimin standartı, iddianın doğruluğunu kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanıtlamaktır. Bu da psinin gösterilmiş olduğu savının çok sayıda araştırıcı tarafından yinelenebilir olmasıdır. Psinin varlığına ilişkin iddialar ise bu standartı karşılamamıştır.

Hiçbir kanıt bolluğu (ya da yokluğu) hiçbir zaman, bir varlığın ya da bir olayın olmadığım ya da olmamış olabileceğini kanıtlayamaz. Evrensel bir olumsuzluğu ispat etmek olanaksızdır.

Duyu dışı algılama ve psikokinez, bilimsel yöntemin gereklerini yerine getirmekte başarısızdır. Bu yüzden, araştırılmalarındaki yöntemsel kusurlardan kurtuluncaya ve varlıklarını destekleyen yinelenebilir veriler elde edilinceye kadar sözdebilim kavramları olarak kalmalıdır.

Gerçeğe Bilimsel Yaklaşım Üzerine Düşünceler insan doğru olduğunu yeğlediğine inanmayı yeğlemektedir.

Yukarı, Daha, Daha Yukarı Uçurma

Uçurmanın, psikokinez güçlerinden kaynaklandığı söylenir. Uçurma eylemi, insanların hiçbir yardım almadan havada yükselmeleri, yatay olarak havada uçmaları ve görünmez oluncaya kadar bir ipe ürmanmaları Evrensel Yerçekimi Yasası na meydan okur gibi görünmektedir. Uçmuş olduğunu savunan kişiler arasında ruhlarla ilgilenen kimseler, Hint fakirleri ve Aşkın Düşünme (Transcendental Meditation) Hareketinin üyeleri bulunmaktadır.

Gerçekte ise, uçma eylemi, bedenin bazı kısımlarının izleyicilerin görüş alanında olmayan platfomlarla ya da izleyiciler tarafından görülemeyen çok ince ve saydam iplerle desteklendiği zekice bir sahne yanılsamasıdır. Havada asılı duran Aşkın Düşünme Hareketi üyelerinin resimleri, gerçekte bir branda bezi üzerinde aşağı yukarı hoplayan bağdaş kurma konumundaki fotoğraflarıdır. Resimler hoplamanın en üst noktasına yakınken çekilmiştir.

Eğer Birgün Psi Etkilerinin Varlığı Şüpheye Yer Bırakmayacak Bir Biçimde Kanıtlanırsa, Bu Nasıl Açıklanabilirdi?
Bilim insanlarının psi etkilerinin gerçek olduğuna inanmakta güçlük çekmelerinin nedenlerinden biri de, onlann gerçekleşmesi için bilinen hiçbir mekanizmanın bulunmayışıdır. Uzaktan psikokinez etkisi, henüz bilim tarafından bilinmeyen bir uzaktan etkileme gücü kullanmalıdır. Böyle bir gücün varlığı ve henüz keşfedilmemiş olması mümkün müdür?

Evet, fakat keşfedilinceye kadar psikokinezin nasıl çalışabildiğini açıklamakta kullanılamaz. Benzer şekilde, düşüncelerin bir kişiden diğerine gidebildiği ya da zihnin kendisini şu anda, gelecekte ya da geçmişte başka bir yere ışınladığı bilinen hiçbir duyu (uyarı ve alıcı) yolu yoktur.

Psikokinezî Uzaktan Etki

Uzaktan kumanda cihazını elinize alıyorsunuz ve bir düğmeye basarak odanın diğer tarafındaki televizyonu açıyorsunuz. Aygıt ile televizyon arasında fiziksel bir bağ olmadığına göre, yaptığınız, uzakta bir işin gerçekleşmesine neden olmuştur. Bu işi mümkün kılan, havada yolculuk yaparak uzaktan kumandadan televizyona ulaşan elektromanyetik sinyallerin oluşturulmasıdır. Böyle olayların başlangıçta kişilere tuhaf görünmesine karşın,görünmeyen” elektromanyetik sinyal, bilimsel aygıtlar kullanılarak ayırt edilebilir.

Uzaktan etki iyi bilinen ve iyi çalışılmış bir burçlar olayıdır. Pizza Kulesi nin tepesinden bir top güllesi bırakıldığı zaman aşağıdaki zemin tarafından çekildiğinde olduğu gibi yerçekimi kuvvetlerini ve mıknatıslar ve buzdolabınızın birbirlerini çektiğinde olduğu gibi manyetik kuvvetleri ilgilendirebilir.

Parapsikologlar, sadece zihinsel güçleri kullanarak uzaktan etkinin gerçekleşebileceğini savunmaktadır. Sadece psişik güçler yolu ile nesnelerin hareket ettirilebileceğini ve hatta şekillerinin değiştirilebileceklerini savunmaktadırlar. En ünlü psikokinez göstericilerinden biri Uri Geller dir. Onun marka bir hüneri, sadece “zihninin gücünü kullanarak” anahtarları, çatal ve kaşıklan bükmektir. Bu becerisi, dünya televizyonlarında milyonlarca kişi tarafından izlenmiştir, izleyicilerin çoğuna kesinlikle hiçbir fiziksel yoldan yararlanamadığı görüntüsü verilmiştir.

Bununla birlikte, gerçekte ise deneyimli bir sihirbaz ve gösterici olan Geller, nesneleri kimse izlemezken bükmektedir. Fakat milyonlarca kişi onu televizyonda izlemişti diyebilirsiniz! Geller, sihirbazların kullandığı temel bir aracın ustasıdır: insanlann yanlış yönlendirmesi ya da dikkatlerinin dağıtılması. Geller, eylemlerini gizlemek için bir masumiyet havası yaratma konusunda çok iyiydi. Birçok insanın gözünü boyaması, psişik güçlerine değil, el çabukluğuna bağlı bir marifet olarak övgüye değerdir.

Çok az bilim insanı sihirbazlık eğitimi almıştır ve sık sık psişik olaylann göstericileri tarafından dolandırılmıştır. Gevşek bir protokolden yararlanma durumunda: olan gizli amaçlı denekler genellikle başarılı olur. Duyu dışı algılamayı çalışmış olan Dr. Rhine, psikokinezi de çalışmış ve bu konuda da kanıtları olduğunu sanmıştır. Denetlenen koşullar altında Rhine nın bulgularını yinelemek için yapılan girişimler her seferinde başarısız olmuştur. Onun tarafından bildirilen başarılı psikokinez deneyleri, yetersiz denetim ya da yetersiz olarak verilerin yanlışlanması sonucuydu.

Ünlü psişikler olan Steve Shaw ve Micheál Edwards’in durumları, başka bakımlardan zeki araştırmacıları aldatmanın ne kadar kolay olduğunu dramatik biçimde gösterir. St. Louis’deki Washington Üniversitesi’nde Fiziksel araştırmalar için Mc Donnell Laboratuvarı nda 1980’li yılların başlarında iki yıllık bir dönem boyunca yürütülen deneyler, büyük bir duyu dışı algılama ve psikokinez deneyleri dizisini kapsamıştı. Mümkün olduğu kadar kontrollü olarak tasarlanmış deneylerde, kapalı bir zarftaki resmi görebilme yeteneğini göstermişlerdi.

Bu durumda denetlemeler o kadar gevşekti ki, zarfı kapatan zımba tellerini çıkarıp zarfın içine bakabilmişlerdi. Shaw ve Edwards, doğru kontroller ve sıkı bir protokol olmadan yapılan deneylerde, birinin psişik güçleri olduğu konusunda yanılsamalar yaratmanın mümkün olduğunu göstermek amacıyla, kendisi de bir sihirbaz olan James Randi tarafından laboratuvara yerleştirilmişti. Aldatmaca anlaşılmadan iki yıl boyunca devam etti. Sonradan, Shaw, Edwards ve Randi’nin, McDonnell Laboratu varı nın “bulgularını’’ yayımlanmak üzere bir dergiye gönderme noktasına varmadan, bu aldatmacaya son verecekleri konusuna kadar peşin olarak anlaştıkları açıklandı.

Psişik Yorumlama Neden Yalnız Çalışır?

Gerek geçmiş (geribiliş), gerekse gelecek (önbiliş) hakkında bilgi sağlayan psişik öğretiler şaşırtıcı bir biçimde doğru olabilir. Bunun nedenleri, bir kere geleceği görebilen kişilerin kullandığı sosyal ve psikolojik etkileme teknikleri anlaşılınca görülür. Kişinin önünde yapılan yorumlar, yorumcunun kişinin genel görünüşünden (giyimkuşam, görünen sağlık durumu, vb.) arka plan bilgilerini kazanmasını sağlar. Müşterinin doğum tarihi hakkında ipuçları veren doğumtaşı yüzükleri, burç kolyelerinden önemli ipuçları elde edilebilir.

Ellerin durumu ve tırnaklar birinin mesleği ve hobileri hakkında bilgi sağlayabilirler. Evlenme yüzüğünün takıldığı parmakta soluk bir iz yalnız geçmişi söylemez; geleceği de gösterir. Unutulmuş yara izleri küçük ve büyük kazaları anlatır. Sonra da konuşmanın açılış sözleri ve bunu izleyen konuşmalar yorumcunun, müşterinin eğitim düzeyini ve ruhsal durumunu değerlendirmesini sağlar.

Yaşamdaki durumumuzun ve sorunlarımızın eşsiz olduğunu düşünsek de yaşamda hepimiz aşağı yukarı benzer evrelerden geçeriz ve birlikte onlara bağlı sorunlarla karşılaşırız. Falcı başlangıçta gözlemlerinden yararlanabilir, müşterinin yaşını ve cinsiyetini dikkate alır ve bu kişinin geçmişi ve sorunları hakkında akla uygun kestirimlerde bulunur. Sonraki belirsiz sözler ve istenilen yanıta iten güdümlü sorularla, sabırla yavaş yavaş ek bilgiler toplar ve kuşkuları ya doğrular ya da müşteriyi kuşkudan kurtarır…

Aklında bu sezgilerle, falcı büyük olasılıkla (her yana çekilebilen) hedefi vuracak bir analiz yaratabilir. Geleceği okunan kişinin falı, genel ve belirsiz sözcükler kullanılarak söylenir ki her duruma uyarlanabilsin (çoğu zaman astrolojik fallarda olduğu gibi). “İstekleriniz ara sıra gerçeğe uymuyor.” “Bazen dışa dönüksünüz, bazen de içe dönüksünüz.” “Büyük ölçüde kullanmadığınız bir yeteneğiniz var.” “Başka insanların sevgisine güçlü bir gereksinimiz var.” Kim bunlara uymadığını söyleyebilir ki?

Müşteri, falcıya gelmiştir; çünkü öğüte gereksinimi vardır. Yoruma inanma gereksinimi duyar. Böyle durumlarda, genel ve belirsiz açıklamaları kendi durumuna uyarlamaya hazırdır. Eğer, bununla birlikte, müşteri etkileşimi kabul etmezse, falcıların özrü hazırdır. Başarının onun işbirliği ile gerçekleşebileceğini işin başında müşteriye bildirirler. Etkileşimleri başarılı olmazsa, ona işbirliği yapmadığını söylerler.

Nostradamus

Tarih boyunca insanlar, gelecek olaylar hakkında önceden haber alma çabası içinde çeşitli kâhinlere danıştılar. Kazanılmış sezgiler, belki de kazalardan ve trajedilerden kaçınmak için kullanılabilirdi. Devlet başkanları, ani bir şekilde yönetimi devralma ya da suikastlardan sakınabilirdi. Günümüzde bile insanlar, bu yetiye sahip olduğunu savlayan psişik danışmanlardan (medyum da denilir) şahsen, postayla ya da telefonla satın aldıkları öğütlere göre davranır. Bu bilginin kullanımının, her nasılsa “geleceği değiştirebileceği” (ne anlama geliyorsa) varsayılır.

Bu psişik danışmanlardan biri, yaklaşık beş yüzyıl önce ölmüştür. Öngörüleri hemen hemen bin kıta yazılmış olan Nostradamus’tur (Michel de Nostradamus). Her biri uyaklı iki beyitten oluşan dörtlükleri, asırlar olarak bilinen 100lük gruplar halinde yazılmıştır. Asırlar, tüm dörtlükleri, büyük bir olasılıkla ilk kez 1555 te yayımlandı. Bu dörtlüklerde en çok değinilenler, on altıncı yüzyılın Fransa’sındaki olayları ve yerleri ilgilendirseler de insanlar, Nostradamus un ölümünden sonra, Dünya nın başka yerIerinde ve başka yüzyıllarda geçen tarihi olaylar hakkında kehanette bulunmak için Nostradamus’un ününden yararlanmaya ve dörtlüklerini kullanmaya başladı.

Bu şekilde, 1503 ile 1566 yılları arasında yaşamış olan Nostradamus’un, iki dünya savaşını, atom bombasını, Hitler’in yükselişi ve düşüşünü, Kennedy kardeşlere yapılan iki suikastı, AIDS’i ve daha birçok şeyi öngördüğü söylendi.

Nostradamus’un kendisi, onların kasıtlı olarak şaşırtıcı ve bulanık olduğunu söylemişti. Sonuç olarak, yazılarındaki söylem biçimi, onları çeşitli yorumlara açık kılıyordu. Üstelik Nostradamus’un yapıtları, sahteciliğe ve onlan yorumlayarak kendi amaçlarına uyduran kilise, hükümetler ve diğerleri tarafından değiştirmelere konu olmuştur.

Örneğin, II. Dünya Savaşı sırasında, astrolog Louis de Wohl, Almanya nın yenilgisini öngören sahte “Nostradamus’’ dörtlükleri yazmak için Ingilizler tarafından tutulmuştu. Almanca yazılmış olan bu astrolojik çıklar Almanya’ya gizlice sokulmuştu.

Buluculuk

Buluculuk konusunda savlanan psişik yeteneğin, kişilerin, yerin altında bulunan maddelerin ve nesnelerin yerlerini belirleyebilmelerini sağladığı söylenmektedir. Bunlar, yeraltı suları, petrol gibi maddeler, define, arkeolojik kalıntılar ve hatta ölü bedenleri içermektedir. Bulucular, gömülü maddeleri bulma girişimleri sırasında, çatal şeklinde bir fındık ya da söğüt çubuğu, Y şeklinde metal bir çubuk; bir sarkaç, bir naylon ya da ipek ipliğe asılı bir nesne kullanırlar.

Bulucular, her ele bir dal gelecek şekilde çubuğun iki dalını tutarlar ve aygıtı gökyüzüne doğru, bedenlerinden uzak bir konuma yöneltirler. Bulucu, ümit verici bir yere yaklaşınca, aranılan yeri gösterinceye kadar çubuk aşağı doğru yönelir ya da şiddetle titrer. Sarkaç kullanan bulucular çoğunlukla sarkacı kol uzaklığında tutarlar ve sarkacın, aranılan maddenin üstüne geldiğinde ileri geri sallandığını fark eder. Harita bulucuları ise maddelerin yerini, sarkaçlarını bir haritanın yüzünde gezdirerek bulabildiklerini iddia eder. Bulucular, sırasıyla çubuğun ya da sarkacın hareket etmesine neden olan istemsiz kas kasılmalarını ortaya çıkaran, gizlenmiş nesneden iletiler aldıklarına inanırlar.

Bulucular arada sırada gizli maddelerin yerlerini bulurlar mı? Evet. Bu olaylar, bulucularının, gizli maddeleri şansa bağlı kestirimden daha iyi bir biçimde buldukları hipotezini destekliyor mu? Hayır.

Bulucuların yeteneklerini sınamak üzere tasarlanan kontrollü deneyler, bulucuların gizlenmiş maddeleri bulmakta şansın öngördüğünden daha iyi olmadıklarını göstermiştir.

Bilgili bilim insanları (ve bilgili bulucular), olası yerleri öğrenmek için yüzey suları, bitki örtüsü ve toprak rengi gibi yüzeydeki ipuçlarını kullanabilir. Dahası, suyun bulunması olası bir yerde yeterince derin kazılınca, büyük bir olasılıkla bir kuyu bulunacaktır.

Bulucunun çubuğunu ya da sarkacını hareket ettiren kas kasılmalarına ne neden olmaktadır? Bulucuda hareket, telkin ve bilinçsiz kas etkinliği sonucunda ortaya çıkmaktadır. Gösterilmiştir ki sadece fiziksel bir etkinlik (bir çubuğun aşağıya doğru eğilmesi ya da bir sarkacın salınması gibi) hakkında düşünmek bile, kaslarda böyle etkinliklerde kullanılacak küçük tepkimelere neden olur. Ve bileklerde ya da ellerde en zayıf hareket bir çubuk ya da sarkacın hareketinde büyütülecektir. Ruh çağırma masası kullanıcılarında olduğu gibi, bilinçli bir şekilde bireylerin olayların ayırdında olmaları söz konusu değildir ve gerçekten buna şaşırmış olabilirler.

ÖNSEZİ DENEYİ

Denek önceden karıştırılmış kartlan sırasıyla yazar ve sonra kartlar gerçekten kanştınldıktan sonraki sırayı kestirir.
Her beş karttan biri belirli bir simge taşıdığına göre, bir kartı doğru olarak bilme olasılığı beşte bire eşittir (ya da tüm destedeki 25 karttan 5 i). Bu ise %20’likya da 0.2’lik bir olasılık anlamına gelir. Sürekli olarak 0.2’den iyi yapan denekler, duyu dışı algılama yeteneğine sahip sayılırlar.

Rhine, içlerinden birinin 17.250 deneme sonucunda 0.32 lik bir başan oranıyla, çoğu deneklerin 0…2’den daha başarılı olduklarını bildirdi. Bu sonuçların şansa bağlı olarak ortaya çıkması olasılığı o kadar küçüktür ki, bunların açıklanmasından şans hemen hemen tamamen dışlanabilir. 1934 yılına gelince Rhine, duyu dışı algılama için çok önemli kanıtlan olduğuna inanmıştı. Diğer psikoloji lerinin birçoğunda, onun sonuçlarını doğrulamak amacıyla bu deneyler yinelendi, fakat hiçbir başan elde edilmedi.

Rhine 40’lardaki, deneylerinde yalnız tahmin işinden daha fazlasının bulunduğunu önerdiği, Altmış Yıldan Sonra Duyu Dışı Algılama adlı bir kitabın yazarları arasındaydı.

Haklıydı! Laboratuvarında yürütülen deneylerin ciddi yöntemsel kusurları olduğu bugün biliniyor. Deneyler çoğu zaman denek ve deneyi yapan kişi arasında çok az olarak ya da hiçbir perdeleme olmadan yürütülmüştü. Sonradan keşfedildiği gibi, kartlar o kadar ucuza basılmıştı ki denekler, simgenin ana hatlarını zayıf bir biçimde kartların arka yüzlerinden görebiliyordu. Dahası yüz yüze yapılan deneyler sırasında denekler, deneyi yürüten kişinin gözlükleri ya da gözlerinin saydam tabakasında kartların yansıyan yüzlerini görebiliyordu. Hatta, deneyi yapan kişinin yüz ifadesinden, ses tonundan bile bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde ipuçları yakalayabiliyordu. Bunlara ek olarak, iyi bir gözlemci olan bir denek, kartları bükülmüş kenarlar, arka yüzündeki lekeler ya da yapım kusurları gibi bazı özellikleri nedeniyle teşhis edebiliyordu.

Bazen sonuçlar yanlışlan dı. Yanlışlamanm bir örneği veri kayıt cihazıyla oynamak yoluyla anlamlı görünen sonuçlar oluşturduğu keşfedilmiş olan Rinhe Parapsikoloji Enstitüsü Yöneticisi, Walter J. Levy nin yapmış olduğu ile ilgilidir. Bir diğeri ise Rhine nın deneylerini ve sonuçlarını laboratuvarında yinelemiş olduğunu savunan S. G. Soalun durumuyla ilgilidir. Soalun deneylerine yardımcı olan Gretl Albert, sonradan, Soal un kayıt formlarında sonuçları değiştirdiğine tanık olduğunu söylemiştir. Söz konusu olan, İ den 5’e kadar olan rakamlardı. Albert, gerçek duyıı dışı algılamaları olduğunu binlerce smamada görünen Basil Shackleton adındaki bir kişi üzerindeki çalışmalar sırasında, onun söz konusu listedeki 1 rakamını 4 ya da 5 rakamlarıyla değiştirdiğini gördüğünü özellikle belirtmişti.

Bu iddianın gösterdiği yolda tüm kayıtların sonraki analizlerinde, hedef 4 ya da 5 olduğu zaman aşın sayıda 4 ya da 5 olduğu ya da tahminin 4 ya da 5 olduğu sınamalarda birlerin yokluğu doğrulandı. 19701i yıllarda, Zener kartlan, büyük ölçüde rasgele sayılar oluşturucuları ve resim ya da fotoğraf gibi daha karmaşık ve anlamlı sınama teknikleri ile değiştirildi.

Aldatmaya çok açık, kötü bir biçimde kusurlu deney bildirimleri yaygındır. İşte size diğer bir örnek. Israilli psişik Uri Geller, Targ ve Puthoff tarafından oluşturulan koşullar altında sınandığı zaman Uri Geller’den, bir sözlükten rasgele isimleri seçilen nesneleri çizmesi istendi (bir uzağı görme sınavı).

Geller, olağanüstü yüzde 54’lük bir başarı oranıyla on üç nesneden yedisini teşhis edebildi. Geller’in başarısında sadece tahmin işinden fazla bir şeyler bulunduğunu önerdikleri zaman, Targ ve Puthoff da haklıydılar. Robert ve Otis tarafından oluşturulan katı bir şekilde denetlenen koşullar altında yapılan bağımsız deneylerde Geller, tüm seri içinde bir nesneyi bile teşhis edemedi.
Psişik araştırmalara musallat olan yöntemsel eleştirilerden sakınmak için, aşağıdaki önlemler önerilmiştir.
•    Duyumsal ipuçlarından kurtulmak için, rasgele çizikler ya da işaretlerin, deneğin yanıtlarının temeli olmaması için nesneler mümkün olduğunca az kullanılır.

•    Hedefler denek ile hiçbir teması olmayan bağımsız bir yardımcı tarafından hazırlanır (çifte körlük yöntemi).

•    Hedeflerin rasgele seçimi ve sunumu, hedef serilerinin temeli olarak rasgele sayı tabloları ya da başka rasgele kaynakların kullanımı ile sağlanmalıdır.

•    Deneğin aldatma yönünden hiçbir fırsatı olmamasını sağlamak amacı ile uygun deney süreçleri tasarlanmalı ve izlenmelidir. Bir gizdeyi deneyinde denek, hiçbir zaman hedef olan nesnelerle yalnız bırakılamaz ve telepati deneylerinde alıcı ile iletişmesine izin verilemez. Hedef olan nesneler, perdelerle tamamen ya da içi görünmeyen zarflarla denekten gizlenmelidir ya da deneğin ulaşamayacağı bir yerde tutulmalıdır.

•    Denekle etkileşimde bulunan araştırmacı, herhangi bir sınama sırasında hedeflerin ne olduğunu bilmemelidir.

•    Elde edilen sonuçlar, deneyin hipotezi hakkında bilgisi olmayan, deneklerle teması olmamış ve deneklerin hangi deneysel gruba ya da koşula ait olduklannı bilmeyen bir yardımcı tarafından ikinci kez denetlenmelidir.

•    Verileri değerlendirmede kullanılan istatistikler, uygunluklarından emin olmak için istatistikçiler tarafından bağımsız olarak değerlendirilmelidir.

KARTLARI TEK TEK BİLME DENEYİ

Kartın üzerindeki simge tahmin edilir, simgenin bulunduğu yüz aşağıya gelecek şekilde kart desteden ayrılır, bunu sonraki kart izler ve tüm deste boyunca aynı olay yinelenir.

KÖR EŞLEŞTİRME DENEYİ: Her simgeden bir kart, yüzü alta gelecek şekilde yerleştirilir. Kartların sırası bilinmemektedir. Beş kart, karıştırılır ve deneğin simgelerin sırasını tahmin etmesi istenir.

DESTEYİ BİLME DENEYİ: Denek başka bir odada bulunan karıştırılmış; fakat kesilmemiş bir destedeki sembollere yönelik birbirini izleyen 25 tahminde bulunur.

Sonraki ikisi, telepatiyi sınamaktadır.
GENEL TELEPATİ DENEYİ: Gönderici, kartları karar, keser ve her kartın yüzüne bakarken, alıcı göndericinin zihnini okumaya çalışır ve göndericinin üzerinde yoğunlaştığı kartın yüzündeki simgeyi kestirir.

SAF TELEPATİ DENEYİ: Gönderen, rasgele bir kart sırası seçer ve onu ezberler. Alıcı, sonra, simgeleri kestirmeye çalışır.

Altıncısı ise önbilişin sınanmasıdır.

ESP: Uzaktan Öğrenme

Çoğu insan psişik deneyimlere sahip olduklarını iddia eder. Arkadaşı telefon etmeden az önce, arkadaşı aklından geçmiştir; uçağın düşeceği içine doğmuş, bu uçağa binmemiş ve sonra da uçağın düştüğünü öğrenmiştir; çekilişte büyük ikramiyenin ona çıkacağını rüyasında görmüş ve sonra, büyük ikramiyeyi kazanmıştır.

Doğru olmasına karşın, bu deneyimler psişik yetenekler konusunda hiçbir şey kanıtlamaz. Bunlar, sadece aklımıza hükmeden tuhaf rastlantılardır. Çok daha sık olarak, arkadaşımızı düşündüğümüzü; fakat ondan haber almadığımızı, bir uçağın düşeceğine inandığımızı; fakat düşmediğini, piyangodan ikramiye çıkacağını düşlediğimizi ve bunun (yine) tatlı bir düşten başka bir şey olmadığını unuturuz. Bu iddia edilen olağandışı algılamaların birçok çeşiti vardır:

TELEPATÎ: Bir başkasının duygu ve düşüncelerini psişik olarak bilme

GÎZDEYİ: Bilinmeyen bir nesne ya da olayın psişik olarak ayırdmda olma

ÖNSEZİ: Gelecekteki olayları psişik olarak bilme GERIBILIŞ: Geçmişteki olayları psişik olarak bilme

PSİKOMETRİ
Bir nesnenin geçmişini öğrenebilme yeteneği
Anekdotlar, bu algılamaların bilimsel kanıtlan olarak yeterli değildir. Gereksinilen, rastlantı olasılığını dışlayan kontrollü deneysel sınamalardır. Bu olayları kapsayan kontrollü deneyler, 1929’dan başlayarak Dr. Joseph B. Rhine, eşi ve birlikte çalıştıkları Louisa tarafından yürütüldü. Rhine’lar, meslektaşlan Cari Zener tarafından tasarlanmış 153 kart kullandılar.

Her kartta, beş geometrik şekilden biri bulunmaktadır: bir haç, bir yıldız, bir çember, dalgalı çizgiler ve bir kare. Beş kartın her birini kullanarak, 25 kartlık bir Zener destesi oluşturulur. Rhine, bir deneğin, duyulara ilişkin herhangi bir temaslan olmadan kartların üzerindeki simgeleri doğru bir biçimde bilip bilemeyeceğini belirlemeye çalıştı. Sırası gelmişken söyleyelim, Rhine duyu dışı algılama (ESP) ve parapsikoloji terimlerini ortaya atan kişidir.
İşte, bu desteyi kullanarak yürütülen kartlan tahmin etme deneylerinin bazılarının tanımlamaları. İlk üçü, gizdeyiyi sınamak içindir.

Olağandışı Olayların Psikolojisi

iddia edilen bu olayları çalışan parapsikologlar, olağandışı algılamalar (ESP—olağan görme, işitme, koku alma, dokunma ve konum duyularını kullanmayan algılama) dedikleri bu olaylan belirtmek için “Psi” ve Psikokinez (PK) sözcüklerini (aynı zamanda telekinez denilen bu olayda fiziksel nesnelerde hareket ettirmek için zihinsel güçler uygulanır) kullanır.

Psişik sözcüğü, “psi” gösterme yetisinde olduğu iddiasında olan kişilerin özel yetenek ve nitelikleri anlamına gelen genel bir terim olmuştur. Psişik kimselerin, bilmeyle ilgili sezgilere (ESP) ve bunun fiziksel belirtilerine (PK) sahip olduğu söylenir.

Öncelikle, bir kimsenin bu güçleri nasıl kazandığı kişiden kişiye değiştiği söylenir. Bazı kimseler, bunlarla birlikte doğduklarını iddia eder. Bazıları bunları, sarsıcı bir deneyime ya da bir kazaya atfeder. Diğerleri psiye, psişik eğitim seminerleri ve derslerle ulaşmaya çalışır. Böyle programlara talep o kadar fazladır ki psişiklik büyük bir iş halini almıştır.

Hatta ordu bile, psiye erişmekle ilgilenmektedir. 1960’lı yıllarda Pentagon, psinin askeri potansiyelinden yararlanmak umuduyla psişik araştırmalar için milyonlarca dolar harcamıştır. Sovyetlerin, psişik silahlar konuşlandırmak amacıyla psişik araştırmalar yapmış olduğunu bildiği için, Amerika da, ESP’deki bu uçurumu kapatmayı çok istiyordu.

Duyular Dünyaya Açılan Pencereler

Gerçek dünya hakkındaki bilgilerimiz, duyularımızın sınırlan ile kısıtlıdır. Doğal duyulanınız sadece, bir şeyi ayırt edebilmek için en düşük ölçüde duyumsal uyarı gereksinimi ile değil, aynı zamanda ayırt edebildikleri sinyal aralığı ile de sınırlıdırlar.

Görsel pencere bize, yaklaşık 400 ile 700 nanometreyle sınırlı elektromanyetik aralıkta açıktır. Bu dalga boylan, görülebilen aralıktaki mor, mavi, yeşil, sarı ve turuncudan kırmızıya kadar değişen renklere karşılık gelirler. Bu aralık, kırmızı ötesindeki dalga boylarını (20.000 den 60.000 nanometreye kadar) ayırt etmemize izin veren gecegörüş gözlükleri gibi özel aygıtların kullanımıyla genişletilebilir. Bazı hayvanlar, insanlara göre daha geniş bir görüş aralığına sahiptirler. Yılanlar, memeliler tarafından  yayılan sıcaklık biçimlerini görmek için dudaklarını kaplayan organlarda duyumsayıcılara sahiptirler.

Olağan işitme için işitsel pencere, saniyede 20 ile 20.000 arasında değişen bir sıklık (frekans) aralığıyla sınırlıdır. Bu aralığın dışındaki sinyaller, ultrasonik ses dalgalarının (saniyede 20.000′ nin üzerinde) tanı için tıp alanında kullanılması gibi özel aygıtlar tarafından ayırt edilebilir. Bu dalgaların vücudun içindeki bölgelerden yansımaları, tümörler gibi çeşitli olağandışı durumları ayırt etmek için ve kalp kapağı etkinliği gibi çeşitli olayların çalışılması için kullanılabilir.

Görsel penceremiz, elektromanyetik spektrumun sadece küçük bir üne açıktır, işitsel penceremiz, ses spektrumunun sadece küçük bir üne açıktır. Benzer şekilde, kimyasal penceremiz, burun kanallarımıza ve dilimize ulaşan geniş bir molekül dizisinden sadece küçük bir e açıktır, insanların dünyaya olan görsel, işitsel, kimyasal ve diğer pencerelerini genişletmek için yollar bulmaya çalışmaları ve buna ek olarak dünyanın başka yönlerini açığa çıkarabilecek bilinmeyen pencerelerin olup olmadığını merak etmeleri anlaşılabilir.

Olağandışı duyumsamaları gerçekleştiren ek pencerelerin varlığını savunan çok sayıda kişi bulunmaktadır. Şimdi, bu savlan inceleyelim.