Her Telden

Motivasyon

fal bak

Motivasyon hakkmdaki modem bilinç teorileri de Aristo’nun modelini yansıtmakta, motivasyonun öncelikle içsel bilinç haritalarından oluştuğunu veya “beklentilerin” farklı eylemlerin potansiyel sonuçlarına dayandığını söylemektedirler. Bilinç açısına göre, kişinin davranışlarından çıkan sonuçlara bağlı beklentiler, motivasyonun birincil kaynağıdır. Bu açıdan bakıldığında, insanların hissettikleri, yaptıkları şeyler, bağlı oldukları değerlere dayanmaktadır. Örneğin; güçlü “pozitif” beklentiler, istenen sonuca ulaşmak için insanları daha fazla uğraşmaya yönlendirir. Diğer yandan beklenen sonuçlar “olumsuz” olduğunda, ya ilgisizlik ya da geri durma durumu ortaya çıkacaktır.

Zevk ve acıya ek olarak, “ihtiyaçlar” ve “güdüler” de motivasyonla ilgilidir. Örneğin; sistemler teorisinden yola çıkıldığında, dengeyi korumak için bir sisteme ihtiyaç duymak ya da homeostatis canlıların motivasyonunda temel kaynaklardan biri olarak görülmektedir. Sibernetiğe göre, istenen bir durumdan kopma otomatik olarak o durumu tekrar elde etme çabalarına dönüşecektir. Örneğin; “yemek arayışı” davranışı, gıda kaybından doğan fizyolojik dengesizliğin sonucu olan “açlık” hissi tarafından motive edilecektir.

Bazı motivasyon modelleri, en basit şekliyle öğrenilmiş beceriler ya da şartlandırma ile bağlantılıdır ve bu anlayışa göre belli motivasyonlar tekrarlamalar veya desteklerle mekanik olarak programlanmaktadır. Bu öğrenim ve motivasyon teorileri, “düşünce çevrimi” paradigmasının etrafmda Sigmund Freud, “haz ilkesini “ni motivasyonun birincil mekanizması olarak görür. Freud’a göre, canlılar “haz verici deneyimler aramaya ” ve “acıdan kaçınmaya ” yönelecektir; bu da Aristo’nun görüşüne uymaktadır.

Odaklanmaktadır; aldığımız bazı algısal unsurlar bazı tepkiler yaratır ve bu tepkiler zamanla olumlu ya da olumsuz yönde güçlenir. Ancak, fareler, güvercinler ve köpekler üzerinde yapılan ve “düşünce çevrimi” paradigmasını temel alan araştırmaların çoğu, fenomenler dışında kalmak üzere motivasyonun genellikle dış etkenlerden bağımsız olduğunu göstermiştir. Örneğin; Leonardo da Vinci, para veya övgü gibi harici “ödüller” beklemeden muhteşem kitaplarını yaratmıştır. Bu tür yüksek seviyeli içsel motivasyon, yaratıcılık ve dehanın ortak noktalan gibi görünmektedir.

Amerikan Rüyası İnsanın Rüyası’dır

fal bak

Amerika’da ise yaşamın her aşamasmda kendini gerçekleştirmek var. İşte makalenin başmda belirttiğim bir şey olmak kavramı gücünü buradan alıyor. Bir şey olmanın gerisinde aslında kendini gerçekleştirmek var. Biz dışarıdan bakanlar buna Amerikan Rüyası diyoruz ama belki de kendi kendimize yeryüzü kültürüne mal edilmesi gereken bir şeyi sadece bir ülkeye ve kültüre hediye ediyoruz. Asim Mas-low’un listesi sadece Amerikan kültürü için geçerli değil. Tüm insanlar için geçerlidir. O halde neden diğer insanlar da zamanlarının daha büyük bir kısmını kendini gerçekleştirmeye adamıyor?

Çünkü onlar gereksinimler listesinin diğer aşamalarında bir yerde takılıp kalıyor. O seviyedeki gereksinimlerini yeterince karşılayamadığından daha ötesine geçemiyor.
Türkiye’de toplum genel olarak ilk üç seviyeyi iyi kötü yaşayabiliyor. Ama dört ve beşinci seviyeler çok sınırlı sayıda insana yar olabiliyor. Böyle olunca da insanlar bu seviyelerdeki gereksinimlerini birbirlerini yiyerek karşılamaya çalışıyor.

Kendini gerçekleştirme olgusunun maddi gelir seviyesiyle de bir ilişkisi olduğu muhakkak. Ancak maddiyatın bir toplumdaki insanlara dengeli dağıtılması da yine gereksinimler hiyerarşisindeki yapının sağlık durumuna endekslidir. Ego tatmini burada en büyük engelleyicidir. Cebini doldurmak için vekil ya da bakan olma fikri güzel bir örnek. Bunu son bir yıl öncesine dek 1950’den beri izliyoruz.

Sonuçta aslında Amerikan Rüyası, insanın Rüyası’dır. Ama ne yazık ki bunu sadece Amerikalılar bu bedeli ödeyecek vatandaşları için kendi sınırları içinde sağlıyorlar. Dünyanın diğer bölgelerinde yaşayan insanlar da kendi yaşadıkları yerlerde buna kavuşamadıklarını gördüklerinden bu ülkelere göç etmek ve orada yaşamak istiyor.
Demek ki buradaki egoistlerin “her şey yolunda” türündeki açıklamalan pratikte doğru değil! Yolunda gitmeyen şeyler var. Türkiye’de son yirmi yılın pisliklerinin birer birer ortaya çıkarılması bunun ispatı değil mi?
Tanol Türkoğlu (Tanol@myself.com): 1967 İstanbul doğumludur. Bilgisayar mühendisi olup bilişim Sektöründe yöneticilik yapmaktadır. Profesyonel kariyerine ek olarak bilgisayar ve kişisel gelişim alanlarında kitap çevirileri ve editörlük yapmıştır, (ör. Büyük Düşünmenin Büyüsü). Bir yılı aşkın bir süredir Cumhuriyet Gazetesi Bilim Teknik ekinde Internet ile ilgili yazılannı Ooof Off Line köşesinde yayınlanmaktadır. Ayrıca Intemet’te yayın yapan iki elektronik dergide çeşitli konulardaki makaleleri yayınlanmaktadır.

Örneğin Ecevit, Demir el gibi siyaretçiler 1970’li yılların sonunda 80’li yıllarm başmda siyasi miyatlannı dolduracakken uzun yıllar beklediler. Şimdi bu yaşta bu yanşlarm içindeler. Ayrıca tabii haklı olarak onlar da ben doyamadım, o nedenle başkasma bırakmam tavrı içindeler.
Ben ise şu an ODTÜ’ye gittiğimde, eski mezunum deyince ana kapıdan kampüsün içine dahi giremiyorum. Ne yapalım, kural böyle!

Amerikan Rüyası Nedir?

fal bak

AMERİKAN RÜYASI VE MASLOW ÖLÇÜTÜ
Mayıs ayı içinde Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığım bir dost ziyareti sırasında oradaki yaşamı da biraz daha yakından gözleme imkanım oldu. Bu sayede tipik olarak orası ile burası arasmda bir karşılaştırma yapma fırsatı da buldum. Bu değerlendirmemi Maslow’un gereksinimler tablosunu da dikkate alarak yapmanın daha iyi olacağına inanıyorum. Bu bizi ilginç sonuçlara götürebilir.

Amerikan Rüyası Nedir?
Öncelikle Amerikan Rüyası kavramını basitçe irdelemekte fayda var. Bu kavram da herkesin ağzına sakız olduğu için herkes tarafından aynı biçimde algılandığı konusunda tereddütlerim var. Amerikan Rüyası en basit tanımıyla aslında her koyunun kendi bacağından asılmasıdır. Türkiye’de …miş gibi yaşanan hayattaki tanımından farklı olarak Amerika’da gerçekten de her koyun her zaman kendi bacağından asılıyor.
Bunun yanına eklenmesi gereken bir başka tanım da “bir şey olmak”tır. Amerika’da ne olursan ol, ama bir şey ol. Bir arkadaşımın Amerika’da bir tişört üzerinde gördüğü şu sloganı anımsıyorum: “I’m a whore. Damn good one”. Türkçesi şöyle: “Ben bir fahişeyim. Ama iyisinden”.

Amerikan Rüyası’nda kişi bir şey olmak için, kendi bacağından asılacağının bilincinde olarak mücadelesini yapar. Bu yolda başarı elde ettiğinde de toplumda saygı duyulan, maddi ve manevi değeri olan bir insan olur. Mücadele bu türden bir mücadeledir ve temelinde de bireyin kendisi vardır.
Bu nedenle de bireyin değeri öteki her şeyin ö-nündedir. Trafik ışığı olmayan bir yolda karşıdan karşıya geçerken bir araç sizi görse, gördüğü yerde yavaşlar ve sizin on metre gerinizde durup, geçmenizi bekler.
Elbette ki bu bireyciliğin bireyler üzerine getirdiği sosyal ve psikolojik yük ve dikkate değer boyutlardadır. Amerikan Güzeli filminde tipik bir Amerikan yaşamını izledik ve bu yaşamm insanları ne hale getirdiğini birlikte izledik.

Alt satıra düşürme

indir (1)

“Alt satıra düşürme” işleminin de kaçınılmaz olarak iki sınırlaması ortaya çıkar. 19 dışındaki bütün rakamlar hep tek haneli sayılara indirildiği için Kasım ve Aralık (11 ve 12. aylar) aylarına karşılık bir kod yoktur. Ayın ll’i ile 31 ’i arasındaki günler için de aynısı söz konusudur. Onuncu ay olan Kasım ve ayın onu 1 sayısının 10 haline getirilmesi ile ortaya çıkıyor.

Bu bilmeceyi çözme yolunda biraz daha ilerlemek için orijinal iki sayı satırını zaman göstergesinin ortasına yeniden dahil ediyoruz. Böylece tüm çift tarih içeren numaralan işin içine yeniden sokmuş olduk. 15 Mayıs, 18 Kasım, 23 Nisan ve 19 Mart tarihleri kehanetle ilgili günler olarak karşımıza çıkü. Yine de en yüksek tarih sayısı, alfabede daha fazla harf olmadığı için, ancak 24 olabilir. Hala ayın 24’ü ile 31’i arasını kazanabilmiş değiliz. Meseleyi çözmek için kullanılabilecek tek metot, gereken yerlerde iki sayıyı toplayarak aradığımız tarihi elde etmek -23 ve 4 ile karşılaşınca ayın 27’sinden söz edildiğini düşünmek gibi-.

Aslında, Nostradamus’un kehanetlerini en mükemmel şekilde çözmeye çaba gösterirken dayandığımız bir faktör var -güven, ta ki söz edilen olayların bir kısmı gerçekleşmeye başlayana kadar. Yazarlar meraklarını gidermek için bu yöntemi kullanarak geleceğe bir göz attılar ve aradıklarını buldular. Ama siz okuyucuların eline bu kitap ulaşana kadar bu olaylardan bir kısmı gerçekleşmiş ve kehanetlerin bazılarını doğrulamış olacaklar. Sistem konusunda bilgiler arttıkça boşluklar dolacaktır.

Dünyanın en büyük kehanetleri

Tılsımlar 3

“Amerika önceden haber verilen, bilinen ve görülen California depreminin yaralarını akılsızca sarar; harap olan San Francisco Köprüsü tamir edilir. Hollywood’un yüksek kesimlerine yeniden yerleşilir. Avrupa’da savaş.”

Nostradamus, 1993 California Depremi’nin şimdiye kadar görülenlerin en büyüğü olacağını söylüyor. 1888 Krakatoa depreminden bile daha dehşetli bir zelzele olacağı söylenmiş. Bütün bunlara rağmen çizilen tablodaki her şey karanlık değil, depremin önceden haber veriliyor olması sayesinde toplu bir göç gerçekleşecek ve birçok hayat kurtulacak.

Kehanetlere göre Golden Gate Köprüsü 8 Mayıs 1993’teki depremde ya tamamen yerle bir olacak ve yeniden inşa edilecek ya da büyük onanmlar görecek. Yeniden inşa işi 1994’te başlasa da 1999’a kadar bitmeyecek.

Biraz önce sözünü ettiğimiz kehanette, olaylar zincirinin şartları biraz daha iyi hale getireceği söyleniyor -depremi haber veren kehanet ve sonra kehanete duyulan inanç, bu inanca dayanarak alınan önlemler ve son olarak da deprem.- Normalde geçmişte bu gibi durumlarda verilen tepki, öncelikle söylenenlere inanma-yıp, uyarıları dikkate almamak ve olay gerçekleşinceye kadar bunu unutmaktı. Zaman içinde kehanetin doğru çıktığı görülünce de bu basit bir rastlanu olarak nitelendirilirdi.

Aslında insan aklı geleceği görebilmeyi ve açıklayamadığı her şeyi reddetmeye o kadar şartlanmışur ki bu tip uyarılan kendiliğinden dışlayıverir. Şu satırları okurken bile birçok kişi omuzlarını silkip, fikirlerimizi bir yığın saçmalık olarak nitelendirecektir. Belki de 1993 California Depremi geleceği görmeye ilişkin bu alışkanlığın kırılmasına yardımcı olabilir. Öte yandan California bu tip gizemli şeyler konusunda dünyanın en ileri görüşlü yeri olarak bilinir.

Nostradamus depremin olacağı bölge konusunda bir şüphemiz kalmaması için yeri oldukça açık olarak anlatır. -Amerika, California, San Francisco, Hollywood.- Depremin üstesinden sadece bir tek eyalet değil, Amerika bir bütün olarak gelecektir. Bütün Amerika ve California bu olayı bekliyor.

Zaman göstergelerinden anlaşıldığı kadarıyla, soldaki “Amerika’nın yaralarını akılsızca sardığını anlatan “kısım tarih olarak depremden öncesine aittir! Bu Nostradamus’un daha önce de oynadığı bir oyun. Zaman içersinde geçmiş, bugün ve geleceğe serpiştirdiği satırların doğası gözönüne alınırsa, hepsinin kahinin önünde adeta bir masa üzerine serilmiş gibi durduğunu görürüz. Ele aldığımız bölümde ise depremden sanki geçmişte olmuş gibi bahsedilmektedir, anlayabilmek oldukça güç. Satır ikiye bölünmüş -ilk üç kelime 1992’de fakat 1993’te Amerika’nın akılsızca hareket etmesi sonucu oluşacak bir olayla ilişkili, belki de kahinin sözlerine inanılmadığı için can kaybının daha büyük olacağı kastedilmiş -depremden sonra ise bir pişmanlık olacağı söylenmiş. Bu zaman ve mekan selini gözönüne alırsak bu dizeleri yaratabilmenin ne kadar zor olduğunu daha iyi anlayabiliriz. şiirleri kodları eklemek yoluyla doğru kuşakların kadar maskeleme eline -orijinal geçene işinin güçlüğü de cabası.

Zaman göstergesine yeniden baktığımızda 6 Ağustos 1995’te Amerika’da felaketin üstesinden gelinmiş olduğunu farke-diyoruz. Kamuoyunun 6 Mart 1993 ile 1 Ağustos 1995 arasında felakete karşı çok büyük bir ilgisi var. 8 Mart 1993’teki depremde ciddi şekilde hasar gören Golden Gate köprüsünün ayakta kalan parçaları da sökülerek yeniden inşaatı 19 Ocak 1994 sonrası başlar.

4 Ocak ve 3 Mayıs 1994 arasında ise “Hollywood’un yüksek kesimlerinde yeniden yerleşim görülür -bölge sarsıntıdan fazlasıyla zarar gördüğü için sadece geçici olarak yerleşillir. Karşımıza çıkan manzara hayli ilginç, dünyanın en büyük hayal endüstrisi merkezi adeta bir hayalet şehir haline gelmiş olacak.

Mısra dolaylı yoldan en büyük hasarın bölgenin doğu ve güney kesiminde görüleceğini anlatılıyor.

Son mısra ise Avrupa’ya dramatik bir dönüş yaparak, felaketten iki yıl sonra çıkacak bir savaşı işaret ediyor.

Depremlerde en çok zarar gören yapılar olan köprüler yer hareketlerinin yoğun olduğu bölgelerde daha sağlam inşa edilirler. 1989 depreminde Oakland Bay köprüsünün bir bölümü zarar görmüş fakat hasar gören kısım kısa süre içinde onarılmıştı.

KUZEY AMERİKA CALİFORNİA DEPREMİ KEHANETLERİ

Bu bölümde sözkonusu edeceğimiz kehanet, diğerleri gibi kendi kendini kolayca açıklayan, mantık yoluyla da olabilir veya olamaz diyebileceğimiz cinsten değil. Gelecek sayfalarda anlatılan olayların hepsinin, hatta sadece bir kısmının meydana gelmesi bile tarih kitaplarının en önemli sayfalarını dolduracak kadar önemli değişimlerin meydana gelmesi demektir.

Kitaptaki diğer dörtlüklerden farklı olarak bu seferkini ele alırken yorum yapmadan önce orijinal metne, daha sonra da bu ilginç kehaneti çözerken kullanacağımız metoda bir göz atalım. Dörtlük X.74

“Büyük yedi sayısının tamamlanmış bir yılı Hectacombe oyunları sırasında görülecek Büyük asır-yılından uzak değil Siz tam girerken onlar mezarlarından çıkacak.”

Konu tam anlamıyla kendisini belli etmese de, bu heybetli melodinin içinde kulak tırmalayan bir sesi duymak mümkün. Nostradamus’un bıraktığı, bu sırların ortaya çıkmasını sağlayacak ipuçları neler?

ilk işimiz kelime oyunları olan “anagramlar”la Fransızca’da “tamamlanmış” anlamına gelen “revolu” kelimesinin anagramı ise, bir aletle taşlan sökmek, yerinden çıkartmak anlamına gelen “louver” kelimesi ki bu da bize yeri yerinden oynatan bir depremi çağrıştırıyor. “Yedi” kelimesini temel aldığı izlenimini veren bozuk bir haldeki “septiesme” kelimesinin kullanılmasının nedeni, içinde deprem anlamına gelen “seism”in bulunmasıdır. Bu “Heca tombe Oyunları” ne demek? Heca tombe Oyunları Eski Roma’da hayvanları öldürerek oynanan Olimpiyatlar benzeri bir dizi oyundu. Nostradamus’un yapüğı kelime oyunlarım, benzetmeleri ve dörtlüğün genel anlamını gözönüne alınca, olayın gelecek olimpiyat oyunları sırasında -büyük asır yılından uzakta- değil meydana geleceğini düşünebiliriz.

1992 Olimpiyatlarının yapılacağı ülke olan Ispanya ve özellikle oyunlara ev sahipliği yapacak olan Barselona şehrinin yine bir hayvan öldürerek oynanan oyun olan “Boğa Güreşi” ile ünlü olması düşündürücü.

Olay “büyük yedi sayısının tamamlandığı yıl” 1992’nin sonunda başlayıp 1993’te -M.S.2000 yılından yedi sene önce “Büyük asıryı-lı”nda bitebilir.

Eritme işlemine ikinci satırı anagramlar açısından inceleyerek başlarsak daha fazla bilgi sahibi oluruz.

“Kurban oyunlarında bir kral ortaya çıkar”

İkinci satır Galler Prensi Charles IH’ün 1992’deki taç giyme törenini anlatmak istiyor.

Kahinin tasvir ettiği dönem 1992’de Charles IH’ün taç giymesi ve Olimpiyat Oyunları ile başlıyor. 1993’te ise Binyıl’ın sona ermesine yedi yıl kala büyük bir deprem ile bitiyor.

Son satıra gelince:

“Siz tam girerken onlar mezarlarından çıkacak.”

Nostradamus’un yazı tarzında “siz” hitabı doğrudan doğruya onları anlamayı başaran kişi için kullanılıyor. Bu cümlede söylenen şu: “Siz kodun içerisine girdikçe, daha iyi anladıkça daha çok insanın hayatı kurtulacak.” Yaptığımız açıklamalardan şimdi artık daha sağlam bir yorum yapma imkanımız var. Bir de olayın tarihini öğrenmeye çalışalım.

Nostradamus Ve Tarot Kehanetleri

Geçen bölümde geçmişten başlayıp bugünümüzden geçen, sonra da yakın geleceğimize doğru ilerleyen alışılmamış bir yolculuğu başlattık. Kod çözme işlemi ilk bölümde kısaca, en son bölümde ise işin matematiksel yanı detaylı olarak açıklanıyor, ikinci bölümde ise düzenin lirik kısmının, bu işleme tabi tutulduğunda ne gibi sonuçlar verdiğini gördük. Sanki bir büyücünün mesleğini, -dehasını sadece mantıkla değil, romantizmle de birleştirmiş bir büyücünün- gerçek büyü sanatını kullanıyoruz. Kehanetler değişmez bir kurala uyar gibi geçmişimizden başlayıp geleceğimize kadar ilerliyor. Tıpkı bir yelkenlide kendimizi uygun bir gelgite bırakmış, yelkenlerimizi aynı yönde esen bir meltemle doldurmuş, ama kendimizi iskeleye bağlayan halatları hala çözmemişiz gibi.

Bu halatları çözüp geleceğin sularına açılabilmek için basit bir ek metot kullanacağız.

Kehanetlerle beraber tarihlerin de önceden verildiğini bildiğimiz için tarihleme sistemini rahatça ve geniş ölçüde kullanıyoruz. Nereye doğru gittiğimizi bildiğimiz sürece bu sistemin doğruluğunu ispata devam edebiliriz. Bu bize bir çelişki gibi gelse de sistemi kullanmamızın tek nedeninin onun doğruluğunu ispat -bir adım daha ileri gidebileceğimize dair güveni sağlamak- olduğu hatırlanmalıdır. Yani henüz yaşanmamış olaylar sözkonusu olunca bu sistem işlemez ya da öyle zannedilebilir! Aslında Nostradamus geleceği açıkça görebilmemizi sağlayan bir metoda da sahiptir, bunu yazdığı şiirlerde görüp sistemin nasıl çalıştığını uygulayarak göreceğiz.

Gelecek bölümdeki araştırmalarımızın sonucunda göreceğiz ki Nostradamus için 20.yy’ın son on yılı ayrı bir önem taşıyor. Tarihin bu bölümüne özel bir ağırlık verilse de hayatının büyük bir bölümünü verdiği “Siecles” (asırlar) adlı eseri fiilen 1991-2001 yılları arasını kapsıyor. Sanki vermek istediği mesajların en önemli kısmı bu zaman diliminde yoğunlaşmış. Şimdiye kadar yapılan Nostradamus yorumlan hep hatalıydı. Nostradamus bizim kehanetleriyle ilgilenmemizi, fakat doğru zaman gelip de kodlarını çözmeye yarayan sistemi ortaya çıkartana kadar onları öğrenmememizi istemişti. Ama şimdi bize gösterilen şeyleri görmenin zamanı geldi.

20. yüzyılın son gününe rastgeleceğine inanılan dünyanın sonu için çok şey söylendi. İnsanların, bin yılların bitimiyle felaketleri özdeşleştirmek gibi bir eğilimi var, geçen bin yılın sonlarına doğru da benzer tahmin yapılmış ve tabii ki doğru çıkmamışlardı. Nedense kendi hayatımıza atfettiğimiz tarihlerin dünyanın kaderini değiştirebilecek kadar büyük güçleri etkilediğine inanırız. Kıyamet için neden yıl ille de 2000 olsun? Bu tip tahminler sadece yanlış şartlanmış insan zihninin ürünleridir. Nostradamus’un kehanetleri 21. yüzyılda başlayacak yeni bir dine karşı yoğun bir ilgiyi haber veriyor ve bunun insanlığı bin yıl sürecek bir mutluluk ve barışa götüreceği müjdesini veriyor. Eğer kahine inanıyorsak mutlu bir gelecek bekleyip sevinebiliriz. Mücadele zamanı şimdi, gelecek yüzyıl değil.

Bir anlamda günümüz dünyası gerçekten sona ermek üzere. İklim değişiklikleri fizik dünyamızı değiştiriyor, sosyal etkenler çevremizi değiştirdi, teknoloji bilim dünyasını ileriye götürüyor, Katolik kilisesi gibi kurumlar önümüzdeki yıllarda sona ermek üzere. Bir çağ sona ererken bir diğeri kapıyı çalıyor; belki yepyeni bir çağ belki de artık öldüğünü ve geçmişte kaldığını zannettiğimiz bir çağın yeniden doğuşu.

Nostradamus kehanetlerinde, güvenilirliğini ve ardındaki desteği yavaş yavaş kaybeden, bin yılımızın sonuna kadar da son bulacak olan Katolik Kilisesi gibi temel kurumların değişikliği ile yaşadığımız dünya düzeninin sona ereceğini haber veriyor. Şimdiki Papa’nın 1995’te öleceği ve 12. yüzyıl kahini Malachi’nin söylediklerini doğrulayarak, Roma Kilisesi’nin çöküşünden önce sadece iki papanın daha görev yapacağı haber veriliyor.

Geleceğin sularına doğru yelken açmak için kendimize beş tane kehanet seçtik. Daha önce anlattığımız teknikle üzerinde çalışılan bu beş dörtlük de önümüzdeki on yılda meydana gelecek olaylara ilişkin. Bu beş dörtlük “Siecle”den rastgele seçilmiştir; yazarlar tarafından incelenmiş olmaları ve bu yüzden çok insan tarafından bilinen örnekler olmalarından başka hiçbir özel büyülü yanları yoktur.

Bu dörtlüklerin ikisi 1.35 ve 111.65 kitabın ilk ve son bölümlerinde bulunabilir. Diğerleri bizim için üzerinde çalışılacak yeni hazineler.

Şu noktada ve ileriki sayfalar boyunca amacımız geleceğe dönük olduğundan, şimdi bu üç dörtlüğü yorumlamaya başlamayacağız. 1.42 numaranın daha önce Gregoryen takvimin ortaya çıkışı 1582, X.22’nin ise Kral VIII. Edward’ın tahtı terk etmesi ile ilgili olduğunu hatırlatalım. Bunlar, zaman içerisinde nasıl ilerlediğini bildiğimiz kehanetlerin başlangıç noktaları -bizimse hazine avımızın (yani ilgili harfleri kaldırarak gerekli soruları sorma işlemimizin) ilk adımı-. Bundan sonra ise yolculuğun daha heyecanlı bölümlerine doğru ilerlemeyi sürdüreceğiz.

1.42, X.22, 1.35, ve 111.65 numaralı dörtlükler kitabın ileriki bölümlerinde gelecek hakkında vereceğimiz haberlere genel bir temel oluşturacak. Hepsi geçmişte başlasalar da bahsettiğimiz metot aracılığıyla aslında bizi ileriye doğru götürecekler.

Buna rağmen beşinci dörtlük, yani X.74 diğerlerinden farklı. Dörtlük geleceğimizde başlayıp yine gelecekte devam ediyor. 1993 California Depremi.

Söz konusu ettiğimiz bu beş dörtlük, içlerinde geniş bir olaylar yelpazesine ait sayısız bilgiyi barındırıyorlar. Kitabımızda bu dörtlüklerden yalnızca birkaçını ele alabiliyoruz. Oldukça ünlü yerler ve tanınan kişilerden söz edeceğiz; sürekli televizyon ekranlarında gördüğümüz insanlar, gazetelerde okuduğumuz yerlerden… Fakat bu tanıdıklar farklı şartlar altında ve henüz gerçekleşmemiş olaylarda karşımıza çıkacaklar. Tasvirler henüz bulunmayan koşulları ortaya koyacak; politik, ekonomik, sosyal değişiklikler, ve geleceğin bilimsel, teknolojik keşifleri, bilmediğimiz bir zamanı anlatacak.

Yukarıda sözünü ettiğimiz dörtlüğün X.74 kesin başlangıç noktası 1993 California Depremi’nin hemen öncesine denk düşer. Tam zamanı 1992 Avrupa Amerika kutlamalarıdır (1492’de Kristof Kolomb tarafından Amerika’nın keşfinin beşyüzüncü yıldönümü). Tıpkı Kolomb’un yaptığı gibi biz de gemimizi rıhtıma bağlayan halatlardan kurtulup bilinmeyen sulara doğru yapacağımız yolculuk için yelken açıyoruz.

İLK ANDA HEMEN HAREKETE GEÇMEYİN

Maç için harika bir gün. Haydi, iki maç birden seyredelim. Aslında, biletlerinize bir göz attım. Stadyumun bu kadar uzak bir yerinden müsabakaları ancak dürbünle görebilirsiniz.

Maçı daha yakından seyretmek istiyorsunuz ama yeni biletler almak mevzu bahis değil. Koltuğunuz berbat ama en azından hiç değilse stadyumdasınız. Birisi sizi ispiyonlayıp açık tribüne güvenlik eşliğinde yollatmadan gizlice daha iyi bölümlere süzüleceksiniz.

Biraz yavşaklık ve biraz da yalakalık gerektirecek ama eğer kartlarınızı doğru oynarsanız atış noktasını gören, konforlu koltuklardan birisinde oturabilirsiniz. İşte oturma yeri değiştirirken aklınızda tutmanız gereken bazı şeyler.

ADIM 1 İLK ANDA HEMEN HAREKETE GEÇMEYİN.

İnsanların yaptığı büyük hata; daha oyun bile başlamadan önce lüks koltuklara geçmeye çalışmaktır. Bir düşünün, mankafalar, bu koltuklar harbiden çok pahalı, bu yüzden hiç kimsenin gelip oturmama şansı oldukça düşüktür. Ayrıca, bu bölümde kendinizi belli ettiniz, çünkü artık herkes sizin oraya ait olmadığınızı biliyor. Kendinizi aptal gibi hissetmiyor musunuz? Eğer hissetmiyorsanız, totem yapmak için yanınızda taşıdığınız şeye bakın yeter.

ADIM 2 YER GÖSTERİCİYE YARANMAYA ÇALIŞIN.

Her zaman işe yaramaz, çünkü bu heriflerin bir kısmı işini gerçekten ciddiye alır ama yine de fazladan birkaç dolar verip daha iyi koltuklara geçmek mümkündür. Hangi koltukların boş olduğunu bulun ve yer göstericiye bunların sizin koltuklarınız olduğunu ama biletlerinizin yanınızda olmadığını anlatın (göz kırpın). Ardından gösterdiği anlayış için eline bir yirmilik veya ellilik sıkıştırın.

ADIM 3 TELEFONUNUZU KULLANARAK DERSİNİZE BİRAZ ÇALIŞIN.

Ah, akıllı telefonların ve internetin güzel yanı: insanların her türlü sistemi en az on yıl uyutmasına yardımcı olmasıdır. Telefonunuzu günün maçına ait biletlere rezervasyon yapmak için kullanın. En iyi boş koltuklara bakın. Bölüm adını ve koltuk numarasını bir kenara yazıp, statta bulun. Eğer yer gösterici yoksa gidip doğrudan oturun. Hiç kimse ortaya çıkıp sizi kaldırmaz, çünkü biletleri alan hiç kimse yoktur.

ADIM 4 BİR KERE OTURDUNUZ MU, ARTIK KALKMAYIN.

Eğer o bölüme girdiyseniz ve kimse sizi rahatsız etmiyorsa, beş dakikada bir kalkıp veya etrafınızdaki oturduğu koltuğun parasını ödemiş olan insanları rahatsız ederek şansınızı zorlamayın. Oturun, maçı seyredin ve sadece bir kere falan tuvalete gitmek veya yiyecek almak için kalkın. Çıkarken yer göstericiyle laflayın, böylece döndüğünüzde biletinize bakmadan geçmenize izin verir.

DANGALAKLIK ETMEYİN

Bir başka sporseverin koltuğunda otururken yakalandığınızda, kalkıp tartışmayın veya biletlerinize “ah benim hatam” der gibi bakmayın. Yenilgiyi kabul edip, ucuz koltukların yolunu tutun. Ucuz koltuklara geçip tezahürata başladığınızdaysa alçaktan uçan cisimlere dikkat edin.

Bugün artık sıradan insanların meşhur kişilerle ilişki kurması kolaylaşmış gibi görünüyor. Bunun sebebi sıradan insanların da uygun davrandıkları ve parasını ödedikleri takdirde seçkin muhitlere girebilmesi olsa gerek.

Hesaptan Yırtma Klavuzu

Yemek için dışarı çıktınız. Cüzdanınıza uzandınız ama onun en son gördüğünüz yerde kaldığını anladınız yatak odanızdaki şifonyerin üzerinde. Yanınızda nakit ya da kredi kartı yok ve ana yemek pişmiş geliyor. Bu yemeğin parasını ödeyemeyeceksiniz. Düzeltiyorum. Bu yemeğin parasını ödemeyeceksiniz.

Bir restoranın isteyeceği en son şey sorundur. En, en son isteyecekleri şeyse olay çıkmasıdır, ikisini de yaratacaksınız, böylece sonunda işletmecinin yemeğinizi bedava verip, defolup gitmenizi sağlamaktan başka yapacak bir şeyi kalmayacak, işte yemek kapmanın yollarını gösteren seçenekler.

SEÇENEK 1 ŞİKÂYETÇİ OLUN.

Daha baştan, sık sık ve yüksek sesle… Bir restoranın isteyeceği en son şeyin olay çıkması olduğunu zaten söylemiştim, en son en son şey ise diğer müşterilerin de olaya dâhil olmasıdır. Yan masadakilerin kulak misafiri olacağı kadar yüksek sesle şikâyet edin. Onları da olaya karıştırın. “Mönüden verdiğim sipariş bu değil. Hey dostum, bu içi geçmiş şeyi yiyip bitiren birini gördün mü? Şuna bir bak.” işletmeci şikâyeti bastırmak isteyecek ve sizi hoşnut edip sakinleştirecektir.

SEÇENEK 2 YEMEĞİNİZDE BİRŞEY VAR ÇÜNKÜ SİZ KOYDUNUZ.

Ne olduğu önemli değil; yeter ki iğrenç ve yenmez bir şey olsun. Ne kadar iğrençse o kadar iyidir. Erkekler tuvaletine gidip bir parça tuvalet kâğıdını alıp çorbanızın yanındaki istiridyenin dibine sokun. Bardan bir kalem alıp karides güveçinizin içine düşürün. Bu oraya nasıl girdi? Bunun oraya nasıl girdiğini siz nereden bileceksiniz! Neden gidip şef aşçıya kalem kaybedip kaybetmediğini sormuyorsun veya erkekler tuvaletine gidip sidik kokup kokmadığını kontrol etmiyorsun? Bu yemeğe para ödemezsiniz ya da onlar size ödetmez.

SEÇENEK 3 BOĞAZINIZA KAÇIRIN.

Büyük pişkin bir biftek parçasını alın. Ağzınızın arka tarafına koyun. Elleriniz boğazınızı sarmış halde ayağa kalkıp dana gibi böğürün. Günü kurtarmak için iyi kalpli birisinin masanıza koşmasını bekleyip ardından ağzınızdaki inek etini salonun mümkün olan en uzak köşesine tükürün. İşi hızlandırmak için yıkılıp sızlanın. Oh, bedava mı? Şey, sanırım mideye bir tatlı indirebilirim.

DANGALAKLIK ETMEYİN

Asla hem yiyip hem ortalığı yıkmayın. Restoranın değil gariban garsonun ırzına geçiyorsunuz ve bütün bunların nedeni cüzdanınızı yanınıza almayı unutmanız.

Satış işinde çalışanlar, size “Yardımcı olmak” için ne kadar yapışırlarsa, onların yardımına ne kadar ihtiyaç duyarsanız, sizden o kadar çok para koparacaklarına dair garip bir inanış vardır. Bu genellikle komisyon devreye girdiğinde olur. Daha basit bir deyişle, alışverişte komisyon işe karışınca, satıcı adam sırtını kaşıtmaya yer arayan köpek gibi, sizi mobilyacıda, otoparkta, giyim mağazasında takip eder. “Yardımcı olabilir miyim? Şimdi nasıl? Şimdi? Şimdi?”

Erkekler Bir bebeği tam olarak nasıl büyütebilir?

Bir bebeği tam olarak nasıl büyütebilirsin pşt? Sende pek fazla bilgi yok (Çünkü henüz bu konuda kitap yazmadık), bu yüzden bir yetişkin olarak öğrendiğiniz her şeyi alıp, bebek bezleri, günlük bakım ve “Aman da Aman, Hanimiş” dünyasında uygulayın.

Bu hayatınızın en büyük projesi olabilir. Eğer başarılı olursanız, adınızı ve mirasınızı sürdürecek bir pşt soyu olacak. Başarısız olursanız, hayatınızı mahvedecek küçük bir dangalağın başlangıcı olabilir. Hey, baskı yok, tamam mı?

ADIM 1 ANNEYE PLANLARINIZI SÖYLEMEYİN.

Annenin, çocuğun gelişiminde böyle önemli bir dönemde, onun üzerinde bu tip etkiler bırakacak şeylere karşı anlayışlı davranmasını beklemek neredeyse imkânsızdır. İki tane pştla başa çıkması kolay olmayacaktır. Özellikle büyük pştun beslemek, altını değiştirmek gibi daha önemli işlerde yardımcı olması gerekirken. Bütün fikirlerinizi sadece kafanızda tutun. Eskiden saçlarınızın olduğu yerde…

ADIM 2 ONA SIKLIKLA VE ERKENDEN ÖĞRETMEYE BAŞLAYIN.

Bebeğin anne karnında duyma ve öğrenme kabiliyeti olduğuna dair bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Bazen elinde iPod, kulaklıkları devasa karnına dayamış kadınlar görmenizin sebebi budur. Mümkünse, onun Celin Dion koleksiyonuyla ve ses kaydıyla bu kitabın veya asıl Pştoloji kitabının ses kaydını ve hatta MP3 formatındaki kendi derslerinizin kayıtlarını değiştirin. Eğer bebeği anne rahminde etki altına almanız mümkün değilse, doğduğu andan itibaren başlayın, uyandığı her anda onunla konuşun. En iyi zamanlar dikkatinin yüksek olduğu besleme zamanlarıdır. Tabii annesi emzirmiyorsa… İki koltuğa bir karpuz sığmaz.

ADIM 3 ONUN İÇİN HERŞEYİ KALEME ALIN.

Her dersten sonra, onun için en önemli şeyleri yazıya dökün ve eKitap veya PDF formatında el kitabı olarak bir araya getirin. Yeteri kadar büyüyüp de, sizden uykudan önce ona bir şeyler okumanızı istediğinde, o uykuya dalarken ona okuyacağınız küçük hikâyeleriniz olacaktır. “Yat bakalım evlat ve insanlara sonunda nasıl önünde diz çöktüreceğini dinle. Bir zamanlar küçük bir pşt vardı…”

ADIM 4 GELECEKTEKİ DİĞER PŞTLAR İÇİN ONUN İLERLEYİŞİNİN HARİTASINI ÇIKARIN.

O babasının övüneceği bir pşta doğru dev adımlarla ilerlerken, gelecekteki çalışmalarınız için, onun bütün ilerleyişlerini ve hatalarını yazıya dökün. Elle tuttuğunuz notlarınızı muhafaza edin ve onları diğer pşt babalarla paylaşın. Kim bilir, sonunda belki de bu notlardan bir kitap yazabilirsiniz. Tabii eğer ben daha önce bir tane yazmazsam.

DANGALAKLIK ETMEYİN

Eğer çabucak kapamıyorsa, onu çok fazla zorlamayın. Şu anki gibi bir pşt olmanız için ne kadar zaman gerektiğini hatırlayın.

Canınız ofiste çalışmak istemediyse

Canınız ofiste çalışmak istemediyse, yatakta uzanmış Regis ve Kelly’i seyrederken de canınız harbiden başka bir şey yapmak istemeyecektir. Bet Kelly içinizde patlayan fişek gibidir. Tıpkı Regis gibi. Çalışmak istemezsiniz ama biraz ilerleme kaydetmek ve patronla, iş arkadaşlarınızla zayıfta olsa irtibatta kalmak zorundasınız, böylece imtiyazınızı geri almazlar.

Bir gıdım iş yapmadan kıçınızın altındaki rahat koltuğunuzda sanki çalışıyormuş gibi davranabilirsiniz. Sadece kendinizi acayip meşgulmüş gibi göstermek zorundasınız, çünkü ofiste olan diğerleri durmadan çıkmtılık ederler. İşte size sanki evde işte olduğundan daha fazla çalışıyormuşsunuz gibi görünmenin yolları. Bütün bunları kestirmelerinizin ve Tarot falı gibi sevdiğiniz dizinin yeniden gösterimlerinin arasında yapabilirsiniz.

ADIM 1 SABAH İLK E-MAİL ATAN SİZ OLUN.

Sabahın köründe bütün önemli kişilerle, onlar daha işe gitmeden, bir çeşit yazışmada bulunun. Bu sizin uyanıp yataktan kalktığınızı, ayakta olduğunuzu ve millet daha uyuşuklanıp mutfakta kahve içerken, çoktan çalışmaya başladığınızı gösterir.

Bunun işle ilgili bir email olmasına, genellikle sabah erken saatlerde gelen komik iletilerden biri gibi görünmemesine özen gösterin. Evet, hepimiz Walmart Halkını gördük, bu yüzden her kahrolası resmi göndermeyin.

ADIM 2 İNSANLARIN MASALARINDA OLMADIĞINI BİLDİĞİNİZ ZAMANLARDA MESAJ BIRAKIN.

İş arkadaşlarınızı aramak için öğle paydosunu bekleyin. Bu sayede öğle paydosunda da çalışmış da, siz aradığınızda arkadaşlarınız olmadığından sesli mesaj bırakmışsınız gibi görünür. Onlara fırsat bulduklarında sizi evden geri aramalarını söyleyin. Sonra onlar aradıklarında cevaplamayın ve geri aramayın. Email gönderin ve “Aradığınız cevapları bulduğunuzu” ama bu kadar çabuk size döndükleri için yine de teşekkür ettiğinizi söyleyin.

ADIM 3 SOHBET PROGRAMI EDİNİN.

Herkesçe bilinen “gmail” gibi bir sohbet programı edinin, böylece insanlar sizinle evden çalıştığınızda da temas halinde kalırlar. O zaman (Her ikisine de cevap vermiyor olsanız bile) aramak ya da email göndermek zorunda kalmazsınız. Durumunuzu “meşgul”e alın ve “boğazıma kadar işe gömüldüm” gibi bir başlık mesajı yazın.

ADIM 4 İŞTEN ÇIKAN SON KİŞİ OLUN.

Email’leri herkesin işten çıktığını kesin bir şekilde bildiğiniz zamanlarda göndermeniz hariç ilk adım ile bu adım aynıdır. Ertesi sabah geldiklerinde gece geç ve sabah erken saatte gelen emailler ile şaşkına dönerler. Kahretsin adam be, sen hiç ara vermez misin?

İşler her zaman pştun istediği gibi gitmez. Her zaman kızı o elde edemez, parayı götüremez ya da zaferi elde edemez. Bazen pşt ile yüksek hedefleri arasına bir şeyler girer. Bu durumda, bir pştun şirket merdivenlerini tırmanırken kurduğu denklemde hesaba katmadığı husus onunla aynı zamanda merdivenleri tırmanan başka bir iş arkadaşıdır. (Muhtemelen başka bir pşttur).