Meditasyon

Altıncı Çakralar

Enerji ve fal bakma açısından bakıldığında, ikinci ve altıncı çakralar enerji sarmalı yoluyla ilişki içinde olduklarından, bu çok anlamlıdır. Açıkça baş ağrılarının kaynağı ikinci çakra bölgesindeki dengesizlikti.

Onun ikinci ve altıncı çakralarında çalıştım. Öncelikle ikinci çakrasına fal bakma ve enerji gönderdim ve sanki ayrılmış parçaları birleştiriyor gibi ellerimi çok nazik bir şekilde hareket ettirerek yarasını kapattım. Daha sonra dikkatimi tıkanmış ve bloke olmuş olan altıncı çakrasına yönelttim. Buradan enerjiyi çekip, açtım ve bu bölgedeki akımı yükselttim.

Birkaç aylık tedaviden sonra, karın bölgesindeki yaranın şişliği azalmış ve iyileşmeye başlamıştı. Aynı zamanda baş ağrıları ve perimenaposal belirtileri açık şekilde hafiflemişti.

Tedavinin onuncu haftasından sonra herhangi bir çaba sarf etmeden kilo vermeye başladı. Bu mutlu atmosfer, bilincinde dramatik bir döneme rast geldi. Daha iyi hissettiğini, isteklerini dile getirebildiğini belirtti. Duygusal ve psikolojik destek alma konusunda her zaman zorlanmıştı. Aynı sevgi ve desteğin kendisine döneceğini umarak, başka insanlara karşı sevgi dolu ve destekçiydi.

Fal bakma sundu.

BAŞAĞRILARI

Tanıdıklarımdan  kırk beş yaşında ve iki çocuk annesi olan bir kadının çocuklarından biri düzenli baş ağrıları, migren, aşırı kilolar ve mide bulantısı ve gece terlemelerini içeren premenstruel sendromlardan (PMS) muzdaripti.

Onu incelerken fark ettiğim ilk şey alt karında bulunan ve üreme organları, böbrekler, mesane, kalın bağırsak ve böbreküstü bezlerine yaşam gücü sağlamakla sorumlu ikinci çakra etrafındaki enerji düzensizdi.

Çakrada bütünleşmiş bir tutarlılık yok gibiydi. Kadının bu ünün şişmiş olduğunu açıkça görmüştüm. Diğer alanlar zayıf, hatta boşluk varmış gibi geri çekilmişken üzerinde çalışmaya devam ettim.

İkinci çakranın üzerinde üreme organlannda ve böbreküstü bezlerinde hissettiği fiziksel problemlere karşılık gelen açık bir yaranın görüntüsünü elde etmeye çalıştım.

Anlatımı daha da canlandırmak gerekirse bana öyle geliyordu ki baş ağrıları çekiyorken vücudunun bu kısmı daha düzensiz ve şişkindi.

Fal bakma sundu.

BEŞİNCİ ÇAKRA (Ses ve Duyuş alemi)

fal bakma sunar: BEŞİNCİ ÇAKRA (Ses ve Duyuş alemi)

“Visuddha” yani arınma anlamına gelen beşinci çakra boğazın üstünde, hem troid ve paratroid bezlerine hem de gırtlak, boyun, omuz, kol, el ve kulaklara hayat sağlayan üçüncü boyun omurunda bulunur.

Bu çakra konuşma merkezi ve duymayla ilgilidir. Beşinci çakrayla ilgili problemler troid ve paratroidler ve salgı bezi hastalıkları, boyun tutulması, işitme bozuklukları, soğuk algınlığı, boğaz ağrısı, bademcik iltihabı ve sesle ilgili bütün hastalıklardır.

Beşinci çakra iletişimin merkezidir. Bütün anlatım şekilleri beşinci çakraya bağlıdır. Tabi fikirlerin paylaşımı ve sentezlenmesi de öyle.

Beşinci çakra fikir, sembol ve iletişim dünyasına geçiştir. İlk üç çakra maddi var oluş ve kişilik ile ilgilidir. Dördüncü çakra üst dünyalara geçiş noktası, ruh dünyasına açılan kapıdır.

Beşinci çakradan yedinci çakraya kadar bilinç seviyesi artarak ruh ve özdekselolmayan var oluş konularına odaklanır. Sonuç olarak üst üç çakralardaki bilinç daha arınmış, ince ve manevi olur.

fal bakma sundu…

Yoğunlaşma Meditasyonu

Fal Bakma Sunar Yoğunlaşma meditasyonu

Yoğunlaşma meditasyonunuz fal hisleriniz ve bedeniniz ile iletişime geçmenizi sağlayacaktır. Ne hissettiğinizi bileceksiniz ve duygularınızın tamamen yüzeye çıkmasına izin verirseniz nedeı. bu hislere sahip olduğunuzu anlayacaksınız. Bu tür duygulara yada onları çevreleyen olaylara direnmeye ya da onları bastırmaya çalışmayın. Bu duyguları kucaklayın ve onlarla onur duyun.

Yüzeyi kızgınlık, utanç, küçük düşme, çatışma, ne olursa olsun duygularınızı incelemeye çalışın ve kendinize karşı merhamet edin. Bu tür duygular ve onları tetikleyen olaylar insan olmanın bir parçasıdırlar. Devamlı meditasyonla bu tür duyguları ve diğerlerini birleştireceksiniz. Bu tür olaylara girmek için sahip olduğunuz cesaretin farkına varabileceksiniz.

Zamanla belki şimdi yapamadığınız şekilde kendinizle onur duyacaksınız. Aynca kalbinizi açma ve yargısız ve kabul eden bilincin içine girmede daha yeterli olacaksınız.

Yine de bu duyguları o anda uzlaştıramıyorsanız ya da kendi içinizde huzuru yaratamıyorsanız iyileştirme tedavilerinde bulunmaktan kaçınmanız gerekir. Özellikle kızgınlık, nefret gibi güçlü duygular iyileştirici dokunuş tedavisi için uygun değildirler. Bu durumda bu titreşimleri hastanıza da geçirme ihtimaliniz vardır. Ya da yoğunlaşmanızı koruyamayarak hastanın enerji ya da hastalığına maruz kalabilirsiniz.

Bütün etkileşimden kaçınmalı ve tedaviyi başka bir güne ertelemelisiniz. Bu zaman zarfında kendi üzerinizde çalışın. İyileştirici dokunuş doktorundan en büyük beklentiler doktorun kendi üzerinde yaptıklarıdır. Doktor sonuca bağlanmalıdır. Doktor kendi benliğinin manevi köklerinde daha fazla yoğunlaşmalı, böylece kendisi, hasta ve iyileştiricinin kim olduğu konusunda açık olmalıdır.

Fal Bakma Sundu…

BİRİNCİ İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ ÇAKRALAR ARASINDAKİ İLİŞKİ

İlk, ikinci ve üçüncü çakralarda açıkça bir bilinç ilerlemesi görülebilir. Ayrılığımız ve yalnızlığımızla yüzleştikten sonra, bizi en azından bir insan ile birleştiren ve böylece kendimizin ve kendi önceliklerimizin ötesine götüren cinsel ilişkiye yöneltiliriz. Üçüncü çakra tekrar kendimize döndürerek şahsi gelişim ve kişisel güçlenme üzerinde odaklanır.

Bir açıdan üçüncü çakra gelişmiş bir birinci çarkadır ve birinci ve üçüncü çakraların her ikisi de sizinle, bireyle ilgilenir. İlk çakra hayatta kalmanız ile daha ilgili iken üçüncü isteklerinizi’ gerçekleştirmeniz için güç kullanımı ile daha fazla ilgilidir. Ancak, bunların arasında, ilk ve üçüncü çakraların arasında ikinci çakra ile temsil edilen bir evrim adımı vardır.

İkinci çakra bir kadın ve bir erkeği tipik olarak çocuk doğması ile sonuçlanan cinsel ilişkiye götürür. Her ebeveynin bildiği gibi çocuklar bir yetişkini kendilerine bakmaya zorlarlar, ebeveynlerinin onları sevmesini ve yeteneklerinin ve becerilerinin gelişmesini isterler.

Çocukların ihtiyaçlannın karşılanabilmesi ve hayatta kalmaları için ebeveynler çocukları sevgi, düzen ve anlayışla büyütme ihtiyacı ile gerilirler. Kendilerini disipline etmeli ve hatta baktıkları çocuklar için kendi isteklerini ertelemelidirler.

Aslında, kendi ihtiyaçlarını ve hatta bazen kendi hayatlarını feda etmektedirler. Kadınlar çocuk doğururken hayatlarını kaybederler ama hamileliği iyi karşılarlar. Babalar çocuklarının bu tür sevgi ve ilginin tadını çıkarması ve tam olarak gelişebilmesi için eşlerinin dikkatini ve annesel sevgisini feda ederler. Babalar da çocukları için hayatlarını verirler.

Son olarak, sevgi fedakarlık ve kendini geliştirme ister ki bu da ikinci çakranın kaçınılmaz olarak üçüncüye götürdüğü anlamına gelir. Asıl olarak, ikinci ve üçüncü çakralara uyanmak gerçekten de üçüncü çakranın üzerindeki dünyalara açılmaları için fedakarlık yapmaktır çünkü seks ve kendini geliştirme bizi netice olarak sevgiye ihtiyaç duyan karmaşık bir ilişkinin içine koyar.

ÜÇÜNCÜ ÇAKRA (Güç, Hakimiyet ve Ego)

Üçüncü çakra için Sanskritçe kelime MANIPURA veya Mücevher Merkezidir. Midenin girişinde veya sekizinci göğüs omuru bölgesinde yerleşmiştir. Üçüncü çakra pankreasa yaşama kuvveti sağlamaktan sorumludur. Aynı zamanda elektromanyetik enerjiyi karaciğer, safra kesesi, dalak ve mideye yönlendirir.

Pankreas tabii ki kan şekerinin hücrelere yakıt olarak gitmesini sağlayan insülin yaratmaktan sorumludur. Bu yüzden üçüncü çakra metabolizma ve hücrelerin temel çalışması ile ilişkilendirilir. Metabolizma gerçekte hücrelerin içinde minicik bir ateştir; minik fabrikalar gibi hücrelerin içinde işlerini yapabilmeleri için kan şekeri (glikoz) yakılır.

Bunun sonucunda üçüncü çakra geleneksel olarak ateş ile veya Ayurvedik tıpta ateş elementi ile ilişkilendirilir. Üçüncü çakranın bloke olması veya kapanması sindirim sorunları, ülserler, şeker hastalığı, hipoglisemi, karaciğer sorunları ve kan şekeri ve yağ metabolizması ile ilgili bozukluklar ile sonuçlanabilir.

Psikolojik ve ruhsal olarak, üçüncü çakra kişisel gücünüz ve kendinizi idare etmeniz ile ilgili her şeydir. Kişisel güç ve idare kendinizi geliştirmeniz ve büyümeniz için geliştirilmiştir. Bunun sonucu olarak üçüncü çakrayı kucaklamanız tavsiye edilir. Ateşe ilave olarak üçüncü çakra akıl ile ve sarı renk ile temsil edilir.

Bu çakra bir burcun simgesi olan koç ile temsil edilir. Koç Takımyıldızı güçlü iradesi, cesareti, dışa dönük doğası, liderliği ve aslında inatçılığı ile bilinir. Koç Takımyıldızı sık sık ateşli tutkular, savaş, taşkınlık, duygular, iddiacılık, şiddet, cesaret ve etkinliği ile bilinen Mars ile birleştirilir. Bu çakra kendinizi ve isteklerinizi söylemeniz ve başarmak için yola çıktığınız şeyi başarmanız için kapasite sağlar.

Bu yüzden üçüncü çakranın atmosferi bütünüyle tutku, kaba kuvvet ve evcilleşmemiş bir akıldır.

Çok utandığımızda genellikle üçüncü çakramızda fiziksel basınç veya rahatsızlık hissederiz. Üçüncü çakra tutkularımızın kuralsız olduğunu ve kişisel gücümüzün belki de kendi inancımızla veya ortamdaki şartlarla veya belki de ikisi ile de birden sınırlandırılmış veya bloke edilmiş olduğu gerçeğine bizim dikkatimizi çeker.

Bu noktada seçilebilecek iki yol vardır, ya kendimizi yansıtıp, yaratıcı olur ve duruma yeni bir yaklaşım getirebiliriz ya da daha fazla utanca, kızgınlığa ve kırgınlığa yol açabilecek şekilde zorlarız ve irademizi güçlendiririz. Üçüncü çakranın sık sık şiddet ile ilişkilendirilmesinin sebebi budur.

İLK VE İKİNCİ ÇAKRALAR ARASINDAKİ İLİŞKİ

Şimdi bir an için duralım ve ilk iki çakranın üzerine değer sistemlerinin yaşamımızı değişik yollardan nasıl etkilediğini düşünelim.

Hayatın idamesi ve ayrılık ile ilgili olduğundan ilk çakra bizim hayattaki tehlikelerin farkında olmamızı ve eş, sevgi ve sekse olan arzumuzun farkında olmamızı ve sevgiye dayalı karşı cins arayışının en doğru şekliyle ikinci çakraya ilerlememizi sağlar.

Sevişmek karşıtların, kadın ve erkek, yang ve yin, gökyüzü ve yeryüzünün birleşmesidir.

Tüm geleneksel, ruhsal ve dini uygulamalarda ama özellikle doğudakilerde insanın cinsel deneyimi ilahi karşıtların birleşmesi olarak görülür. İnsanların evrensel yapbozun iki parçası sevgi ile biraraya geldiklerinde ortaya çıkan uyum ve düzene bakabilmeleri için bir yol olarak görülür.

Yoga ve tantrik geleneklerde seks iki insanın birleşmesine ve böylece modellerin, evrensel ilahların biraraya gelmesine katılmalarına izin verir. İnsanların hayatın yaratılışı için gerekli ilahi dramaya katılmalarının bir yoludur.

Kundalini Yoga ve Ayurvedik Tıp

Kundalini Yoga ve Ayurvedik Tıp ilk fal çakrasının koku duyumuzdan sorumlu olduğunu öğretir. İnsanın koklama duyusu kendimizi genellikle iyi koku alıcılar olarak düşünmesek de oldukça gelişmiştir. Aslında bir nesneyi belli maddeden sadece dokuz molekül kokladıktan sonra tanımlayabiliriz ki bu da burnumuzun yardımıyla bir şeyi genellikle hatırı sayılır bir mesafeden algılayabileceğimiz anlamına gelir.

Koku duyumuz bir kendini koruma aracı olarak gelişmiştir. Örneğin koku bize bir şeyin zehirli veya tehlikeli olup olmadığını onu yemeden veya söz konusu nesneye çok yaklaşmadan önce fark etmemizi sağlar. (Dikkatli çocuklar ve yetişkinler tiksindirici veya tehlikeli gördükleri bir şeyin tadına bakmaya cesaret etmeden önce bilinmeyen veya yabancı yiyecekleri daima burunlarına götürüp koklarlar). Bu, çakranın genel olarak hayatı idame sorumluluğu ile doğrudan ilişkilidir.

Yedi çakra ve fal bakma  üzerine çok fazla yazı ve efsane vardır ve ilk çakraya büyük önem verilmiştir. Bu enerji halkası içindeki bilinç ve değerler bu efsaneden gelmektedir.

Başlangıç olarak, bu çakra toprak ve kırmızı renk ile ilişkilidir. Bağlılık, atalet ve belli bir miktar durgunluk ile tanımlanır. İlk çakra bizi bir çeşit atalet olan dikkatli yapar. Bizim bir numaralı önceliğimiz olan hayatta kalma üzerinde odaklı kalmamızı teşvik eder. Ve aklımızı parçalayacak olan çok fazla zıt düşüncenin ve bilgi parçalarının bizim bilincimize girmesini engeller. Bu da bağlılık özelliğinin bir parçasıdır.

Özel Bir Meditasyon Yöntemi

Nazar, tılsım gibi negatif enerjileri herkes herkese gönderebilir. Sana tılsım yapıldığını hissediyor, nazar edildiğini düşünüyorsan, bil ki geçmişte sen de bunu yapmış olabilirsin. Belki eşinle aran bozulmuş, hocaya gitmişsindir. Birileri seni yanlış yönlendirmiştir. Belki onun bedelini ödüyorsun…
Belki hiçbir şey yapmadın da soyunda vardır. Karman böyle yönlendirmiştir. Ya da hiçbir şey yapmadın ama ruhun sana, “Böyle bir etki var!” diyor.
“Şimdi niyet ettim. Şimdi, şu andan itibaren beni yaratan Rabb’imin saf ışığına bağlanmaya… Ben şu andan itibaren Allah’ın saf ışığına özgürce kendimi teslim ediyorum. Benim aurama, bana yapılmış olan
tüm negatif enerjileri temizlemeye niyet ediyorum..deyin.
Tepe çakramız başımızın tam ortasında, çocukken bıngıldak denilen yerdedir. Tepe çakramızın tam üstünde bembeyaz bir ışık hissedelim.
Şu anda Allah’ın saf ışığına bağlandın. O ışık oradan girerek ayak parmağına kadar uzanacak. Ruhunu, bedenini yıkayacak. İçinde birikmiş olan tüm nazarı, tılsımı o nefesle ver.

Tekrar derin nefes al.
Ve beyaz ışığı gör tepe çakranda…
Şimdi şifa ışığını hisset, beyaz ışıkla birlikte. Yeşil bir ışığın tepe çakrandan girdiğini ve bütün organlarına yeşil ışığın yayıldığını hisset. Kendini yemyeşil gör… Yemyeşil olduğunu hayal et. O yeşil ışık sorunlu olan bütün organlarını şifalandırıyor şu anda…
Şimdi ayak tabanlarını hayal et. Tepe çakrandan içeriye beyaz ve yeşil ışığı sokmuştun. Ayak tabanının altında iki yuvarlak delik aç. O yeşil ışıkla vücuduna ait olmayan negatifliklerin aktığını hayal et. İster sıvı ister ışık olarak…
Vücudun boşaldığı anda tabanlarını kapat. Şimdi işlemini bi tirdiysen, tepe çakranda pembe bir ışık hayal et.
İster sıvı, ister su veya ışık olarak vücudunda hayal et. Kalbinde topla ve kalbinin kapak şeklinde açıldığını hayal et. Etrafına sevgiyi yay. Sen kendini seviyorsun, sen değerlisin… Değerli olmayan hiçbir şey sana yaklaşamaz.
Şimdi kalp kapağını kapat. Tepe çakrana odaklan. Tepe çak randaki beyaz ışığa odaklan. “Rabbim, seni çok seviyorum! Bana kendini unutturma. Şu andan itibaren senin koruman altında olduğumu biliyorum. Ben senin ışığının bir parçasıyım…” de.

Derin bir nefes al ve gözlerini aç.
Bunu yapıp bitirdikten sonra bulunduğunuz ortamın penceresini açm. Eğer ses sizi rahatsız ediyorsa açmayabilirsiniz ama açmanız daha iyi olacaktır.
İmgeleyerek bedenini temizliyorsun. Sen bir mucizesin. Her şeyi oluşturmak senin içinde. Sen yaratılırken güzel yaratıldın. Saf ışıkla yaratıldın. Yaşadıkların seni değerlersizleştiriyor.
Egonu özgür bırak. Onunla kavga etme, tartışma… İnanmıyorsun, egon engel oluyor. O zaman nasıl egondan kurtulursun? Ego diyor ki: “Böyle saçma şeylere mi inanıyorsun?” Ya da arkadaşının kılığına bürünüyor, “Ya Nuray anlatma böyle şeyleri!” diyor. O da egonun bir parçası.
Senin egon, bıngıldağın kapandığı anda oluştu. Şu andan itibaren egonu bir kuş gibi uçurabilirsin. Ondan kaçma. Onunla kavga etme. Çünkü o zaman kavga ettiğin herkesin çevrenden gitmediği gibi o da gitmeyecektir.
Derin bir nefes alıyor ve yine tepe çakrama odaklanıyorum. İster üç aylık halime ister doğduğum ana… Annemi seçtim, babamı seçtim.
Allah’ın bana verdiği en tılsım ödülü aldım: Bu dünyada yaşamak. ..
O armağanı cennet gibi yaşamak da benim elimde, cehenneme çevirmek de.
Derin bir nefes alıyor ve bıngıldağın kapanmadığı hale odaklanıyorum. Küçük bir kızsam, “Küçük kız seni çok seviyorum!” diyorum ona. Erkeksem, “Küçük erkek seni çok seviyorum!” diyorum.
O küçük kızı ya da erkeği kucaklamaya hazır mısın?
Derin bir nefes al. Bunu yaparken ellerini aç.
Derin bir nefes al.
Sarıl şimdi.
De ki:
“Seni seviyorum. Sen değerlisin!”
O küçük kızın ya da erkeğin bıngıldağını hayal et. Egosuz halini… Oradan beyaz bir ışık geçir içeriye. Şimdi egonu gözünün önüne getir. Onu beyaz bir kuş yap. “Özgürsün!” de, serbest bırak Uçur o kuşu.
Belki arkasından bir kuş daha gelebüir. Derin bir nefes al ve onu da serbest bırak.
Şimdi o küçük çocuğa sıkıca sarıl. Ne söylemek isterdin o küçük çocuğa?
“Sen özgürsün, sen güvendesin…”
Hadi bırak elinden.
Derin bir nefes al ve gözünü aç.

fal bakma sundu…

Meditasyonun Anlamı Hiçbir Şeye Sahip Olmamak mıdır?

Elbette birşeylerden hoşlanır ve onlara sahip olmak isteriz. Ancak bunlara karşı davranışımız sağlıklı olmalıdır: Onların bizi yönetmesi yerine biz onları yönetmeliyiz. Bize sağladığı soğukkanlılıkla daha sakin düşünürüz ve satın almak konusunda sağlıklı davranmadığımız şeyleri almaktan vazgeçeriz. Meditasyon komşunuzla yarışmaktan vazgeçmenizi sağlar. Gereksiz şeyleri almak konusunda isteğiniz azalacaktır.
Daha az stresli olur ve üst benliğiniz doğrultusunda yaşarsanız, herşeyden daha çok keyif alırsınız; bunlara maddi değerlerde dâhildir. Şimdi şöyle düşünün; kendinizi iyi hissetmiyorsanız maddi konular sizi nasıl mutlu edebilir.
Meditasyonun temeli hayattan daha fazla keyif almaktır. Meditasyonun güzel yanı, içinizden gelen bir mutluluk hali oluşturması, böylece her koşulda maddeci olup olmadığınızdan bağımsız olarak kendinizi mutlu hisset menizdir. Mutluluğunuz dış faktörlere bağlı değildir. Böylece, sadece mutluğa değil aynı zamanda özgürlüğe de kavuşursunuz.
Mutluluk içinizden gelir, içinize dönmediğiniz ve içinizle ilgilenmediğiniz sürece ekonomik koşullarınızdan bağımsız oalrak stresli ve mutsuz olursunuz.

Neden Meditasyon Yapılmalıdır?

Bilim adamları meditasyonu, zihnin rahatladığı ancak uyanık olduğu dinlenme hali olarak tanımlarlar. Sık sık mediatif bilinç hali olarak adlandırılır, çünkü bu normal uyanık olma halinden ve bilincin uyumasından farklıdır.
Zihin mutluluğun ve mutsuzluğun, stresin ve zihinsel hâkimiyetin, hastalığın ya da iyi olmanın başarısızlığın ya da başarının kaynağı olduğuna göre, dikkatimizi zihnimize vermemiz anlamlıdır. Doktorlar hastalıkların % 70’inin psikosima tik olduğunu, yani zihinden kaynaklandığını söylerler. Yani hasta olduğunu söyleyen her on kişiden yedisinin hastalığı; korku, üzüntü, kızgınlık, kıskançlık ya da benzeri olumsuz bir duygudan kaynaklanır.
Bunun ötesinde, meditasyona bir kez başladığımızda, daha sakin, daha az tepkili ve daha
kararlı oluruz tüm bu duygular yaşamımızda daha az stres ve anlaşmazlık olmasının yanısıra daha verimli olmamızı sağlar.
Kızgınlık ve panik, enerjinin boşa harcanmasına neden olur. Kaslarımız gerilir, sinirlerimiz ve zihnimiz gereksiz çalışır. Sakinleşmek yeniden enerjiyle dolmamızı sağlar.
Sakinlik ve hayat enerjisi birbirini tamamlar. “Hiper” olarak tanımlanan insanlar enerjik görünürler, ancak aslında sinirsel enerjiyle doludurlar. Sinirsel enerjilerini kaybederlerse kendilerini kötü ve bitkin hissederler.
Bir süre sonra meditasyonun faydalarını görmeye başlarsınız. Etkiler belli belirsizdir, ancak zamanla artar. Her geçen gün kendinizi daha az stresli ve daha mutlu hissedersiniz.
Gerçek, tüm negatif duyguların üzüntü, kızgınlık, endişe, pişmanlık ve suçluluk gibi duyguların gerçek olmadığıdır. Sadece zihnin bu negatif durumuna alışır, gerçek dünyayı böyle algılamaya başlarız.
Gerçek daha iyi ve daha huzurlu bir hayat sürmektir. Bu diğer gerçeklik ancak meditasyon yoluyla zihnimizi sakinleştirdiğimizde mümkün olacak ve bu sayede yüksek biinci miz ortaya çıktığında parlayacaktır.
Yaşamımızda birçok yük taşırız. Bunlar iki ağır yük; geçmişten gelen düşünce ve pişmanlıklar ve geleceğe ilişkin endişe ve üzüntülerdir. Bu yükler bize ağırlık yapar. Meditasyon bu gerçeği görmemizi sağlar ve bizi bu kökleşmiş ve şartlanmış davranış kalıplarından uzaklaştırır.
Düşüncenin akışı meditasyon yoluyla yavaşlatılınca, bir üst bilinç ortaya çıkma şansı elde eder.
Yaşamımızın çeşitli evrelerinde üst benliğimizi çeşitli safhalarda deneyimleriz; sonsuz huzur ve büyük mutluluk anları böyle zamanlardır. Burada üst benliğimiz deneyimlenmek tedir, ancak zihnimiz düşünce düzeyinde olduğu için bu anlar çok nadirdir.
Gerçekte zihnimiz düşüncelerle doluyken, zekâmız da kısıtlı çalışacaktır.