Rüya Tabirleri

Rüyada Abanoz Abajur Ve Abide Görmek

ruya

ABANOZ: Abanoz ya da abanozdan yapılmış bir eşya görmek, inatçı bir kimse ile tanışıp onunla yakınlık kuracağına işarettir. Abanoz ağacı görmek ise. genellikle ölüm haberi sayılır. Kararlı ve ne istediğini bilen birinin hayatınıza gireceğine ve hayatınızı tamamen değiştireceğine de işarettir. ‘Parlak ve yeni bir abajur görürseniz aynı oranda parlak ve başarılı bir hayatınız olacak anlamına da gelir.

ABAJUR: Abajur görmek refah işaretidir. Abajuru yanarken görmek, en kısa zamanda bir mala ya da bir mevki ye ulaşa cağını gösterir. Ayrıca genç bir kız rüyasında abajur görürse sevdiğine kavuşacak anlamında yorumlanır. Ve bu rüya mutluluk habercisi sayılır.

ABİDE: Tarihi kıymeti olan bir abide görmek, uzun sürecek bir geziye çıkacağınıza, devlette bir işiniz varsa, sizin çıkarınıza göre halledileceğine, bir alacağınız varsa, yakında tahsil edeceğinize yorumlanır. Yalnızlıkların ve terk edilişlerin biteceğine bir işaret olarak da yorumlanır.

Rüyada anlaşma yapmak

logo (1)

ANLAŞMA: Herhangi bir kimse ile bir mesele hakkında anlaşmaya vardığınızı görmek, mal ve para*kaybına uğrayacağınızı gösterir. Korkulardan kurtulmak için uzaklara gitmeye çalışmanın hiçbir zaman çekilen acıyı dindirmeyeceğini ifade eder.

ANLAŞMAZLIK: Bir kimse ile aranızda anlaşmazlık çıktığını görmek, yaptığınız iyilikleri başa kakmak huyundan vazgeçmeniz hususunda bir ihtar sayılır.

ANLATMAK: Bir hikaye ya da masal anlattığınızı görmek, vaktinizi dedikodularla geçirmekte olduğunuza, bundan vazgeçmeniz sizin için iyi olacağına işarettir.

Rüyalar İlimi

MEŞHUR RÜYALAR

fal bak

İnsanoğlunun gaipten haber alma isteği ve bu arada kendini tanıdığı devirlerden beri meşgul etmiştir.
Bu durum eski çağların karanlık zamanlarında olduğu kadar bugün de aynı şeklini muhafaza etmektedir.
Rüyaların nedenleri hakkında bugüne kadar bir çok fikirler ortaya atılmıştır. Rüyanı hakikî sebepleri herkes tarafından çeşitli şekillerde tefsire uğramıştır. Bunlar İlmî yönden olduğu kadar hissî bir takım duyguların da mahsurlu olmuştur. Ama yine de tatmin edici bir durumun ortaya atıldığını pek söyleyemeyiz.

Burada şunu da belirtmek isteriz ki, rüyalara hakikaten inanmak gerekli midir? Hakikaten rüyalar bize ileride vaki olacak iyi kötü durumların önceden bir habercisi midir? Bunu kat’iyetle tespit edecek bir durumun varlığını bugün için söylemek biraz fazla olur kanaatindeyiz. Evet, bir çok olayların meydana gelişinde, çoğunlukla birbirimize; “Ben bunun rüyasını zaten görmüştüm. Bunun böyle olacağını biliyordum.” Gibi sözler söyler ve duyarız.

Burada tahminen şunu da söyleyebiliriz ki, rüyaların ekseriyetle hakikate dönüşmesi belki bir tesadüfe de bağlı olabilir. Gördüğümüz rüyalardan bir kat’iyet çıkaramamakla beraber, bazı olayların hakikaten oluşunun rüyada işaretlendiği de yok değildir. Artık bunu neye yorumlayabiliriz? Yine tahmin olunur ki, buna kimsenin gücü yetmez, bu kadar da diyebileceğiz.

Açık ve üzerimizde iz bırakacak şekilde gördüğümüz rüyaların bazen tâbir edilenle hiçbir ilgisi bulunmadığı görüldüğü gibi, bazen de hakikate dönüştüğü de görülmüştür. Bu müstesna olaydır ki, insanoğlunu rüyaya karşı inanma duygusu aramaya sevk etmiştir. Rüyanın meçhullükleri içinden kendine iyi kötü, bir pay aramasına yol açmıştır. İşte, insanoğlunun zayıf taraflarından biri de bu değil midir?

Tarihin derinliklerine doğru uzanırsak, meşhur olmuş ve bugüne kadar yaşamış bazı rüyaları karşımızda görebiliyoruz. Meselâ Mısır firavunlarından birinin gördüğü ve Hazreti Yusuf’a tâbir ettirdiği rüyayı hep biliriz. Bu tarihî olay din ları yolu ile bugüne kadar gelebilmiştir.

Hazreti Yusuf’un yaşadığı devirdi Mısır’da hükümdar olan firavunlardan birisi bir gece rüyasında yedi semiz ve yedi zayıf öküzün otlamakta olduğunu görmüştü. Kâhinlere müracaat eden firavun onlardan tatmin olacak bir cevap alamayınca, Hazreti Yusuf’u çağırtarak rüyasının tâbirini ondan ister.

Yusuf, firavundan rüyasını dinledikten soma tâbirini yapar: “Ülkende yedi yıl çok bolluk olacaktır. Fakat, ondan soma da yedi yıl büyük kıtlık olacak ve tedbirli olmadığın takdirde halkın çok sıkıntı çekecektir. Bu rüyan buna işarettir.”
Hakikaten, firavunun rüyası tahakkuk etmiştir. Yedi yıl o kadar bolluk olmuş ki, ülkenin ambarları dolup taşmış. Ama, ondan soma yine tam yedi yıl süren bir kıtlık olmuş, bu kıtlık görülmemiş dereceye varmış. Halk alman tedbirlere o kıtlık yıllarını nispeten kolaylıkla atlatmıştır.

Hazreti Yusuf’un tâbiri doğru çıkmış olduğunu tarih sayfalarından ve bütün kutsal lardan öğrenebiliyoruz.
Tarihi rüyalar arasında yer alan bu olayın hakikate dönüşmesi, tâbir edenin bir peygamber olmasına da hamletmek mümkündür. Bu sebepten bu rüyanın tâbirinde bir özellik vardır.

Ertuğrul Gazi’nin gördüğü bir rüya

fal bak

Bu rüya Hammer’in meşhur tarihinin birinci cildinde yer almıştır. Osmanlı Devletinin kurucusu Sultan Osman’ın babası Ertuğrul Gazi’nin gördüğü bir rüya burada belirtilmektedir.

…. Ertuğrul, uykusu geldiği için biraz yatıp uyumak ister. Uykusunda sabaha karşı şu sözlerin kulağına fısıldandığını duyar. Şunlar söylenir:

“Sen mademki benim Kur’ânı Kerîm’ime karşı o kadar saygı gösteriyor ve onu büyük bir arzu ile okuyorsun. Bu saygınm, mükâfatını elbette göreceksin. Evlâdın ve evlâdının evlâdı, nesiller boyunca şunları nâil olacaklardır, diyerek, Osmanoğullannın, Osman’dan itibaren nesiller boyu devam edecek başarılarını müjdelemiştir.

Sultan Osman’ın Şeyh Edebali’nin güzel kızı Mâl Hatun ile evlenmesinden önce gördüğü meşhur rüya da, Ertuğrul’un gördüğü ve yukarıda belirttiğimiz rüyadaki büyüklük yoktur. Onun hisse dokunur bazı özellikleri vardır. O rüyada gelecekteki bazı tarihî olayların işaretleri görülebilir. Daha yakın zamana kadar görülen doğulu düşüncelerin orada biraz daha hayale dayanarak genişlediği görürüz. Çok zaman şairâne duyguların hakim olduğu bu rüyada, ilk devirlerin rekabete dayanan savaşlarının “kokusunu bulabiliriz. Bunların bir kısmı Sultanözü savaşlarının hikâyesine karışmıştır.

Yine Hammer meşhur tarihinin birinci cildinde, bu rüya hakkında “Sahayif’ülAhbar”dan naklen şöyle demektedir.
“Osman Gazi, devrinin meşhur şeyhlerinden Edebali’nin tekkesine onu ziyarete gitmişti. Onunla tanışıklıkları eski idi. Bir gece uykusunda gördüğü rüyasını ona anlatmak istiyordu. Gördüğü rüya şöyle idi:

“Osman Gazi bir gece rüyasında şeyhin boynundan bir nur çıktığını ve kendi koynuna girdiğini görür. Sonra göbeğinden bir ağaç çıkar ve bu ağaç o kadar büyür ki, gölgesi bütün yeryüzünü kaplar ve bütün insanlar o gölgenin altında toplanır.

Osman Gazi bu rüyasını Şeyh Edebali’ye anlatınca şeyh ona:
“Büyük bir devletin kurucusu olacaksın. Bütün insanlar bu kurduğun devletin himayesinde olacaktır. Sana bu müjdeyi verir ve rüyanı yorumlarım” der.

Bu rüyadan sonra Şeyh Edebali kızı Mâl Hatunu Sultan Osman ile evlendirmiştir.
Yine Hammer’in birinci cildinde Ertuğrul Gaziye ait başka bir rüyanın varlığını öğrenmiş oluyoruz.
“Ertuğrul Gazi bir gece uykusunda şöyle bir rüya görür: Evinin ocağından bir su kaynamaya başlar. Bu su o kadar bereketli ve o kadar devamlıdır ki, çoğala çoğala, büyük bir deniz olur ve bütün dünya yüzünü kaplar.”
Ertuğrul, gördüğü bu rüyayı ertesi gün bir bilgin kişiye açıklayarak yorumlamasını ister. Bilgin rüyayı yorumlar ve kendisine şöyle der:

Senin bir oğlun olacak. Kendisi olduğu kadar, ondan gelecek evlâtları da bütün dünyaya hükmedeceklerdir.
Rüyanın bu şekilde tâbirinden birkaç gün sonra Osman Gazi dünyaya gelir.

İslami Rüya Tabirleri

İSLÂMİYETTE RÜYA

fal bak

Hazreti Muhammed’e inen vahyin sâdık rüya ile başlaması ve Kur’anı Kerim’in âyetlerinde anlaşıldığı gibi, muhtelif peygamberlere rüya ile birtakım vuku bulacak hâdiseler hakkında işaretler verilmesi, rüyanın yalnız İslâm dininde değil, eski dinlerde de ehemmiyetini belirtmektedir.

Meselâ Hazreti İbrahim’in, oğlunu kurban etmek hususunda gördüğü rüya ile amel etmesi ve onu bir ernri İlâhî telâkki etmesi, rüyanın inkâr edilemeyecek bir şey olduğunu ispat etmektedir.

Mevlânâ Celâleddini Rûmî’nin meşhur Mesnevî’sini şerhe den büyük İslâm bilginlerinden Sarı Abdullah, rüya hakkında şöyle demektedir:

“İnsanda iki nevi ruh vardır: Biri hayvanî ruh, ötekisi rahmâ nî ruhtur.

Hayvanî ruh, daima insandan ayrılmaz. Tuzun eti muhafaza ettiği gibi, insanı kokmadan korur.

Rahmânî ruh ise, insana uyku halinde âlemi melekûtu seyrettirir; ahvali gaybı havassa aksettirir.”

KUR’ANI KERİM’DE RÜYADAN BAHSEDEN AYETLERDEN BAZILARI

Sâffât Sûresinden:
“Biz de ona uslu bir oğul müjdeledik. Vaktâ ki yanında koşmak çağına erdi ey yavrum! dedi, ben menamda görüyorum ki, seni boğazlıyorum. Artık bak ne görürsün.. Ey babacığım! dedi. Ne emrediyorsan yap!!! Beni inşallah sâbirinden bulacaksın. Vaktâ ki bu suretle ikisi de teslim oldular. Ve onu tuttu, şakağına yıktı. Ve şöyle ona nida ettik: “Yâ İbrahim! Rüyayı gerçek tasdik eyledin, biz böyle mükâfat ederiz. işte muhsinlere, şüphesiz ki bu açık bir iptilâ, kafi bir imtihan, dedik ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik

Fetih sûresinden:
“Ulu Tanrı, peygamberlerine gösterdiği rüyanın gerçek olup vâki olacağını tasdik etti.
Bundan evvel size yakın bir fetih ve zafer müyesser etmişti

RÜYAYA DAİR HADİS İ ŞERİFLER
Hazreti Ayşeyden rivayet edildiğine göre: İnsanlara bir rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz sallâllahü aleyhi ve sel lemin ilk peygamberlik alâmetleri doğru rüya görmekle başlamıştı. Öyle ki, gördüğü her rüya, sabah ışığı gibi gerçek çıkıyordu.

Hazreti Peygamber bir hadîsi şerifinde şöyle buyuruyor: “İyi adamın gördüğü sadık rüyalar, peygamberliğin kırk altıda biridir(Buharîi Şerif)

Peygamberimiz aleyhissalâtü vesselâm, Tanrı elçisi olduktan sonra on üç yıl Mekke’de, on yıl da Medine’de ikamet buyurmuştu. Bu müddet içinde yirmi üç yıl uyanık iken kendisine vahy nâzil olmuş, altı ay da uykuda iken kendisine vahyolunmuştu ki, bu da peygamberliğin ilk zamanında olup peygamberliğinin en mühim işareti ve müjdesidir.
Rivayet edildiğine göre:

Bir gün Hazreti Peygambere, Ebû Kutâde ElEnsarî adındaki sahabe gelerek:
Ya Resûlallah demiş, beni hasta eden rüyalar görüyorum.
Hazreti Peygamber de ona şu karşılığı vermiş:
Kötü rüya gördüğün zaman uEûzü billâhi mineşşeytanir racim” dersen, o rüyanın sana zararı dokunmaz. Aynı zamanda bu rüyayı kimseye anlatma.

Buhârî’nin rivayet ettiği bir hadîsi şerifin meâlinde:
“Biriniz hoşuna giden iyi bir rüya görürse bu rüya Allah’tandır. Bunun için Allah’a şükretmeli ve onu bilhassa sevdiği kimselere anlatmalıdır. Şayet sevmediği kötü bir rüya görürse bu şeytandandır. Hakikatten uzak olan bu rüya insanı korkutmak ve rahatsız etmek içindir. Şeytana lânet etmeli ve bu rüyayı kimseye anlatmamalıdır.”

Diğer bir hadisi şerifte de şöyle buyurulmaktadır:
“Bir kimse rüyasında beni görürse hakikat surette beni gör miiştiir. Zira şeytan benim suretime giremez.
Dün gece rüyamda seninle cennette bir merdiveni çıktığı mızı gördüm. Sonra ben seni iki buçuk basamak geçtiğimi farket tim. demiş.

Ebû Bekir radiyallahu anh ona şu karşılığı vermiş:
Benim sizden ikibuçuk yıl sonra ecelim gelecek. Ve öyle olmuştu.
Tirmizî ve Darimî’nin Ebû Said’den naklen rivayet ettikleri bir hadîste şöyle denilmektedir: “Rüyaların en gerçeği seherde görülenlerdir.”
Cevdet Paşa, (Kısası Enbiyâ) adlı eserinde Hazreti Peygamberin Hz. Hatice ile nasıl evlendiğini anlatan bahiste şöyle deniliyor:

“..Hatice’nin gözüne Şam ticaretinin kâr ve menfaati görünmezdi. Zira mukaddemâ bir rüya görüp amcazadesi olan (Varaka bin Nevfeiy e takrir ettikte: (Sen âhir zaman Peygamberinin zevcesi olacaksın) diye tâbir etmişti.”
Hazreti Ayşe bir gün düşünde, odasının önünde gökten üç ayın düştüğünü görmüş ve bunu babası Hazreti Ebu Bekir’ e anlatmış. O da bu rüyayı şöyle tabir etmiştir:

Hazreti Peygamber, ben ve Ömer sıra ile öleceğiz ve senin hücrende gömüleceğiz.
İmâmı Şâfiî’nin validesi hâmile iken rüyasında karnından Miişteri yıldızının çıktığını ve Mısır a düştükten sonra parçalanıp birçok yerlere dağıldığını görmüştü.
Bu rüya o zaman kendisine şöyle tâbir edilmişti:
Doğuracağın evlât büyük bir âlim olacak, ilmi evvelâ Mısır’dan, sonra birçok ülkelerde yayılacaktır.
BAZI TARİHİ RÜYALAR
AĞAÇ YAPRAKLARI
Mevsimlerle rüyanın ilgisini gösteren bu tarihi rüya da dikkate şayandır:
Bir zat Hazreti Ebû Bekir’e gelerek:
Dün gece rüyamda bana yetmiş ağaç yaprağı verildiğini gördüm. Bunun tâbiri nedir?
Diye sordu. Hz.Ebû Bekir cevap verdi:
Sana yetmiş değnek vurulacak…
Adam, gerçekten bir hafta sonra işlediği bir suçun cezası olarak yetmiş sopa yedi.
Bir sene geçmişti. Aynı adam yine rüyasında birisinden yetmiş ağaç yaprağı aldığını gördü. Hz. Ebû Bekir’in huzuruna çıkarak rüyasını anlattı:

Hz. Ebû Bekir:
Bu sefer, dedi, eline yetmiş bin dirhem (akçe) geçecek…
Adam şaşırmıştı:
Efendimiz, dedi, geçen sene aynı rüyayı görmüştüm, bana yetmiş sopa yiyeceğimi söylediniz; bugün ise başka türlü rüyayı tâ
bir ediyor ve elime külliyetli bir para geçeceğini söylüyorsunuz. Neden?
Hz.Ebû Bekir açıkladı:
Geçen yıl bu rüyayı gördüğün zaman mevsim sonbahardı. Ağaç yapraklarının dökülme zamanı idi. Bugün ise ilkbahardır, ağaçların yeşillendiği zamandır.
Birkaç gün sonra rüya sahibinin eline hiç ummadığı bir yerden yetmiş bin akçe geçti.
İBRET VERİCİ RÜYA
Tanınmış mutasavvıflardan Cüneydi Bağdadî bir gün evinin kapısı önünde duruyordu. Israrla halktan sadaka isteyen kör bir dilenci dikkat nazarını çekti. Kendi kendine:
Bu adam, bir tekke veya bir caminin civarında oturup böyle gezmese idi, muhakkak Allah onun rızkını verirdi
Dedi. O gece rüyasında bir mecliste bakır bir tepsi içinde kendisine bir şey ikram edildiğini gördü. Tepside kör dilenci yatıyordu.
Tepsiyi getiren zat, Cüneyd’e seslendi:
Haydi ne duruyorsun, bunun etinden yesene.
Cüneyd, bunun mânasını anlamıştı. Kendini müdafaa etti:
Vallahi ben bu adamı çekiştirmedim. Kendi kendime konuşuyordum. Kimseye bir şey söylediğim yok..
Bunun üzerine hâfiften bir ses duyuldu:
Ya Cüneyd, bu gibi mazeretleri kabul edilen adamlardansın.
Ertesi gün, Allahü Teâlâ’ya tövbe ve istiğfar eden Cüneyd yine kapısının önünde dururken bir gün evvel görüp içinde tenkit ettiği kör dilenci yanına geldi ve:
Ya Cüneyd, dedi, dün gece gördüklerinden ibret alıp tövbe ettin mi?.

BİR KADIN’IN RÜYASI
Mısır Sultanı Eşref’in zamanında, İskenderiye’de Kadılık yapan bir zat bir gün rüyasında o devirde kumandanlık yapan Bay bars’ın Melik Eşref’in saltanat tahtına oturduğunu görmüş, bunu lâf arasında birkaç âlim arkadaşlarına anlatmış, onlar da bunu Emîr Baybars’a nakletmişler.

Aradan günler geçmiş ve rüya gerçekleşerek Emîr Baybars Mısır tahtına El Melikülzâhir adıyla geçmiş, rüya sâhibi kadıyı huzuruna çağırarak kendisine büyük ihsanlarda bulunmuş.

ELE VEREN RÜYA
Adamın biri, Halep âlimlerinden Şeyh Sadeddin Darir’in yanına gelerek:
Efendim, dedi, iyi rüya tâbir ettiğinizi duydum. Gördüğüm bir rüyayı tâbir ettirmeye geldim.
Şeyh Sadeddin:
Hayırdır inşallah anlat bakalım.
Adam anlatmaya başladı:
Rüyamda, dizlerime kadar sıcaklığı çıkan bir ateşin üzerinde yürüdüğümü gördüm.
Şeyh Sadeddin, hemen adamın koluna yapıştı ve adamlarına bir zaptiye çağırmalarını söyledi. Biraz sonra gelen zaptiyeye onu teslim ederek:
Bu adam, dedi, camilerden, mescitlerden pabuç çalmaktadır, gördüğü rüya ile bunu ispat ediyor. Alın adalete verin. Camide pabuçları çalman kimseler gelip bundan hesap sorsun.
Gerçekte bir hırsız olan adam, ne yapacağını şaşırdı. Suçunuitiraf etmekten başka çare bulamadı.

FATİH’İN RÜYASI
Meşhur tarihçi Solakzade, kitabının 243. Sayfasında, Fâtih Sultan Mehmed’in Otlukbeli savaşını yapmak için büyük bir ordu ile doğruca Otlukbeli’ne yürüdüğünden bahsederken, Fâtih’in bir rüya gördüğünü de ilâve eder. Rüyayı şöyle anlatır:
Padişah, Sadrâzamına: “Lâla” dedi. Bu gece sabaha doğru bir rüya gördüm, ki hâlâ tesirinden kurtulamadım. Ne hayırdır bilmem.”
Hayır diyelim de, Şevketlû Padişahım, hayır olsun Hayırlar karşı gelsün… dedikte, padişah:

Rüyamda, bayram mı desem, düğün mü desem bir kalabalık ortasında bulunurmuşum. Kalabalık arasından Uzun Haşan bir pehlivan kisbeti giyip meydana çıktı. Meydanın ortasına gelip durdu. Var mı benimle güreşecek bir pehlivan, var mı kendisine güvenen diye bağırıp pehlivanlık taslamaya başladı. Hep bana bakıyor, lâfını bana hitaben söylüyordu. Canım sıkıldı. Onun meydana, sırf benimle güreşmek için çıktığı anlaşılıyordu, bana meydan okuyordu. Ben de, nasıl oldu bilmem bir pehlivan kisbeti giydim ve meydana çıktım. Mertçe yanına sokuldum. Elele verip bir birimize hamle ve hücum etmeye başladık. Bir aralık, benim gafletimden Uzun Haşan istifade etti. Üzerime hücum etti. Beni dizlerimin üzerine çökertti. Bu anda dünya başıma yıkıldı sandım. Haydi!.. Haydi!., diye sesler işitiyordum. Kendimi topladım. Uzun Haşan ikinci hamlesini yapmadan ayağa kalktım. O bana yaklaştı iki elimle göğsüne bir yumruk vurdum ki, dayanamadı, sırt üstü yere düştü. Hıncımı alamamıştım. Bir elimi göğsüne sokup ciğerinden bir parçasını koparıp yere attım. Kan ter içinde bir heyecanla uyandım.” dedi.

Otlukbeli meydan muharebesi hakkında bir fikre sahip olanlar bu rüyanın aynen vaki olup olmadığını bilirler, ‘‘Hayırdır inşallah şevketiûm” diye sadrâzam:
Rüya tâbirini bilmezem. Lâkin şu ifadelerden, önce bir keder çekileceğe, sonunda galebenin bizim tarafa kalacağına hükmetmek mümkündür.” dedi.

Rüyayı Sadrâzamın bu türlü tâbir etmesine üzülen Padişah, rüyasını bir de yakınlarına anlatıp tâbir ettirdi. Onlar da aşağı yukarı aynı şekilde tâbir ettiler. Hatta tâbirlerinin doğruluğunu ispat etmek için hemen bir Kur’anı Kerim getirdiler. Lâlettayin açtılar.

“Ve yansurake’llahü nasran azîza” âyeti açıldı. Ayetin harflerini saydılar, hicri 878 tarihi çıktı. Bu, zaferin tarihidir, dediler. Rüyanın bizim taraftan görülmesi ve rüyanın sonunda Uzun Haşan’m mağlûp olması, zaferin bizim tarafta olacağına alâmettir. Ayetteki kel lahü de geçen kaf, Hz. Peygamberin ismine işarettir. Hz. Peygamberimizin de, padişahımızın da ismi Muhammed olup zafere işareti rabbanidir, diye tâbir ve tasvir ettiler.

Hâdiseler, rüyanın ve tâbirinin şekli ile paralel olarak aynen cereyan etmiştir. Şöyle ki; Fatih’in önce kumandanlığına memur ettiği Has Murad Paşa düşmanla karşılaştığı zaman, büyük kısmı beklemeden düşmanla savaşa tutuşmuştur. Mağlûp olmuş, kumandasındaki kuvvetlerin çoğu kılıçtan geçirilmiştir. Kaçabilenler büyük kısmın yanında toplanmışlardır. Hâdiseyi işiten Fatih, müteessir olmuştur. Yani Uzun Haşan ilk hamlede Fatih’i iki dizi üzerine çökertmiştir. Fakat ordusunun mâneviyatım sarsmayan Fatih, ilerleyip, Otlukbeli savaşında Uzun Haşan’ı feci bir mağlûbiyete uğratmıştır. Yani onu sırtüstü yere sermiştir. Muharebe sahasında Uzun Haşan’ın, göğsüne elini sokup onun ciğerinden bir parçasını koparıp yere atmıştır

İNSANLAR İÇİN RÜYANIN ÖNEMİ
Bütün insanlar rüya görür ve tabiî rüya görme kabiliyetleri vardır. Bu yüzdendir ki rüyanın bizce büyük ehemmiyeti vardır. Rüyaların çoğu semboliktir ve ekseriya bu semboller mecazî şekilleriyle bugünkü ve yarınki sorunlarımız hakkında bize çok önemli bilgiler vermektedir.

Rüyanın gizli mânasını veya mecazî ifadesini anlamaya çalışmadan önce bazen bize ters düşen ve mantıksız görünen rüyada gördüğümüz olayların üzerinde durmaktan ziyade o rüyanın akıllarımızda bıraktığı tesirin çeşidi üstüne ilgimizi toplamalıyız.

RÜYADA TEVİL VE TÂBİR
ATevil: Rüyada görülen şeyin lâfını veya görüntüsünü başka mânaya tevil etmek, mecazî anlamı üzerinde durmaktır.
BTâbir: Rüyada görülen olayları ve işitilen sözleri tevil yoluyla batım mânalarına çevirip anlatmaktır.
İşte bundan birkaç örnek:

1 KÖRLÜK: Düşte körlük (şekil ve şekil olarak) görmek yâni kör görmek, kör olmak, birisinin kör olduğunu işitmek, mecazî mânaları itibariyle bir şeyi görmemezlikten gelmek, ehemmiyet vermemek, bile bile ihmal etmek, önemli şeylerden uzaklaşmakla tâbir edilir.

2 Rüyada hareketsiz durmak, faaliyetten kesilmek kelimesinin ifade ettiği şeyle tevil yolu ile yorumlanır, o da: Herhangi bir işe başlamaktan âciz kalmak.

3 Rüyada vücudun felç hastalığına tutulmasını görmek veya işitmek (felcin ifade ettiği uzak bir mânadan faydalanarak) şöyle tâbir edilir: Bir hasım, bir düşman rüyada felce uğrayan adama kötülük edecek, kazancını, iş hayatını sekteye uğratacak.

4 Rüyada, şeytanın şerrinden korunmak için Allah’a sığınmak maksadıyla (Neuzübillâhi mineşşeytanirracim) okumak, tevil
suretiyle: Rüya görenin başı dertte olduğuna veya büyük sıkıntı içinde bulunduğuna, Cenabı Hakkın onu bu dertten ve düşmanlarından kurtaracağına işarettir.

5 Rüyada Hazreti Muhammed’i görmek, adını işitmek mecazî mânası nazarı itibare alınmak ve tevil yoluyla Peygamber Efendimizin mübarek kabrini ziyaret etmekle yorumlanır.

6 Rüyada Kâbe’yi tavaf etmek (görgü ve söz itibariyle) mecazî mânada hac, evlilik veya yüksek bir idare adamı ile görüşmekle yorumlanır.

7 Düşte dar sokak görmek tevil yoluyla ve mecazî mânaya çevrildiğinde kısa süren bir sıkıntı, endişe ve yorgunlukla tâbir edilir.

8 Kapalı bir odada bulunmak, mecazî mâna yoluyla çekilen bir ıstırapla, ve can sıkıntısıyla yorumlanır.

9 Düşte evlenme görmek veya sözünü işitmek tevil suretiyle ve mecazî mânası yoluyla diğer bir kişiye bağlanmak, yakınlaşmak için duyulan şiddetli istekle tâbir edilir.
10 Rüyada dua etmek, ifade ve mecazî mânasına çevrilmek suretiyle şöyle tâbir edilir: Bir duanın kabulü ve Cenabı Hakka edilen halisane ibadet.

11 Düşte elbise yıkamak ve asmak söz ve görgü itibariyle yorumlanması, tevil, ifade ve mecazî mânaya başvurularak yapılmıştır. Bunlara göre anlaşmazlıkların kalkmasına, her türlü endişe, ihtilâf ve kötü niyetlerin yok olmak üzere olduğuna işarettir.

12Rüzgârlar da tevil ve mecazî mânaya çevrilip tâbir edildiğinde bunun durumun değişmesine, şayet rüzgârlar şiddetli ise büyük değişiklikler olacağına işarettir. Rüzgârın kesilmesi durumun sükûnete kavuşmasını gösterir.

Rüya Nedir Nasıl Görülür ?

Rüyaların Anahtarı

fal bak

Sık sık rüya görür müsünüz? Rüyalarınız uzun müddet sürer mi? Gördüğünüz rüyaları hatırlar mısınız; bu rüyalar hakkmdaki düşünceleriniz nelerdir?

Rüyalarınızı dağlan tırmanmak, derin uçurumlara yuvarlanmak, havada uçmak gibi en güç ihtimalleri olaylar olarak mı görüyorsunuz?

Düşlerinizde tren istasyonları, eşya kaybı ve içinden çıkılması güç çapraşık işleri gördüğünüz olur mu?
Hayatta büyük dertleri olmayan, basit ve sakin bir yaşayış içinde ömür geçiren milyonlarca insan öyle rüyalar görürler ki öğrenmeye çalıştıkları zaman korku ve dehşet içinde kalırlar.

Gördüğün rüyaları arkadaşlarına anlattığın zaman, bu konudaki geniş fikir ayrılıklarına şahit olursun.
Biri, rüyaların mânasızlığım söylerken, İkincisi rüyaların ya hayırlı bir işin müjdecisi veya kötü bir olayın uyarıcısı olduğunu ileri sürer. Üçüncüsü de, söylediğinden emin olarak, bir adamın rüyada dişlerinden birisinin söküldüğünü görmesi, aile efradından birisinin öleceğine delâlet ettiğini beyan eder.

İnsan, rüya hakkmdaki fikirlerin, iddiaların ve tahminlerin çokluğu karşısında şaşırıp kalmaktan kendini alamaz.
Şimdi bu konuda bilgisi olmayanların çoğu zaman karşılaştıkları aşağıdaki sorunları düşünelim:

Yalnız hastalar mı rüya görür?
Hayır, rüya görmenin insanın sağlık durumu ile ilgisi yoktur. İnsan, hasta olunca da, sıhhati yerinde olduğu zaman da rüya görür. Rüya için yaşın tesiri yoktur, çocuklar da rüya görür, büyükler de… Açıkçası rüyasız uyku olmaz, yalnız şu var ki bazı rüyalar, insanın uykudan uyanmasıyla unutulması bir olur.

Rüyaların yaşamın üzerinde tesiri var mıdır?
Rüya uyuyan adamın beyninde husule gelen bir nevi düşüncedir. Bir çok insanlar rüyanın büyük tesiri altında kalırlar. Gördükleri düş onları ya çok sevindirir, ya da çok üzer. Bu adamlar tabiatıyla bu rüyaların derinliğine varmak isterler. Fakat iş bazen keder ve korku derecesini aşar. Belirli bazı akıl hastalıkları bir insanın kolayca aklından çıkarmadığı bir rüyadan husule gelebilir, bu rüya hemen evhama dönüşür. Ve hasta adam, rüya ile gerçeği ayıramaz bir hale gelir.

Fakat böyle durumlarda insanın buna tabiî bir istidadı olmalıdır. Rüyaların çoğu zaman duygu veya hareketlerde, fikir ve davranışların üzerinde büyük tepkisi olmaktadır. Bilhassa bu tepki uyur gezerlerin üzerinde belirgin bir şekilde kendini göstermektedir.

Bir rüyanın süresi ne kadardır?
Rüyanın birkaç saniyelik bir süresi olduğuna inanmak hatadır. Bir rüyanın süresi on ile kirk dakika arası kadardır. Hattâ şunu söyleyebiliriz ki bazı rüyalar gerçekte olduğu gibi aynı vakti almaktadır.
Bununla beraber teferruatlı ve çeşitli olayları kapsayan bazı rüyalar çok kısa bir zamanda olup bitmektedir. Bu gibi rüyalar bilhassa önce görülür.

Uyanık olduğu halde birdenbire hafif ve geçici bir uykuya dalan bir kimse, ilk bakışta bir şey düşündüğünü zannedersiniz, bu kimseye o anda: Ne düşünüyorsun? Diye sorarsanız, size: Ben mi?.. Hiçbir şey..
Gerçekte o zat o sür’atle geçen rüya esnasında birçok kimselerle görüşmüş, olmadık şeylerle karşılaşmıştır.
Düşüncelerin bir elektrik cereyanı sür’atiyle intikal ettiğini bilmek bunu anlatmaya kâfidir.

Rüya bazen bir iyilik, bazen da bir kötülük müjdecisi olurmu?
Rüyaların şeytanların ve ruhların birer eseri olduğu iddia edildiği devir çoktan geçmiş bulunmaktadır. Fakat ruh biliminin gelişmesi ve ilerlemesi sonucu hurafelerin ve masalların eseri olan o acayip örtüyü yırtmıştır.
Şimdi ise, rüyaların mânaları olduğuna inanırsanız, gayet tabiî olarak onun yorumlarını öğrenmeye çalışacaksınız.
Fakat (iyilik müjdecisi) ve (kötülük müjdecisi) cümlelerinden neler anlamanız gerekir?

Bir çok rüyaların vuku bulmak üzere olan bazı olayları ihtiva etmesi bir gerçektir. Bunun sebebi şudur: Rüya ileride görüleceği gibi şuuraltında doğar.
Bu şuuraltı, içinde saklı bulunan birçok şeyler sayesinde, aklın idrak edemeyeceği bir bilgi hâzinesi sayılır. Bunun için bazı rüyalar, bizleri belirli işler üzerinde durmaya ve kendimizi sağlam bir şekilde idrak etmeye, aynı zamanda içimizde olanları anlamaya yardım eder. Bunun ise çok önemi vardır. Çünkü kendimizi lâyıkıyla anladığımız zaman yarın veya bir hafta içinde vuku bulması muhte jgnel olan şeyleri önceden görmemizi kolaylaştırır.