Dalton Democritus la Aynı Fikirde

1803 yılında Ingiliz öğretmen John Dalton bileşikler, elementler olarak bilinen basit maddelerin bileşiminden oluşan
maddeler, her zaman bu elementleri kitlesel olarak aynı oranlarda içeriyorlardıelementlerin bileşimi kitlesel olarak sabitti. Bu ilişkiyi açıklamak için Democritus’un atom kavramını kullandı ve elementlerin son derece küçük, yok edilemez, bölünemez parçacıklardan oluştuğunu söyledi. Dalton bu atomları minyatür bilardo topları olarak hayal etti.

Dalton belirli bir elementin, bir atomunun sabit bir kitlesi olduğunu düşünmüştü. Dalton un kuramı, bir bileşikteki elementlerin kitlelerinin arasındaki ilişkiyi açıklayabilmesini sağlamıştı. Eğer bir bileşik içinde bulunan elementlerin sabit bir oran göstermeleri ile tanımlanabiliyorsa ve belirli bir elementin her atomu aynı kitleye sahipse bileşiğin bileşimi her zaman sabittir, diye düşündü (Eğer birleşen birimlerin her birinin büyüklüğü değişseydi, bileşiklerdeki elementlerin kitlesel oranları da değişirdi, yani sabit olmazlardı.

Bilim insanlarının maddenin atomik modelini kabul etmeleri, iki bin yılı bulmuştu. Bununla birlikte, Dalton’un modeli günümüz bilim insanları tarafından düşünülen model değildir; zira atomlar bilardo toplarından çok daha karmaşıktır.
Thomson, Dalton un modeline içsel yapı ekliyor.

1897 yılında, Ingiliz fizikçisi Sir J. J. Thomson, Cambridge de Cavendish Laboratuvarı’nda çalışırken, tüm atomların, elektron denilen eksi yüklü parçacıklar içerdiğinin ipuçlarını elde etti. Atomların elektriksel olarak nötr oldukları bilindiği için, Thomson, elektronların eksi yüklerini dengelemek için atomun içinde bazı artı yüklü parçacıklar bulunmalı diye düşündü.

Hipotezine göre Thomson’un üzümlü kek modelibir atom, üzümlü bir kekte olduğu gibi; eksi yüklü parçacıkların içinde dağıldığı, küresel biçimde, ince, artı yüklü madde bulutudur.

Thomson un modeli atom üzerine yapılmış bilinen tüm gözlemlere dayanmaktaydı. Bu gözlemlerden HIPOTEZinin varsayılan gerçekliğini desteklemek için yararlanırken tümevarım düşünce biçimini kullanmıştı.

Bir önceki yazımız olan DİŞİ KEÇİ’NİN KALBİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment