Doğaya Karşı Doğaüstü

Bilim insanları doğal olayları, aynı zamanda da insan tarafından yaratılan ve biçimlendirilen olayları açıklamaya çalışır. Doğal düzene aykırı gibi görünen; fakat gerçekte doğal açıklamaları bulunan sözümona doğaüstü olayları da açıklamaya çalışırlar. Henüz açıklanamamış bir olay ille de doğaüstü demek değildir.

Örneğin, dolu yağması, Eski Yunanlılara göre, Tanrı Zeus un öfkesini göstermesinin yollarından biriydi. Dolu, çağdaş bir meteorologa göre ise, yukarı doğru bir hava hareketinin atmosferin yüksek ve soğuk tabakalarına taşımasıyla donan su damla aklarından oluşur. Bu olay tekrar tekrar olabilir ve ne kadar çok tekrarlanırsa, dolu taneleri de o kadar büyük olabilir.

Bir olayın bilimsel açıklaması, güncel kuramlar içinde bulunabilir ya da Rutherford’un atom çekirdeğinin varlığını öne sürerek alfa parçacıklarının şaşırtıcı (Rutherford’un kendisine de) saçılımım açıklamış olmasında olduğu gibi güncel olarak geçerli bir kuramın yeniden çevrimini gerektirebilir. Benzer bir biçimde, farklı atom çeşitlerinin davranış eğilimlerini açıklayan kimyadaki periodik yasa, ilkin farklı atomların kitlelerine özgü biçimde ifade edilmişti; fakat bu, şimdi, atomlardaki artı yüklü atomaltı parçacıkları (protonlar) cinsinden verilmektedir.

Astronominin güneş sistemi modeli, bir zamanlar jeosentrik (Dünya merkezli) iken, şimdi heliyosentriktir (Güneş merkezli). 1900’lü yılların başlarındaki jeolojinin yeryüzü modeli, kıtaların altında bulunan manto tabakasındaki temel yanal kuvvetlerin oluşturduğu akımlarla kıtaları sürükleyen bir mekanizma sağlanana kadar kıtalarda açıkça görülen sürüklemeyi açıklamakta güçlük çekti. Darwin’in Evrim Kuramı nı açıklamasını sağlayan genetik mekanizmalar deoksiribonukleik asitin (DNA) yapısı belirlenene kadar açık değildi.

Bir önceki yazımız olan DİŞİ KEÇİ’NİN KALBİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment