Bir Fransız’ı, Birleşik Devletler başkanlık seçimleri kampanyası kadar şaşırtacak başka bir şey yoktur: Mideye indirilen sosisli sandviçler, sırt sıvazlamalar, bebek öpmeler, ön seçimler, nutuklar, büyük fon oluşturma çılgınlığı, televizyon reklamları; hepsi de demokrasi adına! Buna karşılık, muhtemelen Amerikalılar da Fransızların politik liderlerini nasıl seçtiklerini gördüklerinde şaşıracaktır.

İnanılmayacak kadar sakin geçen İngiliz seçimleri, herkese açık Hollanda seçimleri, Avustralya’daki tercihli oy sistemi, Japonya’da gruplar arasındaki alışverişi anlamaları ise kesinlikle mümkün değil. Görünüşte bu politika sistemlerinin hepsi birbirinden farklıdır. Hatta Sovyetler Birliği’ndeki ve Doğu Avrupa’daki tek partili “seçimler” kesinlikle anlaşılmazdır. Konu politikaya geldiğinde, endüstri toplumları arasında birbirine benzer iki ülke bile bulamazsınız.

Ama cehaletten kaynaklanan körlüğün etkisinden sıyrıldığımızda, onca farklılığın altında son derece benzer bir örgünün varlığını görürüz. Gerçek şu ki yakından bakıldığında, İkinci Dalga toplumlarının politika sistemleri aynı plandan doğmuş gibidir.

İkinci Dalga devrimcileri Fransa, Birleşik Devletler, Sovyetler Birliği, Japonya’da ve daha birçok ülkede Birinci Dalga seçkinlerini devirdiğinde, anayasa hazırlamak, yeni hükümetler kurmak, en temelden bazı politik kurumlar yaratmak zorunda kalmışlardı. Bu yaratıcı çalışmaların yarattığı heyecanla, kendilerini yeni fikirlerin, yeni kurumların tartışmalarına kaptırdılar. En çok tartıştıkları konu, temsilciliğin doğasıydı. Kim kimi temsil edecekti? Temsilcilere nasıl oy vereceklerini halk mı söylemeliydi; yoksa kendi yargılarını mı kullanmalıydılar? Temsilcilik dönemi uzun mu, kısa mı olacaktı? Partilerin rolü nasıl tanımlanacaktı?

Bu tartışma ve çatışmaların sonucunda, her ülkede belli bir politik yapı oluştu. Yakından bakıldığında fark edilen önemli bir nokta şuydu: Bu yapılar, Birinci Dalga’yı tanımlayan bazı inançlar ve endüstri çağının yeni fikirlerinin bir bileşimini yansıtıyordu.

Binyıllar süren tarımsal yaşam tarzından sonra, toprak yerine çalışma, sermaye, enerji ve hammadde terimleriyle düşünmek, İkinci Dalga politika sistemi kurucularına zor geliyordu. Toprak, daima yaşamın merkezinde bulunmuştu. Bu nokta dikkate alındığında, oy verme sistemlerimizin birçoğunda coğrafi değerlere önem verilmesi şaşırtıcı değildi. Birleşik Devletler’de senatörler ve kongre üyeleri İngiltere ve diğer birçok endüstrileşmiş ülkedeki karşılıkları belli bir sosyal sınıfı, mesleği ve etnik grubu değil, belli bir bölgede yaşayan insanları temsil ediyorlardı.
Birinci Dalga toplumlarında insanların tipik özelliği hareketsizlikti. Dolayısıyla, endüstri çağının politika sistem kurucularının başlangıçta insanların ömürleri boyunca aynı bölgede yaşayacaklarını varsayması kaçınılmazdı. Bunun sonucu olarak, bugün bile seçim denetlemelerinde ikamet şartları dikkate alınmaktadır.

Birinci Dalga’nın ritmi düşüktü. Haberleşme o kadar ilkel düzeydeydi ki Philadelphia’daki kongrenin gönderdiği bir mesajın New York’a bir hafta ulaşması kimseyi şaşırtmıyordu. George Washington’in verdiği bir nutuk, ancak haftalar, hatta aylar içinde ülkenin dört bir yanma dağılabiliyordu. 1865 yılında Lincoln’ün öldüğünü, Londra’dakiler on iki gün sonra öğrendiler.

Kimsenin söze dökmeye gerek duymadığı ama herkes tarafından benimsenmiş olan “her şey çok ağır hareket eder” düşüncesi yüzünden, Kongre veya İngiliz Parlamentosu gibi temsil kurumlan, düşünmek için yeterince zamanı olan ve bunun için acele etmeyen organlar gözüyle bakıldı.

Birinci Dalga toplumlarında insanların çoğu okuryazar değildi. Dolayısıyla, eğitim görmüş insanlar olduklarında, temsilcilerin seçmenlerden daha mantıklı ve tutarlı kararlar alabileceğine inanılmıştı.
Yine de, İkinci Dalga devrimcileri, Birinci Dalga inançlarını kurdukları yeni politik kurumlara kabul ederken, gözlerini gelecekten ayırmıyorlardı. Dolayısıyla, kurdukları yapı, dönemlerinin en son teknolojik kavramlarını da barındırıyordu.

Tılsımlar 10

Bir önceki yazımız olan Akrep burcu Çin Astrolojisi başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment