Mutluluğun gizli anahtarı

En yakın arkadaşının oğlu evleniyordu ve o da düğünde yardım edeceğine söz vermişti. Zaten organizasyon yeteneği kuvvetli olduğu için en can sıkıcı işleri üstlenip aileye rahat bir nefes aldırmanın güzel olacağını düşünmüştü. Bu da bir çeşit hediye olacaktı onlara.

Bir konuk gibi değil hizmetlilerden biriymiş gibi girişti işe. İçeriden biri olduğu için arka tarafta çalışanların her sıkıntısında başvurduğu kişi olmuştu. Uzatma kablosu bulamayan müzisyenler ona geliyordu. Servis şirketleriyle o ilgileniyordu. Düğünden önce oturma düzenini kurmak için bizzat sandalyeleri, masaları bile kaldırıp indirmişti. Bir sıkıntıları olduğunda garsonlara yardım ediyor, yemekten sonra masaları temizliyordu.
Şerefe kadeh kaldırılırken onu unutmuşlardı. Eş dostla birlikte çekilen resimlerde onu ça ğırmamışlardı. “Öyle olsun, zararı yok,” diye düşünmüştü düğünden sonra insanlar evlerine dağılırken. Ancak aradan aylar geçmesine rağmen kimseden bir teşekkür duymayınca bu hediyesinin hiçbir değeri olmadığını, daha doğrusu, kendisinin ve dostluğunun önemli olmadığını hissetmişti.

Zor ve acılı zamanlarda minnet duygulan ihtiyaçlardan çok önce solmaktadır. Bazen sahip olduklarınızla istedikleriniz aynı şeyler olmadığı için, hisleriniz şükrandan çok huzursuzluk ve kırgınlıkla dolu olacaktır. Böyle sıkıntılı zamanlarda önemli olan yüreğinizi ferah tutmak, mümkün olanı göz ardı etmeden ihtiyaçlarınızı ve umutlarınızı yeniden değerlendirmektir. Minnet, insan olarak vazgeçilmez bir parçamız olan acı ve kederi silip götürememektedir belki; ancak çekilen acılara kendi varoluşumuzun üstünde anlamlar katarak daha kolay katlanabilir hale getirmektedir. Başkalanna karşı cömertliklerinin bir göstergesi olarak kendi hayatlann dan vazgeçebilen kahramanların her zaman var olduğunu görüyoruz. Sırf kendileri için değil, herkes için umut ve kurtuluş isteyen insanlarhâlâ var.

Bir arkadaşımıza, göğüs kanseriyle mücadele içinde geçen yılların sonunda birkaç aylık ömrü kaldığı söylenmişti. Doktorlar son günlerini gözetim altında geçirmesini tavsiye etmişti ama o bu sözlerin hiçbirine kulak asmadı. Evine dönüp kendini kocasının ve oğullarının bakımına bıraktı. Bunun onlar için zor olacağını biliyordu ama özellikle oğullarının bu deneyimi de yaşamalarını istiyordu. Oturup taziyeleri bekleyeceği yerde arkadaşları arasında bir dikiş grubu organize etti; Sri Lanka’daki yoksullara göndermek üzere toplayacakları bozuk paraların koyulacağı torbalar diktiler hep birlikte. Başkalarına yardım ederek geçen bir ömrün ardından, aynı şeyi sevdiği insanların da devam ettireceğini bilmenin verdiği bir huzurla, yüzünde o bildik gülümsemeyle öldü. Böyle bir cömertlik, kayıpların ve kederlerin sürekli bir durum değil bir geçiş olduğunu gösterir bize.
“Özür dilerim” de “teşekkür ederim”le akrabadır aslında. Hepimiz hata yapanz. Ve insan olarak eksiklerimizin ve kusurlarımızın acısını çekeriz. Vicdanımızın sızladığı anlarda, zaman huzursuz edici bir gerçeği ortaya çıkardığında unutulan, hor görülen cömertlikler için pişmanlık duyarız. “Özür dilerim” bilinçsizliğimizin ve bencilliğimizin yarattığı uçurumların üzerine bir köprü olup birbirimize ne kadar borçlu olduğumuzu hatırlatır. “Teşekkür ederim” nasıl ki bir hediyenin kabul edilmesini ifade ediyorsa, “özür dilerim” de aramızdaki bir uçurumun fark edildiğinin ifadesidir. Her iki duyguda da vermek ve almak vardır. “Özür dilerim” dediğinizde karşınızdakini, affetmeye davet edersiniz. “Affetmek” bozulmuş bir ilişkinin, karşılık beklenmeden tamirine önayak olur. Bu da her haliyle bir lütufîtur aslında. Birini affettiğimizde, aslında hepimizin kusurlu olduğunu, her zaman haklı olamayacağımızı kabul etmiş oluruz.

Bir önceki yazımız olan Akrep Burcu Erkeği Kadını Özellikleri başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment