UĞURLULUK VE UĞURSUZLUK İNANÇLARIMIZ

İnsanların mâneviyata, inançlara karşı olan zaafları, insan oğlunun kendini tanıdığı devirlerden beri sürüp gelmektedir.
Nitekim ilk çağ insanlarının yaşantılarını araştırdığımız zaman, bıraktıkları eserlerden, mâneviyata, hurafeye olan bağlılıklarını bugün gülünç karşılamaktayız fakat, onların üzerinde bunların etkisi büyüktü.
İnsanoğlu geleceğini bilmek hakkında da daima merak duymuştur. Eski Mısırlılar ve diğer çağdaş uluslar arasında gelecekten haber vermek sanatı, kâhinlik, büyücülük meslekleri çok gelişmiş, Firavunlar, Krallar, yapacakları bütün işleri kâhinlere danışmadan yapmazlar, onlardan bu işin uğurlu olup olmadığını öğrendikten sonra yaparlar, gelecek hakkında emniyetlerini sağlamak inancına bu suretle varırlardır.
Ondokuzuncu yüzyıla kadar Osmanlı saraylarının bile Müneccimleri vardı ki, sefere çıkılacağı zaman Müneccimin fikri alınmadan harekete geçilmez, onun tâyin edeceği ve uğurlu olup olmayacağı gün ve saatin belirlenmesinden sonra harekete geçme âdeti vardır.
Osmanlı Padişahlarından 2. Mahmut zamanında Ordunun yeniden düzenlenmesi ve yeni talim ve terbiye kuralları ile yetiştirilmesi amacıyla uzman olarak getirtilen meşhur Alman generali Mol teke’nin hatıralarında buna ait çok güzel bir örnek görülür. Molteke şöyle demektedir:
“Hiçbir ordu düşünülemez ki, komutanlardan ziyade Müneccimlerin ancak kararlarından sonra harekâta geçilebilinsin.

Komutanın zaferi sağlayacak uygun bulduğu saldırı zamanını müneccimlere sormadan uygulamasına imkân yoktur. Müneccimlerin uğurlu gün ve saati yıldızlara bakarak tayinden sonra yapması mümkün olabilmektedir. Her şey Müneccime bağlıdır. O, uğurlu gün ve saati, zamanı söyleyecek , ondan sonra düşmana saldın yapılacaktır. Bu sakıncalıdır fakat, müneccimlere inanılmıştır.” Demektedir.
Hakikaten, insan için uğurlu gün ve uğursuz gün var mıdır? Bazı kimseler kendilerince kötü bilincine inanmış olduklan günde hiçbir işe girişmezler, bir şeye karar veremezler, o gün yolculuğa çıkmazlar, tıraş olmazlar. Ama, bazı kimseler de vardır ki, bu türlü şeylere pek önem vermezler. İstedikleri şeyleri diledikleri gibi yaparlar. Hiçbir şeye karşı inançları yoktur.
Genel olarak pek çok kimseler, bazı günlerin kendilerine uğur ve ya uğursuzluk getirdiğine inanırlar. Ayları, yıllan, günleri hattâ saatleri bile kendilerine göre; uğurlu, uğursuz ayırmak zorunda kalırlar. Bilmem şu gün, şu yıl, yahut şu sayı için şöyle dediklerini çoğunlukla duymuş oluyoruz: “Şu gün, şu sayı bana hiç uğurlu gelmez. Denedim, hep tersliklerle karşılaştım.” Der. înançlannı belirtirler. Etrafımızda bu gibi düşünceye saplanmış çok kimseler vardır. Bu gibi inançlara kapılmış kimselerin aydın veya cahil olması arasında bir fark da yoktur. Bu gibi konularda cahil de, aydın da aynı ortam içinde bulunabilirler. Böylece bu gibi düşüncelerin etkisi altında kalmışlar arasında bilmem hangi sanat dalmda ilerlemiş, okumuş aydınlar bulunduğu gibi, ilkel durumda olanların da aynı ortamda yer almaları, bu konuda bir ortaklığın varlığı her devirde görülmüştür. Bazı insanların eşyalara karşı da uğursuzluk ve uğursuzluk inançları vardır. O kadar ki, olmayacak, hatıra gelmeyecek eşya parçalarının bile kendilerine uğur getirdiği kanısı yüzünden onları yanlarından, yahut gözlerinden ayırmadıkları görülmüştür.
Onaltıncı yüzyılda yaşamış ünlü bir İtalyan bestecisi vardır ki, bu adama çalışmak istediği zaman masasının üstüne bir kuru ölü kafası koyar, ancak bundan sonra onun kendisine yapacağı işte başarı olacağına, onun uğur getirdiğine ve bu sayede ilhama kavuştuğuna inanır öyle yazardı.
Ünlü Alman bestecisi J. Haydn’da, her sabah çalışmak için masasımn başına oturmadan önce en güzel ipekli elbiselerini giyer ve çok uğurlu bulduğu yüzüğünü parmağına takmadan çalışmazdı. Daha buna ait örnekler pek çoktur. Şunu da belirtelim ki, batıl inanışlara saplanma durumu yalnız bizde değildir. Bu gibi, batıla olan inanışların batı âleminin hepsinde de yer aldığını hatta, büyü ve sihire de pek fazla önem verdiklerini hepimiz biliyoruz. Ama, yukarıda da belirttiğimiz gibi, bu gibi inanışların dışında kalmış, her şeyi pervasızca karşılamış insanlar da, hele bugünkü toplum içinde, yine de pek çoktur.
Bizim toplumumuzda nedense, öteden beri, Çarşamba, Cumartesi günlerini uğurlu saymayanlar vardır.

 

Bir önceki yazımız olan Piyerlermit başlıklı makalemizde Harun Reşid, kadın ve Piyerlermit hakkında bilgiler verilmektedir.

Leave a comment