Ağustos 2015

Genç çiftçi Antonio’nun hikayesi

Genç çiftçi Antonio’nun hikayesi 5 Ekim 1997 gecesinde başlıyor. O gece Antonio çiftligin çevresinde dolaşan bir ışık görüyor. Aynı olay 14 Ekim gecesinde tekrarlanıyor. Kardeşiyle geceleyin topraklarında çalışan Antonio, yerden 100 metre yükseklikte duran, kırmızı ışık saçan bir nesne görüyor Antonio yaklaşınca ışık kayboluyor, çok kısa bir «üre sonra başka yerde görülüyor; derken bütünüyle kayboluyor.

Aaü serüven 15 Ekim gecesinde haşlıyor. Traktörüyle dolaşan Antonio gökyüzünde kıpkızıl bir yıldız görüyor. Birdenbire yılda sandığı şey hızla yaklaşıyor ve genç çiftçinin tepesine dikiliyor. Bu kocaman, yuvarlak, ışıklar saçan bir uçan nesnedir. Traktörün motoru birden duruyor, farlar sönüyor. Antonio kaçayım derken Uçan Daireden fırlayan dört yaratık üzerine atılıyorlar. En kısa boylusunu delikanlı bir yumrukta deviriyor.

“Bundan yararlanıp koşmaya başladım, ama öbür üç adam üzerime çullandılar. Kollarımdan tutup beni havaya kaldırdılar. Bir hayli tepindim, kurtulamadı m.”

ViUas-Boas, zorla Uçan Dairenin içine sokuluyor, bir odaya götürülüyor.

“Saniyelerce o odada durdum. İkisi hâlâ kol-lanmdan sımsıkı tutuyor, öbürleri de bana bakıp ara-lannda konuşuyorlardı. Konuşma diyorum ama çıkardıkları sesler hiç insan sesine benzemiyordu. Havlayarak konuşuyorlardı, köpekler gibi.”

Odada toplanan beş yaratık Antonio’yu ilkin çırılçıplak soyuyor sonra çenesine bir çeşit pompa takıp biraz kan çekiyorlar, vücuduna bir sıvı sürüyorlar. Genç çiftçi başka bir odaya sokulup bir sure yalnız bırakılıyor.

Bir ara odaya bir duman, bir gaz fışkırtılıyor, Boas fenalaşıyor, iradesinden rahatsızlanıyor. Neyse rahatsızlığı çabuk geçiyor ve az sonra odanın çelik duvarında görünmeyen bir kapı açılıp içeriye bir kadın giriyor.

“Ağzımı açıp ona baktım. Benimki şaşılacak bir davranış değildi çünkü kadın çırılçıplaktı, üstelik çok güzeldi; tanıdığım kadınlardan ayn bir güzelliği vardı. Saçları sarıydı, beyaza yakındı… kocaman uzun mavi gözleri vardı. Burnu düzdü.”

Boas, 1.30 boyunda, üçgen biçimli ince yüzlü, ince dudaklı uzay kadınıyla uzun süre sevişiyor sonra kadın kayboluyor. Deney bittikten sonra çiftçi elbiselerine kavuşuyor; Uçan Dairenin içini geziyor, sonunda serbest bırakılıyor. Uçan Daire de gökyüzünde kayboluyor.

Traktörüme döndüm. Uzay gemisinden saat 5.30’da çıktım. Yaklaşık olarak 1.15te oraya sürüklenmiştim. Demek ki 4 saat 15 dakika orada kalmışım.”

Çiftliğe döndüğünde utandığından ya da inan-mıyacaklanra sandığından Antonio hiç kimseye hikâyesini anlatmıyor. Birkaç gün sonra bir rahatsızlık duyuyor iştahı kesiliyor, uyku uyuyamıyor. Vücudunda izler, çıbanlar beliriyor. Delikanlının durumunu farkeden annesi onu zorlarken Antonio dayanamayıp başından geçenleri anlatıyor.

O insanlarla artık buluşmamamı istedi. Babama durumu açıklayabilecek kadar cesur bulamadın kendimi. Daha önce çiftlikte görmüş olduğum ışıklardan söz etmiştim, bana inanmamıştı.”

Olaydan dört ay sonra Villas-Boas Brezilyalı gazeteci Joa Martinsle buluşuyor ve Rio’ya gelip Kimliği Bilinmeyen Uçan Nesne uzmanı Doktor Olavo Fontes’e hikâyesini ayrıntılı bir şekilde anlatıyor. Fontes genç çiftçiye tıbbî, psikolojik testler uyguluyor, delikanhıundjgdi, güvenilir bir insan olduğu sonucuna vanyor. Üstelik, tıbbî İncelemelerden, Vülas-Boas’ın radyoaktif nedenlerden doğan bir dit hastalığı İzleri taşıdığı da anlaşılıyor.

Uzay ziyaretçileri

Romaniuk’un açıkladığı olaya benzer bir olay, Caracas’la yayınlanan El Univmal gazetesinin 7 Mayıs 1955 tarihli sayısında anlatılmıştır. Gazetenin verdiği habere göre; 1950de Arjantin’de bir gece Bahia Blanca anayolunda ilerleyen bir mühendis yohın solunda duran garip bir nesne görüyor. Arabasını durdurup yaklaşıyor ve daire şeklindeki nesnenin bir yanından açılan kapıdan i-çeriye giriyor. Uçan Dairenin içinde üç küçük yaratığın cesetleriyle karşılaşıyor, birden paniğe kapılıyor ve olay yerinden hızla uzaklaşıp Bahia Blanca’ya varıyor. Yakın bir arkadaşını alıp olay yerine dönen mühendis bu defa hiçbir şey bulamıyor. Bir ara gökyüzüne baktıklarında puro şeklinde bir nesneyle ufak boyda İki Uçan Dairenin ışıklar saçarak uzaklaşmakta olduğunu görüyorlar.

Kuşkusuz uzay ziyaretçilerimizin bütünü kısa boylu değildir; bizim boyda ya da bizden çok daha uzun boylu olanları da vardır.

Buenos Aires’in 800 kilometre ötesindeki Carlo Paz kasabasında yaşayan Mana Pretzel, 196801 Haziranında gördüğü Uzay Yara tıklarını şu şekilde anlatıyor.

“En azından 2 metre boyundaydılar. Dalgıçların-kine benzeyen mavi renkte bir elbise giyiyorlardı. Gürültü etmeden hareket ediyor, Japoncaya benzer bir dille konuşup durmadan gülümsüyorlardı.”

Böyle bir manzaranın karşısında bayılmadan önce genç Maria Merihlilcrin ellerinin ve ayaklarının fosforlu ışınlar saçtığını da farketmişti.

Bu konuda oldukça ilginç ve meraklıları çok uğraştıran bir olay da Antonio VîUas-Boas’m hikâyesidir.

Adım Antonio Villas-Boas. 23 yaşındayım, mesleğim çiftçilik. Ailemle birlikte, Sao Francisco de Salles şehrine yakın çiftliğimizde yaşıyorum. İki erkek, üç kız-kardeşim var- Hepimiz çiftlikte çalışıyoruz- Ben ço-

(an)ukla grev çalışırım. Belcir ve sağlıklıyım. Çok ça-hfmtmt rağmen bir yazifoıa kursunu da izleyebiIIiyorum.”

Pentagon’un Gizli Uçan Daire Vakaları

Olaydan bir ay sonra Pentagon’un yayınladığı raporda şu satırlar yer alıyordu:

“Araştırma sırasında elde edilen bilgiler olayın gerçek olduğunu, bu konuda yanılma diye bir husus olmadığını belirtiyor.”

Araştırmayı değerlendiren Dr. Hynek ise Zam o ra hakkında görüşünü şu cümlelerle açıklıyordu:

“Fazla akıllı olmamakla birlikte Zamora dürüst, güvenilir bir insandır. Böyle bir hikâyeyi uyduramaz; karakteri buna uygun değildir. Gerçekten korkmuş, olağanüstü bir şeylerle karşılaştığını sezmiştir. Konuşmadan önce bir papazla görüşmek istemesi bunu açıklamaktadır. İçki kullanmayan, sağlam yapılı, sıhhatli bir kimsedir.”

Jandarmalar, polisler ve… askerler. Olay bu sefer Fransa’da yer alıyor: 1954 yılının Aralık ayında Frejus’te iki er, Christophhe de Devi ve Zopina, saat 6 sularında kışlalarının ilerisindeki düzlükte bir Uçan Daire görüyorlar. Beyaz ve portakal renkli şeride süslenmiş, kuyruklu nesneye on metre kadar yaklaşan iki er, kıvırcık saç-h. buğday tenli, pilot elbisesi giymiş bir insanla karşılaşıyorlar. Aynı anda nesnede bir kapak ya da bir ka-pı açılıyor; birincisine tıpatıp benzeyen başka biri inip erlere, bilmedikleri, anlamadıkları bir dilde bir şeyler söylüyor. Ürken iki arkadaş dönüp kaçıyorlar. Kışlanın yakınlarına döndüklerinde, mutfaktan çıkan er Roch ve

İMtahatıın İssojonla birlikte gökte uzaklaşan Uçan Nesneyi görüyorlar.

Arjantinli kamyon şoförü Emosto Douglasinbaşından geçen olaysa hem daha heyecanlı hem de daha tehlikeli. 17/18 Ekim 1963 gccesi Monte Maiz’le Cordoba arasındaki ana yolda ilerlerken kavurucu bir sıcak dalgası kamyonu sarıyor. Yüzünün yandığım duyan Douglas firene sarılıyor; ıslak yolda kayan kamyon bir hendeğe giriyor. Arabasından inen şoför, bir Uçan Dairenin yanında duran, robotlara benzeyen üç yaratıkla karşılaşıyor. Silâhını çeken Douglas dört el ateş ediyor. Ujay ziyaretçileri karşılık vermeden, kurşunlara aldırmadan sırtlarını dönüp Uçan Nesnelerine biniyorlar, nesne havalanıp gökyüzünde kayboluyor.

Kamyonunu güçlükle hendekten çıkartan Douglas bir sure yol aldıktan sonra yeniden Uçan Nesnenin saldırısına uğruyor, nesnenin saçtığı ışınlarla yü/u. elleri, vücudu yanıyor.

Karakolda yapılan klinik incelemenin sonunda düzenlenen raporda bouglas’ın aklının başında olduğu, ancak korkudan şok geçirdiği ve esrarengiz yaralar taşıdığı belirtiliyor.

Uzay ziyaretçilerinin saldırısına uğrayan bir başkası da, adı açıklanmayan, ama hikâyesini gerek resmi gerek özel arıştırma kuramlarına ayrıntılı bir şekilde anlatan Bay S.’dir.

4 Eylül 1964 günü iki arkadaşıyla birlikte Kalifomla, Cisco Grove yakınlarında okla ava çıkan S., akşam vakti, kurdukları kampın yolunu şaşırdığını fark «diyor. Dolaşırken ilerde bir ışık görüp yaklaşıyor. Yaklaşmasıyla ı-şık ilkin kayboluyor sonra, 400-500 m. ilerisine bir nesne i-niyor. Nesneden gümüş renginde elbiseler giymiş, başlan miğferli iki insanla gözleri ışıldayan, koca ağızlı, robota

benzer bir yaratık iniyor. Uzay ziyaretçilerinden bınS/yl görünce hepsi ona doğru yaklaşıyorlar. Paniğe tapılan S. yakın bir ağacın tepesine sığınıyor ve oyun bundan sonra başlıyor Robot ağacın altına geçip kocaman agzııu açıyor, S.’in bulunduğu yere doğru bir çeşit duman savuruyor. S. daha yükseklere tırmanıp avda kullandığı oklardan birkaçını yaratığa atıyor. Oklar, robotun gövdesine çarpıp etki yapmadan yere düşüyorlar. Bir iki defa S-, robotun saç-tığı dumandan ya da gazdan, bayılıp ayılıyor, elinde ne var ne yoksa saldıranlara doğru atıyor. Bir ara elbiselerim ateşleyip yaratıklara fırlatıyor. Şafak sökerken ikina bir robot uçan nesneden çıkıp üçlüye katılıyor, S/nin sığındığı ağaç iyice sarılıyor. Robotların saçtığı gazın etkisiyle S. fenalaşıyor. bayılıyor, uzun süre baygın kalıyor. Kendine geldiğinde ortalarda ne yaratıkları ne de uçan daireyi görebiliyor. Bitkin, soğuktan yan donmuş bir dulumda ağaçtan inen S. güçlükle kampa doğru sürünürken kendisini arayan arkadaşları tarafından bulunuyor.

S. başından geçen olayı önce arkadaşlarına sonra akrabası olan bir kolej öğretmenine anlatıyor; daha sonra da Hava Kuvvetlerine başvuruyor. Olayı inceleyen Hava Kuvvetleri araştırmacısı S.’nin bir şakanın kurbanı olduğu sonucuna varıyor. Ancak şakanın kurbanı bununla yetinmeyip Kalifomia Unıvemteaâ öğretim üyelerinden Doktor James Harder lc bağlantı kuruyor. Harder, S.’i u-zun uzun sorguya çekiyor, çeşitli psikolojik testler uyguluyor ve adamın yalan söyk’mediği sonucuna vanyor. Buna karşılık resmî araştırma sürdürülmüyor; olay şaka diye nitelendiriliyor. Bir hayli karmaşık, bol süslü bir şaka! Ya da hayali geniş bir kişinin yalanı.

Saldırgan olmayıp temas kurmak isteyen Uzay Ziyaretçileri de olmuştur Buna örnek olarak 65 yaşındaki John F. Reeves’in başından geçen olay gösterilebilir.

Fkmdada BrooksviUe kasabasında oturan Mr. Re-eves I Mart 49651e BrooksviUe ile Weeki-Wachi aracındaki yolda gezinirken yolun 400 metre ötesinde. 10 metre çapında. 2 metre boyunda, mavtycfil renkte, dört ayak üzerinde duran bir Uçan Daire görüyor.

Reeves nesneye doğru bir otuz metre kadar yaklaşınca Uçan Daireden 1.50 boyunda. yeşil elbiseli. yeşil miğferli bir yaratık çıkıp onu karşılıyor, insana benzeyen yaratık ılkın ışık saçan siyah bir kutuyu Rcevfa’e doğru tutuyor; Reeves kaçmaya yeltenince de, eline, ustu garip işaretler taşıyan. İki parça ince kağıt sıkıştırıyor.

Olaydan sonra yerde ayak izleri bulunuyor. Reeves de uzay ziyaretçisinin mesajım Mac Dili üssüne bağlı a-taştırma komisyonuna teslim ediyor.

Kimliği Bilinmeyen Uçan Nesneler

1953 un ocak ayında A.B.D. Hava Kuvvetleri, baş bilim adamından bileşik, Robertson Komisyonunu kuruyor. Yüzbaşı Edwaıd Ruppelt’in yönettiği komisyon dört gün Projcct Blue Book un dosyalarını inceleyip Kimliği Bilinmeyen Uçan Nesnelerin uzay gemisinden başka şey olamayacaklarını kesinlikle belirtiyor. Araya C.I.A. karışıp bir öğütte bulunuyor Uçan Daireler konusunda, elden geldiği kadar, halkın ilgisini fazla çekmemek yerinde olacaktır.

19 Eylül 1952 günü saat ll’de, Franklin Rooscvclt taşıt gemisinden görevli bir fotoğrafçı, NATO filosunun ü-zerindc uçan bir nesnenin üç renkli resmini çekiyor ama resimler yayınlanmıyor. Buna karşılık bir gün sonra Re-uter Ajansı olayı bütün ayrıntılarıyla açıklıyor ve İngiliz Hava Bakanlığının emriyle bir araştırma açılıyor.

Gerçeği gizleme politikası birkaç defa gülünç durumlara da yol açmışta; 1965’in Ağustosunda Dakota’dan Meksiko’ya kadar yüzlerce kişi bir Uçan Daire filosunu görüyor. Olayla ilgili bir açıklamada bulunan A.B.D. Hava Kuvvetleri görülen nesnelerin Orion takım yıldızına ait dört yıldızdan başka bir şey olmadığını bildiriyor. Resmî açıklamadan kısa bir süre sonra Boston’daki Hay-den Planetarium görevlisi Prof. VValter Webb ve Okla homa Sanat ve Bilim Planetarium görevlisi Dr. Robert Riesser bir açıklama yapıp Uçan Dairelerin tespit edildikleri anda Orion takım yıldızının dünyadan görülmesinin imkânsız olduğunu kesinlikle bildiriyorlar.

Kuşkusuz bir yere kadar gizlilik zorunludur; ama ortada karşı konulamayacak bir durum var, bunu araştırmak, incelemek şarttır. Dr. J. Ailen Hynek’in belirttiği gibi: “Son zamanlara kadar fizikçi arkadaşlarım Kimliği Bilinmeyen Uçan Nesneler konusunda benimle tartışmaktan çekiniyorlardı… Üzülerek belirtmem gerekir ki az çok bütUn meslekdaşlanm Kimliği Bilinmeyen U-çan Nesnelerle ilgili raporlarında bu konuyla alay etmişlerdir. Hiçbiri bu olayları incelemediği gibi tutumları bilim anlayışıyla bağdaşmamaktadır.

Uçan Daireler dosyasını kapatmak için henüz çok erken. Her geçen yıl, dosyaya yeni bir malzeme, bir görüş getirmektedir. Ortada kabul edilmesi, araştırılması gereken bir durum, bir olay dizisi vardır, önemli olan bunu bir gerçek olarak kabul etmek değil, bunu bir sorun olarak kabullenmektedir.