Genel

Rüya Psikolojisi

Rüyaları araştırırken, rüya üzerinde takılı kalıp tüm düşleri yaratan düşçüyü ihmal etmeniz çok olasıdır. Rüyaların manalarını ve mesajlarını gerçekten anlamak için, düşçüyü ve onun potansiyel davranış kalıplarını kavramak inanılmaz derecede yardımcı olur. Psikoloji, insan davranışını inceleyen bilim dalıdır ve insan olmanın ne anlama geldiğine dair tam anlamıyla bilinçli ve fiziksel dışavurumunun da ötesine bakar. Psikolojik araştırmalar, karmaşık ve bariz pek çok çelişkiyle dolu olsalar da, psikolojinin temelleri “kim olduğunuz”, “neye ihtiyaç duyduğunuz” ve “neye inandığınız” sorularına dayanmaktadır.

Kim olduğunuz, rüyalarınızda yarattığınız karakterlerin kimlikleriyle ortaya çıkar. Psikolojik açıdan bakıldığında, kimlik her zaman eylemle ilişkilendirilir; bu nedenle, kişilik özelliklerinizin ne kadar farkında olursanız, uyanık yaşantınızda arzularınızı da o kadar kolay yakalayabilirsiniz. Yarattığınız karakterlerin yanısıra, kim olduğunuzu yansıtan rüyalar bir tür nihai tercih içerirler. Kimlik rüyalarında, genellikle sizi ve başkalarını temsil eden binalar da bulunur ve karşınıza bariyer ve engeller çıkabilir ki, bunlar da kişisel sınırlarınızı betimler. Çeşitli kimliklerinizi tanıdığınızda, doğru tercihi yapmak ve en iyi yolu seçmek daha kolay olur.

Neye ihtiyaç duyduğunuz, rüya hikâyelerinizde en değerli ve en önemli olarak karşınıza çıkanlarla gösterilir. İhtiyaçlarınız genelde en çok değer verdiğiniz şeylerle yansıtılır; bu nedenle rüyalarınızda sizi ısrarla kendine çeken şeyler, uyanık yaşantınızda nelere değer verdiğinize işaret eder. İhtiyaçlarınızı gösteren rüyalar, bir hâzinenin bulunmasını veya değerli bir şeyin kaybedilmesini içerir. Ayrıca, ihtiyaçlarınız, bir şeyler yarattığınız veya bir şeyden kurtulmaya çalıştığınız rüyalarda ya da aşk, cinsel ilişki veya şehvet maceralarında ifade edilir. Sürprizlerle ve beklenmedik dönüm noktalarıyla dolu rüyalar da sizin gerçek ihtiyaçlarınızı gösterebilir.

Neye inandığınız, belirli bir durum karşısındaki sahip olduğunuz, size has bakış açısıdır. Bilinçsiz bir şekilde kimliklerinizi ararken ve değer verdiğiniz şeylerin cazibesine çekilirken, kendinizi, çok çeşitli bakış açılarını ve yaklaşımları gösteren bir yolculukta bulursunuz. İnançlarınızı ortaya koyan rüyalar genelde bir şekilde iletişim kurmayı veya söylemek istediğinizi söyleyemediğiniz durumları içerir. İnanç rüyaları ayrıca, aranan bir şeyi bir türlü bulamamakla da ilgili olur. Olasılıkları araştırarak yolculuk ettiğiniz rüyalar da neye inandığınızı gösterir; tıpkı içinde bir gizem veya aşkınlık olan rüyalar gibi.

Sahip olduğunuz değerli eşyalar, en değer verdiğiniz özelliklerinizi temsil eder ve bu nedenle de bu işgalin bir şekilde özsaygınızı zedelediğini hissedersiniz. Karşınızdakinin sunduğu fırsatlar ne kadar heyecan verici gözükse de, kişisel sınırlarınızı korumalı ve değerli benliğinizden vazgeçmemelisiniz.

Rüyalarınızı eyleme dökme süreci, siz daha ışığı söndürüp yatağa yerleşmeden başlar. Rüyalarınızı anlamanın temel parçalarından biri aslında onları hatırlamaktır. Birçok insan rüya görmediğine fazlasıyla inanmaktadır ama herkes rüya görür çünkü bu, psikolojik sağlığımız ve huzurumuz için esastır. En canlı rüyalarımızı, REM uykusu8 esnasında görürüz ve rüya zengini REM uykusundan mahrum kaldığımızda, çabucak kafamız karışır ve günlük yaşantımızdaki en basit görevlerle bile başa çıkamayız. Uyanık yaşantınızdaki gerçekliğe çabucak uyum sağlayabilmek adına, rüyalarınızı unutmaya doğal bir eğilim gösterseniz de, hatırlamak için atabileceğiniz bir dizi adım vardır.

Rüyalarınızı hatırlamadaki ilk adım rahat bir uyku ortamı yaratmaktır. Uyanık yaşantınızın rüya yaşamınıza izinsiz girmesi kolay olabilir; bu nedenle, yatak odanızı dikkat dağıtıcı ve gereksiz bütün unsurlardan arındırın. Yatak odasındaki televizyon, bilgisayar ve küçük aletler yorgun bir beyni aşırı derecede uyarıp dinlendirici ve derin bir uykuya dalmanızı zorlaştırır. Olabildiğince rahatladığınızdan ve gevşediğinizden emin olun ve sonra kafanızı yastığa koyup uykuya dalmaya hazırlanırken kendinize şöyle deyin: “Bu gece rüyalarımı hatırlayacağım.” Bu, rüya imgelerinizi ve deneyimlerinizi aklınızda daha fazla tutmanızı sağlar.

Uyandığınızda, gözlerinizi kapalı tutun ve bedeninizi bir dakika kadar hareket ettirmemeye çalışın. Tamamen sabit kalın çünkü bedeninizin pozisyonunu değiştirmeye başladığınız anda, rüya imgeleriniz de yitip gitmeye başlar.

Yataktan hemen çıkmanız gerekiyorsa bir dakikalığına uzanmak bile sizin için biraz zor olabilir; ama böyle bir lüksünüz varsa, rüyalarınızdaki imge ve duyguların uyanık bilincinizde ortaya çıkmasına izin vererek uzanın.

İlk başta herhangi bir imge görmekte zorlanabilirsiniz; onun yerine, duygularınıza konsantre olun. Mutluluk, endişe, heyecan, kızgınlık mı hissediyorsunuz? Duygularınızın farkına vardıkça, rüyalarınızdaki imgeler de ortaya çıkmaya başlayacaktır. Bu imgeler başlangıçta oldukça geçici ve bulanık olabilir fakat farkın-dalığınıza ulaşmalarına izin verdikçe, hepsini birbirine bağlayarak rüyanızı tutarlı bir şekilde hatırlamayı başarabilirsiniz. Bunu ne kadar sık yaparsanız, o kadar rahat olursunuz ve rüyalarınızı hatırlamanın her geçen gün daha da kolaylaştığını görürsünüz.

Uyanık yaşantımızda bize derin ve geniş bir farkındalık kazandırmalarına rağmen, rüyalarımızı kolayca unutuyor olmamış garip gelebilir. Rüyalarımızı unutmamızın evrime bağlı nedeni, uyandığımızda rüyalarımızı ve uyanık gerçekliğimizi çabucak birbirinden ayırabilmemizi sağlamaktır. Geçmişimizde, yaşamımızı tehdit eden potansiyel tehlikelerle başa çıkabilmek için rüya mağaralarımızdan anlık bilinçli gerçekliğimize çabucak çıkmamız gerekirdi. Ancak, atalarımız avcılıkla ilgili düşlerini mağaralarının duvarlarına boyadıklarında, varoluşumuzun büyük bir kısmı ortak sembollere dayanır hale geldi; dolayısıyla rüyalarımızı ve içerdikleri sembolleri hatırlamak da evrimsel açıdan seçici bir durum oldu.

Başak Burcu Anneleri

Annelerde yarım baş ağrısı (migren) çok yaygındır. Çoğu başlarını tülbentle sıkar, ağrıyı hafifletmeye çalışırlar. Küçük çocuklar başlarının ağrıdığını söyler, annelerinden gördüğü gibi tülbent bağlanmasını isterler. Bazı şüpheci anneler, çocuk baş ağrısından şikâyet ettiği zaman telaşa kapılır, bunun genetik olduğunu zanneder, doktora götürürler. Doktor, baş ağrısının genetik olmadığım söylese de anne tatmin olmaz. Başka doktora götürür. Çocuk annenin bu şüpheciliğini fark eder ve kullanmaya başlar.

Görme bozukluğundan şikâyet eden bir kadın göz doktoruna gidiyor. Doktor, kadının gözlerini muayene ediyor, gözden kaynaklanan bir bozukluğa rastlamıyor. Rahatsızlığının sinirsel olabileceğini söylüyor ve kadını bana gönderiyor. Göz doktorunun tahmini doğruydu. Kadın aşırı sinirli, her şeyden şüphe eden biriydi. Işığa bakamadığı-nı, her şeyi bulanık gördüğünü iddia ediyordu. Tedaviye başladığımızın üçüncü gününde kadın büyük bir ümitsizlik içinde bana geldi. “Doktor, üzülerek yanıldığınızı ve yanlış teşhis koyduğunuzu söylemek zorundayım,” dedi.

Güldüm. “Bu kanaate nasıl vardığınızı sorabilir miyim?” dedim. Kendinden gayet emin: “Siz bana görme rahatsızlığımın sinirsel olduğunu söylediniz. Hâlbuki bunun fiziksel bir rahatsızlık olduğundan artık eminim. Çünkü dört yaşındaki kızım da aynen benim gibi ışığa bakama-dığmdan ve iyi göremediğinden yakınıyor. Annem de aynı dertten muzdaripti ve hiçbir doktor çare bulamadı. Demek bu hastalık bizde doğuştan geliyor.”

Kadını sabırla dinledikten sonra dedim ki: “Sevgili bayan, kafanızdan bu takıntıyı atm. Gözlerinizde hiçbir bozukluk yok. Siz annenizi taklit ediyorsunuz, çocuğunuz da sizi taklit ediyor. Kızınızı bana getirin, onu iyileştireceğim. Onun iyileştiğini görünce siz de iyileşeceksiniz.” Kadın inanmadığı halde, sırf beni haksız çıkarmak için, gidip kızını getirdi. Annesine dışarıda beklemesini söyledim. Küçük kızı karşıma aldım. “Bana bak küçük bayan, dedim, doktora yalan söylenmez. Doktorlar her şeyi bilir. Senin gözlerinde hiçbir rahatsızlık yok, sen anneni taklit ediyorsun.” Elimi kaldırdım, hızla tokat atar gibi yaptım. Çocuk korkudan elleriyle yüzünü kapattı. Gülerek başını okşadım. “Sana şaka yaptım, dedim, artık yalan söylemek yok. Şimdi dışarı çık ve annenden özür dile.”

Çocuk dışarı çıktı, kendisini bekleyen annesinin boynuna sarıldı. Ağlayarak, “özür dilerim anneciğim, dedi, sana yalan söyledim.” Anne, neye uğradığını şaşırdı, soru dolu gözlerle bana baktı. İçerde olup bitenleri anneye anlattım. Kadın iki gün sonra bana teşekkür etmek için geldi. Işıktan rahatsız olma ve her şeyi bulanık görme rahatsızlığının tamamen düzeldiğini söyledi.

Görüyorsunuz işte, çocuklar her şeyi bizden öğreniyorlar. Onlar iyi birer taklitçidir. Hiçbir şey gözlerinden kaçmıyor. Bu günlerde oğlunuzda saldırgan davranışlar başladığını, oyuncaklarını parçaladığım söylüyorsunuz. Çocuklar, her şeyin içini merak eder, nasıl çalıştıklarını öğrenmek ister. Oyuncaklarını parçalamanın bir amacı bu olabilir. Ancak daha önce böyle huyları olmadığı için biz başka bir sebep aramalıyız. Neden çok sevdiği ve gözü gibi koruduğu ayıcığını parçalamak istesin? Neden yatağının başucunda tuttuğu ve onsuz uyumadığı sevimli kuklasının bir bacağını koparsın? Bütün bunlar ne zaman başladı? Minik kız kardeşi eve geldikten sonra, değil mi? Tamam, işte problem anlaşıldı. Oğlunuz kız kardeşine karşı duyduğu nefreti oyuncaklarına yönelterek rahatlıyor. Demek ona biraz daha zaman ayırarak kıskançlığını teskin etmeniz gerekiyor.

Başak Burcu Anneleri_10.jpg

Boğa Burcu Anneleri

Hatalı beslenmeye biraz dikkatinizi çekmek istiyorum. Çocuk hastalıklarının büyük çoğunluğu vitamin ve kalsiyum eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Maalesef, çocuk doktorlarının çok azı bunun farkındadır. Köy çocukları bol miktarda yumurta, süt ürünleri, sebze ve meyve yiyerek vücut için gerekli vitamin ve kalsiyum ihtiyacını karşılıyorlar.

Sağlık üzerinde fazla durmamı mazur görünüz, çünkü eğitimin başı sağlıktır. Ancak sağlıklı bir çocuğu iyi eğitebilirsiniz. Sağlıksız çocuğun eğitimi oldukça zordur. Viyana Çocuk Sağlığı Merkezi’nin orman içinde kurulması boşuna değildir. Çocuklar, yaz aylarında, üsderinde hafif bir gömlek ve kısa pantolon ile bütün gün kırlarda oynarlar.

Her mahallede bir çocuk parkına ihtiyaç var. Anne babalar, belediyeyi sıkıştırarak, yetkililerin bu ihtiyacı yerine getirmesini istemelidir. Çocuğun en iyi oyun arkadaşı yine çocuktur. Aynı yaşta çocuklar bir araya geldikleri zaman, en basit şeylerden bile zevkli oyunlar üretirler. Çocuğun heyecan dünyası yetişkinlerden daha zengindir. Heyecan ihtiyacını en iyi karşılayan araç oyundur. Çocuklar oyun oynarken neden bağırırlar, bilir misiniz? Bağırmak heyecanı yatıştırır da ondan. Sevinç de bir çeşit heyecan halidir. Bu yüzden çocuklar sevincini açığa vururken de bağırırlar.

Şehir kültürü, insanlığın elinden bağırma sevincini almış, yerine sıkıcı suskunluğu koymuştur. Alp dağlarının eteklerinde yankılanan insan seslerini duyan en bedbaht şehirli bile içinde yaşama sevinci duyar. Bir şehirlinin caddede yürürken Alpliler gibi bağırdığını, yüksek sesle şarkı söylediğini düşünün. Adama deli gözüyle bakarlar. Şehirli ahlakında heyecanını bastırmak bir görgü kuralıdır. Onun içindir ki, bağırma isteği ancak romanlarda ve hikâyelerde dile getirilir: “Mutluluktan içi içine sığmıyordu. Bağırmak ve mutluluğunu bütün dünyaya duyurmak istiyordu.” Madem istiyor, o halde bağırsın. Niçin bağıramıyor? Çünkü bağırmak ayıptır.

Şehir kültürüyle büyümüş olan bizler de çocuklarımızın duygularını sesli bir şekilde ifade etmelerine izin vermeyiz: “Ne biçim gülüyorsun öyle! Ayıp, sesin ta dışardan duyuluyor. Neden ağlıyorsun, bunda ağlayacak ne var? Sana kaç defa söyledim, annenle konuşurken sesini yükseltme!” Duyguları bastırılan çocuklar, büyüseler de ruhen hep çocuk kalırlar. Canları sıkılır, ama niçin sıkıldıklarını bilmezler. Aylarca gülmezler, ama niçin gülmediklerini bilmezler. En lezzetli yemeklerden bile tat almazlar, ama neden iştahsız olduklarını bilmezler.

Çocuk psikiyatrı Prof. Dr. Hamburger, bu mutsuz yetişkin çocuklar hakkında “Çocuk Yaşlıların Psikopatolojisi” adıyla değerli bir kitap yazmıştır. Kitabında özede şöyle diyor: “Benzi soluk, hareketsiz, halsiz, iştahsız, hiç gülmeyen çocuklar gördüğünüz zaman hemen bunların kansız olduğuna karar vermeyin. Önce iyi bir aile araştırması yapın. Karşınıza, büyük ihtimalle kuralcı, asık suratlı, baskıcı, hiç gülmeyen bir anne baba çıkacaktır. Bunların mutsuzluğu çocuklara da bulaşmıştır. Bu çocuklar arasında öyleleri vardır ki, on beş yaşma geldikleri halde gülmeyi bilmezler, çünkü öğrenememişlerdir. Sevgisizliğin, duygusuzluğun ve şefkatsizliğin hâkim olduğu evlerinden çıkıp mutlu bir topluluğun içine karıştıkları zaman kendilerine dostluk ve güler yüz gösterilmesine şaşırırlar. Gülmeyi öğrenmeleri aylar alır.”

Sevgili kardeşim, çocuğunuzun sebepsiz yere somurttuğunu ve ağladığını söylüyorsunuz. Sebepsiz yere ağlamak da ne demek? İnsan hiç sebebi olmadan ağlar mı? Çocuk da bir insandır ve ciddi bir sebebi olmadan ağlamaz. Sizin için çok basit görünen şey onun için çok ciddi olabilir. Anne küçüğün bezini değiştirirken, büyük çocuk gelir su ister. Anne: “Görmüyor musun şu anda kardeşinin bezini değiştiriyorum, git suyunu kendin iç,” der. Çocuk ağlamaya başlar. Anne kızar. “Şimdi ağlayacak ne var, der, sen ne huysuz bir çocuksun!” Çocuğun kardeşini kıskandığı için ağladığını anlayamayacak kadar duygudan yoksun olan böyle anneler kendilerinden utanmalıdır.

Boğa Burcu Anneleri_24.jpg

16-17-18 Şubat Tarihinde Doğanların Burcu Ve Özellikleri

16 ŞUBAT

Burcu: Kova Uğurlu sayısı: 8 Uğurlu taşı: Ametist Olumlu Özellikler: Meraklı, sanatçı ruhlu, motive

Olumsuz Özellikler: Baskıcı, tatminsiz, eleştirici

Evde de işte de, bilinmesi gerekli tüm özellikleri anında öğreniyor, öğrendiklerinizi de tam bir ustalıkla uyguluyorsunuz. Yanınızda çalışanlara da sizin yolunuzu, yani doğru yolu öğretmek istiyorsunuz. Sevgilinize kendi potansiyelinin farkına varmasını salık veriyorsunuz. Ancak onu da işteki çizilmeyi bekleyen projeler gibi görmeyin. Doğadan hoşlanıyorsunuz, çıkıp kamp yapma fikri sizi heyecanlandırıyor. Öyleyse ne duruyorsunuz, gidin kavuşun çiçeklerinize, kuşlarınıza.

17 ŞUBAT

Burcu: Kova Uğurlu sayısı: 1 Uğurlu taşı: Ametist Olumlu Özellikler: Disiplinli, hırsı, çekici

Olumsuz Özellikler: Ukala, aceleci, başarısızlığı kabul etmiyor

Disiplinli olmayı başarıya giden yol olarak görüyorsunuz. Çevrenizdeki hiçbir şeyin dikkatinizi dağıtmasına izin vermiyorsunuz. Başarılı olana dek aşka şans tanımıyorsunuz. Ancak, kancayı birine takınca, cazibenizden kurtuluşu olmuyor. Hoşgörülü ve anlayışlısınız. Sizinle aynı fikirlere sahip olmayanlar sizi itse de, herkeste saygı duyulacak bir yön buluyorsunuz. Eğlence sizi yolunuzdan pek sap-tıramıyor ama durumunuz o kadar da fena değil.

18 ŞUBAT

Burcu: Kova Uğurlu sayısı: 2 Uğurlu taşı: Ametist Olumlu Özellikler: Genç, enerjik, ileri görüşlü

Olumsuz Özellikler: Meydan okuyan, çocuksu, aceleci

Haylaz bir çocuğun enerjisine sahipsiniz. DÜnyaya da pek bir pozitif bakıyorsunuz doğrusu. İşte, cesur bir projeyi ilk dile getiren oluyorsunuz ve bir işin yapılamazlığını da en son siz kabul ediyorsunuz. Ev ahalini müthiş dekorasyon planları ile heyecanlandırıyor, seyahat seçimlerini de kesinkes siz yapıyorsunuz. Sevgiliniz sizin kadar heyecanlanmasa da, kendisini bir şekilde ikna ediyor onu da yanınıza alıyorsunuz. Arkadaşlarınız daima size destek çıkıyor.

16-17-18 Şubat Tarihinde Doğanların Burcu Ve Özellikleri _3.jpg

Boğa Burcu Annelik Rehberi

Çocuğunuzun üstünü başını kirletirken sanki bundan zevk aldığını, bir saat önce giydirdiğiniz temiz elbiseyi kumlarda tepinerek, su birikintileriyle oynayarak kirlettiğini yazıyor ve soruyorsunuz: “Ona üstünü başını kirletmeden oynamasını nasıl öğretebilirim?” Hiç uğraşmayın, bunu başaramazsınız. Çocuklar o yaşlarda üst baş kirletmeden oynamayı başaramazlar. Doğru söylemek gerekirse, üst baş kirletmeden oyun da olmaz. Oyun onlar için temiz bir elbiseden daha önemlidir. Oyuna daldıkları zaman üst baş kirlettiklerinin farkına varmazlar. Bırakınız evde ve dışarıda dilediği gibi oynasın. Kazaya yol açacak sivri ve kesici aletleri, temizlemesi zor boyaları, zehirli temizlik maddelerini ve ilaçları çocuktan uzak tutmanız yeterlidir.

Temizlik alışkanlığı kazandırmaya gelince. Burada da sözler değil davranışlar önemlidir. Oyundan gelince kirlenen elbisesini çıkarmanız, elini yüzünü yıkamanız, banyoya sokmanız ve temiz elbiseler giydirmeniz davranış diliyle bir temizlik eğitimdir.

Bu dili bilmeyen anneler, çocuklarına temizlik alışkanlığı kazandırmada büyük sıkıntı ve çatışma yaşarlar. Bir an önce bez değiştirme zahmetinden kurtulmak için çocuğu oturağa veya tuvalete alıştırmaya çalışırlar. Tepesine dikilir, “haydi yap, haydi yap,” diye sıkıştırırlar.

Çocuk da ben merkezli kişiliğinden dolayı kendisine ait bir şeyin zorla elinden alınmak istendiği duygusuna kapılır; yapmak istemez, tutar. Annesinin temiz bez bağlamasını bekler. Bez bağlanır bağlanmaz yapacağını yapar, anne de öfkeden çıldırır. Anneler bezini kirletmemesi, çişini ve kakasını haber vermesi ve elbisesini temiz tutması için çocuğu asla baskı yapmamalı, ceza ile korkutmama-lıdır. Onunla dostça konuşmalı; çişini ve kakasını haber vermesi için özendirici sözler kullanmalı, kendi isteği ile haber verinceye kadar sabretmelidir.

Kötü eğitilmiş çocuk üç konuda kendilerini ederler: Yemek, uyku ve tuvalet alışkanlığı. Bu üç konuta inat eden ve problem çıkaran çocuklar, aşırı titiz ve şüpheci anne babalar tarafından kötü eğitilmiş çocuklardır. Bu üç konuda, özellikle tuvalet eğitiminde, acele etmemek, çocuğu sıkıştırmamak, zamanından önce çişini ve kakasını haber

vermeye zorlamamak gerekir. Çocuklar büyükleri taklit etmeye ve onlara benzemeye çalışırlar. Bu tuvalet alışkanlığı için de geçerlidir. Eğer sabreder, bezini değiştirirken isteksizlik göstermez, özendirici sözlerle temizliğe alıştırırsanız, zamanı gelince mudaka çişini ve kakasını haber verecek, sizler gibi tuvaleti kullanmaktan zevk alacaktır.

Boğa Burcu Annelik Rehberi_10.jpg

Akrep Burcu Anneleri

Çocuklar dünyaya mudu olmak için gelmiştir. Onları mutsuz etmeye hakkımız yoktur. Siz bunları bilen ve çocuğunuzu mutlu bir insan olarak yetiştirmeye çalışan bir annesiniz. Şimdi ikinci çocuğunuza kavuşmak üzeresiniz. ikinci çocuk meselesi oğlunuzu biraz huzursuz etmişe benziyor. Onun huzursuzluğunu hoş karşılamanız ve kıskançlığını artıracak davranışlardan kaçınmanız gerekir. Oğlunuz artık bebeğin nerede büyüdüğünü biliyor. Çünkü ona leylek masalını değil, gerçeği anlattınız. İyice büyümüş olan karnınızı göstererek, “anneciğim küçük kız kardeşim işte burada büyüyor değil mi?” diye sorması sizce ne anlama geliyor? Oğlunuz, çok iyi anlaştığı komşunun küçük kızı gibi bir oyun arkadaşı istiyor.

Doğumu, kendi evinizde değil, tam teşekküllü bir doğum evinde yapmanızı tavsiye ederim. Hastanede yapılan doğum, evde ebe yardımıyla yapılan doğumdan daha güvenlidir. Bir komşu hanımı, bebeği doğurup eve getirinceye kadar, oğlunuzu annenizin veya kayın validenizin yanına bırakmanızı söylemiş. Ben bunu doğru bulmuyorum. Çocuğunuz yeni kardeşini evde karşılamalıdır. Daha evvel bahsettiğim gibi, bebeğin doğumuna yakın, oğlunuza beğeneceğini tahmin ettiğiniz özel bir hediye alırsanız, bebeğin gelişini sevinçle karşdamasım sağlamış olursunuz. Evden uzaklaştırılan çocuk, her şey olup bittikten sonra, geri döndüğünde yerini bir rakibin aldığını görecek ve evden uzaklaştırılmayı bir ceza olarak algılayacaktır. Ne yazık ki, çok az anne baba bunun farkındadır.

Doğumun ilk günlerinde büyük çocuğa karşı takınacağınız tutum çok önemlidir. Kıskançlığın normal sınırlarda kalması veya büyümesi bu tutuma bağlıdır. Maalesef, iyi niyetli anne babalar bile bu gerçeği göz ardı ederler.

Farkında olmadan, daha evvel birinci çocuğa ait olan bütün ilgilerini ve sevgilerini korunmaya ve bakıma muhtaç olduğu için bebeğe yöneltir, büyük çocuğu ihmal ederler. O da tahtını elinden alan küçüğe karşı kin duyar. Yumuşak huylu çocuklar kardeş kıskançlığını kendilerine yöneltir, altını ıslatma, tırnak yeme, burun ve göz tikleri gibi davranış bozuklukları gösterirler.

Oğlunuzda, onarılması zor bu tür kıskançlıkların ortaya çıkmaması için ona yeterince zaman ayırmalı, ihmal edildiği kanaati vermemelisiniz. Mümkün oldukça, bebeği emzirme, altını değiştirme, banyo yaptırma gibi hizmetleri oğlunuzun yanında yapmayınız. Bu sırada bebeğe gösterdiğiniz ilgi ve sevgi büyüğü kıskandırabilir. Çocuklarda “mutlu çağa dönme isteği” dediğimiz davranış bozukluğu çoğu kez bu hizmederi kıskanma sonucu ortaya çıkmaktadır. Oğlunuz durup dururken altını ıslatmaya başladığı veya bebek gibi elinizden mama yemek istediği zaman biliniz ki “mutlu çağa dönme isteği” başlamıştır.

Çocuklarınız arasında ne kadar âdil davranmaya çalışırsanız çalışınız, kıskanma duygusunu ortadan kaldıramazsınız. Her çocuk, içinden daima şu soruyu soracaktır: “Annem ve babam acaba hangimizi daha çok seviyor?” Bu soruya cevap aramak için ara sıra sevginizi deneme girişimlerinde bulunacaktır, ihmal edildiğini, daha az sevildiğini hissettiği an, o gizli kıskançlık duygusu inat reaksiyonları şeklinde açığa çıkar. İlk inat, temizlik kurallarında görülür. Çocuk, kendisini ihmal eden annesine iş çıkarmak için bilerek üstünü başını kirletir, odasını dağıtır, oyuncaklarını toplamaz. Kısacası neyi yasaklıyorsanız onlara yapmaya ve neye alıştırmışsanız onları terk etmeye başlar. Oğlunuz her türlü duygusunu sizinle paylaşmaya alıştığı için kıskançlık duygusunu da çekinmeden dile getirecektir. Onu dinlediğinizi, bu duygusundan dolayı kınamadığınızı, anlayışla karşıladığınızı gördükçe kıskançlık duygusuyla baş etmeyi öğrenecektir.

Şimdi bir bulmaca ile karşı karşıyasınız. Minik kız kardeşi eve geldiği günlerde oğlunuz onu sevinçle karşılamış, daha önce bahsini ettiğimiz kıskançlık belirtileri göstermemiş, siz de buna fazlasıyla sevinmiştiniz. Ah sevgili kardeşim, akıllı çocuklar işte böyledir. Duygularını gizlemeyi pekiyi bilirler. Ancak oğlunuz gerçek duygularını uzun süre saklamayı beceremedi. Birkaç ay sonra davranışları değişmeye başladı. Durup dururken huysuzluk çıkarıyor, önemsiz sebeplerle ağlıyor. Bütün bunları sizi kendisi ile meşgul etmek için yaptığını anlıyorsunuz değil mi? Son gezintinizde birden bire yorulduğunu söyleyerek kucağa alınmasını söyledi. Boş yere artık kucağa alınmayacak kadar büyüdüğünü anlatmaya çalıştınız. Kucağa alınmayınca, bu sefer de kardeşi gibi çocuk arabasında gitmek istediğini söyledi. Daha geçen gün siz küçüğün altını değiştirirken oğlunuzu kız kardeşinin beşiğine yatmış olduğunu görüp çok şaşırdınız. Bugünlerde yemek konusunda huysuzluk çıkarması sizi fazlasıyla üzüyor. Birkaç defa yediğini çıkarması canınızı iyice sıkmış. Eskiden böyle tatsız şeyler yapmadığı için onu bana getirmeye karar vermişsiniz.

Yemek konusunda titiz davranmakla hata etmişsiniz. Çocuğunuza sizi üzecek hassas noktanızı göstermişsiniz. O da bu titizliğinizi kullanıyor. Annelerin çoğu, maalesef, aynı hataya düşmekten kurtulamıyor. Daha yolun başında olduğunuz için onların düştüğü komik durumlara düşmeyeceğinizi umuyorum. Elinizde yemek dolu kaşıkla, çocuk önde siz arkada, evin içinde kovalamaca oynadığınızı veya masal anlatarak ağzına bir şeyler tıkıştırmaya çalıştığınızı düşünmek istemiyorum. Hayır, siz böyle komik durumlara düşmeyecek kadar akıllı bir annesiniz. Daha önce yaptığım ikazları hatırlayınız. Yemek tabağını önüne koyunuz ve işinize bakınız. Hiç ilgilenmiyormuş gibi hareket ediniz. Bu şaşkınlık ona yeter. İlk seferinde sizi denemek için yemese bile tavrınızı değiştirmeyin. Uzun süre aç duramayacak ve mutlaka yiyecektir.

Oğlunuz, küçük kız kardeşi gibi meme emmek istediğini söyleyince bir kere daha şaşırdınız. Bu kardeşini kıskanan çocukların sıklıkla başvurduğu bir istektir. Bazı anneler, kıskançlığını önlemek için, büyüğüne de meme verme veya biberondan süt içirme hatasına düşerler. Uzun süre biberonu terk edemeyen böyle çocuklar gördüm. Çocuğun iştahını açmak için özel yemekler hazırlamak ya iştah şurubu içirmek de doğru değildir.

Eğer çocuğunuza eskisi kadar zaman ayırabiliyor ve sevginizi esirgemiyorsanız, huysuzluklarına aldırış etmeyiniz. Yemeğini yemediği zaman ona şöyle deyiniz: “Sen bilirsin, eğer açsan yersin.” Yememekte ısrar ederse, “demek ki toksun” diyerek hiç üzüntü göstermeden tabağı önünden kaldırınız ve ikinci öğüne kadar yemek veremeyeceğinizi söyleyiniz.

Akrep Burcu Anneleri_10.jpg

1-2-3 Şubat Tarihinde Doğanların Burçları Ve Özellikleri

1 ŞUBAT

Burcu: Kova Uğurlu sayısı: 3 Uğurlu taşı: Ametist Olumlu Özellikler: Yaratıcı, zeki, ilham veren

Olumsuz Özellikler: İnatçı, kararsız, kafası karışık

İlham veren bir lidersiniz. İnsanlar zekanıza hayran kalıyorlar, ama birkaç gün sonra fikirlerinizin (herkesi şaşırtacak) kadar tersine dönüş yapabiliyorsunuz. Deliler gibi bir sevgili peşine düşebiliyor, fakat daha seksi biri önünüzden geçtiğinde de dikkatinizi tamamen bu yeni kişiye veriyorsunuz. Bağlandığınız vakitse, şıpsevdiliğiniz yon değiştiriyor ve siz artık yalnızca veri yeya tatil planlarını değiştiren Sarmeye yelteniyorsunuz.

2 ŞUBAT

Burcu: Kova Uğurlu sayısı: 4 Uğurlu taşı: Ametist Olumlu Özellikler: Zevkli, yumuşak

Olumsuz Özellikler: Dayanışmadan hoşlanmayan, uzak, izole

Size özel bir düşünme, çalışma ve hatta giyim tarzınız var. Kendinize özgü stilinizin değiştirilmeye çalışılmasına dehşetle karşı koyuyorsunuz. Çok hayranınız var, ama siz onları biraz uzakta tutmayı akıllıca buluyorsunuz. Kendi problemlerinizden kafayı biraz kaldırın da, karşınızdakine içinizdeki o insancıl sıcaklıkla yaklaşın. Herşey çekici olmakla çözümlenmiyor. Mücevher veya eşya yapmak size ilginç gelebilir.

3 ŞUBAT

Burcu: Kova Uğurlu sayısı: 6 Uğurlu taşı: Ametist Olumlu Özellikler: Farklı, zeki, yaratıcı.

Olumsuz Özellikler: Çılgın, değişken, acemi

Göze batıyorsunuz. Çalışkanlığınızı ve sadakatinizi herkes takdir ediyor. Kafanızdan geçenleri siz de dahil olmak üzere kimse anlamıyor. Ama anlaşılmak için de kendinizden ödün vermeyin. Sizi sevenler, orijinalliğinize hayranlar. Yöntemleriniz garip ama sorun çözmede üstünüze yok. Hastalıkları gidermek için kocakarı ilaçlarına veya yeni birtakım anti bilim tedavi yöntemlerine ilgi duyabilirsiniz. Ancak, sahte doktorlara dikkat.

1-2-3 Şubat Tarihinde Doğanların Burcu Ve Özellikleri _1.jpg

29-30-31 Ocak Tarihinde Doğanların Burcu Ve Özellikleri

29 OCAK

Burcu: Kova Uğurlu sayısı: 2 Uğurlu taşı: Ametist Olumlu Özellikler: Meraklı, zeki, sadık.

Olumsuz Özellikler: Ukala, gösteriş meraklısı, ilgi isteyen

Yeteneğinizi tüm dünyaya göstermek istiyorsunuz. Başarılı olmasına başarılısınız, ama hiç de alçak gönüllü değilsiniz. Sevgiliniz sizin çok ilginç bir insan olduğunuzu düşünüyor. İnsanları kendinize hayran etmek için bir müzik aletiyle haşır neşir olmayı deneyin, onun da başarıyla üstesinden geleceksiniz. Sürekli egzersiz yapmazsanız sağlığınız bu parlaklığını koruyamayacak.

30 OCAK

Burcu: Kova Uğurlu sayısı: 3 Uğurlu taşı: Ametist Olumlu Özellikler: Diplomatik, zeki, iyi huylu.

Olumsuz Özellikler: Kendini kısıtlayan, çekingen

Başkalarını savunmayı, kendi adınıza konuşmaya yeğliyorsunuz. Hiçbir konuşmanız kırıcı ya da patavatsız değil. Bu özelliğiniz iş yerinde size faydalı oluyor. Aşk hayatınızda sevgilinizle tartışmaktan çekiniyorsunuz. Sabırlısınız ve bu sayede eğitici olabiliyorsunuz. Ancak çok çekingensiniz ve bazen sizin başarılarınızı başkaları üstleniyor. Evde iyi bir kitapla rahatlamaya çalışın.

31 OCAK

Burcu: Kova Uğurlu sayısı: 4 Uğurlu taşı: Ametist Olumlu Özellikler: Değer veren, ilgili, açık sözlü.

Olumsuz Özellikler: Saman altından su yürüten, yalancı

Düşüncelerinizi dışa vurmaktan çekinmiyorsunuz. Ancak bazen amacınıza ulaşmak için doğruyu saptırıyorsunuz. Vericisiniz ve duygularınız konusunda doğrucusunuz. Sevgilinizle konuşurken bu kadar soğuk davranmayın. Liderlik özelliğiniz kullanmak için bir sosyal akti-viteye katılın. Burada tanışacağınız kimselerle sıkı dostluklar kurabilirsiniz.

29-30-31 Ocak Tarihinde Doğanların Burcu Ve Özellikleri _4.jpg

26-27-28 Şubat Tarihinde Doğanların Burcu Ve Özellikleri

26 ŞUBAT

Burcu: Balık Uğurlu sayısı: 9 Uğurlu taşı: Akuamarin Olumlu Özellikler: Optimist, destek veren, hırslı

Olumsuz Özellikler: Bıkkın, yorgun, aşırıcı

Yetenekli olabilirsiniz, ama çevrenizdekiler başarılı olunca sizde başarılı oluyorsunuz. Kaderinizle barışabilirseniz, harika bir takım arkadaşı olabilirsiniz. İlerisi çok parlak bir sevgili istiyorsunuz ki onun başarılarını paylaşabilin. Bu kişi de sizin pozitif bakış açınıza ve enerjinize vurulacaktır.

27 ŞUBAT

Burcu: Balık Uğurlu sayısı: 1 Uğurlu taşı: Akuamarin Olumlu Özellikler: Dürüst, ödün vermez, takdirkar

Olumsuz Özellikler: İnatçı, hırçın, uzağı görmez

Samimiyetiniz ve kendinize olan güveniniz, değişik tipte pek çok insanın ilgisini çekiyor. Sevgiliniz, büyük bir rahatlıkla sevgi ve şefkat gösterebilmenize hem hayran oluyor hem de bu özelliğinizi kıskanıyor. Herkeste sevilebilir birşey buluyor, insanların içlerinde sakladıkları değerli yönlerini su yüzüne çıkartıyorsunuz. Kalorilere dikkat.

28 ŞUBAT

Burcu: Balık Uğurlu sayısı: 2 Uğurlu taşı: Akuamarin Olumlu Özellikler: Verici, hırslı, ilgili

Olumsuz Özellikler: Duygusal, açgözlü

Zengin olmak istiyorsunuz ve olur olmaz da ilk iş fakirlere yardım etmeyi düşünüyorsunuz. Biraz da “hayır” demesini öğrenin. Sizin gibi verici olan bir sevgiliye ihtiyacınız var. İkinizin hırsıyla yatak odasında alevler içinde yanacaksınız. Yemek konusunda aşırıya kaçmayın. Tansiyona dikkat.

26-27-28 Şubat Tarihinde Doğanların Burcu Ve Özellikleri _3.jpg

16-17-18 Ocak Tarihinde Doğanların Burcu Ve Özellikleri

16 OCAK

Burcu: Oğlak Uğurlu sayısı: 8 Uğurlu taşı: Lal Taşı Olumlu Özellikler: Profesyonel, sadık, çalışkan

Olumsuz Özellikler: İşkolik, emredici, istekleri bitmeyen

Projelerinizin tamamlanması için şevkle çalışıyorsunuz. Organizasyo-nel yetenekleriniz çok yüksek, ama bunun çevrenizdekilerin yeteneklerini görmenizi engellemesine izin vermeyin. Yanınızdakileri desteklemeyi öğrenin. İşkolik olmayın, ailenize ve dostlarınıza zaman ayırın. Sevgilinize patronluk taslamayın, onu kırıyorsunuz.

17 OCAK

Burcu: Oğlak Uğurlu sayısı: 9 Uğurlu taşı: Lal Taşı Olumlu Özellikler: Disiplinli, amaç sahibi, çetin

Olumsuz Özellikler: Kavgacı, uyanık, kinci

Sizin olanı kollama isteyiniz doğal, ama yardımlaşmayla da çok büyük işler yapılabilir. Çevrenize çok zor güveniyorsunuz, ama dostlarınız sizi sadık, şefkatli ve destek veren biri olarak biliyor. Aşkta da doğru insanı bulana dek güvensizlik yaşayacaksınız, ama bilin ki mutluluk çok uzakta değil. Gönüllü olarak katılabileceğiniz, kar amacı gütmeyen iş yerleri, size değerli amaçlar için çalışma fırsatı verir. Bu sırada edinebileceğiniz yeni dostlar hayatınıza renk katacaktır.

18 OCAK

Burcu: Oğlak Uğurlu sayısı: 2 Uğurlu taşı: Lal Taşı Olumlu Özellikler: Derin, kendine özgü

Olumsuz Özellikler: Aşırıya kaçan, gösteriş meraklısı, obsesif

Hayatı derinden yaşıyorsunuz. Bu derinliğiniz başkalarının aklını karıştırıyor. Algılama kabiliyetiniz yüksek. Nedense sizin kadar entel-lektüel olanlarla değil, hafif yüzeysel kişilerle arkadaşlık ediyorsunuz. Sevgiliniz düşünce tarzınıza hayran. Obsesif eğilimlerinizin sizi yıkıcı tekrarlara itmesini engelleyin. Önünüze çıkacak her işte başarılı olacaksınız.

16-17-18 Ocak Tarihinde Doğanların Burcu Ve Özellikleri _1.jpg

4-5-6 Mart Tarihinde Doğanların Burcu Ve Özellikleri

4 MART

Burcu: Balık Uğurlu sayısı: 7 Uğurlu taşı: Akuamarin Olumlu Özellikler: Stratejik, bilimsel, yaratıcı

Olumsuz Özellikler: Baskıcı, saman altından su yürüten

Nadiren kötü bir adım atıyorsunuz, hayatınızdaki herşeyi planlıyorsunuz. Ancak, plan yaparken, yalnızlığı tercih ediyorsunuz. Bu da insanlarla konuşmanızı engelliyor. Başkalarına da plan yapma fırsatı tanıyın. Sizi daha çok sevecekler. Günde bir kez yürüyüşe çıkmanız vücudunuza iyi gelecek.

5 MART

Burcu: Balık Uğurlu sayısı: 8 Uğurlu taşı: Akuamarin Olumlu Özellikler: Yumuşak, çekici, zeki

Olumsuz Özellikler: Problemli, depresif, güvensiz

Yüzünüzden belli olmuyor, ama içinizde fırtınalar kopuyor. Çok karmaşık bir kişiliğiniz var. Fazla hırslısınız, amacınıza uluşamadığmızda üzülüyorsunuz. Beğendiğiniz kişiyi elde etmek için, yapmayacağınız şey yoktur. Herşeyi köküne kadar harcadığınız için, içkiden ve tütünden uzak durun.

6 MART

Burcu: Balık Uğurlu sayısı: 9 Uğurlu taşı: Akuamarin Olumlu Özellikler: Duygusal, romantik

Olumsuz Özellikler: Saf, tembel

Güzel olan herşey sizi mutlu ediyor. Seçtiğiniz sevgililerin, hepsi son derece seksi kişiler. Çevrenizdekilere de güzellikleri hissetiriyorsunuz. Eviniz rengarenk ve mis kokulu. Güzelliğe olan hayranlığınızı saklamıyorsunuz.

4-5-6 Mart Tarihinde Doğanların Burcu Ve Özellikleri _16.jpg