O kadar yanılıyoruz ki

O kadar yanılıyoruz ki, gün bizim değil, onların günüydü. Ancak editör pek çetin cevizdi. O zaman, başka bir fikrim var dedi. Yaşlanma Suçluluğu hakkında neden yazmıyorsun? Kendisine, Yaşlanma Suçluluğu duyacak yaşı geçtiğimi söyledim. Tabii eğer hiç bu konuda suçluluk hissettiysem. Sadece burada olabilmekten bile çok mutluyum.

Her neyse, önemli olan nokta, yaş hakkında bu kadar manasız yazıların neden yazıldığını bilmiyorum, her ne kadar hiç kimsenin yaşlılığın sıkıcı olduğunu okumak istemeyeceğinden emin olmuş olsam da. Biz, nerdeyse her şey için bir şeyler yapılabileceğine inanmış bir kuşağız. Faaliz; ne yazık ki çok fazla faaliz. Olumlu düşünürüz. Güçlü yüz. Her türlü öneriyi ciddiye alınz. Eğer ilaç faydalı olacaksa alınz. Eğer belli bir mıntıka faydalı olacaksa o mıntıkaya taşınınz. Zamanı geriye döndüreceği ilan edilen inanılmaz pahalı bir yüz kremini duyduğumuzda, aynı duygularla satın almış olduğumuz en azından beş kremin işe yaramadığını bile bile gidip bu kremden alınz. Alzheimer’dan korunmak için bulmaca çözer, kanseri savuşturmak için günde altı tane badem yeriz. Vücudumuzda ele gelebilecek herhangi bir şeyin olup olmadığını anlamak için kendimiz muayene ederiz. Kontrolü elimizde tutanz. Direksiyonun başmdayızdır. Keskin taraftayızdır. Olasılıklan araştmnz. internette dolaşmz.

Ancak, kesinlikle, tamamen kontrol edilemeyen bazı şeyler vardır.

Ö harfinin çevresinde dolaşıp duruyorum ama nazlanmak da istemiyorum. Altmışlı yaşlan geçtiğinizde, ölme şansınız, ya da ölümcül bir şekilde hastalanmanız, çok yükseliyor. Ölüm çok usta bir nişancı. Sevdiğiniz insanlan, sizin benim gibi insanları aniden vuruveriyor. Her yerde kol geziyor. Bir sonraki hedef siz olabilirsiniz. Olmayabilirsiniz de. Ancak, olabilirsiniz de.

Bu arada arkadaşlannız ölür, siz de sadece mahzun, sadece üzüntülü, sadece suçlu değil, aynı zamanda biçare kalıverirsiniz. Yapabileceğiniz hiçbirşey yoktur. Herkes ölür.

sorar, “Cevap ne?” diye.
Yanıt yoktur.
“Bu durumda, soru nedir?” diye sorar Stein.
İşte, aynen.

İşte, pek de aynen değil. Devamlı olarak kendi kendime sorduğum soruların bazılan şunlar: Savurganlık mı yapmalı, tutumlu mu olmalı? Yaşamın her gününü sanki son günmüş gibi mi yaşamalı, yoksa en az 20 yıl daha yaşama olasılığına karşılık para mı biriktir meli? Hayat çok mu kısa, yoksa çok mu uzun olacak? Mümkün olduğu kadar çok mu çalışmalı, yoksa gülleri koklayabilmek için biraz yavaşlamalı mı? Bütün bunlann arasında, karbonhidratlar nerede yer alıyor? Yaşamın son yıllarını hakikaten ekmek yemeden mi geçirmeli? Özellikle de Amerika’da son yıllarda ekmekler bu kadar lezzetlenmişken. Peki ya çikolatadan ne haber? İşte sana bir soru Gertrude Stein: çikolatadan ne haber?

logo (1)

Bir önceki yazımız olan Akrep Burcu Erkeği Kadını Özellikleri başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment