Rüyada kumsal görmek

Sonunda bir gün, belki de yetişkin hayatıma aşkı en çok sokan romanı okuyorum: Güzel bir yaz sabahında, rüyada kumsalda bir şezlonga uzanmış vaziyette, Wil kie Collins’in şaheseri Beyazlı Kadm. Bu romanı bu güne kadar yazılmış gizem romanlarının (her ne kadar bu tanım kitabı tanımlamak için yeterli olmasa da) en iyisi olarak tanımlayacağım. Anında, romanın dünyasında kayboluyorum. Günler geçiyor ve romanı her kelimesinin tadına vararak okuyorum. Günlük hayatla da ilgileniyormuşum gibi yapmak için kitabı elimden bıraktığım her dakika benim için azap oluyor. Bu rüyada kumsal görmek okumak için nasıl bu kadar uzun süre bekleyebildim? Kitaba ne zaman geri dönebilirim? Kitabın yansında, bir filmi bitirmek için Ne w York’a dönüyorum ve kitaptaki en sevdiğim karakterin hayatta kalıp kalmayacağını düşünerek seslendirme stüdyosunda oturuyorum. Eğer sevgili Marian Halcombe’a bir şey olacak olursa, buna dayanamayacağım. Arada sırada kafamı kaldırarak, müziğin çok mu yumuşak olduğunu, yoksa gök gürültüsünün çok mu sesli olduğunu tartışan bir oda dolusu insana bakıyorum. Yaptığım işin Çok Daha Önemli olduğunu anlayama malanna inanamıyorum. En harika kitabı okuyorum.

Derinliklere âşık olmak diye bir şey var. Bu olay, rüyada kumsal görmek veya dalgıçların okyanusların derinliklerinde uzun süre kaldıklannda hangi yönün yukan olduğunu algılaya mayışını anlatıyor. Su yüzüne çıktıklannda vücut atmosferdeki oksijene alışamadığından vurgun denen bir olay meydana geliyor. Bütün bunlar, bir harika kitaptan su yüzüne çıktığımda, benim başıma geliyor. Şu anda bırakıp su yüzüne çıktığım kitap, bu parçanın en başında bahsettiğim, Michael Chabon’un Ka valier ve Clay’irı inanılmaz Maceraları. Bu kitap, çizgi romanı yazan iki adam ve aynı zamanda, sanatçıların günlük yaşamdan ne harika ve büyülü olaylar yaratabildikleri hakkında. Kitabın bir yerinde, içi kelebek dolu bir oda var.

Birkaç sayfa sonra, rüyada kumsal görmek Union Square Parkında bir çınar ağacının tepesine konmuş olan büyük bir luna kelebeği var; bütün bunların tamamı da, birkaç sayfa sonra, adı Luna Moth olan bir çizgi romanın kadın kahramanı olarak karşımıza çıkıyor. Olayların normalden fantastik hale dönüşmesi o kadar harika bir şekilde oluşuyor ki, kitabı okumaya ara vermek zorunda kalıyorum. Chabon’un romanı 1940’larda, New York’ta geçiyor. Kitabı bitireli bir hafta olmasına rağmen, hâlâ orada takılı kaldım. Camel içiyorum ve yandaki odada Salvador Dali38 bir partide. Sonunda, tekrar New York’un bugünkü havasını solumak zorunda kalacağım ama diğer taraftan gerek de kalmayabilir. Bayıldığım bir başka kitap bulup sayfaları içinde kaybolabilirim. Bana şans dileyin.

logo (1)

Bir önceki yazımız olan Terazi Burcu başlıklı makalemizde astroloji, başak ve burçlar hakkında bilgiler verilmektedir.

Leave a comment