Eylül 2015

Bir Yılın Döngüsü

burclar

Astrolojik sembolizmin köklerinde, her ikisi de dairesel, iki fiziksel hareket yatmaktadır. Birisi dünyamn kendi ekseni etrafında dönmesi, İkincisi de Güneş’in etrafında dönmesidir. Birinci hareket evleri oluşturur, bunu daha soma tartışacağız. İkinci daire burçlarm sembolizmini doğurur. Ve temel sembol burçlar kanalıyla yeryüzüne iner.

Eğer hergün şafaktan önce uyamp, gökyüzünü incelersek, burada yinelenen bir düzen olduğunu farkederiz. Güneş her sabah yıldızlardan oluşan bir bölüme doğmaktadır. Haftalar geçtikçe Güneş’in hep doğudan doğduğunu, ama onun ışınlarının yaladığı yıldızların kademe kademe değiştiğini görürüz. Bir sabah bir yıldız kümesine doğar. Bir ay soma bir başka yıldız kümesine, soma bir başkasına. Bir vıl geçer ve başladığı noktaya geri döner.

Somut gerçek çok farklıdır, ama bu düzen algılamamızın gerçeğidir. Gördüğümüz budur. Gerçekte dünya Güneş etrafında dönmektedir. Dairesel yörüngenin bir noktasında Güneş’e baktığımızda onu bir takım yıldızların alanında görürüz. Bir süre soma yörüngenin başka bir noktasında başka bir takım yıldızların alanında.

Güneş sisteminin ölçeği şaşkınlık yaratacak kadar büyüktür, aklımızı karıştırabilir. Bunu daha bildik bir şekilde gözümüzde canlandırmaya çalışalım. Bir arkadaşımızın fotoğrafım çektiğimizi düşünelim. Onu bir odanın ortasma yerleştirip görüntülemeye çalışıyoruz. Bulunduğumuz yerden onu bir kütüphanenin önünde görüyoruz. Arkadaşımızı odakladığımızda arkadaki kitaplar bulanıklaşıyor, bir renk cümbüşü olarak görünüyor. Yer değiştiriyoruz. Bu noktadan arkadaşımız boş bir duvarın önünde duruyor. Bu daha iyi bir bakış açısı, fotoğrafı çekiyoruz.

Güneş sisteminde de durum aynıdır. Güneş, amacımız için, sabit kabul edilir. Daha iyi bir açı için onun etrafında dolaşırız. Ancak biz sabit duruyoruz da o dolaşıyor gibi algılarız. Niçin? Çünkü Güneş’in arka planındaki yıldızlar biz yörüngemizde dolaştıkça değişir. Arkadaşımızı önce bir kütüphanenin önünde, sonra boş bir duvarın önünde gördük. Oysa o hiç yer değiştirmedi.

Dünyamn uygun açıyı arayışı sabittir, yörüngemiz hiç değişmez. Bu yüzden Güneş’in “yörüngesi”de hiç değişmez. Bir takım yıldızdan öbürüne, sonsuz ve düzenli bir şekilde ilerler durur. Takip ettiği bu yol, antik çağlardan bu yana, kaydedilmiştir. Modern çağda bu yola ekliptik diyoruz, ama onun antik bir ismi de var: zodyak.

Zodyak gökyüzünün, astrolojinin temel sembolünün iki boyutlu halidir. Gökyüzü gibi, daire de sonsuzluğun, sınırsızlığın metaforudur. Küreden daha basit, ama pratik bir değeri olamayacak kadar geniş kapsamlı. Şirpdi klasik bir problemle karşı karşıyayız: Daire ereden başlar? Onu nasıl delebiliriz? Çözüm astrolojide her zaman olması gereken yerdedir: gözlerimizle, kalbimizle ve sağduyumuzla.

Dünyanın yörüngesini Güneş’in geri plandaki yıldızlarla ilişkisi kanalıyla izleyebiliriz. Ancak bu oldukça belirsizdir. Astronom-din adamları bunu farkedebilirler. Denizciler de. Fakat hepimizin bu ince detayları farketmemiz gerekmez. Bir yıl içerisinde, o, kendisini görmezden gelemeyeceğimiz şekilde hissettirir. Hava bizi donduracak kadar soğur. Soma bayıltacak kadar ısınır. Mevsimler değişir. Ve bu değişimler Güneş’in etrafındaki yörüngemizle paralel yürür.

Astronomik açıdan “kritik” bir dönem bir mevsimin başlangıcım belirler. Ve bu dört “kritik” dönem bizi temel sembolün ötesine taşır. Sonsuzluğu delmeye başlar, onu ulaşılabilir, içine girilebilir yapar. Bunlar sayesinde daireyi bölebiliriz.

Kış yeryüzüne yakın bir Güneş, kısa günler ve uzun geceler getirir. Yaz, bunun tam tersidir. Eğer bir yıl içinde gün ışığındaki değişimleri gözlersek, belirgin bir motif görürüz. Bir noktada gündüzle gecenin uzunlukları eşitlenir. Soma gündüz uzamaya başlar. Tam üç ay soma kritik noktaya ulaşırız. Gündüz en güçlü konumundadır, gece ise en güçsüz. Ama karanlık toparlanmaya başlar ve yavaş yavaş aydınlığı aşındırır. Kademe kademe eşitlik kazanılır. Bu dengeleme üç ay sürer. Bu süre

sonunda gece ve gündüz yine eşittir.

Takip eden üç ay boyunca, karanlık aydınlığı bastırır. Sonra bir başka kritik döneme ulaşılır; gündüz savaşmaya başlar. Önceleri dermansızdır, ama güç yer değiştirmiştir. Üç ay içinde ışık karanlığa eşitlenir ve başladığımız yere döneriz.

Işığın bu yavaş nefesi, astrolojinin basit ritmidir. O olmadan temel sembolünün soyutluğunun ötesine geçemeyiz.

Yıldızlar Değil, Mevsimler

Astrolojinin bizzat yıldızlarla hiçbir işi yoktur. O, gün ışığındaki bu değişimlerle, daha basit bir dille, mevsimlerle ilgilidir. Peki o zaman Koç, Boğa ve Oğlak ne oluyor? Bunlar yıldız kümeleri. Yıldızlar. Eğer astroloji yıldızlarla ilgilenmiyorsa, niçin onlardan bahsediyoruz?

Binlerce yıl önce, astronom-din adamları nihayet gün ışığının karanlıklardan süzülüp geldiğinin göründüğü günün sabahında, Güneş’in Oğlak takım yıldızının içinden doğduğunu saptamışlar. Bu yıldız kümesi Güneş’in ekliptik üzerindeki konumunu işaretlemek için elverişli bir görsel işaret olarak hizmet etmiş. Böyle bir bilgi pratik açıdan, örneğin ekim dönemini belirlemede, atalarımızın işine yaramış. Bu kolaylık sınırlı bir zaman için geçerli olmuş.

Dünyamn eksenindeki küçük bir oynama nedeniyle, Güneş’in kışın ilk günündeki konumu Oğlak’tan geriye, Yay takım yıldızına doğru kaymış. Ancak gelenekler yavaş ölüyor. Din adamları dünya kışa girdiğinde, Güneş’in de Oğlak’a girdiğini söylemeye alışık oldukları için bunu söylemeye devam etmişler.

Bu yanılgı, dil sürçmesi astroloji için önemli bir problem doğurmadı, ama halkla ilişkiler konusunda karmaşa yarattı. Astronomlar “Astroloji diye birşey olsa bile, bütün Koç burcundakiler aslında Kova’da doğmuştur, bu nedenle yanlış burcu okuyorsunuz.” demeyi çok severler. Buradaki sorun iletişim sorunudur. Bir astronom “Koç” derken, belirli bir yıldız kümesinden söz etmektedir. Bir astrolog içinse Koç’un tamamiyle farklı bir anlamı vardır. Koç, dünyamn güneş etrafındaki yörüngesinin bir evresidir, veya basitçe, bir mevsimdir.

Bu nedenle sembolizmin kalbinde yıldızlar değil, mevsimsel değişiklikler yatmaktadır. Gecenin uzunluğundaki değişimler sayesinde, daireyi bölmek üzere dört kritik nokta işaretleyebiliyoruz. Sınırsızlık, her biri belirli bir karaktere sahip, dört sınırlı evreye bölünüyor.

Bu dört evreye elementler diyoruz.

DOĞUM HARİTASI TAM OLARAK NEDİR?

indir

Doğum haritası astrolojinin temel sembollerinin -burçlar, evler ve gezegenler- düzenlenmesidir. Astroloji sözlüğünde yaklaşık sadece üç düzine sözcük olmasına rağmen, gramer ve dilbilgisi kurallarım da buna eklediğimizde sözcüklerin kombinasyonu hemen hemen sonsuzdur. Bir doğum haritası kişiyi temsil eden belirli bir kombinasyondur.

Fiziksel anlamıyla, doğum haritası sadece bir haritadır. Bir insanın doğduğu anda Güneş, Ay ve gezegenlerin gökyüzünde bulundukları yerleri gösterir. Şimdi, daha sonra detaylı olarak inceleyeceğimiz, bir doğum haritasmda rehberli bir tura çıkacağız. Arka sayfada gördüğünüz şekil 9 Ekim 1940 tarihinde, kuzeybatı İngiltere’de öğleden soma saat altı buçukta doğmuş birisinin haritasıdır.

Harita içinde serpiştirilmiş hiyeroglifler Güneş, Ay ve gezegenleri temsil ediyorlar. Bu semboller glif olarak isimlendiriliyorlar. Bizi, steno gibi, uzun uzun yazmaktan kurtarıyorlar.

Bunlar:

Güneş: O

Ay: D

Merkür: Ş

Venüs Ç

Mars: C

Jüpiter: R

Satürn: Uranüs: #

Neptün: y Pluto: E

Örnek haritamızın tam ortasından geçen yatay çizgi yerel ufuktur. Onun üzerinde kalan herşey bu insan doğduğunda göğün görünen yarışımlaydı. Çizginin altında yer alan herşey ise dünyanın altında, görünmez durumdaydı. Biraz sonra anlatılacak nedenlerden dolayı, bu çizginin sol ucu doğuyu temsil etmektedir. Bu durum diğer haritaların tam tersinedir.

İngiltere sonbaharmda, saat alti otuz güneş battıktan hemen somadır. Eğer bu doğum haritası doğruysa, Güneş’i batı ufkunun hemen altmda görmemiz gerekir. Biz de zaten öyle görüyoruz: güneşin glifi ortasında nokta olan bir daire haritanın sağında, orta çizginin tam altmda, yani onu bulmamız gereken yerdedir.

Sembolü bildiğimiz hilal şeklinde olan Ay ise dairenin sol üst çeyreğinde yer almaktadır: Ay gökyüzünün doğusunda ortalarda bir yerde akşamın alaca karanlığında parlamaktadır.

Bunun dışında görülür durumda fazla birşey yoktur. Sadece parlak olmayan Merkür gökyüzünün görülebilen kısmındadır. Ancak batıran alt kısımlarında, muhtemelen yeryüzünün pusunda kaybolmuştur.

Haritada belirgin bir şekilde farkedilebilen oniki dilim evlerdir. (İçteki halkada her eve karşılık gelen numaraları görebilirsiniz.) Bizim örneğimizde, Güneş altmcı evde yer almaktadır. Bu, Güneş batı ufkunun hemen altmda demenin alışılanın dışında, farklı bir ifadesidir. Bir gezegen dokuzuncu veya onuncu evde demek, o gökyüzünde yüksekte demektir. Üçüncü veya dördüncü evde ise, ufkun çok altındadır.

BURÇLARIN SEMBOLİK DİLİ

indir

SEMBOLİK DİL

Burçlar, evler ve gezegenler. Sembollerin üç ayrı sistemi. Üç ayrı sözcük dağarcığı. Birlikte astrolojinin kutsal üçlemesini oluşturuyorlar. Her biri ayrı bir amaca hizmet ediyor. Her biri ayrı soruları cevaplıyor. Bu üçü olmadan, astroloji varolamaz. Birisi eksilse yükseklik ve genişlik olur, derinlik olamaz. Elinizde tuttuğunuz kağıt kadar ince olur.

Burçlar ve evler birlikte çalışır. Öncelikle bunları anlayalım, sonra gezegenleri ekleriz.

Genel anlamıyla, burçlar kimliktir, evler ise bu kimliklerin iş gördüğü arenadır. Burçlar evlere hücum ettiğimiz psikolojik yapıyı, ihtiyaçlarımızı ve korkulanınızı, tavırlarımızı ve önyargılarımızı gösterirler. Evler problemleri ve sorunları belirtirler. Yüzleşmek zorunda olduğumuz işleri temsil ederler.

Burçlar akim içindeki süreçleri sembolize ederler. Bu süreçlerin her biri insamn yoğun olarak özdeşleştiği bir büyüme modelidir: daha cesur olmayı öğrenmek, başka insanların ihtiyaçlarının ve endişelerinin farkına varmayı öğrenmek, ruhsal duyarlılık ve meditasyon yetenekleri ge27

dur. Burçlar, gezegenler ve evler bu üç sembolün birbiri arasındaki ilişkiyi çözerek, doğum haritasının sırlarını açığa çıkartmanın anahtarına sahip oluruz.

Kısaca toparlıyacak olursak, bu üç adet sembol sistemi ne, nasıl ve niçin ve nerede sorularım cevaplarlar. Her zaman ilk önce gezegene bakılır. Gezegen ne’dir. Aklın hangi bölümüyle ilgilendiğimizi gösterir. Sonra bu gezegenin tam olarak ne istediğini (niçin) ve bu isteğe ulaşmak için hangi metodları kullanacağım (nasıl) saptamak için burçtan faydalanılır. Son olarak, eve bakılır. Bu nerede’yi cevaplar. Hayatın hangi departmanında savaşın sürdüğünü.

Örnek olarak, Venüs’ün Başak burcunda, altıncı evde olduğu bir doğum haritasını analiz ettiğimizi düşünün. Nasıl bir yol izleriz? 8. Bölümde bu kombinasyonu daha detaylı inceleyeceğiz, ancak şimdi tüm bu soyut anlatıları somut bir örnekte görebilmek için kısaca göz atalım.

Venüs bir gezegen, ve ne’si herzaman kişisel ilişki oluşturma yeteneği. Bu durumda Venüs Başak burcunun niçin ve nasıl’ına göre davranıyor. Bu ne demek? 5. Bölümde öğreneceğimiz gibi Başak’m niçin’i mükemmele ulaşma çabası ve nasıl’ı sonsuz analizi içeriyor. Derhal, ilişkilerde idealist olan bir insanla karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz. Ancak bu idealizmini aşırı eleştiri ve talep etme eğilimine karşı dengelemesi gerekiyor. Aşkta ve arkadaşlıklarda sorumluluk duygusu bu insan için doğal, ama tolerans ve hoşgörüyü bilinçli bir şekilde geliştirmesi gerekir. Bu drama nerede oynanacaktır? Altıncı evde hayatın iş olarak adlandırdığımız alanı. Bu durumda iş ilişkileri, ortaklıkları Venüs’ü Başak’ta olanların iniş çıkışlarına karşı hassas olan ilişkilerdir. Ve bu alanda, insan, kalıcı duygusal bağlar kurma yolunda karşılaşacağı, gelişimi için gerekli önemli problemlerle yüzyüze gelecektir. Bir başka deyişle, insan kayda değer dostlarını ve hayat arkadaşım (Venüs) iş hayatında (altıncı ev) arayacaktır ve bu ilişkileri Başak burcu tarafından sembolize edilen dürtü ve gereksinimlerle başlatacaktır.

Eğer bu analiz şimdi aklınızı karıştırsa bile aldırmayın. Bunu takip eden bölümleri okudukça ve burçların, gezegenlerin, evlerin anlamlarını hazmettikçe bunlar akla uygun gelecektir. Bu noktada şunları hatırlamak yeterlidir; gezegenler bize aklın hangi bölümüne baktığımızı gösterir (ne), burçlar gezegeni dürten gereksinimleri ve stratejileri gösterir (niçin ve nasıl) ve evler gezegen-burç kombinasyonunun hayatın hangi arenasında gelişmekte olduğunu gösterir (nerede).

Astrolojinin temel avantajı

NİÇİN SIKINTIYA GİRELİM?

İnsanlar değişir.

Buna rağmen bir varsayım virüs gibi çoğu astroloji kitabında dolaşıp durmaktadır: insanlar değişmez. “Akrepler seksidir, ama güvenilmezler; Oğlaklar çalışkandır; Balıklar kozmiktir, ama çek defterlerini dengele-yemezler.” En ileri düzeydeki kitaplarda bile benzer iddialar bulabiliriz: “gerilimli açılar altındaki Venüs rasgele ilişki kurmayı gösterir.” Değişmez, katı ifadeler. Ptolemy’den Linda Goodman’a kadar astrolojik semboller psikolojik bir makinenin parçaları gibi yorumlandılar. Doğumda bunlarla kutsandık veya lanetlendik ve ölüme kadar buna hapsolduk.

Bu bir yalandır.

Yaşamda önceden tahmin edilemez, belirsiz bir unsur vardır. Bu yabam kart falcılar için bir taç olabilir ama astrolojiye positif ve evrimsel yaklaşım için bir kilit taşıdır.

Astroloji o kadar yanlış anlaşıldı, o kadar yanlış yorumlandı ki kelimenin gerçek anlamı hemen hemen kayboldu. Bunun için malum kötü adamları suçlayabiliriz, ama suçun büyük bir kısmı astrologların kendilerine aittir. Sembollerin geleneksel yorumlamşı ve geleceği tahmin etme saplantısıyla modern astrolojinin büyük bölümü bir parodiye dönüştü. Çoğu zaman gerçekten gülünçtü. Entellektüel bir çevrede, astrolog olduğunu itiraf etmek, Brezilya dizilerini seyrettiğini itiraf etmeye benzedi. Bu sanatı uygulayan bizler şikayet ve protesto edebiliriz, ancak en az bu durum kadar utanç verici bir gerçeği kabullenmeliyiz: biz bunu hak ettik.

Astroloji gerçeği işaret eden bir parmaktır. Herhangi başka bir dil gibi, algıladıklarımızı düzene sokma yollarım sağlar. En iyi koşulda kendimizi daha dürüstçe görmemize yardımcıdır. En kötü koşulda bizimle deneyimimizin hamlığı arasına bir duvar örer. Değerli olabilmesi için yaşamın gerçeklerini yansıtmanın yaraşıra gelişimimizin, büyümemizin keskin ucunu bilemesi gerekir. Eğer astroloji akla bir lazer keskinliği veremiyorsa, kalpte bir damarı açıkta bırakamıyorsa, başarısız oldu demektir.

Böyle bir drama nasıl oluşturulabilir? Göksel görünüşlerle bağlantılı özellikleri sıralamakla olmadığı kesin.

Bizler robot değiliz. Bizler kadm ve erkeğiz. Bizler doğumda bir daha değişmeyecek şekilde programlanmadık. Pilimiz bitene kadar önceden yazılı bir süreci yaşamayacağız. Böyle bir seçenek elimizdedir: mekanik ve sıkıcı olabiliriz. Monoton, önceden tahmin edilebilen bir davranış biçimi sergileyebiliriz. Ama bundan fazlasını da yapabiliriz. İnsan olmak değişken olmaktır. Değişim kapasitesine sahip olmaktır. Büyümesini bilmektir.

İçimizde hareketsiz, eylemsiz bir Everest duruyor olabilir ama astroloji değişkenliğin yegane atomuna hitap etmelidir. İçimizdeki durağana değil, yaşayana ulaşmalıdır.

Her astrolojik sembol bir olasılıklar spektrumunu temsil eder, her doğum haritası onbin farklı kişiliğin köklerini içerir. Sistemin anahtarı budur.

Bir insan doğum haritasma dar bir hayal gücüyle, yaratma cesareti olmadan yaklaşabilir veya coşkulu, yaratıcı bir şekilde tepki verebilir. Tepkisi daha önceden, hiç bir şekilde bilinemez. İyi veya kötü doğum haritası diye bir şey yoktur. Gelişmiş haritalar, gelişmemiş haritalar, akıllı haritalar veya şizofrenik haritalar yoktur. Ne tür bir ölçütle ilgileniyorsak, bunu bulmak için başka bir yere bakmalıyız.

Astroloji bize üç şekilde yardımcı olabilir. Açık bir şekilde, yaşayabileceğimiz en mutlu hayatm portesini çizer. Bu iş için elimizdeki araçları ve bu araçları nasıl kullanabileceğimizi anlatır. Ve eğer kendimize bunun dışında bir yol çizersek hayatımızın nasıl bir şeye benzeyeceği hakkında bizi uyarır. Bu bakış açısıyla, bütün seçeneklerin bizim elimizde olduğunu, bir gezegen veya burcun belli bir kaderi ifade etmediğini kabul etmeliyiz.

Bunları bildikten soma doğum haritamızın mesajlarım dinleyebiliriz veya onu yok sayabiliriz. Bu bizim kendi işimizdir. Ve onu yok saymayı seçsek bile, yaşamın kendisinin, er veya geç, aynı mesajı bize ileteceğini bilmeliyiz.

Peki, öyleyse astrolojiye niye ihtiyacımız var? Bir sebebi yok. Bir çok insan o olmadan da gayet iyi yaşıyor. Doğum haritasında başka bir yerden öğrenemiyeceğimiz hiç bir şey yok. Terapiye gidin, bir Tibet manastırında meditasyon yapın, aşık olun, kayıp bir şehri keşfedin tüm bunlar da aynı işi yapabilir. Astroloji kişinin kendim tamma yollarından sadece biridir. Ve diğer bütün yollar gibi onun da avantajları ve dezavantajları vardır.

Astrolojinin temel avantajı hızıdır. O olmadan yıllarca sendeleyerek, düşerek, kalkarak kim olduğumuz bilgisini sahte gerçekler ve boş hayaller içinde arayabiliriz. Terapi bu süreci hızlandırabilir. Aym şekilde dinamik bir evlilik de. Aynı şekilde bütün dayanma limitlerimizi zorlayan, karakterimizin özü dışında herşeyi alıp götüren bir macera da.

Ancak tüm bu süreçler zaman alır. Ve hepsinin kendine göre tuzakları vardır. Diğer yandan bir astroloji seansı veya bu okumak insanın bir öğleden sonrasını alır. İki veya üç saat içinde, başka koşullarda bir kaç yıl içinde farkına varılabilecek bilgiler insanın bilinç düzeyini yükseltebilir.

Astrolojinin dezavantajları? Bütün bu değerli bilgiler insanın bir kulağından girip diğerinden çıkabilir. Astroloji insanı terapiden daha fazla değiştiremez. İnsanlar kendileri değişirler.

BİR CİNİN KOVULMASI VEYA HELAKİ

CİNİN KOVULMASI VEYA HELAKİ

— Cin. insan vücuduna musallat olup, çıkmak istemez, azgınlık vc taşkınlık gösterirse onu nasıl kovacak ya da helak edeceğiz?

Mustafa Kençur:

— Cini ya da şeytanı kovma işini üstlenen kişinin Allah tan korkan, ona güvenen ve Allah’ın haram-helâl çizgilerini gözeten biri olması gerekir. Bu vasıflara haiz olan kişi, önce bir namaz abdesti alır. Sonra tedavi mahallinde bulunan heykel ve canlı resimlerini derhal uzaklaştınr. Çünkü bu heykel ve resimler, cin ve şeytanları bir mıknatıs gibi kendine çeker. Şeytan ve cinlerin cirit attığı bir yerde de tedavi oldukça zor bir iştir.

Hasta, kadın ise. İslâm a uygun bir şekilde örtünür.70 Tedavi esnasında hasta abdestli olmalıdır.

mBu hadiseye Mustafa Kençur la defalarca şahit olduk. O kadar ki. bir kadınla iki cin içerden cimi ediyordu. Allah, bu gibi durumlardan kadınlan (örtünmeleri sebebiyle) muhafaza etsin. ““Türkiye de maalesef (mâzur görün) birtakım sahtekârlar cin çıkartıyoruz diye şikâyeti olan kadınlara cinsel tacizde

İhtiyat babından erkek olsun kadın olsun, hastanın başı üzerine Mushaf (Kur ân) konmalıdır. Mushaf ortadan açık bir şekilde bir kısmı hastanın gözlerine gelecek biçimde konmalıdır. Çünkü tedavi esnasında cin, hastanın gözünden çıkmayı deneyebilir ve hastanın gözünü kaybetmesine sebep olabilir.

Göbek kısmına da bir Mushaf konulmalıdır. Salih insanlardan biri, eğer birden fazla cin musallat olmuşsa hastanın sağ ve sol ayağından tutmalıdır. Şayet bir cin olduğuna kanaat getirilmişse sol ayağın parmaklarından tutulur. Hastanın ağzından konuşan ve Müslüman olduğunu söyleyen, hattâ bunun da yanında sûfiyim diyen cin. vinlcnn en tehlikelisidir.

Belki dc zararı en az olan cin. tedaviyi tatbik edenin telkini ile Müslümanlığı kabul edip, hastanın vücudunu terketmeyi kabul eden cindir.

(Mustafa Kençur derin bir nefes aldı ve sözlerine şöyle devam etti):

— İşte burada, ilaç ve tedavi merhalesi başlıyor. Sağ elini hastanın başına koy ve sağ kulağına aşağıdaki âyet-i kerimeleri oku:

a) Fatiha Suresi.

b) Bakara Sûresi nin ilk beş âyeti.

c) Bakara Suresi nin 254-257. âyetleri.

d) Bakara Sûresi’nin son âyet-i kerimeleri (284-286) bulunmakladırlar. Kötü niyetli bu insanlar bu işin ticaretini dc yapmaktadır. Kadınların, bu insanların tuzağına düşmesi, onların cehaletinden ve Islâm’ı bilmemelerinden kaynaklanmaktadır. (Mütercim)

e) Âl-i lıtiran Sûresi nin ilk allı âyeti.

O Âl-i İmrân Sûresi n in 18-19. âyetleri.

g) Nisâ Sûresi 115-121 arasındaki âyetleri.

h) A raf Sûresi 54-55. âyetleri.

i) Mü minûn Sûresi 115-118. âyetleri, j) Yasin Suresi nin ilk on iki âyeti, k) Sâffat Suresi nin ilk on âyeti.

I) Gâfîr Sûresi nin ilk üç âyeti, m) Rahmân Sûresi nin 33-44 arasındaki âyetleri, n) Bilhassa Haşr Suresi nin 21-24 arasındaki âyetleri.

o) lladîd Sûresi’nin ilk altı âyeti, p) Özellikle Cin Sûresi nin ilk üç âyeti, r) Zilzil. Kâria, HUmeze, Fil, Kureyş, Kâfırûn. Nasr. Mesed. Ihlâs. Felâk, Nâs Sûreleri.

AMERİKALI BÜYÜCÜ DAVİD” GERÇEĞİ

Ona şöyle sordum:
Ey Mustafa! Konuyla ilgisi olduğu için söylüyorum. Bir defasında televizyon programın büyü vc sihir gösterileri yapan ve ismi “David” olan Amerikalı bir büyücü gördüm. Bu adam hakkında ne diyorsun?

Mustafa Kençur, sanki onu tanıyormuş gibi evimdeki televizyona işaret ederek şöyle dedi:
Şunun gibi bir cihaza çıkan, çeşitli tehlikeli ve öldürücü oyunların arasından sağ salim sıyrılan ve havaya yükselebilen genci kastediyorsun değil mi?

Evet. Benim dc kastettiğim o.
Bu büyücü, cin âleminde tanınmaktadır. Onunla ifritlerden birinin arasında sözleşme bulunmaktadır. İfritin de binlerce cinden oluşan bir ordusu vardır. (David’e gösterilerinde yardım ederler.) Ayrıca beş kuvvetli cin de bu ifrite yardım eder.

Bu kuvvetli beş cinle ifrit bir araya gelince David’in altı kuvvetli yardımcısı ve yüzbinlerden oluşan cin ordusu vardır, öyle değil mi?
Evet. İşte bu cinlerden müteşekkil ordu, onu taşırlar. David’in azıcık havaya yükselmesi için binlerce cinin bir araya gelip onu havaya kaldırması gerekmektedir. David’in, sanduka içerisine yatınp ikiye kestiği kız insan şekline girmiş cinnî bir kızdır. Sandukanın kapaklarını kapatınca cinnl kaybolur.

Sanduka ikiye ayrılır. Seyirciler, kız ikiye bölü zanneder. Daha sonra sanduka birleştirilince cin yeniden kız şekline girip gözükür. Bu hâdise cine hiç bir zarar vermez.

Bu arada ona bir sözleşme akdi göstererek şöyle dedim:

Bir büyücü, biliyor musun? Böyle bir sözleşme ve akit yaptı mı?
Dehşete kapılmış bir şekilde şöyle dedi:

Bunu nereden elde ettin?
Bunu Müslümaniardan biri. Batılılardan elde etmiş. Bana bu akdin bizzat İblis (şeytan) ile bu büyücü arasında gerçekleştirilmiş olduğunu söyledi.

Yüksek bir sesle:
Hayır. Bu doğru değil. Bu imzalar ve mühürler kesinlikle iblise ait değil. İblisin bir beşer ile oturup anlaşma yapması oldukça zor bir iştir. İblis, böyle yapmak yerine askerlerinden birine emreder. O şeytan (asker) de gelip Ben İblisim” diye yalan söyler ve anlaşmaya imza atar.

Şeytan ile büyücü Orban Grandlemi’ye arasındaki akit ve sözleşme.
Büyü adlı kitaptan. M. Muhammed Cafer, geride geçen kaynak sh. 63. I. temel de bunu kitabında aynı yorum ile zikretmiştir. Gerçek ise böyle değildir.

Ona şöyle dedim:
Peki öyleyse bu işin gerçeği nedir”?
Bu sözleşme büyücü ile dört cin arası gerçekleştirilmiş gerçek bir sözleşmedir. Anla metninin altında dört ayrı ifritin açık olarak mühür görülmektedir.
Peki sen bu bilgiyi nereden edindin?
Bu mühürlerden ben çok gördüm. Dedem Kençur’un da yanında böyle mühürler bulunurdu.
Peki bu sözünü elliğin sözleşme akdi hangi dil ile yazılmış?
Bu. eski Çin dili. Ya da eski Yunan lehçelerinden biri de olabilir.
Sonra Mustafa Kençur. sanki bir şey hatırına gelmiş gibi ekledi:
Bana güven ki. böyle bir büyücü asla iyi bir şekilde ölme. Hğer Allah ömrümüzü uzun ederse onun kötü sonunu hepimiz görürüz.