Soykırımın İnkârı Tarih ya da Sözde Tarih

Yanılsamaya giden yol, kaygan ve tehlikeli bir yokuştur. Bu yolda yolculuğu teşvik eden düzenbazlara, şarlatanlara ve demogoglara karşı çıkmamanın feci sonuçları vardır. Örneğin, Adolf Hitler’in kötülüklerine yakıt olan ırkçı düşünceler sözdebilimin laboratuvarmda biçimlendirilmiştir. Eğer bir yanlış anlama ya da yalan yeterince sıklıkta tekrarlanırsa, insanların onu gerçek gibi kabul edeceğini Hitler çok iyi biliyordu.

Tarih, Hitler’in ve onun kötü imparatorluğunun sorumlusu olduğu gibi olayların öyküsünü anlatır. Tarih her şeyden çok bir anlatıdır. Aynı zamanda da o olaylar hakkında sorular soran ve ampirik verilerle onların altındaki nedenleri açıklamaya çalışan bir bilimdir. Tüm bilim insanları gibi tarihçiler de elde olan olguları göz önünde bulundurur ve sonra da olgulara uyum içinde olan kuramlar ortaya atar. Eğer sonradan ortaya çıkan bilgiler kuramla çelişiyorsa, kuram yeniden gözden geçirilir ya da reddedilir. Sözde tarihçiler, diğer taraftan, doğru olmasını tercih ettikleri bir kuramı desteklemek için olguların ne olmasını istediklerine karar verirler.

Tarihçiler, 1933 ve 1945 yılları arasındaki 12 yılda Yahudilerin ve diğer azınlıkların etnik temizliği girişimi ve vahşi Nazi zulmünün fiziksel kanıtları, belgeler ve görgü tanıklarına sahiptir. Buna soykırım (Ibranice Shoah) olarak atıfta bulunurlar. Katliam o kadar korkunç ve anlaşılmazdır ki tarihçiler hâlâ onu açıklamakta güçlük çekmektedir.

Katliamın herhangi bir zamanda olmuş olduğunu inkâr etmeye çalışan tarihçiler (ya da yanlı oldukları iddia edilen tarihçiler tarafından olayların dehşeti abartılmıştır iddiası) önce kendi kuramları ile başlarlar ve sonra tarihçiler tarafından görgü tanıklarının anlattıklarının, belgelerin ve fiziksel kanıtların niçin yanlış olması gerektiğini göstermeye çalışırlar. Örneğin bu kişilere göre, Nazi rejimi Yahudilere ve diğerlerine karşı kitlesel bir temizlik programım yürütmek için gaz odaları kullanmış olamaz.

Bu savlarını desteklemek için, kitlesel bir gazlamanın gerektirdiği miktarla tutarlı olması için, Auschwitz’deki gaz odalarında yeterince öldürücü siyanit gazı kalıntısının olmadığını söylerler. Bu tezi desteklemek için inkârcılar tarafından atıfta bulunulan deneyler arasında bulunan bir tanesi, bitleri öldürmek için kullanılan siyanit miktarıdır, inkarcılar bu deneyin sonuçlarını alırlar ve sonra bitleri öldürmek için gerekli olduğu kadar siyanitin insanları öldürmek için gerekli olmuş olacağını varsa vmayı sürdürür.

Bununla birlikte bilim insanları, insanları öldürmek için bitlere göre çok daha az siyanit gerektiğini ve bitlerin öldürülmesi içinse insana göre çok daha uzun süreli olarak gaza maruz bırakılmaları gerektiğini göstermiştir. İnkârcılar yalnız kuramlarıyla uyumlu “gerçekleri” kabul ettirmeye çalışmaz, aynı zamanda kuramlarıyla tutarlı olmayan gerçeklere de hiç inanmaz. Tarihçiler tarafından atıfta bulunulan belgeler sahte olarak kınanır ya da açıkça işaret ettikleri anlamdan başka şeyler anlamına geldiği söylenir.

Kuramlarıyla çelişen olayların görgü tanıklarını yalan söylemekle, yanılmakla, deli ya da baskının kurbanları olarak suçlarlar. Katliamın gerçekliği, İsrail’de 27 Nisan’da ve diğer yerlerde 19 ya da 20 Nisan’da anılır. Bugün, 1943 yılının Nisan ve Mayıs aylarında olan bir olayın, Varşova Gettosu ayaklanması yıl dönümü olarak bilinir. Bu dönem sırasında, gettoda tutulan 400.000 Yahudinin geri kalan 60.000’i, Almanya’nın sınır dışı etme emrine direndiler ve katliam inkârcılarmın kabul etmeye yanaşmadıkları gaz odalarına onlan nakletmeyi planlamış olan ağır silahlı Alman birliklerine karşı neredeyse bir ay boyunca dayandı.

Bir önceki yazımız olan DİŞİ KEÇİ’NİN KALBİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment