“Bilimsel” Hızlı Yaratılışçılık Bilim ya da Dogma

Incil, bir bilim ı değil, bir din ıdır. Bu nedenle, Incile yüksek bilim standartlarını uygulamak yerinde olmaz. Onu, yaratılışın harfi harfine doğru bir anlatımı olarak almak da yerinde değildir.

Bilim ve inanç sorunlarını ele alırken, bu iki tür çaba arasındaki sınırı akılda tutmak önemlidir. Bilim, geçerliliği deneysel kanıtlarla desteklenen düşüncelerden oluşurken, dinsel inanç geçerliliği deneylerle gösterilemeyen inanış biçimlerinden oluşur (kanıtların konuyla ilgisi yoktur), ikisinin de doğal olaylar hakkında ortak düşünceleri olabilmesine karşın, dinsel inanç sadece bu fikirleri aşmaya çabalar.

Bu anlamda bilim ve din arasında bir çatışma olması gerekmez. Hem bilim, hem de din tinselliğin derin bir kaynağı olabilir. Gerçekten de birçok kişi doğanın harikalarını, daha derin bir anlayışın, aslında dinsel inançlarını zenginleştirdiğini hissetmektedir.

Bir açıklamanın bilimsel olması için, bunu sınamanın akla yatkın bir yolu olması gerekir. “Yerleştirilmiş kanıtlar” açıklamasının yanlış olduğunu gösterecek akla yakın hiçbir sınama yolu yoktur; yanlışlanamaz.

Evrim Kuramı’nın bol miktarda deneysel desteğinin bulunmasına karşın, biyologlar, evrimin hangi mekanizmalarla ve hangi yolları izleyerek olduğu konusunda ayrılır. Tüm bilinen organizmalar için kalıtsal bilgiyi taşıyan molekül olan DNA’nın (Deoaksi Ribonükleit Asit) yapısının, 1953’te keşfinden sonra bunların önemli bir şekilde anlaşılmış olmasına karşın, bu süreçlerin birçok önemli yönünün (mutasyonların kaynağı, çeşitli seçilim süreçlerinin önemi ve türleşmenin ve mutasyon görece hızları ya da temposu) tam olarak açıklanması beklenmektedir.

Bilimse! düşüncenin doğasını yakından tanıyanlar, bu mekanizmalar ve yollar hakkındaki tartışmaların, Evrim Kuramının zayıflığının bir işareti olmadığını anlayacaktır. Aksine bunun, bilimsel çabalardaki gücün işareti olduğunu göreceklerdir. Buna karşın, “bilimsel” hızlı yaratılışçılığa kuşku duymadan ve soru sormadan yapışmak, dogmayı açığa çıkaran bir işarettir.

Bir önceki yazımız olan DİŞİ KEÇİ’NİN KALBİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment