Fal Genel

Kürek kemiği ile fal açmak

Kürek kemiği ile fal açmak

Kürek kemiği ile fal açmak Japonlar’da da görülmüştür. Araplar bu falı kadim Yunan ilimlerinden bir ilim sayarak kürek kemiği bilgisi haline getirmişlerdir.

Kürek kemiği falı, Orta Asya’daki pek çok Türk boyunda da çok yaygındır.
Kürek kemiği ile fal açtırmak isteyen adam bir kürek kemiği bulur. Bu kemiğin kaynatılmamış olması gerekir. Falcı kemiği ateşte kızdırdıktan sonra eline alıp ince tarafından tutar. Kemikte çizgiler, çatlaklar ve noktalar belirmiştir. Fala baktıran çiftçidir. Hayvanını çaldırmıştır. Fala bakan kemikte oluşan çizgileri şöyle izah ediyor:

DD çizgisinin ortasında fal sahibinin hanesidir, f ı g çizgisi b kırlarına gider ve geri döner. Bundan anlaşüıyor ki hayvan uzak yere götürülmüştür, fakat geri dönecek, bulunacaktır.
f i k yolu c arkasından geçerse, hele şu E sapının yakınından geçerse, kaybolan nesne ve hayvan çok uzaklara götürülmüştür, bulunamaz.

C işaretiyle gösterilen yere kemiğin iteği yahut kemiğin küçük kenarı denir.
A ile gösterilen yere kemiğin büyük kenarı denir, f 11 çizgisi küçük c sırtında biterse kaybolan nesne uzakta değildir; bir adamın elinde kapalı bir yerde saklıdır. Her halde bulunacaktır. Eğer bu çizgi f ı m
olarak c üzerinden geçerse kalbolan şey bulunmaz.

fon çizgisi büyük A sırtına gider ve burada biterse kaybolan şey ev çevresinde bulunuyor, f QrÇ çizgisi A sırtından geçerse kaybedilen şey veya hayvan hırsız elindedir, hayvan arkasında yük ile dağa çıkmaktadır. Kaybolan şey cansız nesne ise hırsız bunu dağda saklamaktadır. Büyük QR çizgisi üzerinden geçerse bir yabancı adam kaybolan şey hakkında haber getirecektir, st çizgisi fo çizgisini keserek A sahasının üzerinden geçip küçük c sırtına gelirse bu bir ırmağı gösterir. Hayvan su içmek üzere ırmağa gitmiştir. Eğer iki tane paralel çizgi ortaya çıkarsa bunlardan DD arasındaki f noktasından başlayan biri kaybolan hayvanın yoludur. U çizgisi f çizgisinden kısa olursa arayan adam henüz hayvana u laşmamıştır; eğer u çizgisi f çizgisini geçerse arayan adam çok uzaklara gitmiş, aradığı hayvan arkada kalmıştır. Eğer f çizgisi b alanına gider ve b alanı yanmış ise kaybolan hayvan veya nesne yandı demektir.

Falcıya göre kürek kemiği falıyla ancak kaybolan nesneler hakkında bilgi mümkündür. Başka şeyler öğrenilemez. En doğru söylenen kemik koç kemiğidir.

Falcılara göre kürek kemiği birçok kısımlara ayrılır. Bunlardan en önemlileri şunlardır:

a) Kazan, bb) gırtlak. W) kemiğin arkası, d) kulak. g) alın, e) kemiğin eteği, bg) kenar, bd) kara y ol. cc) kuskun. II) dil, haber, mm) engel, sefere

KRİSTAL KÜRE VEYA SU DOLU BARDAKTAN FAL BAKMA

KRİSTAL KÜRE VEYA SU DOLU BARDAKTAN BAKILAN FAL

Bu fal özellikle falcının görebildiği ya da gördüğünü sandığı şekillere, bazen görüntülerle sahnelerle kalmaktadır. Bir çeşit hipnotizma olayına meydan veren Kiristal küre falı uygulayanlara göre, olan ya da olacak olayları açıkladığı inanılır.

Kristal küre falı veya Suya bakma falı üzerine Pertev Naili Boratav’ın çalışmalarından yararlanarak, yöntem benzerliği açısından üzerinde durmak yerinde olur.

Suya bakma: Bakıcı, bir kabın içine konmuş suyun içine bakar; veya bir başkasma baktırır; çoğu kez bu medyum bir çocuktur. Bu iş için söylenmesi gerekli davet sözlerini tekrarlıyarak cinler çağrır ve onlara sormak istediği şeyleri sorar: Hastalığın sebebi, tedavi yolu vb. eğer hastalık söz konusu ise; yahut, uzakta olan, haber alınmayan kimselerin durumu üzerine bilgiler; ya da, bilinmesi dilenen, geçmişle, gelecekle ilişkili başkaca konularda bilgiler. Bakıcı sorunlarının karşılığını suyun üzerinde beliren çizgiler, yazılar, hayallerden elde ettiğini ileri sürer. Bu yöntemi kullanan bakıcılara, cindar veya cinci de derler. Cinciler erkek de, kadın da olabilirler. Niyet Kuyusu, aynı fal tekniğinin, aracı gerektirmeyen bir çeşitlenmesi sayılır.

Cinci cinleri çağırır, suda beliren şekilleri yorumlar, aynı şekilde Kristal küreyi ya da bardak suyunu kullanan veya kullalndıran (medyum her iki yöntemde sık sık kullanılmaktadır) suyun içinden çıkan ve oluşan görüntüleri yorumlar.

Su dolu bir bardak beyaz bir kağıt sı üzerine konulur. Bakıcı (medyum) sırtını ışığa vererek oturur. Bardağın etrafı nesnelerle örneğin larla ufak bir ekran, bir perde ile çevrilir, yarı karanlıkta bulunur. Bakıcı bardağın içindeki suya bakmaya başlar. Gözlerini kırpmadan, kapatmadan (yöntemde çok önemli bir noktadır bu) sanki bardağın içine değil, sanki uzaklara ya da dipsiz bir bardağa bakıyormuş gibidir. Bir noktadan sonra bu bulanmaya başlar, gölgelenir bulutlanır, (medyum’un gözüyle, tabii) ve yeniden açılır. Bakıcı artık gördüklerini sıralar.

Etimolojik araştırmalara göre, bu tür fal çeşitli ırklara mensup kavimlerde eskiden beri bilinir.

DUMAN FALI BAKMA

DUMAN FALI

Elbette fal konusunda en tecrübeli olanlar, yine eskiler ve ilkel uygarlıklar olmuştur. Her olaydan bir anlam çıkarılmıştır. Kimi, yakılan kurbanların, dumanlarına göre ahkam keserdi: Hafif, düz yükselen bir duman iyi; sağlık bolluk içinde günlere yorumlanır. Kara bir duman ise kötü ve felaket getirecek günlere işaret sayılırdı.

Kimi insanlar yüzükle fal çıkartırdı. Yüzük bir ipe bağlanır ve çevresinde harfler dizilmiş olan yuvarlak bir masanın üstünde asılırdı. Sallanan yüzü IHİ ğün durunca gösterdiği harfler sorulan soruya cevap olarak yorumlanırdı.

Avrupa’daki teozofi hareketi ve astroloji arasındaki etkileşimi anlamak için tarihle ilgili bazı bilgiler gereklidir.

Bu gizemli hareket 1875’de New York’da doğar. Mme H.P. Blavatsky’nin (soylu bir aileden gelir, 1831’de Ukrayna’da doğmuştur) yönetimi altında bir grup tarafından kurulan bu hareket, Cermen ve AngloSakson ülkelerinde şaşırtıcı bir başarı kazamr. Hareket, kurucusunun Londra’da Hintli bir prense rastlayıp ondan etkilenmesiyle başlamıştır. İlkesi, içinde gizemli kozmik kavramların yer aldığı genel bir kardeşlik ve dindarlığa dayanmaktadır.

Böylece devam ettiği görülen İngiliz astroloji hareketi, Alan Leo’nun teozofik Topluluk’la karşılaşmasından etkilenmiştir. Aşağı tabakadan olan Alan Leo (gezgin tüccar), Mme Blavatsky’nin 1889’da yerleştiği Londra’daki grubuna girer. Bir taraftan teozof olan Leo, öte yandan da büyük bir ticari yetenek gösterecektir. Lacey’le birlikte, Astrologer’s Magasi ne abonelerine, ilk defa bedava horoskoplar hediye eder.

Tahmin edilebileceği gibi, başarı çok büyük ama buna göre iş de çoktur.

KAĞITTA NOKTA FALI

KAĞITTA NOKTA FALI

Bedevi Araplar’da ise yaygın bir fal kumda, parmakla veya bir değnekle, çizilen noktalarla bakılır.

Nokta falı’nm değişik fakat aynı şekilde yaygın bir çeşidi bir kağıt parçasına gelişi güzel çizilen noktalarla oluşur. Falcı’ya bir soru sorulur.

Falcı derin bir düşünceye, bir “konsantrasyon” haline dalar ve kağıdın üstüne noktalardan meydana getirdiği onaltı yatay çizgi çizer. Her çizgideki nokta sayısı ayrıca toplanır ve çizginin sonuna yazılır. Çizgiler, sayılır ve
bunlardan oluşan şekiller veya anlamlar karmaşık bir yönteme geleneksel bir çizelgeye uygulanır ve yorumlanır.

Victoria dönemi boyunca çok sayıda astroloji el konumı yayınlandı. J.Wilson’un (1819) hacimli Complete Dictionary of Astrology’sinden soma gelen, RT.Cross’un 187779’da basılan Guide to Astrology’si veya Worsdale’in (1824) Celestial Philosophy or Genethliacal Astrology’sinin yanısıra 1879 1889’da basılan ve 1911’de yeniden basılan Pearse’m Text book of Astrology’sinin iki cildi bunlara örnektir.

Bu dönemin sonunda, İngiliz astrolojisinde yeni bir olay ve yeni adlar belirir. Sözkonusu olan, Mme Blavatsky tarafından kurulan ve Almanya’da da yankılan duyulacak olan bir teozofi hareketi ve hem gizemli hem ticari eğilimleri olan bir astrolog, Alan Leo’dur (W.F.Allen takma adli) (1860-1917).

KUM FALI (REMİL)

KUM FALI (REMİL)

Birtakım nokta ve çizgilerle kaygı keşfetme ilmine verilen addır. Remil: Arapça kum demektir. Eskiden kağıt yerine kum kullanıldığı için bu ismi almıştır. Bununla uğraşanlara “remal” denilirdi.
Remilde 16 değişik şekil vardır. Bu şekiller 32 çizgi ve 32 noktadan meydana gelmiştir. Her çizgi i ki noktaya denktir ki, 32 çizgiden 6 nokta çıkar. Re milin 32 noktasını da bunlara ilave edince toplam 96 olur ki Ebced ile hesaplanmış olan Daniyal ismine denk gelir. Remil, halka Hazreti Daniyal tarafından öğretilmiştir.

Remil atma şekilleri çeşitlidir. Remil atmada kolaylık olsun diye bazı memleketlerde zar kullanılmıştır. Remil attırmak isteyen kimselere 16 kez zar arttırılır ve her atılışta zann tek veya çift gelişine göre, yani tek için nokta, çift için çizgi olarak yazılır ve Ümmehat teşkilinden sonra remmal (remil atan) usuluna göre diğer haneleri meydana getirir ve sonuca göre de kararım verir.

Bundan başka yine bazı yerlerde kolaylık bakımından on altı Remil şeklinin her birinden dörder tane küçük kağıt parçalanna yazılıp bükülerek bir torbaya konur. Remil attırmak isteyen kimseye niyet ettirildikten sonra torbadan kağıtlar birer birer çektirilerek sıra ile dizilir ve Ümmehat teşkil edildikten sonra diğer haneler meydana getirilir ve gereken karar verilir.
Remil dökülmezden evvel yapılması ve dikkat edilmesi gereken şartlar şunlardır:
Abdestli olmak, yerin ve giyeceğin temiz olmalı.
Yüz kıbleye dönecek.
Hava yağmurlu, karlı, bulutlu, fırtınalı olmayacak.
Kötü sayılan saatlerde Remil dökmemek.
Çok tok iken Remil atmayın.
Mümkün olduğu kadar atılacak Remili kuşluk zamanına getirin.
Remil atarken niyete konsantre olun.
Sağ elin serçe parmağını mihver yaparak noktalan soldan sağa doğru saymaksızm atmak ve her sıra noktayı evvelkinin altından ve biraz aşağıdan başlatıp, öncekini geçmek ve her noktayı korken kalben Allah (C.C)’ı zikretmek.
Remil atmadan önce soru ve niyet ne ise onu söylemek.
Aynı maksat için bir günde iki defa Remil atmamak.
Remil atmaya başlamadan önce bir Ayetel Kürsi, üç Latif, üç İhlas, bir Fatiha, okumak gerekir.
Birinci satırdan ve soldan başlayarak noktalar sayılır, tek gelirse nokta, çift gelirse satırın karşısına bir çizgi çizilir. Bu on altı nokta satırından çıkarılan dört şekle Remil dilinde Ümmehat denir.
Remilde her şeklin birinci sırası ateş, ikinci sırası hava, üçüncü sırası su, dördüncü sırası da toprak sayılmıştır.

Ümmehatın dört şeklinin ateş hanelerinden beşinci şekli, hava hanelerinden altıncı şekli, su hanelerinden yedinci şekli, toprak hanelerinden de sekizinci şekli, örnekte olduğu gibi yapılır.
Agah Sun Levent: RemiFi kendine özel bazı şekiller vasıtasıyla hükümler çıkarmak ve böylece istek ve arzulan haber vermek ilmidir. Diye tarif ettikten sonra şunlan söyler.

“Vaktiyle bu şekilleri parmakla kum üstünde çizdikleri için buna remil demişlerdir. Bazı lar, ilmi remil’in İdris Peygamberce münasebeti olduğunu söylerler. Fakat bu ilimle asıl meşgul olan Daniyal imiş. Remil’in çeşitli usulleri vardır.

Remil ’in esası noktadır. Her iki noktada bir çizgi demektir. Bu nokta ve çizgilerle bir takım şekiller
yapılır.

Bunların burçlarla nispetleri hesap edilerek bun lann tahlili yapık ve hükümler çıkarılır.
Şamanlann, gaipten haber almak için kullandıkları gereçlerden biri de aynadır. Bunu, Türkiye’de fal bakıcıları, bildiğimize göre, suyun düz ve aydınlık yüzfi gibi kullanıyorlar; yani bakma kuralı her iki teknikte aynıdır. Cindar çağırdığı cinlere, aynada istediği kişileri ve olayları yansıtmasını buyurur. Ve buna göre yorumunu yapar.

KUMALAR FALI

KUMALAR FALI

KırgızKazaklar’da ve Özbekler’de yaygın fallardan biri Kumalak denilen faldır.
Kumalak falı için kırkbir taş yahut nohut, fasulye yahut koyun tezeği kullanır. Kırgızlar koyun tezeğini tercih ederler. Bu falı biz taşla şöyle açalım: Kırkbir adet taş yahut başka bir şey gelişi güzel üçe aynlır. Birini kısma giren taşlar dörder dörder ayrılıp kalan taşlar sağa konulur. Burası sağ omuz olur. İkinci kısma giren taşlar yine böyle ayrılır, kalanları sağ omuzun sol yanma konur ki bu baş’dır. Üçüncü kısımdaki taşlar da böylece ayrılır, kalanı baş’ın sol yanma konulur, bu sol omuz’dur. Şöyle bir sıra oluşur.

kalan bütün taşlar karıştırılıp tekrar üçe aynlır; birinci’de olduğu gibi yapılır ve şöyle bir sıra oluşur.
sağ omuz’un altındaki sağ böğür ortadaki yürek sağ omuz’un altındaki sağ böğür ortadaki yürek sol omuz altındaki sol böğür’dür.

Kalan taşlar yine kanştırılıp üçe ayrılır. Bunlarında her bir kısmı dörder dörder ayrıldıktan sonra
en son kalanları öncekiler gibi yerleştirilir ve hepsi şöyle sıralar oluşturur.

Kazan yahut koskun
Bu işlemlerden sonra kalan taşlar hiçbir şey ifade etmezler. Falcılar bu dokuz yerdeki taş kumalak sayılarına bakıp fal sahibine geleceğini anlatırlar.

BUĞDAY FALI

BUĞDAY FALI

Geçen yüzyılda Fransa’nın birçok bölgelerinde köylüler buğday piyasasının durumunu saptayabilmek için buğday taneleriyle bir başka fal açarlardı. Oniki buğday tanesi alınır, her birine bir ayın adı verilir ve temiz ve sıcak bir ocağa konulurdu. Yanan buğday taneleri köylülerin inancına göre buğday fiyatının hangi aylarda yükseleceğini gösterirdi.

Arap Astrolojisi
Astroloji Pers, Suriyeli, Arap ve Türkler’de geniş ölçüde yayümıştır. Tarihinin en ilginç dönemi, îslami yayılışa karşılık gelen ve Î.S. 8. yüzyıldan başlayıp, sekiz yüzyıl süren dönemi kapsar. El hakem el nud’jun ya da “yıldızların yargısı” adını alır.

Muhammed’in yıldızlara ilişkin boşinançlan ve Yahudi Hıristiyan düşünceleri yok ettiği söylenirse de Kuran’da astrolojiye açık olarak getirilmiş bir yasak yoktur. Yıldızlar, Muhammed’in izleyicileri tarafından Tann’nm iradesinin işaretleri olarak değerlendirilir, ama kehanetler, kaçınılmaz nitelikte olmamalıdır. Böylece, birçok halifenin hizmetinde bir astrolog bulunur.

HOROZ FALI

HOROZ FALI

Harflere dayanan başkaca bir fal şekli, Romalılar’da çok kullanılan “Horoz falı” idi. Yere bir daire çizilir ve bu daire yirmidört bölüme ayrılırdı. Her bölümde bir harf ve her harfin üstüne bir arpa veya buğday tanesi konulurdu, dairenin içine bırakılan horoz, arpa ya da buğday tanelerine saldırırken bölümlerdeki harfler kaydedilir ve çıkan sözcükler, yazılar yorumlanır.

SİYAH RENK FALI

SİYAH

SİYAH RENGİ SEVEN KADINLAR
Bu rengi seven kadınlar mahzundurlar. Bunlar dışarıdan bakıldığında şen, mutlu ve hayat dolu gözükürler. Moralleri bozuk olduğunda etrafta hayalet gibi dolaşırlar.

Bu bayanların bazıları sert ve soğuk olurlar. Başladıkları işi bitirmek isterler. Hırslıdırlar.

SİYAH RENGİ SEVEN ERKEKLER
Bu rengi seven erkekler, sert yapılı ve sert düşünceli olurlar. Hayatın zevklerinden yoksun yaşarlar. Etrafındaki insanların hayatlarına karışmayı severler. Durmadan nasihat ederler. Liderlik duygusuna sahiptirler.
Çoğu kötümser olurlar. Hayatı adeta başka bir hayat için bir hazırlık sayarlar.

KURŞUNİ RENK FALI BAKMA

KURŞUNİ

KURŞUNİ RENGİ SEVEN KADINLAR
Bu rengi seven kadınlar sessiz, sedasız ve beceriklidirler.
Böyle bayanlar başladıkları işi bitirirler. Bazıları soğuktur. Duygulan her zaman dışa vurmazlar. Bazılan duygularını tamamen gizlerler.
Zekidirler. Iş hayatında başarılı olurlar.

KURŞUNİ RENGİ SEVEN ERKEKLER
Bu rengi seven erkekler, hareketli ve kuvvetlidirler. Fakat evde tamirat işleri ellerinden gelmez bu konularda beceriksizdirler.
Beyin ve zeka konusunda her şeyi çok iyi yaparlar. Bu konuda kendilerine güvenmekte çok haklıdırlar. Kabiliyet ve kusurlarını bilirler ve bunun etrafındakilerin tarafından bilinmesi onları rahatsız etmez. Son derece kültürlü olurlar.

Her yıldız çeşitli tannlara maledilmiştir. Ay Tannsı Sin, bitkiler, aylar, yıllar, günler ve insanlarm kaderine hükmeder. Güneş tannsı Şamaş, yaşamın efendisi ve adaletin koruyucusudur. Aşk tanrısı îştar, Venüs’e karşılık gelir. Sabit ya da gezgin diğer yıldızlar, bazıları evcil (basit yıldızlar) diğerleri gezgin yada vahşi (gezegenler), “bibular” ya da koyunlardır. Bu son sözü edilenler arasında “beyaz yıldız” (Jüpiter), Babil’in koruyucu tanrısı, yaratıcı Mar duk’tur. Oğlu ve ortağı Nabu, Merkür’e karşılık gelir: Kader tabletlerinin milini tutan bilim tanrısı. Mars, korkutucu kırmızı parıltısıyla cehennem ve silah tannsı, kötülük taşıyıcı Nergal’dir. Yavaş seyriyle farkedilen Satürn, eski yorgun bir güneş olan adalet ve düzen yıldızı, istikrarlı Ninibe’ye benzetilir.

MOR FALI

MOR

MOR RENGİ SEVEN KADINLAR
Bu rengi seven kadınlar lükse düşkündür. Servet, şöhret ve mevki elde etmek isterler.
Beklentilerinin gerçekleşmesi için çalışmazlar. Bek lentilerinin başkaları tarafından gerçekleşmesini beklerler. Sürekli beğenilmek ve iltifat almak isterler.
MOR RENGİ SEVEN ERKEKLER
Bayanlardaki gibi erkeklerde lüks ve pahalı bir hayatı severler. Daima büyük şeyler isterler.
Hareketleri ağır ve dikkatlidir. Bazı durumlarda da çabuk hareket ederler.