Her Telden

İllüminati kötü niyetli devasa bir tahrikattır

fal bak

Amerika’yı Yeni Dünya Düzeni’ne yönelteceğine dair söz ver mesi, İlluminatici efendilerine verdiği bir sinyaldi.
Clinton’ın “açıklama ve belirginleştirme” sözcüklerini kul lanması tesadüf değildir. Lucis Trust üyesi Alice Bailey tarafın dan kurulan küreselci Dünya İyi Niyet Örgütü, “Yeryüzünde Yeniçağ Krallığı’nın kurulmasına vesile olacak olan Büyük Plan, halk yığınları için propaganda yoluyla belirginleştirilmeli ya da açıklanmalıdır,” demiştir.

Diğer yeniçağ küreselcileri de sık sık aynı tür propagandaları seslendirmektedirler. Örneğin, Dünya İyi Niyet Örgütü bülteninde yayımlanan, “Yeryüzünün Statüsü ve Plan’ın Açıklanması” başlıklı aydınlatıcı makalesinde Angela Harkavy şöyle yazmaktadır:

“Yeniçağda davranışlar ve eylemlerin çerçevesinin kolayca anlaşılacak şekilde çizilmesine yardımcı olmak üzere mesaj, veciz, kısa ve açık olmalıdır. Önümüzdeki dokuz ay boyunca, bu süreçte yer alan tüm hükümetler, örgütler, kurumlar ve insanlar, Büyük Plan’ı açıklayabiliyor ve belirginleştirebiliyor hale geleceklerdir.”6
Dünya İyi Niyet Örgütü, birleşik bir dünya ekonomisi ve hükümetini kapsayan dünya sentezinin, bu belirginleştirme sürecinin temelini teşkil edeceğini açıklamıştır. Örgüt, “Birliğe doğru devinen hareket durdurulamaz,” diye ilan etmişti.

Kaypak Willie, Bilderberg Bili ve Profesör Çuigley
Bili Clinton’m Masonik üstadlar tarafından seçilmesi, ayartılması ve bilinçlendirilmesi daha çocuk yaşta iken başlamıştı.

Fakat bu garip ve gizemli imajın varlığı gerçektir. Bu gözü ve piramidi tasarlayan ve onu ABD dolarının üzerine yerleştiren İlluminati’nin varlığı gerçektir. Bili Clinton’ın ABD Başkanı olmak üzere politik gücün zirvesine şimşek gibi yükselişinin büyüleyici hikâyesi, bunların varlığını aslında apaçık ispat etmektedir.

Eylül 1992’de, uluslararası haber bülteni Flashpoirıt’te, “Bili Clinton ve Bilderberg Komplosu” başlıklı, merak uyandırıcı bir makalem yayımlandı. Aşağıda o zamanlarda yazdığım makaleden bir bölüm bulacaksınız:
Bili Clinton’ın, Amerika Birleşik Devletleri’nin bundan sonraki başkanı olması kuvvetle muhtemeldir. Peki bunu nasıl becerdi? Küçük ve çoğunlukla kırsal bir eyaletin çok bilinmeyen bir valisi, en yüksek makamlara aday olmayı nasıl başardı? Üstelik hakkında evlilik dışı ilişki, askerî belgelerde sahtecilik ve diğer ahlaksızlık suçlamaları neredeyse ispat edilmişken. Bir kişi ya da bir grup karanlıkta pusuya yatıp onun iplerini mi oynatmaktadır?

Benim bu soruya cevabım doğrudan güçlü bir ‘Evet’tir. Zamanında, ‘Bili Clinton bütün varlığı ile Illuminati diye bilinen, dünyanın en güçlü seçkinlerinden oluşan, gizli bir kardeşlik teşkilatına aittir,’ diye yazmıştım. Daha sonra da Clinton’ın Illuminati geçmişinin detaylarını anlatmış ve bu sapkın ve kötü adamın neden Has Daire tarafından dünyaya kaos, kan ve gözyaşı getirmek ve Amerika’yı bir gestapo polis devleti yapmak üzere seçildiğini açıklamıştım. Bili Clinton’ın başkan seçilmesi, komplocuların esas amacı olan Büyük Çalışma’ya giden yolda, son aşamalardan biri olmuştur.

Göz Kamaştırıcı Bir Performans
Bili Clinton’m soy kütüğü ve geçmişi önemlidir. Çünkü onun kariyeri ve yaşamı, İlluminati’nin kendi hedeflerini savu

Ahlaksız Bili Clinton’ın Şimşek Gibi Yükselişi: İllüminati Etkisi Konusunda Klasik Bir Örnek
Yazılmış olduğu gibi, Tanrının, kendisini sevenler için hazırladıklarınıy hiçbir göz görmemiş, hiçbir kulak işitmemiş, hiçbir insan yüreği kavramamıştır.

Korintliler 2:9
Kitab ı Mukaddeste söylendiği gibi, neyi inşa edebileceğimizi hiçbir göz görmedi, hiçbir kulak işitmedi, hiçbir zihin hayal edemedi. Ama yapabiliriz.

Bili Clinton Demokrat Parti Ulusal Kongresi

New York
Doğa, içindeki her şeyle birlikte, Tanrıdır.

Al Gore Dengeli Dünya
İllüminati, kötü niyetli devasa bir ahtapot gibi, pençeyi andıran kollarını toplumun ve devletin her köşesine uzatmış bir gruptur. Bir dolarlık banknotlardaki her şeyi gören göz sembolü, İllüminati’nin her yerde hazır ve nazır ancak iğrenç olan karakterini, harika bir şekilde resmeder. Piramidin en tepesindeki iblisin Grotesk gözü, bir erkek ya da kadın cüz danından bir dolar çıkardığında her Amerikalıyı izler. Ancak çok az insan bu imajın farkındadır.

Değişimi, Üçüncü Dalga ve Yeni Bir Medeniyet Yaratmak kitap larında ileri sürülen fikirlerin aynısıdır.
Dünya İyi Niyet Orgütü’ne göre; “Dünyadaki en acil sorunlar aşırı nüfus artışı, serbest ticaretin önündeki engeller, zenginliğin adaletsiz dağıtımı ve koordine edilmemiş bir yüksek eğitimdir.”

Sanki Komünist Enternasyonalin, Üçlü Komisyon’un, Bil derbergin ve Dış İlişkiler Konseyi’nin istek listesine benziyor. Değil mi?

“İyi ki insanlığın gelişimine nezaret etmeye ve ona rehberlik etmeye memur, aydınlanmış insanlar, şu anda siz bunu okurken bile, Büyük Planı başarıyla gerçekleştirmek ve sorunları çözmek üzere çalışmaktadırlar,” diye yazmaktadırlar. Bu aydınlanmış insanlar, zihnî melekelerinde herhangi bir sınır olmayan, dinî önyargılardan arınmış, olağanüstü insanlardır. Bu insanlar; insanlığın hizmetkârları, bir dünya hükümeti kurmaya ve yarının yeni dünyasını inşa etmeye çalışan gezegensel hiyerarşiye dâhil kimselerdir.”

Newt Gingrich’in “Üçüncü Dalga”mn gündemine hevesle sarılması, onun Aydınlanmış İnsanlar’dan biri olduğunun işaretidir. Eğer gerçekten “kaostan doğacak düzeni getirmek” üzere seçilmişse, gelecek aylar ve yıllarda Bay Gingrich, çok yakından izlenmeyi hak ediyor demektir. Her şeyin ötesinde, bizzat kendisi “gezegenimizi değiştirme” niyetini açıkça ifade etmişti.
letlerin kardeşliğini, inançların birlikteliğini ve ekonomik bağımlılığı vurgulayacaklar ve Tanrı’nın krallığının yeryüzünde tecessüm etmiş hali olarak kabul edileceklerdir.

Eğer bize söylendiği gibi bu Yeni Dünya Hizmetkârları Grubu gerçekten Tanrı’nın krallığının yeryüzünde tecessüm etmiş hali ise o zaman bunların temsil ettikleri Tanrı, hangi Tanridır? Dünya İyi Niyet Orgütü’nün akla ziyan yayının dördüncü sayfasında bu soruya verilen yanıt, kendi sözcükleri ile ifade edersek “çok aydınlatıcı” bir Tanrı’dır. Bu dünyayı karıştıran grup, muhakkak ki kendi başına hareket etmiyor. Ruhani âlemde bunların eylemlerini yönlendiren belirli ve güçlü varlıklar söz konusudur.

Lucis Trusta bağlı Dünya İyi Niyet Örgütü, bu planın gerçekleştirilmesinden sorumlu bir ruhani hiyerarşinin bulunduğunu itiraf etmektedir. Alice Bailey, “Bu insanların arkasında bulunanlar ve İyi Niyet Orgütü’nün üyelerini koordine edenler; gezegenimizin ruhani iç hükümeti olan Planın Muhafızlarıdır,” diye yazar.38
Dünya İyi Niyet Orgütü’nün yayınlarından ayrıca; Planın Muhafızlarinm amacının, Yeni Dünya Hizmetkârları Grubu eğitmek olduğunu anlıyoruz. Bir nevi eğiticilerin eğitimi. Ruhani olarak gelişkin insanlardan oluşan bu grup, kelimenin tam anlamıyla “Tanrı’nın Krallığimn yeryüzünde tecessüm etmiş hali” olacaktır. Fakat Dünya İyi Niyet Orgütü’nün yayınlarına göre “Bu krallık, bir Hıristiyan krallık olmayacaktır. Dünyadaki her dine, her ırka ve her politik düşünceye ait olan, nefret ve ayrımcılık ruhundan kurtulmuş insanlardan oluşan bir krallık olacaktır.”39
Başka bir deyişle, kurulacak olan “Tanrinın Krallığı”, birliğin ve tek dünyacılığın prensiplerini ihtiva edecektir. Bu düşünceler, Newt Gingrich tarafından ve Tofflerların Güç

BM’nin New York’taki genel merkezinde bulunan Meditasyon Odası’nın işletilmesi sorumluluğu verilmiş, garip bir kuruluştur. Lucis Trust üyeleri arasında, Mihail Gorbaçov’un Hintli gurusu ve BM’nin resmî ruhani danışmanı Sri Chinmoy’un da bulun duğu politik, ekonomik ve dinsel alanlarda söz sahibi kimseler bulunmaktadır.35 ABD Savunma Eski Bakanı ve Illuminati kontrolündeki Dünya Bankasinın eski Başkanı Robert Mc Namara, BM eski Genel Sekreter Yardımcısı ve Kosta Rika Barış Üniversitesi Rektörü Robert Muller de bu kuruluşun üyeleri arasındadır. Üyelerinin ünvanı ve saygınlığı dikkate alındığında, Lucis Trust’ın öğretilerine ve faaliyetlerine çok yakından bakmamız elzemdir.

Bir İllüminati kuklası Bill Clinton

Bili Clinton seçimleri kazanması üzerine, CFR kendi dergileri Foreign Affairs’ı, hizmetkârları Bili Clinton’dan gerçekleştirmesini talep ettikleri Has Daire’nin programının ana hatlarını, belirtmek için kullanmıştı. Derginin bu sayısında, General Colin Povvel’ın ve BM Genel Sekreteri Boutros Boutros Ghali’nin makaleleri de bulunuyordu.
Bir İllüminati kuklası, CFR, Üçlü Komisyon ve Bilderberg üyesi Bill Clinton görülüyor.

Başkan yardımcısı Al Gore ve Kafatası ve KemikTarikatı üyesi Massachussets Senatörü John Kerry, 1992 yılı Haziran ayında, Rio de Janerio’da düzenlenen Yeryüzü Zirvesi’nde, yeniçağcı fikirlerini anlatırken görülüyor.
Açıkça Hinduizmi, Budizmi ve diğer Doğu dinlerini överken, Hıristiyanlığı şiddetle eleştiriyordu. Gore ayrıca, toprak anaya tapınmayı, Amerikan yerlilerinin Şamanizmini ve Kutsal Ruh’a inanmayı onaylıyordu.

Al Gore kitabında heyecanlı bir şekilde, “Her şeyin anası olan uçsuz bucaksız yeryüzü tüm yaratılmışları kucağına basar ve besler,” diye yazar. “Kutsal Ruh’a” yapılan bir Amerikan yerli yakarışını tekrarlar ve “Yerli Amerikan dinlerinin değişik fikirlerin ilmek ilmek işlendiği bir duvar halısı,” olduğunu vurgular.

Kendi dinî inançları söz konusu olduğundai Senatör Dole’un, her yönden yeniçağ inancına bağlı olduğu açıktır. Hepimizin yeniden doğmuş olalım ya da olmayalım içinde zaten bir “Tanrı” bulunduğunu iddia eder. “Tanrı’nın içimizde olduğunu iddia etmenin kâfirlik” olduğuna inanan Hıristiyanları eleştirir.13 Gore, Tanrı’nm cennette bir yerlerde yaşayan bir varlık olduğuna inanmaz, aksine her insanın bir Tanrı olduğunu böylece Tanrı’nın herkesin içinde bulunduğunu iddia eder. Gore, hepimizin Tanrı’nın bir parçası olduğuna, “yaratma eyleminin kendi başına zaten bir Tanrılık” olduğuna inanır. “Tüm yaratılmışlara akıl gözüyle bakabildiğimizde, her insan yaratıcıyı canlı bir şekilde algılayabilir,” diye yazar.

“Doğa, içindeki her şeyle birlikte zaten Tanrı’dır,” diyecekler.
Gore’a göre, insanlık için mükemmel din, son dönem filozoflarından Teilhard de Chardin’in öğretilerinde anlatılan yeniçağcı, toprak ana dinidir. Bir Cizvit rahip olan ve yeni çağcı öğretilerinin rezilliği nedeniyle bizzat Vatikan tarafından azarlanan de Chardin, insanlığın ve dünyamızın birlikte bir tanrısallığa, bir “Omega Noktasına” doğru evrildiğini iddia etmektedir.

Diktatörce Bir Dünya Düzeni: Birleşmiş Milletler Komplosu

indir

Şunu kesinlikle biliyoruz ki Deccal kâfiri yeryüzüne geldiğinde, Yeni Dünya Düzeni’ne tamamlayıcı son dokunuşu yapacaktır. Efendileri olan şeytanı memnun edebilmek için İllüminati üyeleri, küresel bir politik, ekonomik ve dinî düzen kurmak amacıyla, ateşli ve sürekli bir şekilde çalışacaklardır. Bunlar, canavarın üç bacağını oluşturur hükümet, para ve kutsallık dışı bir din . Bunların amacı, cehennemlik efendilerini mutlu edecek ve kendilerine de halk yığınlarını kontrol etmek

Bu açıklayıcı logo, Dış İlişkiler Konseyi’nin resmî yayın organı olan ForeignAffairs dergisinin her sayısının kapağında yer alır.

Organizasyonun resmî yayın organı Foreign Affairs dergisin de de yayımlanan CFR logosu, muhteşem beyaz bir ata binen güçlü ve kışkırtıcı çıplak bir adam şeklinde resmedilir. Cüretkâr bir zafer ve başarı göstergesi olarak, kollarını saldırganca yukarı kaldırmıştır. Resimdeki gizemli el hareketine dikkat edin. Atlının parmakları, boynuzlu şeytan el diablo’nun işaretini gösteriyor gibi değil mi? Yoksa bu sadece bir yanılsama mı?
Beyaz atlı çıplak süvarinin, arka planı tamamen siyah olan bir daire içinde resmedildiğine dikkat edelim. Ben bu durumun, İlluminati’nin Has Daire’sini temsil ettiğine inanıyorum. Beyaz atlı çıplak adam ise, Has Daire’ye ve aslında tüm dünyaya liderlik edecek olan ve kıyamete yakın zamanlarda gelmesi beklenen İsa karşıtını (Deccali) temsil etmektedir.

Sahte Isa, Yoksa Tek Gözlü Kâfir midir?
Bizim inancımız onlarınkine uymasa da İslam âlimlerinin çok zaman önce, bir Deccal geleceği konusunda uyarılarda bulunmuş olması ilginç bir durumdur. Hayret verici bir şekilde bu âlimler, Deccal ortaya çıktığında, CFR harflerinden

İsrail ulusu tarafından bayrak olarak benimsen altı köşeli, iki üçgenli Davud Yıldızı (üstte solda), uzun zamandan beri okültistler tarafından, siyah ve beyaz büyünün sembolü olarak kullanılıyor.
Üstte sağda: Helena Blavatsky’nin Teozofi Derneği’nin orijinal amblemi. Taç giydirilmiş dairesel sürüngen ourobos’a ve daire içerisindeki gamalı haça dikkat.
Alt sıra: Burada, altı köşeli yıldızın değişik versiyonları olan ve okültistler tarafından kullanılan tılsımlar veya büyüler görülmektedir.

Kutsal metinler, şeytanı “denizden çıkan canavar” (Vahiyler 13:1) ve “büyük ejderha, yaşlı sürüngen” (Vahiyler 12:9) olarak tanımlar. Okült inançlara sahip kimseler, ister beş köşeli yıldız (pentagram), isterse altı köşeli yıldız (hexagram veya Davud Yıldızı) kullansınlar fark etmez. Her iki sembol de benzeri pek çok sembol gibi açıkça karanlığın güçlerini temsil eder.

İlluminati’nin İsa Karşıtı Lideri (Deccal)

indir

Beyaz Atlı Çıplak Süvari
Bu arada, bir başka komplocu Illuminati Grubu olan, Dış İlişkiler Konseyi’nin logosu; beyaz atlı bir sürücüdür. Bu ilginç logonun dehşet verici anlamını kavrayabilmek için İncil’in Vahiyler 6 bölümüne bakmamız yeterli olacaktır. Orada, korkunç ve kana susamış “mahşerin dört atlısından” birincisinin, beyaz ata binmiş biri olduğunu görürüz.

“Sonra kuzunun mühürlerden birini açtığını gördüm. O anda dört canavardan birinin, gök gürültüsüne benzer bir sesle, ‘Gel ve gör,’ dediğini işittim. Ve bakınca beyaz bir at gördüm. Binicisinin yayı vardı. Kendisine bir taç verildi ve galip gelen biri olarak zafer kazanmaya çıktı.” (Vahiyler 6:1 2)

Davud Yıldızı Bir Sırrı Gizliyor
Kudüs şehrinin kıyamete yakın zamanlarda oynayacağı rolün gizemi ile ilgili önemli bir ipucu, Davud Yıldızı sembolünde yatıyor olabilir. Bu altı köşeli yıldız, hem bugünkü İsrail devletinin sembolüdür hem de ülkenin bayrağında yer alır. Fakat Davud Yıldızı, ne şimdiki zamanda ne de eski zamanlarda kutsal bir sembol değildi. O aslında, derin ve engin kötülüğün kadim sembolü olarak kabul edilir. Aslında, altı köşeli yıldız, gamalı haçla belirginleşen esrarengiz Gizli Doktrin’in prensiplerini, tasarımı içerisinde barındırır ve hatta onları bünyesinde gizler.

Maalesef, Yahudiler ve İsrail vatandaşlarının çoğunluğu, altı köşeli yıldızda gizlenen şeytani anlamın hiç farkında değillerdir. Davud Yıldızı ,Tanrı’nın iğrenç bulduğu, “gömülü bir puttur.” İsrail’e Hz. Musa aracılığı ile gönderilen On Emir’in İkincisinin, bozgunculara sert uyarılar içermesine şaşırmamak gerek:
“Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer, gömülü put yapmayacaksın. Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı’yım. Benden nefret edenin babasının işlediği günahın hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım. Ama beni seven, buyruklarıma uyan binlerce kuşağa sevgi gösteririm.” (Çıkış 20:4 6)
Korkunç gerçek şudur ki yanlış bir şekilde Davud Yıldızı diye adlandırılan simge, birbirinin içine geçmiş iki üçgenden oluşur ve eski insanların taptığı Baal, Remphan, Horus vb. başka isimlerle anılan, güneş tanrısını temsil eder. Tüm bu ilahların, iblisi ya da şeytanı temsil ettiğini biliyoruz. Tüm idoller, gömülü putlar ve okült (esrarengiz) semboller aslında şeytanı temsil ederler.

Tapınağı’nı yeniden inşa edeceği ve kendisini yeryüzünün üstün ilahı olarak ilan ederek oradan şehre gireceği yazılır. Kudüs şehri dünyanın başkenti olacaktır. Deccal bu şehirden dünya imparatorluğunu idare edecektir.
Kudüs şehrinin kıyamete yakın dönemlerde iğrençliğin ve küfrün merkezi olacağının bildirildiğini hatırlamak faydalı olacaktır. Bu şehrin bugünkü sakinlerinin çoğunluğu tarafından Isa’nın reddedilmesi ve İsrail’in bugünkü liderlerinin Masonik entrikaları, zamanında büyük bir kent olan bu şehri, haksızlığın ve günahların merkezi haline getirmektedir. Tanrı’nın, Vahiy ler 11:8’de, kıyamete yakın dönemlerde bu şehri nasıl tasvir ettiğine dikkat edelim. “Sodom ve Mısır” gibi sapkın yerlerle kıyaslayarak Kudüs’ü ve içinde yaşayanları şiddetle kınar.
Tanrı’mn sözleri ve tanımlaması ile kıyamete yakın dönemlerde “Sodom ve Mısır” gibi olacak olan bu Kudüs şehrinden, İlluminati’nin İsa Karşıtı Lideri (Deccal), dünyayı birleştirmek ve emri altına almak için, son ve umutsuz girişimini başlatacaktır. Bunu başarmak için de, her dine saygılı ve inançlı bir kimse gibi gözükecektir. Yüzyıllar boyunca Kudüs, üç büyük dünya dininin Hıristiyanlık, İslam ve Yahudilik kavgalarının kaynama noktası olmuştur. Peki İlluminati’nin İsa Karşıtı Lideri (Deccal) bu yüzyıllardır devam eden çatışmaları nasıl çözecek?
Vahiyler 16:19’da ifade edilen şu durum dikkat çekicidir: “Ve büyük şehir üç parçaya bölünecek.” Zaten şimdi, 2000 li yıllarda, Kudüs şehrinin Hıristiyan, Müslüman ve Yahudi bölgelerine, yani üç parçaya ayrıldığını biliyoruz. Aslında esas plan, şehre Birleşmiş Milletler’in idaresinde, uluslararası bir statü vermektir. Bütün bunlara rağmen Kudüs, üç büyük dinin merkezi olmaya devam edecektir. Bu durum, yeniçağın dinî doktrini olan “farklılıkta birlik” sentezini anlamamıza da yardımcı olur.

Yeni Başlayanlar İçin Doğaüstü Mesajlar

indir

Tüm Doğu inanışlarında, okült topluluklarda ve gizli mezheplerde çemberin, topluluğa yeni katılanlar için gizli fakat doğaüstü ve sihirli bir anlam taşıdığını görürüz. Açıkça okültik inanışlara sahip olmasına rağmen bazı evanjelik Hıristiyan Kendi kuyruğunu ısıran dairesel yılan ouroboros’un üç ayrı temsili Üstte solda: Bu temsil Micahel Maier’in 1618 tarihli Atlanta Fugiens kitabında yer almaktadır.

Üstte sağda: Ouroboros’un bu temsili Batı Afrika Dahomey’de bulunmuştur.

Altta: Üzerinde, yılan ouroboros, kafatası ve kemik, X ve güneş tanrıçası gibi simgeleri taşıyan, el yapımı, erken dönem bir Masonik önlük.

Roma’da ve dünyanın pek çok başkentinde rastlanan popüler bir mimari biçimdir.

Biedermann, diğer okültist âlimlere benzer şekilde, kendi kuyruğunu ısıran bir yılandan bahseder (ouroboros, yani yer altının ateşli kralı). Bu yılan, şeytani ilahlığm sonsuz egemen ligini sembolize eder. Bu arada, Biedermann, “daireyi köşeli hale getirmenin” mükemmel ilahi bir varlık yaratmayı kapsaleşmeyecektir. ‘İlluminati’nin Büyük Çalışması asla başarılı olamayacaktır . İllüminati ve onun liderlik kadrosu gerçek Hıristiyan vatanseverleri ne kadar küçümsese ve horlarsa da önemli değil. Amaçlarına ulaşamayacaklardır.

Okült öğretiye göre, Büyük Plan ve onun amacı olan Büyük Çalışma başarıldığında, çember tamamlanmış olacaktır. Yılanın erkekliği ve kadınlığı temsil eden yeşil ve kırmızı renkleri bir araya gelecek ve “Tek” olacaktır. Şeytan her şeyin efendisi olacaktır. Çember şeklindeki yılan ouroboros, başı ve kuyruğu kutsallık dışı bir evlilikle bir araya gelmesiyle tamamlanmış olacaktır.

Güneşin Kızı Circe

indir (1)

Hislop, kendi zamanının en büyük arkeoloji ve putperest dinler uzmanıydı. Aslında tüm zamanların da en büyüğü sayılabilir. Onun araştırmalarının önemlileri arasında Romalıların, Circe tanrıçasına çok yoğun saygı ve hürmet gösterdiklerini keşfetmesi de vardır. Circe’nin “güneşin kızı” olduğuna inanılır ve başının etrafında yuvarlak bir hale ile resmedilirdi. Antik dönemlere ait sanat eserlerinde ve heykellerde Circe, çoğunlukla bu şekilde tasvir edilmişti.

Hislop ayrıca, Roman Katolik rahiplerin ve onların alt birimlerinin, ışık çemberini, güneş diskini ve Circe gibi pagan tanrıçaların başındaki haleleri, Kutsal Meryem’in İncil dışı versiyonlarındaki resimlerinde kullandıklarını ortaya çıkar ve katolik topluluklarca da değer verilen İngiliz yazar J.R.R. Tolkien de, Yüzüklerin Efendisi isimli bir kitap yazmıştır. Eski Yunan’da olimpiyat sporları geleneği başladığından beridir olimpiyat oyunlarının sembolü, içiçe geçmiş bir dizi halkadır. Olimpiyat kavramının kendisi de zaten, eski yunan Tannçası “Olimpia”dan gelir. temsi, eden diyaektik bir Zen Budizm’e merak salan Ameri semboldür, kalılara çemberin, aydınlanmayı temsil ettiği öğretilir. Sufilik yoluna girmiş Müslümanlar kendi etraflarında dönerek Mevlevi ayini yaparlar, elbette çember şeklinde.

Ölümcül dövüş sanatlarıyla ilgilenen kimseler de, Yin/Yang isimli Doğu felsefesine aşırı hürmet gösterirler. Bu felsefenin sembolü, diyalektik simyasal sürecin bir özeti mahiyetinde olan, karanlık ve aydınlığı, erkekliği ve kadınlığı temsil ettiğine inanılan, genel çapı itibarıyla bütüncül bakılınca şeytani (Satanik) “S” harfi göze çarpan bir çemberdir.

Sözde sanat ya da eylem pratiği olan t’ai c hı’de ise saf öğrencilere, tek bir çember içinde bulunmasına rağmen ikili bir yapı gibi gözüken yin/yang’m aslında “Bir”i sembolize ettiği öğretilir. Gerçekten de bu sembol bir’i, yani kana susamış tek bir şeytanı temsil eder. Bu şeytan tüm vahşiliği ve aptallığı ile hakikate azap çektirir ve hayvani ve aşırı arzulara sahip İllüminati kuklalarını, başarıyla kendine köle yapar.

Manly P. Hail, “Hindistanda, evrensel yaşam güçlerinin cisimleşmiş hali olarak kabul edilen Tanrı Prana bazan, çember şeklindeki arılarla çevrelenmiş halde tasvir edilir. Çiçekleri döllemedeki önemli işlevleri nedeniyle arılar, gücün ve ya

Üstte: 16. yüzyıl sanatçılarından Bruegel’e ait, meşhur Babil Kulesini resmeden bir tablo. Ortak merkezli çemberlere dikkat.

Altta: Çember içerisinde her şeyi gören göz ve piramit sembolü, Amerika Birleşik Devletleri’nin bir dolarlık banknotlarının en göze çarpan özelliğidir. Novus OrdoSedorum ifadesi, Yeni (Se küler) Dünya düzeni şeklinde tercüme edilebilir. Her şeyi gören göz sembolü acaba, Babil Uygarlığı’nı ve onun kutsallık dışı kulesini yeniden inşa etmek isteyen İlluminati’nin Büyük Planı’nı mı temsil etmektedir?

dığını da söyler.9 Bu kavramsallaştırma ile elbette, kendilerini yeryüzündeki aşağı seviyeli ve az bilinçli insanları yönetmeye ehil, tanrısal bir ırk olarak gören Illuminatici söyleme atıf yapılmaktadır.
Çemberi güneş tanrısı ile ilişkilendiren Biedermann ayrıca, “çeşitli yerli Amerikan halkının” çembere ruhani bir sembol olarak aşırı önem atfettiklerini, doğru bir şekilde tespit etmiştir. Bu nedenle Kızılderili kampları ve çadırları yuvarlak bir formdadır ve kabile şefleri ve yaşlıları çember şeklinde otururlar. Dönerek yapılan danslar da, Kızılderili kabilelerinin çembere atfettikleri doğaüstü gücün bir başka göstergesi mahiyetindedir.

Circe tanrıçası ve İllüminati

indir

Domuz Adamlar Mükemmel mi?

Burada ilgi çekici olan şudur ki, Circenin âşıkları, domuz olmaktan dolayı mutludurlar. İğrenç şehvetleri ve açgözlülükleri ile mutluluk içinde yaşıyorlar. Gerçekten de Circe efsanesinde, takipçilerinin, kendi arzuları içinde kendilerini mükemmel hissettiklerini keşfederiz. Hayret verici bir şekilde, Circe insanları saflık ve mükemmelik aşamalarına yükselten “temizleyici ve saflaştırıcı” biri olarak kabul edilir ve dolayısıyla insanlar yeni tanrısallık statüleri içinde, istedikleri kadar domuzluk, şeytanlık ve bencillik yapabileceklerine inanırlar. Ne de olsa artık onlar tanrısallık seviyesine ulaşmışlardır.

Adolf Hitler’in, zamanında söylediği gibi böyle insanlar alt düzey uygarlıkların sıradan ahlaki değerleriyle bağlı değillerdir. Onlar Tanrı seviyesinde oldukları için iyinin ve kötünün öte sindedirler. Hitler’in bu sapkın düşüncesi onu ve adamlarını dünyanın en korkunç suçlarını işlemeye sevk etmiş, fakat buna rağmen kendilerini adaletin ve hakkaniyetin standartları ile karmıştı. Ortaçağ ve Rönesans dönemi sanatçıları da, dinî içerikli eserlerinde bu geleneği devam ettirmişlerdir. Hislop; “Circe tanrıçasının başının etrafındaki hale ile papalığın Bakire Meryem tasvirlerinde kullandığı haleyi karşılaştırın, aradaki benzerliğe şaşıracaksınız,” diye yazar.

Hislop ayrıca, Roma imparatorlarının bazı önemli durumlarda kendi başlarının da “Circe ve diğer tanrıların başlarını çevreleyen ışık saçan halelerle çevrelendiğine inandıkları gerçeğini de keşfetmişti.”

“Bu durum onların Tanrısallığının bir işareti olarak farzedi lirdi,” diye açıklar Hislop.

Meleklerin Gülüşü isimli kehanetsel kitabında Samuel Marrs, Circe’nin Hıristiyanlık üzerindeki ve tüm dünyadaki büyüleyici ve halen devam eden etkisini açıklar:

“Circe tanrıçası mitolojide, Mısır’daki İsis ile Babil’deki Iştar ile ve Fenikelilerin ulusal tanrıçaları Asharte ile kıyaslanabilir. ‘Çember’ ve ‘Sirk’ kelimeleri de buralardan türetilmiştir. Çember, bir büyücü ya da cadının büyüye başlamak için ilk hareketi ve sirk de bedenimizi eğlendirdiğimiz yerdir.

Circe, güneş tanrısı Helya ile deniz tanrıçası Perse’nin kızıdır. Kocasını öldürmekten suçlu bulunmuş ve Aeaea adasına sürgün edilmiştir.

Circe alımlı bir kadın ve aynı zamanda bir büyücü idi. Dumanlarla çevrili bir tepede, ağaçlıklı bir koruluk içerisindeki, yüksekçe bir konakta yaşardı. Burada devasa bir örümcek ağı dokumuştu. Hizmetkârları ise daha önceleri insanken daha sonra hayvanlığa çevrilmiş kurtlar, aslanlar ve diğer yırtıcı hayvanlardı. Kendisiyle birlikte ziyafet çekmek üzere erkekleri baştan çıkartır sonra onları domuza çevirecek karışık bir içki
ikram ederdi. Denizciler de Aeaea adasından yayılan Circe1 nin baştan çıkartıcı müziğine kapılarak bu adaya çıkarlardı.

Marrs’ın yazdıklarına benzer biçimde Milton da; Circe’nin “güneşin kızı” olduğunu, erkeklere kendisinin “büyülü kadeh”ini ikram ettiğini ve kim bu kadehten içerse “domuzlar koruluğuna doğru baş aşağı” düşeceğini yazmaktadır.16 Bugünkü İllumi nati ve onun Entrika Çemberi’nin efsanelerdeki versiyonuna benziyor değil mi? Çemberin; büyücülükle, cinayetle, dev bir örümcek ağı dokumayla, daha önce insan olan vahşi hayvan ları kullanmayla, içkilerle, baştan çıkarma ve yok etmeyle ve insanları domuzlara çevirmeyle uğraştığını dikkate alırsanız, benzerlik ilgi çekici olmaz mı?

Kamelot ve Kral Arthur Efsanesi

İlluminati’nin ortaya attığı yalana göre, tanrı insan hüviyetindeki üyeleri tüm dünya üzerinde iktidarı ele geçirdiğin ateşin ortaya çıkarıcısı” ve Babil Kralı Nimrod’un halefi olduğuna inanacakları, bize haber veriliyor.
Şimdi, İlluminati’nin bu işlerdeki mide bulandırıcı rolünü ortaya koymalıyız. Onlar da kendilerinin insanoğlu için aydınlatıcılar olduklarını iddia ediyorlar. Üstün bir ırk olarak, iyiliğin ve kötülüğün ilahi bilgisinin, kendilerine verildiğini savunuyorlar. Hatta daha da ötesi, kendileri Tanrı olduğu için başka bir Tanrı’nın kendilerine neyin iyi neyin kötü olduğunu söylemesine ihtiyaç duymadıklarını ilan ediyorlar. Büyük çalışmalarının amacının tüm insanlığı aydınlatmak ve ışığa çıkarmak olduğunu beyan ediyorlar. Kabiliyeti ve erdemi olan herkese nasıl tanrısal Aquaryan olunacağını gösterecek ve tüm dünyayı bir aydınlanma çağına taşıyacaklardır. Düşük bilinç düzeyine sahip ve layık olmayan kimseler ise yeryüzünden kazınacaktır. Böyle kimseler, Aquaryan Yeni Güneş Çağı’nın aydınlık şafağına ulaşma yolundaki engeller ve ayak bağlarıdır.

Aslında tüm bu anlatılanlar su katılmadık bir küfürdür. Belki de Hislop, bunların kendilerini dünyayı aydınlatacak tanrımsan olarak görüp övünmeleriyle ilgili yorumunda haklıydı: “Böylesi bir sistemde elebaşlarm bir parçası olmak, olağanüstü bir ahlaksızlığı ve günahkârlığı ima eder.”

Yılan ve Farmasonluk
Farmasonluğun üst kademelerinde yılana gösterilen saygı ve hürmeti araştırdığımızda, yılanın dünyanın aydınlatıcısı olduğu kavramsallaştırılması, daha büyük önem kazanıyor.
Farmasonların, şeytanın sembolü olduğu tartışmasız yılana gösterdikleri bu putperestçe saygı ve tapınma, Havari Paul’un söylediği kararlı ve anlamlı cümleleri akla getiriyor.

Gizli Güçler

Disraeli’nin Ingiltere’yi uyardığı zaman diliminde bu gizli örgütler, Amerika Birleşik Devletleri’nde düzeni bozmak ve orayı tamamen ele geçirmek amacıyla alçakça bir kampan ya başlattılar. Bu rezilce kampanya, 1860 yılı ile 1865 yılları arasında, Amerikan tarihindeki en kanlı ve en vahşi dönem olan, kardeşin kardeşi öldürdüğü bir iç savaşa neden oldu. Bu aşağılık kampanyayı düzenleyenler, Mısır’ın Güneş Tanrısı Osiris’in işareti olan X işaretini, konfederasyon bayraklarında kendi işaretleri olarak kullandılar. Kuzey Amerika’da Illuminati kontrolünde bir cumhuriyet kurmadaki başarısızlıkları nedeniyle sinirlenmiş ve hayal kırıklığına uğramış bu rezil insanlar, ajanları John Wilkes Booth ve suç ortakları Başkan Abraham Lincoln’e suikast düzenlettirdiler. Başkan Lincoln’ün halefi olan Başkan Yardımcısı Andrew Johnson ise bir Mason’du ve kendilerinden biriydi.

1913 yılında yazdığı Yeni Özgürlük kitabında Woodrow Wilson, bu gizli insanların olağanüstü yaygın gücünden şu şekilde bahsetmiştir:

Kılıçların 6

“Politikaya girdiğimden beri pek çok önemli kişi, benimle bazı mahrem konularda özel görüşlerini paylaşmıştır. ABD’de ticaret ve sanayi alanında önde gelen pek çok insan, bir şeylerden ve birtakım kişilerden çok korkuyordu. Bu insanlar, bir yerlerde organize olmuş çok somut, çok çeşitli bağlantılara sahip, çok girift ilişkiler içerisinde, çok yaygın birtakım güçler olduğundan emindiler. Eğer bu gizemli güçlere sahip kişileri

Amerikan Yapılanması isimli kitabında Quigley, böyle bir grup bulunduğunu açıkça şöyle ifade etmektedir:
“Kendilerini ortak bir amaca adadıklarının bilincinde olan, bir grup insanın oluşturduğu bir iç merkez kesinlikle vardır. Bu iç merkezin sosyal anlamda baskı uyguladığı, görev verdiği ve gerekirse birebir ikna ettiği, daha geniş sayıda insandan oluşan bir de dış çember vardır. Bu dış çemberi oluşturan kişilerden pek çoğunun, gizli bir örgüt tarafından kullanıldıklarının bilincinde olmadığı da kuvvetle muhtemeldir.”

Eğer dünya tarihi üzerinde gayretli ve ön yargısız bir çalışma ve araştırma yapılsa, İlluminati’nin hırslı ve aç gözlü üyeleri ve bunların bir dünya hâkimiyeti için sürekli gayretlerinin izleriyle ilgili silinmez izlere rastlanır. Tarih bu gizemli adamların, II. Dünya Savaşı’ndan beri hem Avrupa’da hem de Amerika’da etkin olduklarını da kaydetmektedir. Hatta Japonya ve Asya’daki olayları bile manipüle etmektedirler.

Korkulan Bir Güç
14 Temmuz 1856 tarihinde, mükemmel bir devlet adamı olan İngiliz Başbakan Disraeli, avam kamarasında yaptığı bir konuşmada, korku duyulan bir güçten bahsetmiştir:

“Bu avam kamarasında nadiren bahsettiğimiz bir güç, yani gizli bir topluluk vardır. Bunu yalanlamanın hiç kimseye bir faydası yoktur çünkü bu durum gizlenemeyecek kadar meydandadır. Nasıl ki dünyanın yüzeyi tamamen demiryolları ile kaplanmışsa, Avrupa’nın büyük bir kısmı İtalya’nın ve Fransa’nın tamamı, Almanya’nın ise önemli bir kısmı, diğer ülkeleri söylemeye bile gerek yok bu gizli örgütün ağlarıyla kaplanmıştır. Peki, bu örgütün amacı nedir? Aslında kendileri de bunu gizlemeye ihtiyaç duymuyorlar.

Amerika’ya Karşı Şeytani Bir Plan

indir

İlluminati’nin Amerika’yı yıkıcı ve huzur bozucu faaliyetler yoluyla ele geçirdiğini bilmek önemlidir. Gerçekten de, Amerika’yı şeytani planları için verimli bir alan olarak değerlendirmişlerdir. 13 eyaletin en zengin insanlarının hepsi Mason’dur. Masonluk düzenine girenler zaten, şeytanın Tanrı’ya karşı olan eski ve hastalıklı planının gönüllü olarak suç ortakları olurlar. Bu düzene dâhil olanlara kan üzerine verdirilen yeminler, onları şeytana bağlar ve böylece Illuminati, onların kalplerini, beyinlerini ve yaşamlarını ele geçirir.
1787 yılında önerilen Amerikan Anayasası, Illuminati’nin planını ustaca yansıtmaktaydı. Zengin komplocular tarafından kurnazca dizayn edilen sisteme göre, tüm güç tek tek eyaletlerden ve halktan alınarak, nihai olarak federal düzeyde yoğunlaşacaktı ki bu düzeyde kontrol da elbette yeni aristokrasi olan aydınlanmış insanlarda olacaktı. Fakat Illuminati hiç hesaba katmadığı “Amerika’nın sıradan insanlarının” gücü tarafından geri püskürtülmüştü.

Gizli Illuminatici olan varlıklı insanlar, orta sınıf Amerikalıları, anayasa değişikliğinin kendilerinin faydalarına olacağı konusunda ikna etmeye epeyce gayret ettiler. Şimdilerde olduğu gibi o dönemlerde de zenginlerin kontrolünde olan basın, halkı komplocuların hazırladığı değişiklikleri kabul etmeleri için ikna etmek üzere kullanıldı. Fakat “sıradan insanlar” beklenmedik bir şekilde ayağa kalkarak, önerildiği şekliyle Anayasa değişikliğinin zenginlerin bir tuzağı ve sahtekârlığı olduğunu ilan ettiler. Bunun süper zenginlerin bir komplosu olduğunu söylediler.

Bir örtü altında, gizlilik içinde çalışmak esastır. Bizim gücümüzün önemli bir kısmı burada yatar. İşte bu nedenle biz daima başka toplulukların ismi altında çalışırız. Farmasonluk locaları, bizim yüce hedeflerimiz için çok uygun gizlenme araçlarıdır. Çünkü tüm dünyada onların hedefleri konusunda, bir kabulleniş ve aşinalık söz konusudur. Roma Kilisesi’nin ruhani düzeninde, maalesef din sadece bir gösterişten ibarettir. Bizim düzenimiz bu nedenle daha asil gerekçelerle, tanınmış örgütlerin arkasına gizlenmelidir… Bu şekilde asil gerekçeler arkasına gizlenmiş topluluklara karşı çıkılamaz. Bir adli takibat ya da ihanet durumunda, üst seviye yöneticilerin kim olduğu anlaşılamaz… Diğer örgütlerin ajan ve casuslarının nüfuz edemeyeceği bir gizlilikle, çepeçevre kuşatılmalıy ız. ”

İlluminati

indir

“Sıradan, Küçük İnsanlara” Teşekkürler

200 yıldır keyfini sürdüğümüz haklar ve özgürlükler için minnettarlık ve şükran duymamız gereken kişiler George Was hington, James Madison veya John Adams değildir. Aksine, çokça tanınmayan ve bilinmeyen “küçük insanlar” hak ediyor bu minnettarlığı, isimleri bilinmeyen, sıradan ortalama Hıris tiyan ve vatanseverlere, 1780’lerde İlluminati’nin adamlarına “hayır” dedikleri için ebedî şükran borçluyuz.

Geniş kavrayışlı Amerikan romancı Taylor Cadwell, Orta Sınıf diye bilinen ve toplumun direği olan “küçük insanların” bu beklenmedik ve müthiş başarısını kitaplaştırmıştı. “Orta sınıf, özgürlük rüyasının gerçekleşme ihtimalini ortaya koyar, hükümet için sınırlar çizer, anayasası için kavga eder, hükü metlerin pek çok zorbalığına ve imtiyazlarına karşı çıkar ve yöneticilerin de sıradan insanlar gibi hukuka uygun davranmasını talep eder,” diye yazmıştı.

Taylor Cadwell, sıradan insanların ayağa kalkmasına ve kendilerine karşı çıkmalarına karşı elitlerin, kızgın ve öfkeli olduklarını belirtmişti. Elitler bir araya gelip, “Biz doğuştan ve parasal güç itibarıyla, sessiz kölelerden oluşan milleti yönetmeye zaten ehil değil miyiz? Sıradan insanlar, üzerlerinde kendilerini yönetmek için kuvvetli bir ele ihtiyaç duyan aşağılık köpek sürüleri olduklarını anlamıyorlar mı?” diye homurdanıyorlardı.
Cadvvell, seçkincilerin sıradan insanlardan derin bir şekilde nefret ettiklerini, kendilerini sınırlayan Haklar Bildirgesi’ni Pek çok tanınmış vatansever, İlluminati’nin önerdiği Anayasa’ya karşı haklı ve öfkeli isyanına katıldı ve hatta buna önderlik ettiler. Bu insanlardan bir tanesi de bir zamanlar “Ya beni özgür kılın ya da beni öldürün,” diyen cesur insan Patrick Henry idi. Şimdi Henry bir kere daha, sıradan, çalışkan ve Hıristiyan Amerikalıların, “küçük insanların” yanında yer almıştı. Yeni bir Anayasa’ya ihtiyacımız yok, mevcut olan Konfederasyon Yasası özgürlüğümüzü korumak ve refahımızı garantiye almak için yeter de artar bile diye bağırıyordu.

İnsanlar kendi eyaletlerinin senatörlerine, önerilen Anayasa’nın, insanların doğuştan gelen vazgeçilemez ve devredilemez haklarını, yağmacı bir federal hükümetin kaprisli ve hilekâr davranışlarından korumak üzere yeterince garantiler içermediğine işaret ederek açıkça karşı çıktılar. Bu Anayasa’nın bir Haklar Bildirgesi içermediğine işaret ettiler.

1700’lerin sonlarında sıradan insanların, bugünkü sıradan aptallaştırılmış insanlara nazaran daha analitik düşünen, daha bilgili ve daha çok okuyan kişiler olduğunu akılda tutmakta fayda var. Amerika Birleşik Devletleri’ne bu dönemde gelen Fransız yazar Alexis de Tocqueville, ziyaret ettiği mütevazı evlerin hepsinde de birkaç cilt Shakespeare eseri bulunduğunu yazmıştı.

Kızgın ve ayağa kalmış sıradan insanların akıllarını ve kalplerini ele geçiremeyen ve yenilgiyi sezinleyen İllüminati sonunda teslim oldu. İllüminati üyesi politikacılar, eğer insanlar kendi eyalet senatörlerine Anayasa’yı onaylama yetkisi verirse, yeni teşkil edilmiş olan Senato’nun ilk işinin Haklar Bildirgesini kabul etmek olacağı konusunda garanti verdiler.

Sadece böyle bir ödün, insanları mutlu edebilirdi. Aslında insanların çoğunluğu İllüminati ve onun Yeni Dünya Düzeni (Novus Ordo Seclorum) kurma konusundaki şeytani planın
kullandığını açıklamıştı. Hatta, “Bu demokrasi değil, aslında bal gibi bir cehennem şifresidir,” diye bir kahkaha atmıştı.15