Depresyon nasıl anlaşılır?

Bir Cumartesi sabahı erkenden dışarı çıkmış, bir gazete alıp kahve içmek için yer bakmıyordu. Bu, düzenli olarak yaptığı bir şeydi. Hep aynı zamanda aynı yerlerden geçiyordu. Caddede yürürken ileride bir kapı ağzmda flüt çalan bir adam gördü. Onu daha önce görmemişti. Adama doğru yürürken içinden bir ses ona yirmi dolar vermesini söylüyordu. Adamın yanma geldiğinde para atacağı bir kutu olmadığını fark etti. Göz göze geldiler adamla. Yüzünün güzelliğine, gülümseyişine hayran kalmıştı. Sanki i kisi de neler olacağını biliyor gibiydiler. Yirmi doları uzattığında flütçü parayı alıp gömlek cebine koydu. Adamın koyu renkli gözleri büyüleyiciydi. Bir an durdu, ama söyleyeceği ya da yapacağı başka bir şey kalmadığını hissetmişti. Başıyla selam verip yoluna devam etti.
Dönüş yolunda gözleri o adamı aradı. Sırf onunla karşılaşabilmek için caddenin o tarafından yürümüştü. Ama adam yoktu ortalıkta. Ondan kalan tek şey, aynı kapının eşiğine bırakılmış yirmi dolardı. Bir an duraksadı orada bırakıp gitmiş olamazdı. Belki de alıp başka birine vermeliydi. Etrafına bakınınca kartondan yapılmış bir sığınağın içinde battaniyeye sarınmış yatmakta olan genç bir adam gördü. Önündeki bir kâğıdın üzerinde AIDS hastası olduğu yazıyordu. Parayı boş kaba bıraktı. Adam uyuyordu, uyanmadı. Gerekeni yapmıştı.

Günümüzde yaygın olan, ancak cömertliği baltalayan bir uygulama da vergi indirimidir. Günümüz toplumlarında karşılığında bir şey alınmayacak olsa vermek diye de bir şey kalmayacaktı herhalde. Oysa koşulsuz cömertliğin anlamı da budur. Verirken karşılığında vergi indirim makbuzu istemekte yanlış bir şey yok elbette, ama bu eylem bir yanıyla cömertlikten uzak kalmaktadır. Bu tarz bir hayırseverlikte tanınmak da ödüllerden biridir ama vermekle satın almak arasındaki farkın iyi bilinmesi gerekmektedir. Kökeninde merhamet veya şefkat olmayan bir verme eylemi cömertliği ikinci plana itebilir. Aynı şekilde beklentilerin yüksek olduğu bir verme eyleminde cesaret ve tevazu yok denecek kadar azdır.

Burada reklam kampanyalanna dönüştürülen hayırseverliklerin yarattığı katkıyı göz ardı etmeye niyetimiz yok. Bu tarz bağışlardan da güzel şeyler çıkabilmektedir. Bizim özellikle ü zerinde durduğumuz nokta bunu cömertlikle karıştırmamaktır. Ünlülerin, Live Aid’de olduğu gibi, desteklemeyi seçtikleri bir kampanyaya dikkat çekmek için statülerini kullanmalarında yanlış bir şey yok. Bizler seyirci olarak kampanyaya katkıda bulunur, karşılığında da konseri alırız. Asıl sorulması gereken şudur: peki sonra ne olacak? Bir dahaki sefere vermek için ne yapmamız gerekecek? İhtiyacın kendisi yeterli değil mi? Yoksulluğun ciddiyetini kavrayıp vicdanımızı sızlatması için ille de pop yıldızlarına ihtiyacımız mı var? Sonuçta herkes kendini iyi hissediyor ama değişen bir şey oluyor mu? Tarih gösteriyor ki, değişen bir şey olmuyor. En çok ihtiyaç sahibi insanlar bu kampanyaların yakınından bile geçemiyor. Normalde gündelik hayatta duyarlılık göstermemiz gereken ihtiyaçları fark etmemiz için pop yıldızlarına başvuruyorsak burada insanı umutsuzluğa düşüren bir mesele var demektir. Verme isteğimiz sahne ışıklan karardıktan sonra da devam edecek mi?

Pek çoğunda olduğu gibi bizim kültürümüzde de vermek, insanlara önemli olanı hatırlatan ve yakınlanndakini onurlandıran bir ritüel şeklini almaktadır. Ancak çoğu zaman bu ritüel kitlesel bir satış kampanyasına dönüşmekten kurtulamamaktadır. Vermek adına stres ve yorgunluk yaşandığında, cömertlik de çelişkilerle dolu bir yük haline gelmektedir. Hakiki cömertliğin vaat ettiği üretken ilişkiler böyle ortamlarda gerçekleşemez. Aynı şekilde, doğum günlerinde, yıldönümlerinde, Noel gibi özel günlerde hediyeler, kartlar, çiçekler vermek de kolaylıkla koşullu cömertlik kategorisine girebilir. Çoğu insan her zaman vermiş olduğu için, kendisinden beklenen bu olduğu için ya da kendilerini borçlu hissettikleri için vermeye devam etmektedir. Bu alışıldık süreçte yanlış bir şey yok elbette; ancak asıl tehlike, birisine duyduğunuz sevgi ve saygıyı göstermek için vermek isteğinizin yok olma tehlikesidir. Sevgi bizi vermede yaratıcı olmaya, başkalarının ihtiyaçlan üzerinde kafa yormaya ve alıcıyla ilişki kurmaya teşvik eder.

Çoğumuz bir kez olsun tuhaf bir hediye almışızdır. Böyle zamanlarda verenin bizi ne kadar görebildiğini, ihtiyaçlarımızın ne kadar farkına varabildiğini düşünmeden edemeyiz. Bu tuhaf hediyeler genelde alanın değil, verenin isteklerini yansıtır. Hepimiz hoşlanmadığımız bazı hediyeleri elden çıkarmış ya da alelacele zoraki hediyeler alıp vermişizdir. Hiçbir zaman kullanmayacağımız hediyeler almanın sorumluluğu altında ezildiğimiz olmuştur.

Öte yandan hiç beklemediğimiz zamanlarda aldığımız basit sürprizlerle derinden sarsıldığımız da olmuştur. Bize değer veren bir kişinin bizim için zaman ayırması bir şiir, dua ya da güzel bir çift söz gibi yaratıcı eylemlerle ortaya çıkmakta, bu da hoşumuza gitmektedir. Birkaç yıl önce Noel’de önemli bir amaç için para yardımında bulunmaya karar vermiştik. Desteklemek istediğimiz bu amacı belirten bir kart yazıp zarfları Noel ağacının altına bıraktık. Böylece hediye alıp, paket yapıp bir de süslemekle uğraşmak zorunda kalmamıştık.

Yapacağımız bu iyiliğe kendimizi o kadar kaptırmıştık ki diğer aile üyelerinin, özellikle de küçüklerin yüzündeki hayal kırıklığını fark edememiştik. Belki de doğru olanı yapmıştık ama hiç de cömertçe olmamıştı bu; çünkü ken
dimize biçtiğimiz bu perspektif, çevremizdeki insanlarda özel bir hediye almanın yaratacağı neşe ve heyecanı köreltmişti. Kendi verme eylemimize takılıp kalınca başkalarının ne istediğini hesaba katmamıştık. Noel’i özel kılmaya çalışırken eğlenceyi es geçmiştik kısacası. Tıpkı Schmidt’te olduğu gibi vereni değil sadece kendimizi düşünüyorduk. Artık dersimizi aldık; ailemizin her bir ferdinin, eş dostun ihtiyaçlarım tek tek düşünüyoruz artık. Hediye alırken aşırıya kaçmıyoruz. Desteklemek istediğimiz amaçlara desteğimizi veriyoruz hâlâ; ama fazla gürültü çıkarmadan ve de insanların diğer ihtiyaçlarını unutmadan yapıyoruz bunu. Eğer biri için bir başkasını feda etmeden, yani denge erdeminin ruhunu kaybetmeden cömertlik yapabilirsek hem kişilere hem de amaçlara katkıda bulunabiliriz.

Bir önceki yazımız olan Akrep burcu Şubat yorumu 2015 başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment