Tüm TV networkünü kontrol eden çok uluslu şirketin başkanı Mr Jensen’in, halkın algılarını pozitif yönde değiştirmek isteyen idealist bir haberciye şu şekilde çıkışmasıdır:

“Sen, millet ve halk kavramları ile düşünen yaşlı bir kişisin. Rus diye bir millet yoktur. Aslında millet diye, halk diye bir şey yoktur. Sadece kutsallar kutsalı bir sistem vardır. Geniş, iç içe geçmiş, bir biriyle karşılıklı ilişki içerisindeki, çok boyutlu ve çok uluslu dolarların hâkim olduğu bir sistem vardır… Bu sistem bugün, atomlar dünyasının, atomaltı parçacıklar dün yasının ve tüm evrenin temel yapısıdır. Sen, 21 inç ekranının başına geç ve Amerika diye, demokrasi diye feryat et… Amerika diye bir şey yok, demokrasi diye bir şey yok. Sadece IBM, ITT, AT&T, Dupont, Dow, Union Carbide ve Exxon gibi şirketler var.

Bu saydıklarım bugünkü dünyanın milletleridir. Rusların kendi devlet konseylerinde ne konuştuklarını zannediyorsun? Kari Marx mı? Onlar da aynı bizler gibi program tabloları hazırlıyor, istatiksel karar teorileri tartışıyor, minimum ve maksimum çözümler planlıyor ve işlemlerindeki fayda/ma liyet analizlerini hesaplıyorlar. Biz artık milletler ve ideolojiler çağında yaşamıyoruz… Bugünkü dünya artık şirketlerin ve acımasız kurallara tabi iş âleminin dünyasıdır. Dünya bir iş dünyasıdır… Ve bu durum, insanoğlu balçıktan ve çamurdan dışarı doğru yürüdüğünden beri böyledir.”

“İşte bizim çocuklarımız, bu mükemmel dünyada yaşayacaktır. Tüm insanların aynı şirkete hizmet ettiği, şirket kârlarının paylaşıldığı, herkesin bu şirketten hisse sahibi olduğu, tüm ihtiyaçların karşılandığı, tüm endişelerin giderildiği, tüm can sıkıntılarının eğlenceye dönüştüğü küresel ölçekte bir holding dünyası. Ve ben seni işte bu müjdeli haberi herkese anlatman için seçtim.”

“Tarih konusunda iki bakış açısı vardır; (1) Tarihî olaylar kendiliğinden ve doğal olarak meydana gelir veya (2) bu olaylar belli bir planın sonucudur. Genel kamuoyu, tarihî olayların kendiliğinden ve doğal akışı içerisinde gerçekleştiğine inanır. Ancak yüksek kademedeki insanlar tarihî olayların belli bir planın sonucunda gerçekleştiğini bilir.”

Peki, neden bir avuç elit insan, tarihin önceden planlandığı bilgisini bizlerden gizleme ihtiyacı duyarlar? McMaster bunu şöyle açıklar:

“Eğer planlanan gelecek, insanların çoğunluğunun menfa atine değilse, gizli tutulur. Aksi takdirde, plandan haberi olan kamuoyu, planın kendisi için zararlı olduğunun farkına varmış olur. Genel toplum çıkarma aykırı olan gizli plan, aslında “komplo” demektir. Ama “komplo” kelimesi Amerikalıların kullanmayı sevmedikleri bir kelimedir. Çünkü bizler bu kelimeyi kullanmama konusunda koşullandırılmışızdır.”

McMaster’a göre, kandırılmış ve çeşitli yalanlarla avutulmuş kitleler, dünyanın nasıl kontrol edildiği ve çeşitli olayların nasıl komplocu efendiler yararına olacak şekilde yönlendirildiği konusunda en ufak bir fikir sahibi bile değillerdir. “Biz para oyununda sadece basit birer piyonlarız,” diye yazar McMaster.

McMaster, komplolar hakkında gerçekleri anlatan dikkate değer bir film olduğundan bahseder. Faye Dunaway ve Peter Finch’in rol aldığı, insanları düşünmeye sevk eden bu ilginç filmin ismi Network (Şebeke) dir. Bu film, çok uluslu şirketlerin yararına olacak şekilde televizyon dünyasının, insanları nasıl kontrol ettiğini ve yönlendirdiğini anlatmaktadır. Televizyon şebekesi, insanları kendi çıkarlarına aykırı olacak şekilde, düşünmeksizin duygusal tepkiler vermek üzere şartlandırmaktadır.9

Bir önceki yazımız olan Akrep burcu karakter özellikleri başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.