Gerçeğin Bittiği… ve Yanılsamanın Başladığı Yer

inançlar ve umutlar hüsnükuruntuya değil de, eleştirel düşünceye dayanmalıdır. Sözdebilimsel inançlar, gerçeğe dayalı doğal bir dünya görüşüne doğru ilerlemeyi engeller çünkü bunlara yapışan kişiler eleştirel düşünceyi kullanmaz. Bu yanılsamaya giden yol, bu nedenle aldanmaya giden yoldur: Geçersiz kılan kanıtlar karşısında yanlış inanç ve yanlış umut.

Alternatif tıpta, aldanmaya giden böyle yollar için birçok örnek vardır, insanlar, geleneksel tıbba bağlı önemli sorunlar olduğu için bu yolları kullanmaya özendirilir. Geleneksel tıp, insanlığın fiziksel hastalıklarının azaltılmasında çok büyük etkisi olmuş olmasına; fakat fiziksel sorunlardan arındırma konusunda umut veren, fakat güvence vermeyen acı verici süreçleri de kapsamıştır. Pahalı olabilir. Yanlış tedavi riski, nadir olmasına karşın gerçektir. Reçete ile verilen ilaçlar, rahatsız edici ve bazen de beklenmedik yan etkilere sahip olabilir. Geleneksel tıp, hastalığın nedenini bile bulamayabilir ya da hastalığa bağlı acıyı dindiremeyebilir.

İnsanların neden geleneksel tıbbı reddetmeye ve alternatif (geleneksel olmayan) sağlık bakımının uygulayıcılarından yardım beklemeye yatkın olduklarına şaşmamak gerek. İnsanların, neden daha az saldırgan, daha az korkutucu, daha az riskli ve daha az pahalı olma yönünde umut veren yöntemlere kandıklarına da şaşmamak gerek. Şunu unutmamak gerek: satıcı sorumluluk kabul etmezse, bunun için alıcı güncel olarak doğrulanmış kanıtlardan yoksun tedavilerden sakınmalıdır…

Sözdebilimsel yöntemler, ara sıra işe yarar görünmelerine karşın, gerçekte işe yaramaz. Belirli bir tedavi alan bir kimsenin sonradan kendini iyi hissetmesi, tedavinin iyileşmeyi sağladığı anlamına gelmez: İki olgu arasındaki var olan bir ilişki birinin diğerinin nedeni olmasını gerektirmez… Tedavi edilmiş ya da edilmemiş olsun, birçok hastalık doğal seyrini izler; doğal olarak kendilerini kısıtlar. Çok az da olsa, doğal olarak kendiliğinden iyileşmeler olabilir ve olmaktadır; çoğu kez ölümcül olan hastalıklarda bile.

Dahası, sözdebilimsel tekniklere inanma sonucu ulaşılan psikolojik rahatlama, fizyolojik iyileşme şeklinde yanlış yorumlanabilir. Üstelik, gerçek fizyolojik iyileşmeye etkin olmasa bile yeni bir tedaviye ulaşılabilir! Vücutlarımızın bu yeteneği bizi hasta eden etkeni, bazen ortadan kaldırır, yeter ki “plasebo etkisi” olarak bilinen tedaviye inanalım. Örneğin astım hastalarına yeni bir soluk açıcı ilacın onların solumalarını rahatlatacağı söylenmişse, ilaç etkin olmayan bir madde ya da plasebo içerse bile, sonuçta tam olarak bu olur. Gerçekte hastaya dört mesajdan birini gönderen hemen hemen her şeybirisi beni dinliyor; hastalığım açıklanabilir; diğer insanlar benim için kaygılanıyorlar; hastalığım denetlenebilirsağlıkta ölçülebilir iyileşmeye neden olabilir.

Plasebolar çoğu zaman gerçek ilaçlar gibi sonuç verir. Kolesterol düzeylerini etkiledikleri ve birikimsel ve zamana bağlı etkiler sergiledikleri bilinmektedir. “Nosebo” etkisi denilen istenilmeyen reaksiyonlara neden olabildikleri de görülmüştür. Nadir olarak plasebo bağımlılığına da rastlanmıştır. Bu nedenle, nesnel başarı ölçüleri olan uygun biçimde denetlenen deneyler ile tüm teknikler değerlendirilmelidir.

Bir önceki yazımız olan DİŞİ KEÇİ’NİN KALBİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment