Havacılık Fizyolojisi

Uçan bir nesneyi ya da herhangi bir nesneyi teşhis etmek, o nesne hakkında yeterli bilgiyi gerektirir. Gökyüzünde ortaya çıkan birçok nesne, uzaktan, kısa bir süre için ve sadece arada sırada görülür, bu nedenle bu nesnelerin teşhisleri olanaksız değilse bile, çok zordur. Çok sayıda insan tarafından uzun süreli olarak gözlenen nesneler bile yanlış değerlendirilebilir. Örneğin, dolunay ufka yakın bir konumdayken, gökyüzünde yüksek bir konumdayken, olduğundan daha büyük görünür. Ona ufka yakınken bir boruyla bakarsanız, yukarıda olduğundan daha büyük görünmez. Bu ışık yanılsaması Ay yanılsaması olarak bilinir. Ay’ın ufka yakınken daha büyük görünmesinin olası bir nedeni de yakındaki nesneleri görmeye alışkın olduğumuzdandır.

Eğitilmemiş gözlemciler tarafından gökyüzünde gözlenen nesnelerin ille de göründükleri şeyler olması gerekmez. Gökteki olayları doğru bir biçimde gözlemleyebilmek ve bu gözlemleri doğru olarak değerlendirebilmek yeteneği cefalı bir eğitim gerektirir. Bu eğitim özellikle uçak pilotları için önemlidir. Gidecekleri yere ulaşabilmek için pilotlar, gökteki diğer nesneler ile çarpışmaktan kaçmabilmelidir, bunun yanı sıra yere konarken piste yaklaşım (derinlik algılaması) sırasında yüksekliği ölçmeyi içeren görsel yanılsamaları giderebilmelidir. Pilotlar, bu nedenle, gece ve gündüz görüşlerinin doğasında olan önemli sınırlamaların farkında olmak ve bu sınırlamaları gidermek üzere eğitilir.

Bir insanın gökyüzünde görünen nesneleri tanımasını içeren sorunları anlamak ve değerlendirmek için, normal bir gözün nasil çalıştığına kısaca bir göz atalım: Görme duyusu ışık irisin merkezinde bulunan yuvarlak bir delikten, yani gözbebeğinden içeri girip bir mercekten geçerek, gözün gerisindeki ışığa duyarlı bir tabaka olan retinaya çarptığı zaman işler hale gelir. Bu alıcı, alman resmi kaydeder ve yorumlaması için beyne optik sinir yoluyla iletir.
Retina, ışığa duyarlı koni ve çomak hücrelerinden oluşur.

Koni hücreleri retinanın merkezinde yoğunlaşmıştır ve sayılan merkezden uzaklaştıkça giderek azalır. Merceğin doğrudan gerisinde bulunan işaretlenmiş küçük bölgeye fovea denilir. Bu bölgede koni alıcıları yoğun olarak bulunur. Diğer yandan, çomaklar ise foveanın dışında yoğunlaşmıştır ve foveadan uzaklaştıkça sayıları artar. Çomaklar, doğrudan gözbebeğinin arkasında yer almadıkları için daha çok çevresel görüşte rol oynar. Koni ve çomakların her ikisi de ışığa karşı duyarlı olmalarına karşın, farklı işlevleri vardır: Koniler rengi duyumsar ve parlak ışıkta çalışır, çomaklar ise siyah ve beyazı seçerler ve düşük ışıkta işlev görürler. Koniler karanlıkta işlevsiz oldukları için, gece görüşü önemli ölçüde çomaklarca duyumsanan ışığa bağlıdır.

Bir önceki yazımız olan DİŞİ KEÇİ’NİN KALBİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment