İnsanlar kendilerini paylaşmaya can atarlar

İnsanlar kendilerini ve yaratıcılıklarını paylaşmaya can atarlar. On yedinci yüzyıldan kalma, yazarı bilinmeyen bir duada, beklenmedik yerlerde ve insanlarda cevheri görme yeteneği vermesi için yakarılıyor Tanrıya. Bunun i çin başkalarıyla işbirliği yapmamız gerekiyor; sadece kendimizi vermekle kalmayıp toplumu muzda, ailemizde ve işyerimizdeki diğer insanların armağanlarını da almalıyız. Hedefler ve a maçlar ne olursa olsun bir grubun iyi niyeti, yapıcı ve yaratıcı bir şekilde kendimizden vermek kadar başkalarından almaya da bağlıdır. İş hayatında çoğu zaman takımlar halinde çalışmak zorunda kalırız. Zamanımızı, ilgimizi ya da yaratıcılığımızı sunduğumuzda bunun görmezden gelinmesi ya da hepten dışlanması bizde büyük bir hayal kırıklığı ve yabancılaşma duygusu u
yandırır. Yaptığımız katkının görülmesi, duyulması ve hoş karşılanmasıdır cömert ve üretken olan. Başkalan bizden aldığında kendimizi yükselmiş hissederiz. Aynı şekilde biz de almaya açık olursak karşı tarafta güven uyandırırız.

Lewis sanat sevgisi ve de Reader ’s Dige st ‘teki sanat yönetmenliğinin sonucu olarak iyi de bir eleştirmen sayılırdı. Neyin işe yarayıp neyin yaramayacağını hemen anlayabiliyordu. Bir sanatçı olarak gösterilen gayreti takdir etmesini bilirdi her şeyden önce. Yaratıcı konseptlerin kırılganlığını bilir, başkalarının yaratıcılığını sergilemeyi görev addederdi. Onun ilk tepkisi bir fikri yerden yere vurmak yerine, beklenmedik noktalardaki gizli hâzineleri takdir etmek olmuştu her zaman. Neyin iyi olmadığını söyle mektense fikirlerle oynayıp başlangıçtaki ilhamın özünü yansıtmayı tercih ederdi. Başkalarının sanatları ve yaratıcılıkları üzerinde çalışırken eleştirmenliğin rolü ve sağlayabileceği imkânlar üzerinde de kafa yorardı.

Olanı ve olmayanı görmek için dürüstlük esastır. Aynı şekilde fikrin bağlamı dahilindeki yaratıcı çabayı tespit etmek ve sanatın vaat ettiklerini yapıcı şekilde ortaya koymak için doğru bir yargı değerlendirmesi gerekir. Lewis’in de bize öğrettiği üzere, eleştirinin niteliği, ne kadar almak istediğimize bağlıdır. Çoğu zaman eleştiri vermenin bir parçası olarak uygulanır. Ancak vermek kadar almak da olmadığı zaman eleştiri zoraki bir mahiyet kazanır. Bir yazar dostumuz bir keresinde ulusal bir derginin eleştirmeni tarafından bombardımana tutulmuştu. Yazarın yaymcısı ve diğer eleştirmenler adamın neden böyle zehir saçtığma bir türlü anlam veremiyordu. Ancak sonra anlaşıldı ki, o eleştirmen aynı konuda kendisi de bir kitap yazmayı planlıyordu ama meseleye farklı bir açıdan yaklaşmaya kararlıydı. Sonradan bu önyargısının yazdığı eleştiriye gölge düşürdüğünü kendi de kabul etti. Kendi vereceklerine takılıp kaldığı için kitabın sunduklarını alamamıştı.

Çoğumuz gibi Lewis’in de kusurları ve tuhaflıkları vardı. Londra’nın zorluklarla dolu sokaklarından gelme biri olarak takıntı derecesinde şüpheci olabiliyordu Lewis. Evine sağlam bir güvenlik sistemi kurmuştu kendi elleriyle. Manhattan’da dolaşırken potansiyel hırsızlan atlatmak için sahte kredi kartlan ve fotokopi parayla dolu ikinci bir cüzdan taşıyordu yanında. Evi ya da kendisi hiç soyulmamış olan bu olağanüstü cömert adamın, kazandıklarının elinden alınmasından bu kadar çok korkuyor olması gariptir. Cömert olmamız kusursuz olduğumuz anlamına gelmez elbette; ancak eylemlerimiz ölümlü ve kusurlu hayatımızın çok ötesinde ilham verir, dönüştürür üretir.

Lewis’in pek çok yeteneği arasında en dikkat çekenlerden biri de suluboya resim merakıydı. Dünyanın dört bir yanından manzaralar çizmişti. Bazılan olağanüstü güzeldir. Çoğunlukla gölge ve ışığın detayları sergileyişi görmeye değerdir. Eleştirel ve ticari değerinden öte, Lewis’in fırça darbeleriyle alıp kaydettiği şey sanatm ta kendisiydi. Ufukta bir ormana bakarken çocuklanna daha dikkatli bakmalannı, normalde yeşil olması gerekenin aslında yeşil değil siyah olduğunu görmelerini isterdi. Kışın çırılçıplak kalmış bir ağacın yazın yemyeşil
yapraklı halinden daha görkemli olabileceğini düşünürdü.Resim, müzik, sinema, tiyatro, dans, edebiyat veya mimari gibi sanatsal ifade formlarında yaratıcının cömertliği, verileni nasıl aldığına bağlıdır. Almaya hazır olduğumuz sürece her şeyi yeni baştan görüp daha çok takdir edebilir, nasıl olsa böyleler diyerek, oldukları gibi kabul etmekten uzak durabiliriz.

Lewis yaratıcılığın cömertlik olduğunu öğretti bize. Bir müzik parçası bizi derinden etkilediğinde, bir tablonun karşısında hayretlere düştüğümüzde, kendimizi bir filme kaptınp gittiğimizde sanatçıların cömertliğini alıyor oluruz aslında. Vizyonları yüreğimize dokunur; t rajedileri ruhumuzu arındırır; ustalıkları hayranlığımızı uyandırır; soruları yeni cevaplar bulmaya teşvik eder bizi. Verenle alan arasında bir akış, sözcüklere sığmayacak bir iletişim kurulur. Estetik süreçte bir alışveriş söz konusu olsa bile sanatçının hediyesinin anlaşılmasının garantisi yoktur. Hepimiz sanatı kendi deneyimlerimiz ve yargılarımızla yorumlarız. Böylece sanatla kendimizce iletişim kurar, ihtiyacimiz olanı alırız.

Bir önceki yazımız olan Akrep burcu Şubat yorumu 2015 başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment