Neye ihtiyacın var?

En cömert dört sözcük “Teşekkür ederim,” ve “Özür dilerim,” ise, en cömert soru da, “Neye ihtiyacın var?” olmalıdır. Bunun, karşımızdaki herhangi birine, topluluklara ve de kendimize sorabileceğimiz en cömert soru olduğunu öğrendik deneyimlerimiz. İhtiyaç nedir? Bunu durduğunuz yerde tahmin etmeniz güçtür el bette bir fikriniz mutlaka vardır, ama sormadan asla bilemezsiniz. “Neye ihtiyacın var?” hasta ya da ölüm döşeğindeki bir insana da sorulacak en cömert sorudur. Cevap sürprizlerle dolu olabilir. Bizden daha az şeye sahip pek çok insan bizim sahip olduğumuz her şeyi isteyecek diye bir kural yoktur. Aynı şekilde paraya da ihtiyaçları olmayabilir. Bu cömert soruyu sormak, risk almayı gerektirir. Alacağınız cevap hoşunuza gitmese de hakikati ancak sorarak öğrenebilirsiniz. Kaldı ki, hepimizin en büyük ihtiyacı bu hakikattir aslında.

Bazen bu cömert soruyu sorduğumuz insanlar nasıl cevap vereceklerini bilemezler; çünkü daha önce kimse sormamıştır bunu onlara. Bu şartlar altında cevabı kendimiz vermeye çalışmamak, onlar kendi cevaplarını bulana kadar sormaya devam etmeliyiz. En büyük değişim ancak bu şekilde gerçekleşebilir.

Muhtaç kadınlara yardım etmek için kurdukları gruba bir gün, yakın zamanda Kana da’ya göç etmiş Somalili genç bir anne telefon etti.

Gönüllülerden biri kadının kaldığı daireye gitti. Oraya otobüsle ulaşması bile saatlerini almıştı. Kadının, üç yaşındaki kızıyla birlikte yaşadıkları odada buluştular.

“Neye ihtiyacın var?” diye sordu gönüllü, anneye.
“Televizyona. Televizyonum olursa kızımı susturabilirim. Apartmandakiler çok gürültü yapıyor diye şikâyet edip duruyorlar. Bizi buradan attırmalarından korkuyorum.”
“Başka neye ihtiyacın var?” diye sordu gönüllü. Kadın şok olmuştu. Tek ihtiyacının bir televizyon olduğunu sanıyordu.

“Şey, bir de yatak olabilir. Bu iyice gömüldü, sırtımı ağntıyor.”
“Başka neye ihtiyacın var?”
“Şey…” annenin yüzünde bir gülümseme belirmişti “bir de koltuk olursa sürekli yatağın üzerinde oturmaktan kurtuluruz.” “Peki başka neye ihtiyacın var?”
Arka arkaya gelen cevaplarla liste uzayıp gitmişti.
Gönüllü evine dönerken yan kapı komşusunun bir televizyonu dışarı çıkarıp bahçeye bıraktığını fark etti. “Yeni bir LCD aldım, buna yer kalmadı artık,” diyordu komşu.
“Çalışıyor mu peki?” diye sordu gönüllü.

“Tabii canım.” dedi komşu.

Her iş ya da proje cömertlikle ya da cömertlik olmadan yapılabilir. Aynı şekilde söylenen ya da yazılan her söz cömerttir ya da değildir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, yazar olarak, okurlarımızın sadece farkında olmakla kalmayıp onlara karşı cömert olmayı da önemsiyoruz. Anlayışı paylaşmak için açık ve dürüst olmaya çalışıyoruz. Daha önce hiç sorulmamış sorular sorarak, daha önce hiç su yüzüne çıkarılmamış meseleleri ortaya koyarak başka soruların da doğmasını özendirmeye çalışıyoruz. Bu bir diyalogdur: biz de başkalarından öğrendik;
ve şimdi aldığımız bu derslerin başkalarına da yayılıp dağıtılacağını umuyoruz. Yazarlıkta cömertlik özellikle Edwina Vardey’den öğrendiğimiz bir kavram. Kitabımızı ona da adamamızın nedeni bu.

Edwina hayatı boyunca günlük tutmuştu. Bakmak zorunda olduğu beş çocuğa ve yaşlı annesine rağmen bu alışkanlığını bırakmamış, gündelik olayları ve çocuklarının sözlerini günlüğüne yazmıştı. Çocuklar yirmi bir yaşma geldiklerinde, küçükken söylediklerini derleyip küçük kitapçıklar yapmıştı, ikinci Dünya Sava şı’nda Kızılhaç’ta hemşirelik yaparken yazdığı günlükler o kadar ustaca ve detaylıydı ki, tarihçiler ve belgesel yapımcıları bu günlükleri referans olarak kullanmışlardı. Kitap editörlüğü e ğitimi de bulunan Edwina tarihe ve insanlann yaşamlarına o kadar meraklıydı ki, memleketi İngiltere’deki Surrey şehrinin ayrıntılı tarihini yazmaya girişmişti. Bölgedeki yaşlılarla görüşüp onlara gürültüsüz patırtısız sakin bir hayat gibi görünen geçmişlerini anlattırdı. Görüşülen her bir insanın hayatının, yörenin tarihini birer mozaik gibi resmettiği bu ses kayıtlan artık yerel Tarih Cemiyeti için paha biçilmez bir hazine.

Bir önceki yazımız olan Akrep burcu Şubat yorumu 2015 başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment