Taş devri insanı

YILLAR YILI mağaralarda yaşayan atalarımız, biraz basit bir tanımlamayla, insanla maymun kanşımı yaratıklar sayıldı. Avcılıkla geçinen, avladıkları hayvanların postlarını giyen, bir arada yaşayan, her olayın karşısında korku ve ve kuşkuyla titreyen ilkel insanlar olduklarından başka bir şey öğrenilemedi.

Gerçi insanoğlu, kendisine tanınan 1 ya da 1,5 milyon yıllık süre içinde birçok başarılar kaydetmiştir. Avayken çiftçi olmuş, balıkçî olmuş, mağaradan kurtulup yollara düşmüş, toprağa bağlanmış, köyler kurmuş, çadırlar dikmiş, kulübeler yapmıştır. Sonra ateşi bulmuş, taş aletlerden bakır ve demir aletlere geçmiş, köyden şehre taşınmıştır. Bütün bunları gözönünde tutan bilim eldeki bilgilere dayanarak, kurduğu ve desteklediği görüşlere güvenerek, tarihöncesi çağlan iyice bir yere oturtmuş, etiketlemiş, tarihini çıkartmıştır. Tarihi izleyen sosyoloji ise daha da öteye giderek, çoğunlukla çağdaş ilkel toplulukları örnek alarak, benzerlikler, paralellikler üzerinde yürüyerek ilkel toplumlann düzenini, hayatını ayrıntılarına kadar açıklamıştır Yıllar geçip de bilim daha sağlam veriler kazanınca, kanlar çoğalıp kesifler değerlendirilince, ilkel insanın, ilk başta sanıldığı kadar ilkel olmadığı anlaşıldı. Taş devrinin ilk dönemlerinden beri gerçek sanat eserleri veren mağara adamı ilkellikten çok arınmıştı.

Atalarımızın bu yeniden değerlendirilmesini özellikle sanat tarihine borçluyuz. 1868’de Ispanya’da bulunan Altamira, 1940’ta Fransa’da keşfedilen Lascaux mağaralarındaki duvar resimleri teknikleri, renkleri, gölge
oyunları ve perspektif anlayışlarıyla ilkel toplumlum tarihine yeni boyutlar kazandırmış oldu. Akimin keşfedilince, geleneksel arkeoloji mağarayı süsleyen san, kırmızı, siyah renklerdeki 10.000 yıllık yaban öküzü resimlerinin sahte olduğunu öne sürmek istedi. 72 yıl sonra, bir müzeyi andıran Lascaux mağarası bulununca gerçek kabul edildi: Mağara insanı, en az 1520.000 yü öncesine kadar, yan hayvan bir yaratık olmaktan çok uzaktı.

Fransa’da, Ispanya’da, İtalya’da, Almanya’da, Sahra’da bulunan mağara resimleri bir başka noktayı da aydınlaUyordu: Hayvan postlarına bürünmüş, saçı sakalı birbirine karışmış atalarımız, fizik olarak bizden pek farklı değillerdi. Fiziki görünüşleri bir yana, giyimleri bile hayvan postu modasını çoktan aşmıştı: Ispanya’da Cogul mağarasındaki bir duvar resminde kadınlar çizme ve uzun etekli, Fransa’da Lossac mağarasında bulunan başka bir resimde de erkekler kazak, çizme ve kısa pantolonlu gösterilmişti.

Paleolitik taş devrinde mağaralara sığınan, bunlan süslemeyi bilen, taşı kemiği işleyen, sonradan göçebe hayati sûren; Mezolitik devrinde tarımı deneyen; Neolitik devirde yerleşip tarımla, balıkçılıkla, hayvancılıkla uğraşan, hâlâ yeterince tanımadığımız bu ilkel insan için sanatla uğraşmanın önemi ve değeri neydi, ne olabilirdi?
Başka bir deyişle, taş devrinin insanın mağarasının duvarlannı neden resimlerle süslüyordu, bu resimlerle yaşantı arasında ne gibi bir bağlantı vardı?

Taş devri insanının çizdiği resimler, oyduğu heykeller çoğunlukla bir büyü niteliğinde olup din, büyü kanşımı bin inancın kaçınılmaz ürünleridir. Taş devri insanı avlamak istediği yaban öküzünü ya da geyiği; cinsiyeti anlatmak istediğinde kadım; içinde yaşadığı toplumu, katıldğı ya da tanık olduğu olaylan konu olarak seçmişti.

Bir önceki yazımız olan Kahve falında uçak başlıklı makalemizde falda bozuk para, falda jeton görmek ve Kahve falında jilet hakkında bilgiler verilmektedir.

Leave a comment