Yengeç Burcu Annelik Rehberi

Çocuk yapma konusunda toplumumuzda ters işleyen bir anlayış var. Maddi durumu pek yüksek olmayan işçi, esnaf ve köylü sınıfı çok çocuk yaptığı halde, hali vakti yerinde olan iş adamı, bürokrat ve aydın sınıfı tek çocukla veya iki çocukla yetinmekte, daha fazlasını istememektedir. Tek çocukla yetinme isteği genellikle çalışan tahsilli annelerde daha yaygın. Giyim kuşamı, eğlenceyi ve gezmeyi seven, vücut güzelliğine düşkün annelerde de aynı isteği görüyoruz. Sebepleri ve gerekçeleri farklı olmakla birlikte her iki anne tipinde de çocuk eğitimi çoğu kez başkalarına bırakılır. Zaten zor olan tek çocuğun eğitimi başkalarına bırakıldığı zaman, anne baba çocuğunu tanıyamıyor. Onunla sağlıklı iletişim kuramıyor. Maddi ihtiyaçlarını yerine getirmekle görevini yaptıklarını zannediyorlar. Kreş öğretmenlerinin veya bebek bakıcısının eğitim yöntemlerine alışan çocuk, anne babanın yöntemlerine uyum gösteremiyor. Evde uyumsuz ve idare etmesi zor diye bize getirilen problemli tek çocukların bakıcısıyla ve kreş öğretmeniyle görüştüğümüzde çocuğun her konuda normal olduğunu kendilerine fazla problem çıkarmadığını ifade etmektedirler.

Anne ve babası çalışan tek çocuk büyükler arasında yetiştiği için yaşıtlarıyla oyun kurmayı, iş birliği yapmayı ve paylaşmayı öğrenemiyor. Kimi anne babalar, hastalık veya kötü huy kapacağı endişesi ile çocuklarını bilerek arkadaşsız bırakırlar. Arkadaşsız kalan çocuk oyun zevki kazanamaz. Kendi başına oyun kuramaz. Sıkıntılı, sinirli ve mızmız bir çocuk olur çıkar. Beslenmeyi çok önemseyen tek çocuklu ailelerle çocukla anne arasında sık çatışma yaşanır. Anne bir kaşık fazla yedirmeye çalıştıkça çocuk nazlanır, yemek istemez. Yemek yemeye zorlanan çocuklarda “çiğneme tembelliği” dediğimiz bir hastalık vardır.

Çocuk ağzına konan lokmayı uzun süre tutar, çiğnemez ve ilk fırsatta tükürür.

Bir gün genç bir anne bana geldi, iki yaşındaki kızında çiğneme tembelliği olduğunu, hiçbir cezanın ve ödülün fayda etmediğini, gıdasızlıktan ölmek üzere olduğu halde bu kötü huyundan bir türlü vazgeçmediğini söyledi. Çocuğu gördüğüm zaman annenin endişesine hak verdim. Hasta görünümü veren, soluk benizli, cılız vücutlu, fakat sevimli bir yüzü vardı. Gıdasızlıktan halsiz düştüğü belli oluyordu. Annesiyle konuşurken yıkanmaktan hoşlanmadığını, banyoya götürülürken ayak direttiğini, çığlık kopardığını da öğrendim. Yemek ve banyo isteksizliğinin ne zaman ortaya çıktığını sordum. “Bir erkek kardeşi dünyaya geldikten sonra,” diye cevap verdi annesi. Benim için problem çözülmüştü. Evet, bu küçük kız, aileye yeni katılan erkek kardeşini kıskanıyordu.

Anneye küçük kızın yemekte ve banyoda gösterdiği inatçılığın kardeş kıskançlığından kaynaklandığını anlattım. Kızın yanında bebeği emzirmemesini ve banyo yaptırmamasını söyledim. Önüne bir tabak sevdiği yemekten koymasını, ancak yemesi için asla zorlamamasını, ağzında lokma tuttuğunu veya tükürdüğünü görmezden gelmesini sıkı sıkıya tembihledim. Anne: “Siz böyle diyorsunuz, ama yemeyeceğinden eminim, açlıktan ölse de yemeyeçektir,” dedi. Sabırla dediklerimi yapmasını ve sonucu beklemesini söyledim.

Anne tavsiyelerime uyarak bebeği başka bir odada emzirdikten sonra yatağına yatırmış ve gelip küçük kızın önüne sevdiği yemekten bir tabak koymuş, ev işleriyle meşgul olmaya başlamış. Çocuk annesinin yemeği yemesi için yalvarmadığını, dayakla korkutmadığını görünce şaşırmış. Lokmayı ağzına almış, sesli bir şekilde tabağa geri tükürmüş, ama annesi hiç oralı olmamış. Bebek ortalarda görünmeyince açlık kıskançlıktan baskın çıkmış. Kızcağız önüne konan yemeğin tamamını yemiş, “bak anneciğim yemeğimi bitirdim,” demiş. Anne çok sevinmekle beraber, yine tavsiyeme uyarak, hiç belli etmemiş. Normal bir ses tonuyla, “sen bilirsin, demiş, buna kendin karar verdin.” iki gün sonra rahatsızlık tamamen ortadan kalkmıştı. Küçük kız, anne baba ile sofraya oturmanın zevkine varmış, eski inatçılığını unutmuştu. Aradan iki hafta geçtikten sonra küçük kızı çocuk parkında başka çocuklarla birlikte oyun oynarken gördüm. Eski cılızlığından eser kalmamıştı. Yanakları kızarmış, oradan oraya zıplayıp duruyordu. Bu sonuçtan fevkalade mutlu olan annesi bana teşekkür edecek kelime bulamıyordu.

Kardeş kıskançlığının temelinde yine anne babanın yanlış davranışları vardır. Eğer anne baba çocukları arasında ayırım yapmaz, büyüğün kıskançlığım körükleyecek şekilde küçüğe fazla düşkünlük göstermez ve küçüğü büyüğe karşı korumaz ise; kıskançlık normal sınırlarda kalacak, çocuk zamanla kardeşiyle anlaşma yolunu seçecektir. ikinci çocuk konusundaki sorunuzun cevabına gelince. Sanırım bu kadar açıklamadan sonra fikrimin ne olduğunu tahmin edersiniz. Evet, oğlunuza bir kardeş gereklidir. Arayı fazla uzatmamanızı tavsiye ederim. Aralarında yaş farkı az olan kardeşlerin daha iyi geçindiği, birbirine arkadaşlık ettiği bilinen bir gerçektir. Uzun zaman tek başına kalan bir çocukta kardeş kıskançlığı daha fazladır. Aralarında yaş farkı az olan çocukların eğitimi daha kolaydır.

“Çocuk eğitiminin bu kadar zor olduğunu tahmin etmemiştim,” diyorsunuz. Bir insan yetiştiriyorsunuz, domates veya patlıcan değil. Kaldı ki sebze yetiştirmek de bilgi ve tecrübe ister. Anatole France’ın çok haklı bir sözü var: “Çocuklar keşfedemediğimiz dehalardır. Onlar tahminlerimizin üzerinde yeteneklere sahiptir. Ancak biz cehaletimizle, atalarımızdan gördüğümüz yanlış eğitimle onların bu yeteneklerini köreltiyoruz.” Çocukları korkutarak ve sindirerek istediğimiz kalıba sokmaya çalışıyoruz. Müdahale dehanın önündeki en büyük engeldir. Neyi nasıl yapacağını söylediğimiz zaman deha kendisini keşfedemez. Tarihte kötü eğitimci tarafından “geri zekâlı” damgası vurulmuş Edison gibi pek çok deha örneği vardır. Yetişkinler arasında bu kadar beceriksizler, serseriler ve sadistler görünce şaşmamak gerekir. Çünkü bunlar çocuklarını yanlış eğiten, kendileri de çocukluğunda yanlış eğitilmiş eğitimcilerin, anne ve babaların eseridir.

Genellikle her anne baba çocuğunu zeki ve yetenekli bulur; onunla övünür. Hayattan beklediğini bulamamış, ideallerine ulaşamamış anne babalar bunu çocuklarında gerçekleştirmek ister. Çocuğuyla övünen anne babaların diğer ucunda mükemmeliyetçi anne babalar vardır. Bu anne babalar, çocuğun yaptığı her şeyde bir hata bulur, çabalarını görmezden gelir, ondan yeteneğinin üzerinde başarı beklerler. Çocuk ne yapsa yaranamaz, sonunda yenilgiyi kabul eder, yarıştan çekilir.

Burada J. J. Rousseau’dan birkaç cümle aktarmak istiyorum: “Bir odaya ilk defa giren bir kediye dikkat ediniz. Kulaklarını diker, etrafı dinler, koklar, kendini güvende hissetmedikçe bir girişimde bulunmaz. Köşeye sıkıştırıp alanını daralttığınız zaman korkar, huzursuz olur, alanını genişletmek için saldırıya geçer. Yeni yürümeye başlayan çocuk da böyledir. Şu farkla ki, kedi dış dünyayı tanımak için koklama duyusunu kullanırken çocuk ellerini kullanır. Alanı daraltıldığı ve çevresini tanımasına engel olunduğu zaman öfkelenir, saldırganlaşır. Çocuğa yapılacak en büyük kötülük, onu korkutarak eğitmeye çalışmaktır.”

Yengeç Burcu Annelik Rehberi_2.jpg

Bir önceki yazımız olan 16-17-18 Şubat Tarihinde Doğanların Burcu Ve Özellikleri başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment