Kasım 2013

İnsanın Kendiliğinden Tutuşması

Gerçeği mi yoksa yanılsamayı mı temsil ettiğini göstermek amacıyla, bildirilen olaylar özenlice değerlendirilmelidir. İnsanın içindeki kimyasal tepkimelerin oluşturduğu ısının sonucu olarak bir insanın vücudunun birdenbire alev almasının varsayılan süreci olan insanın kendiliğinden tutuşması böyle bir olaydır.

İnsan vücudundan kaynaklanan ateş bildirimlerinin geçerliliği hiçbir zaman onaylanmamıştır. Ani insan tutuşması olduğu zaman, bu her zaman dışardaki ateşin sonucudur. Bir kimse tutuşabilen gece elbiseleri giydiği zaman, sarhoşken ya da uyku haplarının etkisiyle içi süngerle aşırı doldurulmuş bir koltukta uyuyakaldığı ve kaza sonucu yanmakta olan bir sigarayı koltuğa düşürdüğü zaman bu durum ortaya çıkar.

Tutuşmanın diğer bir kaynağı, bir kişinin cinayet işledikten sonra cesedi yakmasıdır. Diğer bir olasılık da, yaşlı kimselerin kendi kendilerini kazayla tutuşturmasıdır.

İnsan bedeni içindeki koşullar, içerden tutuşmaya asla uygun değildir. İnsan bedenlerinin yüzde altmışı ile yüzde yetmişi sudan oluşur ve tutuşamaz (ateş yutan göstericilerin hiçbir kötü etki olmadan sergilediği gibi). Yutulan alkol tutuşabilir; fakat kişi vücudunun tutuşabilirliği üzerinde en hafif bir etkisi olabilmesi için yeterince alkol tüketemeden çok önce alkol zehirlenmesinden ölürdü.

İnsan vücudundaki iki tutuşabilir madde yalnızca vağ dokusu ve metan gazıdır. İçerdeki metan gazını tutuşturmak için bir mekanizma olsa bile, yağ dokusunu tutuşma noktasına getirecek kadar yeterli miktarda değildir. Ve ne olursa olsun, insan vücudundaki bulunan su ateşi anında söndürürdü.

Boğazınızdaki yanma duygusu, yalnızca yemek borusundaki mide asididir.

Loch Ness Canavarı

Milyonlarca kişi, Loch Ness Canavarı nı ya da sevgiyle anıldığı gibi Nessie yi görmek umuduyla, iç kuzey Scotland’da konumlanmış, son derece büyük, derin ve soğuk bir tatlı su gölü olan Loch Ness’e yolculuk yapmıştır. Birçoğu umutlarının yerine geldiğine inanarak eve döner.

Nessie, uzun boynu ve küçük kafası gölün karanlık sularından çıkan dinozor biçiminde bir canavar olarak anlatılır. Fotoğraflar da birçok gözleme eşlik eder. Bunlar, her zaman gri ve tanecikli, çok gölgeli ve canavarın ana hatlarını taşıyan resimlerdir. Bazılarında, yaratığın sırtı gibi görünen bir şeyin suyu yardığı görülür. Çoğu fotoğrafın sahte olmasına karşın, bazıları da gerçek fotoğraflardır. Bunlar Nessie nin kanıtları mı, yoksa sadece kütüklerin, dalgaların üstündeki gölgelerin, bir kütük yığının ya da bir sıra halinde yolculuk yapan fokların resimleri midir?

  
Bugüne kadar, hiçbir fiziksel kalıntıya da Nessie ye ait diğer bir iz bulunamamıştır. Onu izlemek üzere ileri düzeyde gelişmiş sonar aygıtları kullanılarak yapılan beş ayn araştırma Nessie’nin varlığını destekleyen hiçbir kanıt ortaya koyamamıştır.

Kesin olan ise, Loch Ness bölgesinin, denizaltı gezileri ve çok araçlı turizm merkeziyle eksiksiz, kazançlı bir turizm endüstrisi olduğudur.

Beden dışı deneyimler ve varlıklar, düşleri akıllarına üstün çıkmış kişiler tarafından, değişmiş bir bilinç düzeyinde olan kişiler tarafından, olayları gizli amaçlan için bildiren kişiler tarafından ve üçkâğıtçılarca kasıtlı olarak aldatılmış kişiler tarafından gözlenir.

Böyle gözlemlere dayanan hipotezler, her şeyden önce güvenilir değildir ve gözlemlerin elverdiğinden çok daha karmaşıktır. Bunlara dayanan hipotezleri sınayan deneyler, ilk başta hipotezin kurulmasından sorumlu gözlemsel sorunlar ile doludur. Yine, yeniden çevrim, bu olayların gerçek olduğu hüsnükuruntusu tarafından engellenmiştir.

Sözdebilim ya da Gerçek Bilim?

Bilim süsü verilmiş sözdebilim, aynı zamanda birçok kılıkta görünebilir: gerek uzay gemilerine ve uzaylı yaratıklar tarafından kaçırılmalara, beden dışı deneyimlere ve varlıklara, astrolojiye, “bilimsel” hızlı yaratılışçılığa, gerekse duyu dışı algılamalara ve psikokineze inanma olarak. Bu ın başlangıcında, sahte giysileri tanımaya ve bu giysileri çıkarmaya yardımcı olmak üzere ele veren ipuçları biçiminde bir “çizgi sınaması” sağlamıştık. İpuçlarının listesi, bilimsel yöntemin uygulanmasındaki potansiyel kusurlardan oluşmaktaydı. İşte, bu ipuçlarının ortaya çıkardıklarının özetleri.

Uzay Gemileri ve Uzaylı Yaşam Biçimleri Tarafından Kaçırılmalar
Kimliği belirlenemeyen uçan cisimlerin (UFO’lar) gözlemleri ve uzaylı yaşam biçimleri tarafından kaçırılmaların bildirimleri, sözdebilimin geleneksel işaretleriyle doludur. Diğer bir deyişle, olayları abartan, karıştıran ya da düşleyen eğitilmemiş gözlemciler tarafından kişisel anekdotlar.

Böyle gözlemler üzerine kurulmuş olan hipotezler, her şeyden önce güvenilir değildir ve gözlemlerin elverdiğinden çok daha karmaşıktır. Olayların öngörülen yinelemeleri, hipotezin oluştuğu gözlemlerin doğasında olan kusurlarla dolu deneylere götürür. Uzaylı yaşam biçimleri hakkındaki düşüncelerin yeniden çevrimine olan isteksizlik, bu olaylar hakkındaki gerçeğin araştırılmasını engeller.

Budala Altını ya da Gerçek Altın?

yr erden aldıkları bir taşın içinde altın renkli ışıldayan küçük parçacıklar gören kişiler, bazen zengin bir maAden bulduklarına inanırlar. Bunun nedeni, gerçek altının da ve pirit gibi minerallerden olan budala altınının da, sarı, mat ve metalik bir parıltıya sahip olmasıdır.

Gerçek altının göreceli olarak nadir olmasına karşın, pirit yerkabuğunda o denli yaygındır ki hemen hemen her çevrede bulunur, dolayısıyla da çok sayıda biçim ve çeşitleri vardır. Altın görüntüsü, harika ışıltısı ve ilginç kristalleri, onu taş koleksiyoncularının bir gözdesi yapmıştır.

Bu iki mineralin aldatıcı şekilde benzer olmalarına karşın, kimliklerini ele veren ipuçları vardır. En kolay sınamalardan biri, sırlanmamış porselene karşı bir mineral örneğini sürmek olan “çizgi sınaması” denilen sınamadır. Altın, tabak üzerindealtından bir çizgi bırakacak kadar yumuşaktır. Demir ve sülfür bileşiği olan pirit gibi taklitleri ise siyah bir çizgi bırakırlar. Her parıldayan altın değildir.

Kocaayak ve Nessie Gözlemler ve Sözde Gözlemler

Bilim insanları her zaman yeni bilgilere ve yeni fikirlere açık olmalıdır. Örneğin, önceden bilinmeyen hayvanlar için sürekli olaraik arayış içindedirler. Önceden bilinmeyen hayvanların çoğunun böcekler ve küçük hayvanlar olmasına karşın, geçen on yıl içinde bilim insanları, bir geyik, bir yaban öküzü, on yeni maymun türü (ipek tüylü maymunlar, tamarinler ve bir kapuşin maymunu dahil) ve bir de bir antilop türü buldular. Bilinmeyen hayvanlara ilişkin gözlem bildirimleri, böyle hayvanların varlığı doğrulanmadan önce özenle değerlendirilmelidir. Bildirilen yaratıkların, gerçek mi yoksa yanılsama mı olduklarını belirlemek için bilim insanlarının girişimlerine ait işte iki öykü.

Koca “Ayak” İzleri Saskuvaç olarak da bilinen Kocaayak, boyu 1.80 metreden 4,5 metreye kadar olabilen, kahve kızıl renkte kürklü, iki ayağı üzerinde yürüyen, iğrenç bir koku salan ve sessizce hareket eden ya da yüksek perdeden çığlıklar atan insan benzeri bir yaratık olarak çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Bu ağır yaratığa atfedilen büyük ve derin ayak izleri, 60 cm. uzunluğa ve 20 cm. genişliğe ulaşmaktadır. Öyle görünüyor ki bu yaratık, Asya’daki Yeti ya da Korkunç Kar Adam ın, Kuzey Amerika’daki tıpa tıp benzeridir.

Aldatmaca şeklindeki oyunların birçok gözleme, katkısı vardır. 1976’da, dört genç, Kocakayak’a benzemek için sırayla ve ayakkabılarına bağladıkları tahtalarla Kocaayak “izleri’’yaptıklarını kabul ettiler. Arkansas’ta 1970’li yılların sonlarına doğru büyük ayak biçiminde kesilen bir lastik parçalarının tabanlara yapıştırıldığı bir çift postal bulundu. 1982’de ise, Kuzeydoğu Pasifik’ten Rant Mulleno, odundan yontularak yapılmış Kocaayak “ayakları” kullanarak 50 yıldır aldatmaca şeklinde Kocaayak izleri yaptığım kabul etmişti.

Çok sayıdaki gözlemin (fotoğraf ve filmler dahil) kesin olarak aldatmaca olmasına karşın, birçok gözlem de büyük bir olasılıkla aldatmaca değildir, örneğin, bir kişi ormanda “bir şey” görür ama ona iyice bakamaz, Kocaayak’ı duymuştur ve gördüğü “bir şeyi” gerçek bir şey gibi yorumlar.

Son analizde, Kocaayak’ın var olmadığını kanıtlamak hiçbir zaman mümkün olmayacaktır. Bununla birlikte, eğer varsa, böyle büyük ve garip görünüşlü bir yaratık uzun bir zaman nasıl o kadar gizli kalabilir ve niçin kanıt olarak bir kafatası ya da kemikler gibi daha elle tutulur hiçbir şey bulunamaz?

Psinin Var Olmadığını Kanıtlamak Mümkün müdür?

Bir varlığın ya da bir olayın olduğuna ait bir savın kabul edilmesi için bilimin standartı, iddianın doğruluğunu kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanıtlamaktır. Bu da psinin gösterilmiş olduğu savının çok sayıda araştırıcı tarafından yinelenebilir olmasıdır. Psinin varlığına ilişkin iddialar ise bu standartı karşılamamıştır.

Hiçbir kanıt bolluğu (ya da yokluğu) hiçbir zaman, bir varlığın ya da bir olayın olmadığım ya da olmamış olabileceğini kanıtlayamaz. Evrensel bir olumsuzluğu ispat etmek olanaksızdır.

Duyu dışı algılama ve psikokinez, bilimsel yöntemin gereklerini yerine getirmekte başarısızdır. Bu yüzden, araştırılmalarındaki yöntemsel kusurlardan kurtuluncaya ve varlıklarını destekleyen yinelenebilir veriler elde edilinceye kadar sözdebilim kavramları olarak kalmalıdır.

Gerçeğe Bilimsel Yaklaşım Üzerine Düşünceler insan doğru olduğunu yeğlediğine inanmayı yeğlemektedir.

Yukarı, Daha, Daha Yukarı Uçurma

Uçurmanın, psikokinez güçlerinden kaynaklandığı söylenir. Uçurma eylemi, insanların hiçbir yardım almadan havada yükselmeleri, yatay olarak havada uçmaları ve görünmez oluncaya kadar bir ipe ürmanmaları Evrensel Yerçekimi Yasası na meydan okur gibi görünmektedir. Uçmuş olduğunu savunan kişiler arasında ruhlarla ilgilenen kimseler, Hint fakirleri ve Aşkın Düşünme (Transcendental Meditation) Hareketinin üyeleri bulunmaktadır.

Gerçekte ise, uçma eylemi, bedenin bazı kısımlarının izleyicilerin görüş alanında olmayan platfomlarla ya da izleyiciler tarafından görülemeyen çok ince ve saydam iplerle desteklendiği zekice bir sahne yanılsamasıdır. Havada asılı duran Aşkın Düşünme Hareketi üyelerinin resimleri, gerçekte bir branda bezi üzerinde aşağı yukarı hoplayan bağdaş kurma konumundaki fotoğraflarıdır. Resimler hoplamanın en üst noktasına yakınken çekilmiştir.

Eğer Birgün Psi Etkilerinin Varlığı Şüpheye Yer Bırakmayacak Bir Biçimde Kanıtlanırsa, Bu Nasıl Açıklanabilirdi?
Bilim insanlarının psi etkilerinin gerçek olduğuna inanmakta güçlük çekmelerinin nedenlerinden biri de, onlann gerçekleşmesi için bilinen hiçbir mekanizmanın bulunmayışıdır. Uzaktan psikokinez etkisi, henüz bilim tarafından bilinmeyen bir uzaktan etkileme gücü kullanmalıdır. Böyle bir gücün varlığı ve henüz keşfedilmemiş olması mümkün müdür?

Evet, fakat keşfedilinceye kadar psikokinezin nasıl çalışabildiğini açıklamakta kullanılamaz. Benzer şekilde, düşüncelerin bir kişiden diğerine gidebildiği ya da zihnin kendisini şu anda, gelecekte ya da geçmişte başka bir yere ışınladığı bilinen hiçbir duyu (uyarı ve alıcı) yolu yoktur.

Psikokinezî Uzaktan Etki

Uzaktan kumanda cihazını elinize alıyorsunuz ve bir düğmeye basarak odanın diğer tarafındaki televizyonu açıyorsunuz. Aygıt ile televizyon arasında fiziksel bir bağ olmadığına göre, yaptığınız, uzakta bir işin gerçekleşmesine neden olmuştur. Bu işi mümkün kılan, havada yolculuk yaparak uzaktan kumandadan televizyona ulaşan elektromanyetik sinyallerin oluşturulmasıdır. Böyle olayların başlangıçta kişilere tuhaf görünmesine karşın,görünmeyen” elektromanyetik sinyal, bilimsel aygıtlar kullanılarak ayırt edilebilir.

Uzaktan etki iyi bilinen ve iyi çalışılmış bir burçlar olayıdır. Pizza Kulesi nin tepesinden bir top güllesi bırakıldığı zaman aşağıdaki zemin tarafından çekildiğinde olduğu gibi yerçekimi kuvvetlerini ve mıknatıslar ve buzdolabınızın birbirlerini çektiğinde olduğu gibi manyetik kuvvetleri ilgilendirebilir.

Parapsikologlar, sadece zihinsel güçleri kullanarak uzaktan etkinin gerçekleşebileceğini savunmaktadır. Sadece psişik güçler yolu ile nesnelerin hareket ettirilebileceğini ve hatta şekillerinin değiştirilebileceklerini savunmaktadırlar. En ünlü psikokinez göstericilerinden biri Uri Geller dir. Onun marka bir hüneri, sadece “zihninin gücünü kullanarak” anahtarları, çatal ve kaşıklan bükmektir. Bu becerisi, dünya televizyonlarında milyonlarca kişi tarafından izlenmiştir, izleyicilerin çoğuna kesinlikle hiçbir fiziksel yoldan yararlanamadığı görüntüsü verilmiştir.

Bununla birlikte, gerçekte ise deneyimli bir sihirbaz ve gösterici olan Geller, nesneleri kimse izlemezken bükmektedir. Fakat milyonlarca kişi onu televizyonda izlemişti diyebilirsiniz! Geller, sihirbazların kullandığı temel bir aracın ustasıdır: insanlann yanlış yönlendirmesi ya da dikkatlerinin dağıtılması. Geller, eylemlerini gizlemek için bir masumiyet havası yaratma konusunda çok iyiydi. Birçok insanın gözünü boyaması, psişik güçlerine değil, el çabukluğuna bağlı bir marifet olarak övgüye değerdir.

Çok az bilim insanı sihirbazlık eğitimi almıştır ve sık sık psişik olaylann göstericileri tarafından dolandırılmıştır. Gevşek bir protokolden yararlanma durumunda: olan gizli amaçlı denekler genellikle başarılı olur. Duyu dışı algılamayı çalışmış olan Dr. Rhine, psikokinezi de çalışmış ve bu konuda da kanıtları olduğunu sanmıştır. Denetlenen koşullar altında Rhine nın bulgularını yinelemek için yapılan girişimler her seferinde başarısız olmuştur. Onun tarafından bildirilen başarılı psikokinez deneyleri, yetersiz denetim ya da yetersiz olarak verilerin yanlışlanması sonucuydu.

Ünlü psişikler olan Steve Shaw ve Micheál Edwards’in durumları, başka bakımlardan zeki araştırmacıları aldatmanın ne kadar kolay olduğunu dramatik biçimde gösterir. St. Louis’deki Washington Üniversitesi’nde Fiziksel araştırmalar için Mc Donnell Laboratuvarı nda 1980’li yılların başlarında iki yıllık bir dönem boyunca yürütülen deneyler, büyük bir duyu dışı algılama ve psikokinez deneyleri dizisini kapsamıştı. Mümkün olduğu kadar kontrollü olarak tasarlanmış deneylerde, kapalı bir zarftaki resmi görebilme yeteneğini göstermişlerdi.

Bu durumda denetlemeler o kadar gevşekti ki, zarfı kapatan zımba tellerini çıkarıp zarfın içine bakabilmişlerdi. Shaw ve Edwards, doğru kontroller ve sıkı bir protokol olmadan yapılan deneylerde, birinin psişik güçleri olduğu konusunda yanılsamalar yaratmanın mümkün olduğunu göstermek amacıyla, kendisi de bir sihirbaz olan James Randi tarafından laboratuvara yerleştirilmişti. Aldatmaca anlaşılmadan iki yıl boyunca devam etti. Sonradan, Shaw, Edwards ve Randi’nin, McDonnell Laboratu varı nın “bulgularını’’ yayımlanmak üzere bir dergiye gönderme noktasına varmadan, bu aldatmacaya son verecekleri konusuna kadar peşin olarak anlaştıkları açıklandı.

Psişik Yorumlama Neden Yalnız Çalışır?

Gerek geçmiş (geribiliş), gerekse gelecek (önbiliş) hakkında bilgi sağlayan psişik öğretiler şaşırtıcı bir biçimde doğru olabilir. Bunun nedenleri, bir kere geleceği görebilen kişilerin kullandığı sosyal ve psikolojik etkileme teknikleri anlaşılınca görülür. Kişinin önünde yapılan yorumlar, yorumcunun kişinin genel görünüşünden (giyimkuşam, görünen sağlık durumu, vb.) arka plan bilgilerini kazanmasını sağlar. Müşterinin doğum tarihi hakkında ipuçları veren doğumtaşı yüzükleri, burç kolyelerinden önemli ipuçları elde edilebilir.

Ellerin durumu ve tırnaklar birinin mesleği ve hobileri hakkında bilgi sağlayabilirler. Evlenme yüzüğünün takıldığı parmakta soluk bir iz yalnız geçmişi söylemez; geleceği de gösterir. Unutulmuş yara izleri küçük ve büyük kazaları anlatır. Sonra da konuşmanın açılış sözleri ve bunu izleyen konuşmalar yorumcunun, müşterinin eğitim düzeyini ve ruhsal durumunu değerlendirmesini sağlar.

Yaşamdaki durumumuzun ve sorunlarımızın eşsiz olduğunu düşünsek de yaşamda hepimiz aşağı yukarı benzer evrelerden geçeriz ve birlikte onlara bağlı sorunlarla karşılaşırız. Falcı başlangıçta gözlemlerinden yararlanabilir, müşterinin yaşını ve cinsiyetini dikkate alır ve bu kişinin geçmişi ve sorunları hakkında akla uygun kestirimlerde bulunur. Sonraki belirsiz sözler ve istenilen yanıta iten güdümlü sorularla, sabırla yavaş yavaş ek bilgiler toplar ve kuşkuları ya doğrular ya da müşteriyi kuşkudan kurtarır…

Aklında bu sezgilerle, falcı büyük olasılıkla (her yana çekilebilen) hedefi vuracak bir analiz yaratabilir. Geleceği okunan kişinin falı, genel ve belirsiz sözcükler kullanılarak söylenir ki her duruma uyarlanabilsin (çoğu zaman astrolojik fallarda olduğu gibi). “İstekleriniz ara sıra gerçeğe uymuyor.” “Bazen dışa dönüksünüz, bazen de içe dönüksünüz.” “Büyük ölçüde kullanmadığınız bir yeteneğiniz var.” “Başka insanların sevgisine güçlü bir gereksinimiz var.” Kim bunlara uymadığını söyleyebilir ki?

Müşteri, falcıya gelmiştir; çünkü öğüte gereksinimi vardır. Yoruma inanma gereksinimi duyar. Böyle durumlarda, genel ve belirsiz açıklamaları kendi durumuna uyarlamaya hazırdır. Eğer, bununla birlikte, müşteri etkileşimi kabul etmezse, falcıların özrü hazırdır. Başarının onun işbirliği ile gerçekleşebileceğini işin başında müşteriye bildirirler. Etkileşimleri başarılı olmazsa, ona işbirliği yapmadığını söylerler.

Nostradamus

Tarih boyunca insanlar, gelecek olaylar hakkında önceden haber alma çabası içinde çeşitli kâhinlere danıştılar. Kazanılmış sezgiler, belki de kazalardan ve trajedilerden kaçınmak için kullanılabilirdi. Devlet başkanları, ani bir şekilde yönetimi devralma ya da suikastlardan sakınabilirdi. Günümüzde bile insanlar, bu yetiye sahip olduğunu savlayan psişik danışmanlardan (medyum da denilir) şahsen, postayla ya da telefonla satın aldıkları öğütlere göre davranır. Bu bilginin kullanımının, her nasılsa “geleceği değiştirebileceği” (ne anlama geliyorsa) varsayılır.

Bu psişik danışmanlardan biri, yaklaşık beş yüzyıl önce ölmüştür. Öngörüleri hemen hemen bin kıta yazılmış olan Nostradamus’tur (Michel de Nostradamus). Her biri uyaklı iki beyitten oluşan dörtlükleri, asırlar olarak bilinen 100lük gruplar halinde yazılmıştır. Asırlar, tüm dörtlükleri, büyük bir olasılıkla ilk kez 1555 te yayımlandı. Bu dörtlüklerde en çok değinilenler, on altıncı yüzyılın Fransa’sındaki olayları ve yerleri ilgilendirseler de insanlar, Nostradamus un ölümünden sonra, Dünya nın başka yerIerinde ve başka yüzyıllarda geçen tarihi olaylar hakkında kehanette bulunmak için Nostradamus’un ününden yararlanmaya ve dörtlüklerini kullanmaya başladı.

Bu şekilde, 1503 ile 1566 yılları arasında yaşamış olan Nostradamus’un, iki dünya savaşını, atom bombasını, Hitler’in yükselişi ve düşüşünü, Kennedy kardeşlere yapılan iki suikastı, AIDS’i ve daha birçok şeyi öngördüğü söylendi.

Nostradamus’un kendisi, onların kasıtlı olarak şaşırtıcı ve bulanık olduğunu söylemişti. Sonuç olarak, yazılarındaki söylem biçimi, onları çeşitli yorumlara açık kılıyordu. Üstelik Nostradamus’un yapıtları, sahteciliğe ve onlan yorumlayarak kendi amaçlarına uyduran kilise, hükümetler ve diğerleri tarafından değiştirmelere konu olmuştur.

Örneğin, II. Dünya Savaşı sırasında, astrolog Louis de Wohl, Almanya nın yenilgisini öngören sahte “Nostradamus’’ dörtlükleri yazmak için Ingilizler tarafından tutulmuştu. Almanca yazılmış olan bu astrolojik çıklar Almanya’ya gizlice sokulmuştu.

Buluculuk

Buluculuk konusunda savlanan psişik yeteneğin, kişilerin, yerin altında bulunan maddelerin ve nesnelerin yerlerini belirleyebilmelerini sağladığı söylenmektedir. Bunlar, yeraltı suları, petrol gibi maddeler, define, arkeolojik kalıntılar ve hatta ölü bedenleri içermektedir. Bulucular, gömülü maddeleri bulma girişimleri sırasında, çatal şeklinde bir fındık ya da söğüt çubuğu, Y şeklinde metal bir çubuk; bir sarkaç, bir naylon ya da ipek ipliğe asılı bir nesne kullanırlar.

Bulucular, her ele bir dal gelecek şekilde çubuğun iki dalını tutarlar ve aygıtı gökyüzüne doğru, bedenlerinden uzak bir konuma yöneltirler. Bulucu, ümit verici bir yere yaklaşınca, aranılan yeri gösterinceye kadar çubuk aşağı doğru yönelir ya da şiddetle titrer. Sarkaç kullanan bulucular çoğunlukla sarkacı kol uzaklığında tutarlar ve sarkacın, aranılan maddenin üstüne geldiğinde ileri geri sallandığını fark eder. Harita bulucuları ise maddelerin yerini, sarkaçlarını bir haritanın yüzünde gezdirerek bulabildiklerini iddia eder. Bulucular, sırasıyla çubuğun ya da sarkacın hareket etmesine neden olan istemsiz kas kasılmalarını ortaya çıkaran, gizlenmiş nesneden iletiler aldıklarına inanırlar.

Bulucular arada sırada gizli maddelerin yerlerini bulurlar mı? Evet. Bu olaylar, bulucularının, gizli maddeleri şansa bağlı kestirimden daha iyi bir biçimde buldukları hipotezini destekliyor mu? Hayır.

Bulucuların yeteneklerini sınamak üzere tasarlanan kontrollü deneyler, bulucuların gizlenmiş maddeleri bulmakta şansın öngördüğünden daha iyi olmadıklarını göstermiştir.

Bilgili bilim insanları (ve bilgili bulucular), olası yerleri öğrenmek için yüzey suları, bitki örtüsü ve toprak rengi gibi yüzeydeki ipuçlarını kullanabilir. Dahası, suyun bulunması olası bir yerde yeterince derin kazılınca, büyük bir olasılıkla bir kuyu bulunacaktır.

Bulucunun çubuğunu ya da sarkacını hareket ettiren kas kasılmalarına ne neden olmaktadır? Bulucuda hareket, telkin ve bilinçsiz kas etkinliği sonucunda ortaya çıkmaktadır. Gösterilmiştir ki sadece fiziksel bir etkinlik (bir çubuğun aşağıya doğru eğilmesi ya da bir sarkacın salınması gibi) hakkında düşünmek bile, kaslarda böyle etkinliklerde kullanılacak küçük tepkimelere neden olur. Ve bileklerde ya da ellerde en zayıf hareket bir çubuk ya da sarkacın hareketinde büyütülecektir. Ruh çağırma masası kullanıcılarında olduğu gibi, bilinçli bir şekilde bireylerin olayların ayırdında olmaları söz konusu değildir ve gerçekten buna şaşırmış olabilirler.