Aralık 2017

Silver Birch’in Felsefesi

Silver Birch’in felsefesi hakkında anlattıklarını içeren basılı eserlerden çok yardım gören ve ilham alan bir kan kocayı selâmlarken rehber şöyle söyledi:

Hitap edildiği kişilere yardımcı olmak için yalnızca sözcüsü olmak imtiyazına sahip olduğum öğretilerin öğrenilmesi her zaman iyidir. Bu göreve ilk başladığımızda sadece bir avuçtuk. Yeryüzündeki işbirliği yapanların yardımıyla ruhun bu basit, ancak derin hakikatleri basıldı. Bu hakikatlerin giderek daha çok zihinde yer bulması ne büyük bir talih.

Sizin dünyanıza yararlı olabileceğim düşünüldüğü için, kazandıklarımdan ayrılmam istendiğinde görevin hiç kolay olmayacağı bana anlatılmasına rağmen gelmeyi kabul ettim.

Sizin karanlık, soğuk ve cazip olmayan fiziksel dünyanızda çalışmak amacıyla, evrimleşmiş varlıkların dostluğunu tattığınız aydınlık ve ihtişam kürelerini terk etmek zor, çok zor. Ancak şükürler olsun ki pek çok ülkede dostlar bulabildik. Şimdi bu destekleyici çaba sayesinde burada ve başka yerlerde kalpler ve zihinlerdeki sıcaklığı hissedebiliyoruz. Bunlar dünyaya yakın çalışırken kısa teselli anları oluyor.

Diğerlerinin söylediği gibi, onlara yardım ettiğimi anlattığınızda bu, sizin dünyevî koşullarınıza geçmiş olan varlıkları kuşatan soğuğa bir parça daha sıcaklık katıyor.

Hazirunla konuştuktan sonra Silver Birch her zaman celse mensuplarına birkaç söz söyler. Onlardan biri şunu sordu: “Nasılsınız? Galiba size kimse bu soruyu sormadı.”

Şükürler olsun ki sizin dünyanızın sorunları veya zayıflıklarından etkilenmem gerekmiyor. Aydınlık sıhhati tadıyorum. Sizin yılları saydığınız gibi yaşlanmıyorum.

Bunu kastetmemiş tim.

Ruhsal olgunluğumun artacağını umuyorum.

Hiç sorununuz yok mu?

Sadece sizin dünyanıza geri döndüğümde.

Bu fizik bedeni terk ettiğimizde, ruh âleminde, bize öğretildiği gül bahçelerinin olduğunu hiç düşünmemiştim.

Bu bence ruh âleminde nerede bulunduğuna bağlı. Güllerin de dikeni vardır.

Hiç sorununuz olmadı mı?

Oldu, ama sadece üstlendiğim görevdeyken. Bu yüzden beni buraya gönderenlere danışmak, onlardan talimat almak, raporumu vermek, varsa sizin dünyanıza tekrar geri döndüğümde yapılması gerekenleri öğrenmek için dünyanızdan ayrılıyorum. Sorunlarımız var, ancak bunlar Tanrı plânının açıklanmasıyla ilgili.

Rehber, çevrelerinde ruhun hakikatlerini yayarak işe koyulan iki celse mensubuna, “Sorununuz var mı? ” diye sordu.

“Sadece İzafî sorunlarımız var.” dediler. “Sunabileceğimiz hizmetten dolayı müteşekkiriz.”

Çok talihlisiniz. Hep bir gün çevrenizde ve yakınınızda ruhsal olarak ne bulunduğunu görebilmenizi diliyorum. Böylece üstlendiğiniz işi daha fazla yerine getirebilirdiniz.

Astral Beden Kullanan Silver Birch

Kim olduğu neden asla açıklanmadı? Rehberin bedensiz bir Kızılderilinin astral bedenini kullanmasının bir nedeni var mı? Bu sorular defalarca soruldu. İki Amerikalı, grubu ziyaret ettiği sırada Silver Birch kendilerine şunları anlattı:

Ben bir Kızılderili değilim. Bu beden yeryüzünde pek çok psişik yeteneklere sahip olduğu için, fizik bedenini terk etmiş bir Kızılderilinin astral bedenini kullanıyorum ve bu nedenle geri dönmek, bu göreve başlamak istediğimde bana bu beden sunuldu. Bir birey olarak yeryüzün-deki yaşamım ise, sizinle konuşmak için kullandığım Kızılderiliden çok daha gerilere gider.

Kızılderili, bu medyomun benim olduğu kadar, med-yomundur da. Benim gibi sizin dünyanızı yüzyıllar önce terk etmiş ve belirli bir ruhsal statüye ulaşmış kişilerin size ulaşması ve titreşimlerin tamamen farklı olduğu sizin düzeyinizle iletişim kurması mümkün değil. Sizin düzeyinizde direkt iletişim sağlayabilmek için sizin dünyanızda bir dönüştürücüye, bedeninden çıkarken titreşimlerin hızlanabileceği veya yavaşlayabileceği bir kişiye ihtiyacım vardı.

Aynı anda bana ilham veren, iletebileceğim bilgileri bildirmeme imkân sağlayan kaynak ile temasımı korumam gerekli. Size kabilelerin isimlerini, yerleri ve tarihleri vermem ispatlayıcı sayılabilecek herhangi bir şey oluşturmaz, çünki bu bilgileri çok kolayca elde edebilirim.

Bu sözler daha fazla soruya yol açtı. Yeryüzündeyken kimdi? Ne kadar zaman önce yeryüzündeydi? Silver Birch bunları cevaplandırmak istemedi ve şöyle dedi:

Kişiliklerle ilgilenmiyorum. Gerektiğinde bu medyom vasıtasıyla kendi ayrı kişiliğime ilişkin şüpheye yer vermeyecek kanıtı birkaç defa verdim.

Yeryüzünde kim olduğumu bir daha söylemeyi gerekli görmüyorum. Meşhur bir kişinin ismini verseydim bunu ispatlayabilecek bir olanak yok ve bu önemli de değil. Hakkımda bir bütün olarak, sadece söylediklerim ile, mantık, akıl ve sağduyuya seslenecek olan iddiaya ilişkin öğretmeye çalıştıklarım ile hüküm verilmesini istiyorum. Bu metotlarla sizin dünyanızın insanlarım kazanamazsam görevimi başaramıyorum demektir.

Bir Firavun olduğumu söylememin yararı olmazdı. Bu, sadece, kendime bizim dünyamızda değil ancak sizin dünyanızda önemli sayılan bir dünyevî ihtişam sağlama çabası olurdu. Bizim dünyamızda sınav, maddî varlığımız değil ancak yaşamda yaptıklarımızdır.

Biz para ya da statü değil ruhlar hakkında hüküm veririz. Bizim için ruh önemlidir. Sizin dünyanızda öncelikler yanhş. Kendi ülkenizde altm buzağıya tapınma Büyük Ruha tapınmayı aşıyor. Ezici bir çoğunlukla Tann’ya değil ihtirasa itaat ediliyor. Günümüzde sizi kuşatan tüm sıkıntıların, güçlüklerin ve çatışmalarm sorumlusu budur. Arimat-healı Yusuf veya Vaftizci Yahya olduğumu söylesem bu zerre kadar otorite kazandırır mıydı? Farz edin ki 1867’de Manitoba’da Iroquois şefi olduğumu söyledim, bunun bir yararı olur muydu?

Daha sonraki bir tarihte, “Sözcü olduğunuza göre bu bilgi nereden geliyor? ” sorusu geldi. Cevabı şöyleydi:

Sonsuz kaynaktan geliyor; saflığının ve bozulmamış güzelliğinin korunmasını sağlamak için özel görevler ile görevli sayısız varlığa akıyor. Sizin üstatlar diyebileceğiniz varlıklardan başlayarak sayısız varlık bulunuyor. Üstatlar bu tür tanımların ötesindedir. Onlar İlâhî orduda her biri görevli yüce generaller olarak kabul edilebilecek kişilerdir.

Sadece hakikatlerin sizin dünyanıza nüfuz etmesini sağlamak için değil, aynı zamanda ruhun gücünün dünyanıza artan ölçüde ulaşmasını sağlamak için son derece organize olmuşlardır. Güç, yaşamın kendisinin gücüdür. Ruh yaşam, yaşam ruhtur. Ve de derece olarak değilse de öz itibarıyla Büyük Ruha denk sayılan şeydir. Umarım açıklayabildim.

Sizin kabul etmeniz gereken şey hepimizin yönlendirildiği, tek başma bireyler olmadığımızdır. Şu anda ait olduğum küredeki gerçek ruhsal yuvam olarak adlandırabi-leceğim yerden geri dönmüş bulunuyorum. Beni gönderenler bana tavsiyeler verdiler. Yüce plân, oynadığımız roller, nereye ilerlediğimiz, nerede birleştiğimiz hakkında daha fazla bilgiler edindim.

Beni gönderenlerle damşmaya gittim. Onlar bana sağlanan ilerlemeyi öğrenmemi ve daha yapılması gereken çalışmanın yönünü bulmamı ifade etmişlerdi.

Bu iç kürelere geri döndüğümde hiyerarşiye dahil olan yüce varlıklar tarafından tasarlanan plânın mükemmelliğini daima idrak eder, muazzam organizasyonunun etkinliğine şaşırırım. Ve bu yüzden sizin dünyanız ne derece karanlık, zor ve zahmetli olsa da Büyük Ruhun kazanacağına dair inancım güçlenmiş olarak geri gelirim.

Önümde uzanan zamanda hizmet etmeye devam edebilmek için diğerleri gibi ben de tüm gücün çeşmesinde kendimi yeniledim. Plânın işleyişini gözlemlemek gibi hususları yönlendirenlerden bilgi edinmek bir bakıma memnuniyet kaynağıdır. O güç, sizin dünyanızda kalmak için bulunuyor. O, geriletilmeyecek. Geçmiş çağlarda olduğu gibi bazen var bazen yok olmayacak. Ruhun gücünün yüce tesirini sizin dünyanızda sürekli artan ölçüde hissettirmesini önleyecek hiçbir şey yok.

O hâlde kötümser olmak için bir neden yok. Bırakın yarından korkan ve ayakkabılarının içinde titreyenler kendi köşelerinde saklansınlar. Daha büyük bir ihtişamın parıltılarına sahip olma, arkamızda olanı fark etme ayrıcalığına erişenler yarının getireceklerine iyimser bakmalı.

Rüya Nesneleri

Rüyalarınızda karakterler, olaylar ve mekânlar yarattığınız gibi, nesneler de yaratırsınız. Rüya nesneleriniz, uyanık yaşantınızı şekillendirmede kullandığınız araçlar ve kaynaklardır. Rüya dünyanızın geri kalanı gibi, bu nesneler de olağan yararlarının ötesinde daha derin bir öneme sahiplerdir. Rüya nesneleriniz, fiziksel özelliklerinin ötesinde anlamlarla doludurlar ve neredeyse sihirli özellikleri vardır. Nesnenin kendisi gerçekten sihirli değildir; ancak, içsel yeteneklerinizi yansıttığından ve siz onu bilinçdışı farkındalığınızla aydınlattığınızda o hale bürünür.

On binlerce yıldır bu nesnelerin farkında olmadan rüya dünyamızda ve uyanık yaşantımızda bilinçdışı şekilde bize ne geri yansıttığını anlamaya çalışıyoruz. Bunu genelde bilinçdışı yansımalarımızı mantıksal çerçevede inceleyerek yapıyoruz; fakat bu, genellikle bizim daha içgüdüsel bir boyutta algıladığımız anlamın çoğunu kaybettirebilir. Mantıksız gibi görünen bir şeyi mantıksal bir dil kullanarak tarif etmek zordur; bu yüzden tüm kültürlerde ve inançlarda tarif edilemez olanı tarif etme yolu olarak çeşitli semboller geliştirdik. Sembol, bilinçli farkındalığımız tarafından tam olarak ifade edilemeyen soyut bir anlamın somut bir temsilidir.

Rüya nesneleri sembolik değerlerini, içimizde uyandırdıkları anlamın bilinçdışı farkındalığı vasıtasıyla elde ederler. Semboller soyut kavramlar olarak görülebilirler ama kurumsal logolardan bilgisayar ikonlarına, takım renklerinden dinsel heykellere kadar bizi her yerde çevrelerler. Atalarımız, konuşarak iletişim kurmadan önce sembolleri kullanmışlardı ve tüm konuşma dillerinin gelişmesinden sonra bile, en derin duygularımızı dile getirmek için sembolik imgeler kullanmaya devam ediyoruz. Bu rüya nesnelerini, sözcüklere dökemediğimiz şeyleri ifade etmek için kullanırız ve sembollerimiz o şeylerin yerine geçen yedekler değil, bizi kendi ötemizde bir şeylere bağlama yoludur.

“Sembol” kelimesi Yunancadaki “symbolon”dan gelir. Bu kelime genellikle, ikiye kırılmış ve her bir yarısı iki ayrı kişiye verilmiş madeni bir para veya kemik benzeri bir simge için kullanılırdı. Daha sonra bu bireyler bu nişanları, kırılan yerlerinden mükemmel bir şekilde oturtarak birbirine kenetler ve birbirlerinin kimliklerini onaylarlardı. Bu, bir kişiye tanıdık ilişkilerinin ötesinde güven aşılama ve özgün bir şekilde ilişki kurma yoluydu. Bir bireyi kendisinin ötesinde bir şeyle bağlama özelliğine sahip olmak, sembole anlam kazandırır ve onu somut ve fiziksel değerinden daha değerli kılar.

Modern, uyanık yaşantılarımızda, en fazla sembolik anlamı, bizi kendimizin ötesinde bir şeylere bağlayan nesnelere yükleriz. Bunlar, inançlarımızın veya inanışlarımızın sembolleri olabilir; fakat günümüzde en çok değer vermeye meyilli olduğumuz rüya nesnelerinin başında bizim ötemizde başkalarıyla iletişim kurmak için kullandığımız cep telefonları gelir. Telefonların, bizi daha büyük bir benlikle bağlantıya geçirme potansiyelleri vardır ve bu nedenle bu kadar yaygın ve gerekli nesneler haline gelmişlerdir. Rüya nesnelerimiz de bizi farkında olmadan, bizim ötemizde daha anlamlı bir şeye bağlıyorlar. İnsan doğamız da bu bağlantıları araştırmaktan kendini alıkoyamıyor.

İçgüdüsel Rüya Farkındalığı

Umutlar ve Arzular

Rüyalarınız uyanık yaşamınızın esas kalıplarını yansıtır ve gece rüyalarınızla gündüz yaşantınız her ne kadar bağlantısız görünse de, “rüya” sadece gece maceraları değil, aynı zamanda uyanık-kenki umut ve arzularınız anlamına da gelir. Uyanık rüyalarınızın kasıtlı arayışı ve gece rüyalarınızın doğal yaradılışı birbirinden tamamen ayrı gibi gözükse de, her ikisi de birincil olarak, sahip olduğumuz daha derin bir kişisel farkındalık tarafından yönlendirilirler. Kendinizle ilgili bu daha temel kavrayış, insan olmanın doğal bir özelliğidir ve bilinçdışı farkındalık olarak bilinir.

Bilinçsizlik, genelde, kayıtsızlıkla eş değer tutulur; fakat bilinçdışı farkındalığınız, basitçe ifade etmek gerekirse, özümsediğinizi bilinçli bir şekilde fark etmediğiniz tüm bilgi ve deneyimlerdir. Mantıklı bir insan olarak, uyanık olduğunuz saatlerdeki deneyimlerinizin çoğunu bir süzgeçten geçirip bir kenara koyarsınız ve bu nedenle de bunlarla genellikle sadece rüyalarınızda karşılaşırsınız. Bilinçaltınız çoğunlukla kendisinden haberdar olmadığınız bir bölgeniz olsa da, o, geçmişteki tüm deneyimlerinizi ve muhtemel geleceklerinizi içerir ve uyanık yaşantınızdaki amacınız ve potansiyelinizi fark etmeniz için son derece önemlidir.

Yarattığınız rüyalar, bilinçsizce haberdar olduğunuz her şeyi ifade eden ve uyanık yaşantınızda en anlamlı bulduğunuz şeyleri yansıtan hikâyelerdir. Bu hikâyeler, bilinçdışı farkındalığınızın doğal dilidir; bilinçli kişiliğinizden daha derin bir bilgeliğe ve daha geniş bir anlayışa sahiptir.

Dünyanın her yerinde insanlar, bilinçli olarak sorduklarını bilmedikleri soruları cevaplayarak, farkında olmadan aynı hikâyeleri tekrar tekrar yaratıyorlar. Bunlar genelde, “Hayatımı gerçekten nasıl değiştirebilirim?”, “Niçin sürekli yanlış insana âşık oluyorum?” veya “Niçin kimse benim yeteneklerimin farkına varmıyor?” gibi sorular oluyor.

Rüyalarınız bu tip sorulara sürekli olarak cevap verir ve rüya deneyimine takılı kalmak cazip gibi gelse de, düşleyen olmadan rüya da olmaz. Kendi bireysel psikolojinizi rüyalarınız yoluyla ifade edersiniz, olduğunuz gerçek insanı aydınlatır, gerçekte neye ihtiyaç duyduğunuzu ve neye inandığınızı ortaya çıkarırsınız. Birinin veya bir uygulamanın sizi düzeltmesini ummak yerine, bilinçaltı farkındalığınız, sizin büyük bir kısmı henüz keşfedilmemiş bir bütün olduğunuzu bilir. Kendinizi tamamlamak için, rüyalarınızı araştırarak bilinçaltı farkındalığınızın içgörülerinden kılavuzluk alabilir ve kendi psikoloğunuz haline gelebilirsiniz.

Günlük yaşantınız sıklıkla, gece rüyalarınızda olduğu gibi, günlerinizin birbiriyle çok da alakası bulunmayan rastlantısal olaylarla dolu olduğu hissini verebilir ve en büyük tutkularınızı keşfetmekten sizi alıkoyabilir. Uyanık yaşantınızdaki baskılar ve talepler kendinizi büyük düşlerinizden kopuk hissettirebilir; ihtiyaçlarınızın ve potansiyelinizin karşılanmamasına sinirlenebilirsiniz. Ancak, rüyalarınızın ve bilinçaltı farkındalığınızı ifade etmek için onları nasıl yarattığınızın daha fazla farkına vararak, rüyalarınızı uyanık yaşantınızın gerçekliğine getirebilir ve onları sürekli aramak yerine yaşamaya başlayabilirsiniz.

Parıltı ve Arayış

Rüyalarınızdaki bilinçdışı hikâyeleri sadece uyurken deneyim-lediğinizi düşünebilirsiniz. Her gece, çaba harcamadan yarattığınız rüya dünyalarına dalarsınız ve sonra saatin alarmı çalarak gözleriniz kızarmış halde sizi aceleyle uyanık yaşantınızın gerçekliğine çeker. Ancak, zil çaldığında rüyanız hemen sonlanmaz çünkü farkında olmasanız da, bilinçdışı farkındalığınızı çevrenizdeki gündüz boşluklarına yaymaya devam edersiniz. Farkında olmadan çevrenizdekilere parıltı saçtığınızda arayış ışığınız her tür gizemi aydınlatır; fakat geriye yansıyanlar muğlak ve kafa karıştırıcı görünebilir.

Sadece kesin olarak görebildiklerinizin ve farkında olduklarınızın üzerine yoğunlaşıp, bilinçaltınızın genişliğini ve onun zengin belirsizliğini göz ardı etmenin daha kolay olduğunu düşünebilirsiniz. Bilinçdışı yansımalarınızı her ne kadar kilit altına almaya çalışsanız da, onlar bilincinize sızmaya devam edecektir. Televizyonun kısa bir süreyle en favori şovunuzda takılı kalması gibi, size büyük resimden parçalar ve kısa görüntüler sunacaktır. Bu tip geçici belirmeler ve rastlantısal parçalar son derece anlamlı bir şeyi ifade ediyor gibi görünür ve bunlardan anlam çıkarmaya odaklanmak kolay olabilir. Bunu yapmanın en kolay ve en doğal yolu rüyalarınızda yarattığınız hikâyeleri anlamaktır.

İçgüdüsel rüya farkındalığınızı kullanarak bu belirmeleri araştırmak yerine, aklınızı kullanarak onları mantıklı hale getirmeye çalışabilirsiniz. Bu mantıksallaştırma sizin geniş kavrayışınızı daraltabilir ve kimi zaman bu, kapıyı açıp dışarıya adım atmak yerine evde kalıp posta kutunuz vasıtasıyla dünyayı algılamaya çalışıyormuşsunuz gibi hissettirebilir. Mantığın ve nesnelliğin bariz derecede güvenli sınırlarının içinde kalmak daha kolay gözükebilir fakat bu, düş farkmdalığınıza tam olarak adım atmanıza engel olabilir. Bazı insanlar ise bilinçdışı farkındalıklarının dışına adım atıyorlar ve kendileri ve dünyayla ilgili önemli keşifler yapmak için genişleyen algılarını kullanıyorlar. 1895 yılında Albert Einstein, rüyasında kendisini yıldız ışınından bir kızakla karla kaplı bir tepeden kayarken gördü ve bu ilhamı, uyanık yaşantısında İzafiyet Teorisi’ni bulmak için kullandı. Sonrasında ise şu yorumda bulundu: “Düş yeteneğim bana, bilgiyi özümseme yeteneğimden daha fazla anlam ifade ediyor.” Einstein, bilinçli anlayışını genişletmek için rüyalarındaki gö- rüleri kullanarak, gerçek bir bilim hayalperesti oldu. Bilinçdışı farkındalıklarından doğan hikâyelere açık olan hayalperestler, bilim ve teknolojideki büyük gelişmelerin çoğunu kelimenin tam anlamıyla düşlemişlerdir.

Orville ve Wilbur Wright, uçan bisikletler hayal ederlerdi ve Kitty Hawk’ın rüzgârla şekillenmiş kumları üzerinde ilk motorlu uçakları havalandığında bu hayalleri gerçeğe dönüştü. Nobel Ödüllü fizikçi Neils Bohr, kendisi güneşin üzerinde otururken gezegenlerin onun etrafında farklı koşu yollarında vınlayarak geçişiyle ilgili çok canlı rüyasından hareketle atom modelini geliştirdi. Organik kimyager Frederich Kekule benzenin yapısını bir rüyada keşfetti ve çığır açan bu buluşunu duyurduktan sonra bilim adamı meslektaşlarını “düş kurmayı öğrenmeye teşvik etti.