Astroloji’de Neptün

burclar

Gezegen: Neptün

Fonksiyon: Öz betimlemede egonun desantralizasyonu.

Ego dışında bir yerde kişisel gözlem için bir nokta yaratılması. Ego ile ruhu, bilinç ile bi-linçdışını ayıran bariyerin güçsüzleştirilmesi. Tamı diyebileceğimiz bir farkmdalığm geliştirilmesi.

Karışıklık, tembellik, hayallere dalmak, havalarda gezinmek, gerçeklerden kaçmak, akıntıya kapılmak, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı, romantik yanılgılar, büyük hayaller. Nerede mantığı devre dışı bırakarak sezgisel davranmayı öğrenebilirim? Dar kalıplar içinde sadece kendimle ilgili olmak en çok hangi alanlarda bana zarar verir? Yanlış hayaller ve gerçeklerden korkuya karşı en fazla hangi alanlarda savunmasızım?

Geri Giderken: Ruhsal duyarlılık dışsal gerçeklerden uzaklaşıp, sübjektif faktörlerle çarpıtılabilinir. Ama mantıksal fonksiyonların müdahalesinden de özgürleşebilir.

Yanlış fonksiyon:

Sorular:

Bir adam Napoleon Bonaparte olduğuna inanıyor. Yaşadığı akıl hastanesinin Saint Helena adası olduğunu hayal ediyor. Napolyon gibi giyiniyor. Onun gibi yiyip, onun gibi konuşuyor. Josephine’i arzuluyor. VVaterloo için üzülüyor. Hayalin de hiçbir açık yok. Kusursuz bir şekilde inanıyor, hatasız bir şekilde oynuyor.

Bir başka adam Birleşik Devletler Başkam olduğuna inamyor. Her gün danışmanlarıyla toplanıyor. Her gün önemli kararlar alıyor. Her gittiği yerde korumalarıyla çevrili. Onun hayalinde de hiçbir açık yok. Aslında o kadar mükemmel ki onun kadar bizde inanıyoruz. O gerçekten Amerika Başkam.

Delilikle akıllık arasındaki çizgi bir saç teli kadar ince. Bu çizgi vardır. Gerçektir. Ama her iki durumun çakıştığı, örtüştüğü bölümler bizim anlayabildiğimizden daha fazladır.

“Napoleon” kim olduğuna dair zihinsel bir tablo yaratıp, buna inanıp, kararlarım bu inanca göre almaktadır. Aym şeyi Başkan da yapmaktadır. Her iki örnekte de, çok derin, düşünülemeyecek kadar karmaşık bir zihin, benliği oluştururken, kendisini bir tür kağıt bebekle özdeş tutmaktadır. Kimlik çok boyutlu varlıkların giydiği üç boyutlu bir maskedir. Deli adamın taktığı maske akıllı adamın taktığı maske kadar iyi işlemez. Onu çevreleyen aktüel olanaklarla uyum içinde değildir. Ama her iki örnekte de parallelikler yanılgıya yer vermeyecek şekilde açıktır. İkisinde de zihin kendisini bir söylence etrafında organize etmektedir. İkisinde de bilinç dünya tiyatrosuna girmektedir. Giriş ücreti ise radikal bir şekilde basittir. Bu tiyatroda bir rol üstlenmek yeterlidir.

Hepimizin içinde bir şey bunu gayet iyi anlamaktadır. O şey kendini söylenceye kaptırıp, dünyamn bir tiyatro olduğunu unutmaz. O şey “kimlik”le özdeşleşmez. Ayrı durur. Sadece izler. Astrologlar zihnin bu bölümüne Neptün derler.

Bu gezegen bilincin, şuurun gezegenidir. Bilincin içindekiler değil. Kimlik değil, Felsefe değil. Akıl değil. Kulaklarımızın arasında, her gittiğimiz yere taşıdığımız bu mobilyaların, mefruşatın hiç biri değil. Sadece yalın haliyle bilinç.

Geleneksel astrologlar bu gezegenin yorumunda iki kampa ayrılırlar. Bazıları onu sever. Bazıları sevmez. Kendilerim “esoterik astrolog” olarak ilan edenler Neptün’ü şefkat ve önsezi dolu, mistik bir etki olarak algılarlar. Olumsuz düşünenler ise, onu alkolizme ve yanılgılara yönelik zayıflatıcı bir güç olarak kabul ederler.

Her iki kampın da haklı olduğu yönler vardır. İkisi de bilincin egonun zırhından kurtulduğu zamanda ki davranışları anlatmaktadır. Duyarlılık yükselmiştir. Dünyayla bütünlük duygusu uyanmıştır. Statü ve kimlik masalları kavranmışür. Bahanelerimiz ve endişelerimiz, hırslarımız ve korkularımız, tarzımız, kendim beğenmişliğimiz, hepsi artık gülünçtür.

Bu farkındalık durumuyla ne yapabiliriz? Bazılarımız pasifliğe neden olan bir ruhsal çöküntüyle, sadece otururuz. Hayal kurarız. Bütün irade, hedef duygusu erir gider. Boşluğa bakarak, dalar gideriz. Kendimizi ciddiye alma kapasitemizi kaybederiz. Ego kaynaşmayı reddeder. Böylece hiçbir şey yapmayız. Ve er veya geç, kendimizi uyuşturma yolları aramaya başlarız.

Diğerleri daha yaratıcı tepkiler verirler. Bu yeni alam keşfe çıkarlar, kimliğinin olağan sınırları ötesine saldırı düzenlerler. Geri döndüklerinde yaşamın bütünlüğünü, tekliğim kavramış olurlar. Bireylik ve farklılık maskelerine şüpheyle bakarlar. Ve hepsinin mesajı aymdır: bütün kimlikler yamlgı içindedir.

Bazıları Neptün’e özgü bu keşif gezilerine meditasyon ismini verirler. Diğerleri dua veya tefekkür derler. Dinsel söylem Neptün’e yabancı değildir, ama gerekli de değildir. Bir psikiatrist bilincin bu bölümüne ulaştığında, bu süreci kişisel hipnoz olarak yorumlar. Bir kovboy için meditasyon kamp ateşine bakmaktır. Süreç evrensel ve organiktir. Doğum haritasında Neptün neredeyse, orada açıkta kalmış bir sinir, olağandışı duyarlı ve savunmasız bir yer vardır. Zihnin bu bölümü “gerçek yaşamın” sınırlarını kabullenmeyi reddeder. Burası ilham ve hayal dolu bir yerdir. Bu yerde insan karmaşıklığa, gerçeklerden kaçmaya, yanlış inançlara ve beklentilere karşı tetikte olmak zorundadır.

Konu her zaman aynıdır: Neptün, bir kişilik olarak işlev görme kapasitemizden ödün vermeden, ego, kişisel açlık ve saldırı evreninin ötesine geçmemizi ister. Bu cümlenin ikinci bölümü göreceli olarak kolaydır. Birinci bölümü ise ayrı bir hikayedir. Rüyalar, seraplar, illüzyonlar bunlar Neptün’ün alanındadır ve gezegenin bilimsel tarihinde de yansıtılırlar. Neptün 1795 tarihinde Lalande admda birisi tarafından bulunmuştur. Ama o bir yıldıza baktığım sanarak, bu buluşunu es geçmiştir. Neptün onu atlatarak, ölümsüzleşmesini engellemiştir. Daha somaları, astronomlar yeni bulunan Uranüs’ün tuhaf davrandığım farketmiş-lerdir. Bir şey onun yörüngesinin düzenini bozar gibidir. Daha uzak bir gezegenin çekimsel etkisinden şüphelenirler. Paris’te Leverrier adında bir matematikçi bu etkinin olası konumunu hesaplar ve sonunda, Neptün 1846’da Gaile admda bir Alman tarafından bulunur.

Neptün’ün Uranüs’ün düzenini bozan etkisi sayesinde bulunması gibi, Neptün’ün temsil ettiği deneyimler de egodaki ve onun zırhındaki açık noktalar sayesinde dikkatimizi çekerler. Zihinsel karışıklıklar kanalıyla bize ulaşırlar. Hayal kurarız. Beş duyuyu aşan deneyimler yaşarız. Sanatsal ilhamla dolarız. Şizofrenik kuruntularla kuşatılırız. Bu tür Neptün’e özgü zihinsel olaylar, dolaylı olarak daha geniş kapsamlı bir bilinç sisteminin varlığına işaret ederler. Aynı, Uranüs’ün yörüngesindeki düzensizliklerin dolaylı olarak Neptün’ün varlığım işaret ettiği gibi. Zihnin uçsuz bucaksız bir boyutunu, farkmdalığm bir mantar gibi içinde yüzdüğü boyutunu gösterirler.

Neptün’ün keşfini izleyen yıllarda, Neptün’e özgü değerler ve düşünceler tüm insanların yaşamında fırtına gibi esti. Sanatta romantik akım. Spiritüalizmin, hipnotizma ve ruh çağırma seanslarının yükselişi. Teosofi Topluluğu gibi mistik organizasyonların başlaması. Britanya İmparatorluğunun Hindistan’ı Avrupa’ya bağlaması sayesinde ilk Hindu ve Budist hocaların Batıya gelmesi. Kızılhaç ve Kurtuluş Ordusunun kurulması. Yoksulluk, kadın hakları, çocuk işçiler ve kölelik konularındaki sosyal bilinçlenmede radikal artış. Daha önce hiç olmadığı gibi, mistik Neptün felsefeleri ve merhamet dolu idealizm popüler aklı yakaladı. İnsan topluluğu Neptün’ün keşfine hazırdı.

Bir kere daha, bir gezegenin keşfinin bilimsel merak konusundan daha fazla anlam içermesine şahitlik ediyoruz. Bu, derin bir sembolik olaydır. Bir astrologun evreninde, aynı Neptün’ün evreninde olduğu gibi, hiç bir algılama onu deneyimleyen bilincin derinindeki olaylardan bağımsız değildir.

Bir önceki yazımız olan Astroloji'de Merkür başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment