Boğa Burcu Anneleri

Hatalı beslenmeye biraz dikkatinizi çekmek istiyorum. Çocuk hastalıklarının büyük çoğunluğu vitamin ve kalsiyum eksikliğinden kaynaklanmaktadır. Maalesef, çocuk doktorlarının çok azı bunun farkındadır. Köy çocukları bol miktarda yumurta, süt ürünleri, sebze ve meyve yiyerek vücut için gerekli vitamin ve kalsiyum ihtiyacını karşılıyorlar.

Sağlık üzerinde fazla durmamı mazur görünüz, çünkü eğitimin başı sağlıktır. Ancak sağlıklı bir çocuğu iyi eğitebilirsiniz. Sağlıksız çocuğun eğitimi oldukça zordur. Viyana Çocuk Sağlığı Merkezi’nin orman içinde kurulması boşuna değildir. Çocuklar, yaz aylarında, üsderinde hafif bir gömlek ve kısa pantolon ile bütün gün kırlarda oynarlar.

Her mahallede bir çocuk parkına ihtiyaç var. Anne babalar, belediyeyi sıkıştırarak, yetkililerin bu ihtiyacı yerine getirmesini istemelidir. Çocuğun en iyi oyun arkadaşı yine çocuktur. Aynı yaşta çocuklar bir araya geldikleri zaman, en basit şeylerden bile zevkli oyunlar üretirler. Çocuğun heyecan dünyası yetişkinlerden daha zengindir. Heyecan ihtiyacını en iyi karşılayan araç oyundur. Çocuklar oyun oynarken neden bağırırlar, bilir misiniz? Bağırmak heyecanı yatıştırır da ondan. Sevinç de bir çeşit heyecan halidir. Bu yüzden çocuklar sevincini açığa vururken de bağırırlar.

Şehir kültürü, insanlığın elinden bağırma sevincini almış, yerine sıkıcı suskunluğu koymuştur. Alp dağlarının eteklerinde yankılanan insan seslerini duyan en bedbaht şehirli bile içinde yaşama sevinci duyar. Bir şehirlinin caddede yürürken Alpliler gibi bağırdığını, yüksek sesle şarkı söylediğini düşünün. Adama deli gözüyle bakarlar. Şehirli ahlakında heyecanını bastırmak bir görgü kuralıdır. Onun içindir ki, bağırma isteği ancak romanlarda ve hikâyelerde dile getirilir: “Mutluluktan içi içine sığmıyordu. Bağırmak ve mutluluğunu bütün dünyaya duyurmak istiyordu.” Madem istiyor, o halde bağırsın. Niçin bağıramıyor? Çünkü bağırmak ayıptır.

Şehir kültürüyle büyümüş olan bizler de çocuklarımızın duygularını sesli bir şekilde ifade etmelerine izin vermeyiz: “Ne biçim gülüyorsun öyle! Ayıp, sesin ta dışardan duyuluyor. Neden ağlıyorsun, bunda ağlayacak ne var? Sana kaç defa söyledim, annenle konuşurken sesini yükseltme!” Duyguları bastırılan çocuklar, büyüseler de ruhen hep çocuk kalırlar. Canları sıkılır, ama niçin sıkıldıklarını bilmezler. Aylarca gülmezler, ama niçin gülmediklerini bilmezler. En lezzetli yemeklerden bile tat almazlar, ama neden iştahsız olduklarını bilmezler.

Çocuk psikiyatrı Prof. Dr. Hamburger, bu mutsuz yetişkin çocuklar hakkında “Çocuk Yaşlıların Psikopatolojisi” adıyla değerli bir kitap yazmıştır. Kitabında özede şöyle diyor: “Benzi soluk, hareketsiz, halsiz, iştahsız, hiç gülmeyen çocuklar gördüğünüz zaman hemen bunların kansız olduğuna karar vermeyin. Önce iyi bir aile araştırması yapın. Karşınıza, büyük ihtimalle kuralcı, asık suratlı, baskıcı, hiç gülmeyen bir anne baba çıkacaktır. Bunların mutsuzluğu çocuklara da bulaşmıştır. Bu çocuklar arasında öyleleri vardır ki, on beş yaşma geldikleri halde gülmeyi bilmezler, çünkü öğrenememişlerdir. Sevgisizliğin, duygusuzluğun ve şefkatsizliğin hâkim olduğu evlerinden çıkıp mutlu bir topluluğun içine karıştıkları zaman kendilerine dostluk ve güler yüz gösterilmesine şaşırırlar. Gülmeyi öğrenmeleri aylar alır.”

Sevgili kardeşim, çocuğunuzun sebepsiz yere somurttuğunu ve ağladığını söylüyorsunuz. Sebepsiz yere ağlamak da ne demek? İnsan hiç sebebi olmadan ağlar mı? Çocuk da bir insandır ve ciddi bir sebebi olmadan ağlamaz. Sizin için çok basit görünen şey onun için çok ciddi olabilir. Anne küçüğün bezini değiştirirken, büyük çocuk gelir su ister. Anne: “Görmüyor musun şu anda kardeşinin bezini değiştiriyorum, git suyunu kendin iç,” der. Çocuk ağlamaya başlar. Anne kızar. “Şimdi ağlayacak ne var, der, sen ne huysuz bir çocuksun!” Çocuğun kardeşini kıskandığı için ağladığını anlayamayacak kadar duygudan yoksun olan böyle anneler kendilerinden utanmalıdır.

Boğa Burcu Anneleri_24.jpg

Bir önceki yazımız olan Başak Burcu Anneleri başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment