Her Telden

Zeka Kullanımı

Bir sürü zeki insan niçin kendilerine hiç de uygun olmayan işlerde çalışmaktadırlar?

Şüphesiz ki sahip olduğumuz niteliklerin taktir edildiği yerlerde çalıştığımızda daha mutlu olacağız. Asıl sorun, yanlış bir mekanda bu lunduğumuzu anlamanın uzun bir zaman almasıdır. Bunun nedeni de, fazla değişiklikten hoşlanmamamızdır (ve kendimizi depresif hissetmek değişimi daha da zorlaştırmaktadır) ama iş değiştirmememizin başka bir çok nedeni bulunmaktadır.

Kendimize yeterince paramızın, niteliğimizin ya da bağlantımızın olmadığını söyleyebiliriz; hatta diğer insanlara göre daha şanssız olduğumuzu ve daha az seçeneğimizin bulunduğunu bile söyleyebiliriz. Hatta kendimizi iyi hissettiğimiz bir zamanda, eğer biraz daha sabredersek gerçek değerimizin an laşılacağını bile hayal edebiliriz. Bu kesinlikle tehlikeli bir stratejidir.

BBC mutluluk uzmanı jessica Pryce Jones’a göre, iş ile ilgili üç tür “iş yönlendirmesi” ya da işe gitme sebebi bulunmaktadır:

• İş para için orada bulunmaktasınızdır.
• Kariyer statü kazanmak için oradasınızdır.
• Çağrı ilgi duyduğunuz için oradasınızdır; size para ödenmese bile o işi yaparsınız.
Bunlardan hangisinin sizin durumunuza uygun olduğunu belirlemek için kendinize işiniz ile ilgili üç soru sorun:
• Sahip olduğunuz şeyi mi istiyorsunuz?
• Ne istediğinizi gerçekten biliyor musunuz?
• Mesleğiniz gerçekte olduğunuz kişiliği yansıtıyor mu?

logo (1)

İşte Başarı Anahtarı

Uzmanların bize verdiği en basit tavsiye, kendimizi iş yaşamımızda daha mutlu bir hale getirmek için eyleme geçmemiz gerektiğidir. Aşağıda, şu anda çalışmakta olduğunuz işte kalmanız mı yoksa kendinize yeni bir iş aramanız mı gerektiğini anlamanızı sağlayacak etkisi kanıtlanmış bir kaç strateji bulacaksınız:

• Yetenekleriniz ile işinizi karşılaştırın.
• Harcadığınız emeğe değecek bir şey yapın.
• Denetimi elinize alın.
• Diğer insanlarla bağlantıya geçin.

Bu bölümün sonunda, işinizde daha fazla mutlu olmanız için bir takım fikirler bulacaksınız; çünkü iş yaşamı gerçekten de önemlidir. “Bir işte çalışıyor olmanızın temel nedeni, çalışma ortamının mutluluğunuz üzerindeki etkisinin, her yıl fazladan kazanılan 100,000£’nin mutluluğunuz üzerindeki etkisi kadar olmasıdır.” İşten eve gelip, işinizde olan olayları, işiniz konusunda duyduğunuz hevesi ve düşüncelerinizi eşiniz ile paylaşmak ve onunkileri dinlemek, ilişki üzerinde son derece olumlu etkilere sahiptir.

Hepimiz zaman zaman işlerimizden yakınırız, ama araştırmalar, en mutsuz insanların işsiz ya da farklı nedenlerle çalışamayan durumda, ekonomik açıdan edilgen insanlar olduğunu ortaya koymaktadır. Mutluluk seviyeleri yaklaşık olarak çalışan ve başkalarının bakımı ile ilgilenen insanların, mutluluk seviyelerinin yarısından biraz fazladır. (Bununla birlikte bu durum, düzenli bir işe sahip olmayıp geçici işler yapan ya da hobileriyle yoğun bir şekilde uğraşan insanlar için geçerli değildir.) Warwick Üniversitesinden, ekonomist Andrevv Os vvald’ın yaptığı bir araştırmaya göre, kişinin işini kaybetmesinin zihinsel sağlığı üzerindeki olumsuz etkisi, eşinden ayrılmasının etkisinden daha fazladır.

Temel ihtiyaçlar karşılandıktan sonra kazanılan paranın işten duyulan tatmin üzerinde şaşırtıcı derecede az bir etkisi bulunmaktadır. Gerçekten de, Yetenek Geliştirme Konseyi tarafından yayınlanan 2004 yılı raporu, çalışanlar için mutluluğun, kazandıkları paradan çok daha önemli olduğunu açıkça göstermektedir. Aynı zamanda gençlerin %93’ü, sevdikleri şeyi yapmanın para kazanmaktan daha önemli olduğunu düşünmektedirler.

logo (1)

İşinizi Seviyor Musunuz?

logo (1)

“İş, eğlenceden daha eğlencelidir.”

Noel Coward aktör ve yazar Yaşamımızın büyük bir kısmını, hatta eşlerimizle geçirdiğimiz zaman dan daha fazlasını, işimizde geçiririz; bu nedenle de iş yaşamımızın mutluluğumuz üzerinde büyük bir etkiye sahip olması kaçınılmazdır. Dahası, araştırmalar mutlu olan insanların işlerinde daha başarılı ol duklarını kanıtlamaktadırlar.

Yakın zamanlarda yapılan bir araştırma da 272 çalışanın olumlu duygulan ölçüldü ve ardından bu insanların 18 aylık iş performansları izlendi. Mutlu insanlar, üstleri tarafından daha iyi değerlendirmeler aldılar ve maaşları arttı. İş hayatımız kesinlikle bizlere paradan daha fazla şey vermektedir. Tatmin edici bir iş, hayatımıza belli bir yapı ve anlam kazandırabilir aynı zamanda zihinsel ve duygusal bir canlanma da sağlar.

Bu durum, en fazla para kazanan borsa yatı rımcıları için geçerli olduğu kadar çocuk larının bakımı ile uğraşmak gibi para ödenmeyen işlerde çalışan insanlar için de geçerlidir. İnsanlar kendilerini meşgul etmekten hoşlandıkları için, hayatımızın geri kalan kısmına da işe benzer özellikler kazandırıyoruz. Hatta kaya tırmanmak, pul koleksiyonu yapmak gibi hobilerimiz bile çalışkanlıkla yaptığımız şeyler olmaktadır. Hepsinden önemlisi iş yaşamının, yakın kişisel ilişkiler kurmak için düzenli fırsatlar sağlamasıdır. Yaklaşık olarak dört insandan bir tanesi uzun dönemli partnerlerini iş yaşamlarında bulmaktadırlar.

PARA İLE İLGİLİ 10 MUTLU GERÇEK

logo (1)

1 Zengin insanların, arkadaşlarıyla daha sık görüştüğünü düşünebilirsiniz ama aslına bakarsanız, işlerinde geçirdikleri uzun süreler uğruna ilişkilerini boşlamaktadırlar.

2 Daha zengin bir muhite taşınmak hayal kırıklığına ve komşularınıza karşı bir kıskançlığa neden olarak, sizi taşınmadan önceki halinizden daha mutsuz edebilir; Joneslarla aşık atmaya kalkmayın.

3 2004 yılında Cornel Üniversitesinden Leaf Van Boven ve Thomas Gilovitch tarafından yapılan bir araştırmaya göre, (tatil, konser bileti gibi) deneyimsel harcamalar, insanları (yeni elbise, yeni otomobil gibi) maddi harçamalara göre daha mutlu etmektedir.

4 Harçlık almak çocukları daha mutlu yapmamaktadır. York Üniversitesi profesörü Jonathan Bradshavv tarafından yapılan bir araştırmaya göre, “çocukların zihinsel refahını sağlayan şey yaşadıkları ortamdaki gelir artışı değil aileleri ve akranları ile olan ilişkileridir.”

5 Sevgiyi paranın üzerinde tutan insanlar yaşamdan daha fazla haz almaktadırlar. Araştırmalar, zenginlik peşinde koşan insanların daha az refah içinde yaşadıklarını kanıtlamaktadır. Bu durum özellikle parayı, kendilerini kanıtlamak, güç kazanmak ve ailelerini desteklemek yerine gösteriş yapmak için isteyen insanlar için geçerlidir.

6 Maddiyatçılık sizi hasta edebilir. Illinois, Galesburg’daki Knox Koleji’nde Tim Kasser tarafından yapılan bir çalışma, paraya, imaja ve şöhrete odaklanan genç insanların depresyona girme eğiliminde olduklarını, yaşama karşı daha az heves duyduklarını, baş ve boğaz ağrısı gibi sorunlardan daha fazla yakındıklarını göstermektedir.

7 David Blanchflovver ve Andrevv Osvvald tarafından 16,000 Amerikalı üzerinde yapılan araştırmalardan elde edilen verilere göre para kesinlikle daha fazla partner ya da seks elde et menizi sağlamamaktadır.

8 Alış veriş yapmak, psikologlar tarafından “sorunun görülmesi” olarak tanımlanmaktadır. Bir mağazanın vitrininde bir şey görürüz ve bu birden bire bizim için bir sorun halini alır çünkü onu görmeden beş dakika önce mutluyuzdur.

9 Zihinsel sağlıkları ile ilgili sorunlu geçmişleri olan zengin insanların kendilerini öldürme oranları, daha az paraya sahip olan insanlara oranla üç kat daha fazladır.

10 Kendimiz ile kıyaslayacağımız insanları seçebileceğimizi unutmayın. Eğer yukarıya doğru bakarak sosyal bir kıyaslamaya girişirse mutsuzluğa mahkumuz demektir. Ama eğer aşağıya bakarak kıyaslamada bulunursak, o zaman sahip olduğumuz tüm iyi şeylerin tadını çıkarabiliriz. İşte bu nedenle olimpiyatlarda bronz madalya kazananlar gümüş madalya kazananlardan daha mutludurlar.

Parasız Mutluluk

logo (1)

“Para kaybetmekten yakınan insanların pek çoğu zaten zengindirler.”

Patti Smith, Amerikalı şarkıcı ve besteci

Daha fazla para peşinde koşmaktansa daha iyi günlerin peşinden koşun. Araştırmalar, eğer elde ettiğimiz şeylerin miktarı artıyorsa bunu mutluluğun takip ettiğini göstermektedir. Mütevazi bir yaşam yaşayan ama kendilerini daha iyi günlerin beklediğine inanan insanlar, iyi birer yaşamları olan ama yaşam standartlarında bir iyileşme beklemeyen insanlardan daha mutludurlar.

Aynı zamanda üzerinde düşünülecek olan bir diğer telafi yöntemi daha bulunmaktadır. Psikolog Ed Diener, mutlu insanların yaşamlarının daha sonraki dönemlerinde daha fazla gelire sahip olduklarını bulmuştur. Yani, her ne kadar para insanı mutlu etmese de, mutluluk, insanların para kazanmalarına yardımcı olabilmektedir.
dir.

Pozitif Düşüncelerin Etkileri

logo (1)

Martin Seligman, Amerikalı olumlu psikoloji uzmanı

Paraya karşı olan tutumunuzu, bu tutumunuzu neyin belirlediğini ve bu tutumunuzu nasıl değiştirebileceğinizi düşünün. Bu araştırmanıza yardımcı olması için kendinize şu soruları sorun:
• Paranın sizin için anlamı nedir?
• Ne kadar para yeterlidir?
• Zenginlik ve maddi varlık arayışı yaşamınızda ne kadar önemlidir?
• Yetiştiğiniz evde para nasıl görülürdü?
• Parayı, yaşamınızda aynı role mi yoksa başka bir role sahip olmak için mi istiyorsunuz?

Eğer piyango kazanma hayalleri kuruyorsanız yalnız değilsiniz; ama bunun size uzun süreli bir mutluluk sağlamayacağını öğrendiğinizde şaşırabilirsiniz. BBC mutluluk uzmanı Richard Stevens şunları söylemektedir: “Sizi mutlu edecek şey bir sürü paraya sahip olmak değil, ihtiyaçlarınızı karşılayacak kadar paraya sahip olmanızdır. Yaşamınızı denetim altına aldığınızı bilmek mutluluğun temelini oluşturmaktadır. Gelirinizi yeterli miktarda tutmak mutluluk için, çok para kazanmaya çalışmaktan daha iyi bir reçetedir.” Piyango kazanan insanlar üzerine yazdığı bir çok kitap ile tanınan Dr. H. Roy Kaplan, ilk başta hissedilen büyük mutluluğun çok kısa sürdüğünü ve insanların yaşamlarının hayal ettikleri kadar değişmediğini söylemektedir. “İnsanları bir gecede bir ekonomik durumdan diğerine taşıyabilirsiniz ama yaşam boyu edinilmiş olan inançlar ve deneyimler çok daha yavaş de ğişmektedirler.”

Kaplan aynı zamanda, piyango kazanmadan önce cana yakın ve sosyal olan insanların tavırlarını bir parça değiştirdiklerini, utangaç ve içine kapanık olan insanların ise şüpheci bir hale geldiklerini gözlemlemiştir. (Belki de bu, hem arkadaşların hem de yabancıların durmadan bu insanlardan para istemelerinden kaynaklanıyor olabilir.)

Piyango kazanan pek çok insan çalıştıkları işlerde çalışmayı sürdür melerine karşın, meslektaşları ile olan ilişkilerinin değiştiğini görmektedirler; ve bu değişim daha iyiye doğru olmamaktadır. İşlerinden ayrılıp birer saray yavrusuna taşınan insanlar ise bir süre sonra kendilerini yalnız, terk edilmiş ve bunalımda hissetmektedirler. Bir zamanlar meslektaşları ve komşuları ile aralarında varolan iletişimi özlemektedirler. Bunun bir sonucu olarak da piyango kazanan insanların hayatlarının en mutlu günü olarak adlandırılan şeyin kendilerine kötü talihten başka bir şey getirmediğini düşünmeleri kesinlikle şaşırtıcı değil .

Ekonomist Andrew Osvvald, paranın yalnızca zaten varolan şeyleri desteklemekten başka bir işe yaramadığını söylemektedir. “Piyango kazanan insanlar, bu paranın kendilerini bir birey olarak değiştireceğini düşünmektedirler ama değişen tek şey yaşam koşullarıdır. Eğer piyango kazanmadan önce iyi kalpli, nazik bir insansalar piyango kazandıktan sonra da öyle olacaklardır.”

New York’ta Yaşam

logo (1)

Annem bana ilk yemek kitabımı vermişti. Yıl 1962’ydi ve ben New York’taki yaşamıma Gurme Yemek Kitabı (cilt 1), birkaç çarşaf ve yastık kılıfı (beyaz, üzerinde deniz kabuğu resimleri olan) ile başladım. Gurme Yemek Kitabı kocaman, kasvetli, kırmızıya çalan kahverengi ciltli bir kitaptı. Gurme dergisinin yayıncıları tarafından derlenmişti ve aralarına derginin meşhur ettiği dokunaklı, görkemli, biraz da mahzun yemek fotoğrafları serpiştirilmişti. Sadece kitaba sahip olmak annemin hayatını değiştirmişti. ‘50’lerde kitap yayımlanana kadar, annem mutfaktan mümkün olduğu kadar uzak durmakla kartı çantamla gidiyorum. Nereye gitsem insanlar bana, “Çantanıza bayıldım. Nereden aldınız?” diye soruyor.

Onlara çantayı Grand Centrardaki Transit Mu seum’dan aldığımı ve çantanın satışından gelen tüm kârın New York metrosunun iyileştirilmesinde kullanılacağını söylüyorum. Benim bildiğim, hepsi gidip birer tane aldılar. Ya da almadılar. Önemli değil. Ben çok mutluyum.

başladı. Arkadaşımın gözlerine kuyu gibi yaşlar dolmaya başladı. Dudakları sıkı sıkıya kapalıydı. Aslında, dudakları çanta gibi kapalıydı. Yağmur yağıyordu ve Kelly çantasını henüz su geçirmez yaptırmamıştı. Çantasını yağmur damlalarına maruz bı rakmaktansa, yağmur dinene kadar bütün öğleden sonrayı orada geçirecekti. Bir an aklımdan, bir ömür boyu orada oturabilecekleri geçti. Yıllar geçecek ve yağmur yağmaya devam edecekti. Arkadaşım yaşlanacak (her ne kadar Kelly çantası yaşlanmasa da) sonunda Lut’un7 eşinin modern versiyonu gibi, çantasına çok önem veren insanlara ne olur şeklinde metamorfoza maruz kalıp abideleşeceklerdi. Arkadaşım hakkında folk şarkıları ve efsaneler yazılacaktı. O noktada tasalanmaktan vazgeçip pes ettim.

New York’a dönüp kendime bir çanta aldım. Pekala, tam bir çanta değildi, ama bir heybeydi. Kesinlikle o güne kadar sahip olduğum en iyi çantaydı. Üzerinde yeni New York şehri metro kartı resmi vardı; rengi san (tam olarak söylemek gerekirse taksi sansı) ve maviydi (mavilerin en korkuncu, gece mavisi), dolayısıyla hiçbir şeyle uymuyor ve bu nedenle de her şeyle uyuyordu. Plastikten yapıldığından tamamen su geçirmezdi. Fiyatı nerdeyse bedavaydı (yirmi altı dolar) ve çok sağlam göründüğü için belki de hiçbir zaman yenisini almam gerekmeyecekti. Dahası, hiçbir zaman moda olmadığından modası da hiçbir zaman geçmeyecekti.

Her zaman işe yaramıyor açıkçası. İtiraf etmeliyim ki, arada sırada, nefret ettiğim bir el çantası kullanmak zorunda kalıyorum. Ancak, çoğu yere metro 7 Tevrat’a göre Tann, Sodom ve Gomorra kentlerini yerle bir ettiğinde Lut ve ailesine, arkalanna bakmamak kaydıyla oradan kaçma şansı verir. Ancak, Lut’un kansı arkasını döner ve anında tuzdan bir heykele dönüşür.

Bit Pazarı

logo (1)

Sonunda, bitpazarına gittik ve Kelly çantası oradaydı. Ne diyeceğimi bilemedim. Annemin kullandığı çantalara benziyordu. Çok az şey alıyordu ve arkadaşımın kolunda ağır duruyordu. Çantalarla aram iyi olmayabilir, ama kolda ağır duran bir çanta (sırta asılı duran çanta yerine), insanı en az 10 yıl daha yaşlı gösterir ve buna ek olarak, vücudunun yarısını hareketsiz bırakır. Modern dünyada, kollar hareketli olmalıdır. Burada çok ciddi olmak istemiyorum, ama çanta (yüksek topuk gibi) hareketliliği engeller.

Çantalı erkek modasının tutmayışınm sebebi budur. Eğer ellerinizden biri, çanta taşımak için meşgulse, kalabalık arasında kendinize yer açmak, sevdiklerinizi kucaklamak, başarılı olmak için yağlı direğe tırmanmak ve taksilere çılgınca el sallamak gibi pek çok şeyi yapmak için ellerinizi kullanamazsınız.

Her neyse, arkadaşım Kelly çantasını satın aldı. Çanta için iki bin altı yüz dolar ödedi. Renk tam olarak istediği renk değildi, ama harika bir durumdaydı. Tabii bir an önce su geçirmez yapılması gerekiyordu çünkü ıslandığı takdirde yarı değerini kaybederdi. Su geçirmez yapmak? Yağmurda ıslanmak? Bir çantanın yağmurda ıslanmasını dert edinmek aklımdan bile geçmemişti, değil ki su geçirmez yaptırmak. Bir an için, yine, annemin neden bana çanta hakkında hiçbir şey öğretmediğini düşündüm ve kendim için üzüldüm. Ama öğle yemeği zamanı gelmişti.

Tarz Yaratma

logo (1)

İkimiz birlikte bir bistroya gittik. Kelly çantası masanın ortasında, bir alışveriş zaferinin simgesi gibi duruyordu. O sırada, dışarıda yağmur yağmaya biri şahsi eşyalar, diğeri iş malzemeleri için (Evet, biliyorum, ikinci çantaya genelde evrak çantası deniyor). Bu sistem çoğu kişi için işe yarıyor, ama daha önce açıkladığım bariz bir nedenden dolayı, benim için yaramadı: Ben düzenli biri değilim. Denediğim bir çözüm yolu da, pahalı bir çanta satın almak oldu. Teorik olarak pahalı bir çanta almak şahsiyetime yansıyacaktı, ama bu da işe yaramadı. Prada tipi yarı sırt çantalarını da denedim, ama tam modası geçerken aldım ve kendi durumunda içini o kadar çok doldurdum ki, dağcı gibi oldum.

Sonra bir gün, kendimi Paris’te, o haftaki amacının bir Kelly çantası almak olduğunu bildiren bir arkadaşımla birlikte buldum. Belki siz Kelly çantasının ne olduğunu biliyorsunuzdur. Ben bilmiyordum. Hiç duymamıştım. Kelly çantası ne ki diye sordum. Arkadaşım sanki yüz yıldır bir mağarada uyuyormuşum gibi bana baktı ve açıkladı: Hermes firması, 1950’lerde, sonradan Grace Kellenin meşhur ettiği ve adını da buradan alan bir çanta yapmıştı. Bu bir klasikti.

Bu dünyanın en mükemmel bir dizi incisine tekabül eden bir çantaydı. Hâlâ üretilmekteydi, ama arkadaşım yeni almak istememişti. Eski bir Kelly çantası istiyordu. Bitpazarmda elinde birkaç tane olan bir satıcı duymuştu. Bitpazarı sadece hafta sonlan açık olduğu için, birkaç günü yemek içmekle, etrafı gezmekle geçirdik. Bunların hepsi (arkadaşıma göre) ana olayın girişiydi.

Güzel Giyinme

logo (1)

Bu çanta kaça mal olacak diye sordum. Söylediğinde, koptum: Üç bin dolar civarı. Eski bir çanta için üç bin dolar, artı (eğer sayarsanız ki, ben sayı olduğunuz viza kartını cüzdandaki yerine koymayı unutmuş olabilirsiniz). Dahası, çantanızın büyük bir kısmını adresleri ve günlük ajandanızı tuttuğunuz elektronik mucize kaplamaktadır. İşe yarayacaktır aslında, ama bir de pili olsa! Artı, yarım şişe su, son uçak yolculuğunuzda ani bir açlık ihtiyacı duyduğunuzda atıştırmak için çantanıza attığınız plastik tadında peynirli sandviçin yanında yerini almıştır. Belki spor ayakkabınızı da çantanıza sığdırabilirsi niz.

Evet, Tanrı’nm izniyle sığdırabilirsiniz! Siz farkına bile varmadan, çantanızın ağırlığı 10 kiloyu geçer ve sadece çantanızı taşımaktan dolayı bursit6 ameliyatı geçirmek riskiyle karşı karşıya kalırsınız. Sahip olduğunuz her şey bu çantanın içindedir. Çantanızla Kazakları kaçırabilirsiniz, ama içini açtığınızda, hiçbir şey bulamazsınız; çantanız, içinde aradığınızı bulabilmek için saatlerce uğraştığınız karanlık bir deliktir. El fenerinin faydası dokunur, ama çantanıza bir tane koysanız bulamazsınız ki.

Çözüm nedir? Artık bütün gün evde oturan bir serbest yazar olmadığımdan bazı malzemelere ihtiyaç duyuyorum. İş için malzemelere ihtiyacım oluyor. Makyajımı tazelemek için malzemelere ihtiyacım oluyor. Bana eşlik etmesi için kitaba ihtiyacım oluyor. Söylemesi üzücü, ama bir çantaya ihtiyacım oluyor. Bir süre bir cevap bulabilmek için araştırma yaptım. Kendilerini Kabala’ya, bilime ya da yogaya kaptıran Hollywood kadınlan gibi, beni bu sıkıntıdan kurtaracak çantalarla ilgili her türlü yazıyı okudum.

Bir ara, çözümün bir değil iki çanta kullanmak olduğunu düşündüm. Bu yüzden iki çanta taşımayı denedim; cebime attığım bir ruj, yirmi dolarlık bir banknot ve bir kredi kartı işimi görüyordu. Bir gece çantasına normalde tıkıştırabileceğiniz de zaten bundan ibaret. Bana büyük tasarruf da sağlıyordu, çünkü gece çantası almama gerek kalmıyordu. Gece çantaları, Marksist olmadığınız takdirde anlayamayacağınız nedenlerle, normal çantalardan daha pahalıdır.

Sağlıklı Zayıflatıcı Beslenme

Yine , tarif Craig Claibome’un Sunday Times gazetesindeki pazar köşesindendi. Tabii Craig’in masa bulabilmekte herhangi bir sıkıntısı olmuyordu. Craig ile tanışıp yakın arkadaş olduktan sonra bir gün birlikte oraya gitmek istiyordum. Pearl’e bir keresinde gitmiştim. İçeri girince, eğer meşhur değilsen, sadece masa bulmanın imkânsız olduğunu değil,şöhretin de yeterli olamayacağını şaşkınlıkla görmüştüm; şöhretin de dereceleri vardı. Masa bulabilecek kadar meşhur olanlar vardı, sonra da Pearl’ün masasına gelip günün özel yemeğini tavsiye edeceği kadar meşhur olanlar.

En sonunda da, Pearl’ün tatlı ve acı çıtır balığını sipariş vermesine müsaade edeceği kadar çok meşhur olanlar. New York’ta gelinen sonuç buydu: Balık siparişi verebilmek için güçlü olmak gerekiyordu.
Serbest yazarlığa başladım. New York dergisinde yazdığım ilk yazılardan biri, birbirleriyle savaş hainde oldukları ortaya çıkan Craig Claiborne ve Mic hael Field hakkındaydı. Sonuç olarak, Craig Claiborne ile tanıştım ve yazı yayımlandıktan sonra beni evine çağırdı.

Yemekte ne servis ettiği pek akılda kalır bir şey değildi, neyse zaten ben de hatırlamıyorum. Sonra Claiborne akşam yemeği için bizim evimize geldi. Leonard Bernstein’m karısı Felicia Montealegre’nin tarifi olan Şili usulü deniz ürünleri ve ekmek güveci pişirdim. Bu kadının adını hatırlayabildiğime, daha çok da yazılışını hatırlayabildiğime çok şaşıyorum. Özellikle de, tarifinin beni neredeyse iflas ettirecek yapışkan, sütlü, hayal kırıcı uyduruk doğru olacağını düşündüm, ama hakikaten benim olan bir tarifim yoktu; annemin mangal sosu dışında tabii, onun da zaten çoğu Heinz ketçaptı.

Ancak, kesin olarak gelmesini istiyordum. Bir yerde, insanların Craig’i akşam yemeklerine çağırmaktan çekindiklerini okumuştum. Ben çekinmiyordum. Sadece adamı tanımıyordum. İtiraf etmeliyim ki, fantezim yemek yedikten sonra benim hakkımda bir yazı yazması ve tariflerimi yayınlamasıydı, ama daha önce de söylediğim gibi, kendime özgü tarifim yoktu ki.

Bu arada, hep birlikte çılgın bir rekabet içinde yemek pişirmeye başlamıştık. Hepimiz alkış bekliyor ve devamlı olarak bir şeyler pişiriyorduk. Herkese bir şeyler ispatlamak için çabalıyorduk. Bu acaba II. Dünya Savaşı sonrasının yerel karşı devrimi miydi yoksa kadın hakları hareketinin anlamsız gerginliğinin sonucu mu? Kimse bilmiyordu. Hepimiz devamlı olarak kesiyor, doğruyorduk.

Evlendim ve bir dizi mutfak çılgınlığına giriştim. Brezilya milli yemeği pişirdim. Bir sürü şeyi yufkalara sardım. Yaprak sarmalar, sufleler yaptım. Bir mutfak robotunun nasıl kullanılacağına dair kurslar aldım. Lee Lum’ın limonlu tavuğu da dahil olan komple bir Çin yemeği ziyafet sofrası bile hazırladım. Lee Lum, hiç kimsenin masa bulamadığı meşhur Çin restoranı Pearl’ün şefiydi. Eğer bir masa bulabilirseniz, yemeği sonsuza dek hatırlardınız, çünkü her şey o kadar çok metasodyumglutomat dolu olurdu ki, ancak yıllar sonra uyanabilirdiniz. Lee Lum’m limonlu tavuğunda, kestane ununa bulanmış tavuk göğüsleri vardı. Bunlar kızartıldıktan sonra içinde ezilmiş ana yayınladığı nispeten daha kolay olan kuzu köri tarifini de yapıyordum, içinde muz ve ağır krema da vardı.

Son sıralarda gene bir kere yaptım da, tadı çok kötüydü.

logo (1)