Dokunma Ve Koku Duyusu

Dokunma duyusu, bir diğer doğrudan temas duyusudur. Çok tabakalı derimiz, dokunma duyusu ile ilgili duyumsamaları ayırt etmemiz için çeşitli duyumsal alıcıları içerir. Basınç duyusu, nesneler baskı yapınca derinin şeklindeki değişikliklerden kaynaklanır. Sıcaklık ya da soğukluk duyusu, derimize dokunan her neyse onun moleküler etkinliğine verilen bir yanıttır.
Derinin (ya da diğer duyuların) çok fazla uyarılması, acı duyumsamasına neden olur.

Acı, bununla birlikte, acıyı veren nesnede (yanan kızıl kömür) yer almaz. Nesne, sadece, acı olarak yorumlanan bir süreci etkinleştirir. Acı, aynı zamanda, vücudumuzun içinden gelen uyarılar ile yaratılır. Örneğin, içerdeki dokularda oluşan hasar, acı alıcılarının bulunduğu bir yerde ise, alıcılar başta ya da sırtta konumlanmasa bile, baş ağnsı ya da sırt ağrısıyla sonuçlanabilir.

Tat almaya benzer bir süreçle, bir şeyin kokusunu aldığımız zaman, bu şeyle doğrudan temas kurarak yaparız. Havadaki koku taşıyan moleküller burun boşluğuna ya da ağza girer. Burun boşluğunda bulunan küçük tüy hücrelerine ulaşır. Gaz molekülleri alıcı hücrelerdeki yuvalara uyar ve beyne iletilen elektrokimyasal içtepilere dönüştürülür.

Koku taşıyan moleküllerin bir kokusu yoktur. Sadece yine moleküllerin hangi alıcıların boşluklarına yakalandıklarına bağlı olarak, beyin tarafından keskin, meyveli ve deniz kokusu olarak yorumlanan koku iletilerini etkinleştirir.

Bir önceki yazımız olan DİŞİ KEÇİ’NİN KALBİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment