Gelecek Hakkında Önceden Tahminde Bulunmak (Irâfet)

Gelecek Hakkında Önceden Tahminde Bulunmak (Irâfet)

Irâfet, kelime olarak “tanımak, anlamak, bilmek” mânâlarında “et” vezninde bir mastardır. Bu kökten türemiş bir isim olan “arraf ’ ise, kâhinlik yapan, gaybı bildiğini söyleyen anlamında kullanılmıştır. Arraf, bu mânâda kâhin kelimesiyle eş anlamlıdır.

156 Kaynaklarda arraf ile kâhin aynı mânâda kullanıldığı gibi farklı anlamlarda da kullanılmıştır. Arraf, olaylar arasındaki herkesin fark edemeyeceği karmaşık ve gizli olan benzerlik ve temel özellikleri doğuştan gelen özel kabiliyetleriyle hissederek, aynı zamanda kazandığı tecrübelerle geleceğe ait bazı hâdiseler hakkında önceden tahminlerde bulunabilir. Normal insanlardan farklı bir zekâ ve idrak üstünlüğüne sahip olduğu kabul edilen arraf, bu gücünü ilgili konu üzerinde yoğunlaştırarak olaylar arasındaki ilgiyi, mevcut olayların gelecekte doğuracağı neticeleri bulmaya çalışır. Bu insanların fıtratından gelen kabiliyet veya tecrübe sayesinde geleceğe ait verdikleri haberler bazen doğru çıkabilir; fakat her söylediklerinin doğru olması mümkün değildir.

Ragıb elisfahani’hin (ö. 502/1108) bu konudaki görüşü şöyledir: “Kâhin, gizli geçmiş haberleri bir çeşit zan ile haber veren, arraf ise, gelecek haberleri yine bir çeşit zan ile haber verendir. Bu iki sanat bazen hata eder, bazen isabet eder. Zanna dayandıkları için Hz. Peygamber (saiiallâhu aleyhi ve sellem), ‘Her kim arrafa veya kâhine gider de onun dediğini tasdik eder, onaylarsa, o Ebû’lKa sım’a indirilmiş olanı inkâr etmiş demektir.’ buyurmuştur.”
Sonraki dönemlerde eskisi kadar olmamakla birlikte daha çok kayıp eşya hakkında bilgi almakta; ilaç ve tedavide arraf gibi şahıslardan faydalamlırdı. Kur’ân’da arrafla ilgili bir şey yoktur.

Irâfete, su falı da denilmektedir. Irâfet su ile dolu bir kaba, billûr gibi parlak bir topa, yuvarlak parıldayan saydam küreye veya berrak şeylere bakılarak görülen renk ve şekillerden anlam çıkarılan fal türüdür. Bu tür fala bakanlara “arraf’ denilmiştir. Hattâbı (ö. 388/998) arrafı, çalman ve kaybolan malın yerini bulacağını iddia eden kimse olarak tarif etmiştir. Bazı bilginler de soru soran kimsenin söz, fiil ve davranışlarından hareket edip küre, su, çakıl taşları vb. gibi vasıtaları kullanmak suretiyle gayba ait işleri bileceğini iddia ederdi ki buna özellikle “arraf’ (çok bilen) ismini verirlerdi. Çalınmış olan veya kaybolan bir şeyin yerini büdiğini iddia eden bir kişi gibi.

Gaybdan haber vermek amacıyla bakılan bu falın bir çeşidi de şöyledir: Küçük bir çocuğun sağ elinin başparmağına bir damla siyah mürekkep damlatılarak bazı duaları okuduktan sonra çocuğa gördükleri anlattırılarak yorumlanır. Bir başka ırâfet falı da, içinde yaşanılan zamanda meydana gelen bazı olaylarla, gelecekte olacak birtakım olaylan akıl yürüterek bilmektir. Bu fal türüyle uğraşanın çok tecrübe sahibi olması gerekir. Meşhurlarından biri Arrafı Yemâme’dir.

Anlatıldığına göre Büyük İskender (m. ö. 323) İran şahı ile karşı karşıya geldiğinde III. Dârâ (ö. m. ö. 370) ona: “Askeri savaşa sokup öldürtmektense, seninle boy ölçüşüp sonucu ona göre tayin edelim, ya sen beni öldürürsün ya da ben seni” demiş. Bu söz, İskender’i çok sevindirmiş. Şah Dârâ, önce kendisinin ölümünü ağzına aldığından gerçekte öyle olmuş. Harun Reşid’in (ö. 193/809) çalman hâzinelerini bulmak için arraflann gayretine dair haberler bilinmektedir.

Bir önceki yazımız olan İSLÂM’IN GELDİĞİ DEVİRDE FALCILIK başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

  • reply caner ,

    aşk iş

    Leave a comment