İlişkide Bağlılığın Temeli

Bağlılığın temeli öncelikle, ötekilerle ‘aynı evi paylaşma’ duygusu, onun benim gibi biri olduğu duygusu olduğu için, şu anda çok şey paylaştığım kişilerle (aynı genetik özellikleri paylaştığımız aile üyelerimiz, kendileriyle aynı deneyim birikimini paylaştığımız aynı grup ya da kültürün insanları, aynı huy, dil ve düşünce biçimlerini paylaştığımız insanlar) olan bağlılığımız daha kolay gelişir.

Daha önce başlamış ve devam eden bu tür benzerlikler, bağlılığın etkilerini daha çabuk gösterir, çünkü bir dereceye kadar korelasyon ve benlikler arasında aynı tarih ve geleneği paylaşmaktan dolayı birbiri içine geçme durumu şu anda vardır. Araştırmalara göre örneğin en başarılı evlilikler, benzer ortamlardan gelip benzer kişiliklere sahip olan eşlerin evlilikleridir. Bunlar bir dereceye kadar zaten aynı hamurdan yapılmışlardır. Bu, hele yansıtmalı özdeşlik (aynı kimliği paylaşma) durumu yaşayan anne ve bebekleri ve yaşamlan ürkütücü bir şekilde büyük ölçüde korelasyon halinde olan tek yumurta ikizleri için kesinlikle daha doğrudur.

Fakat böylesi çakışma ve korelasyonların adeta doğuştan kazanılmış bir hak olarak yaşandığı uç örnekler dışındaki ilişkilerin korunması ve derinleştirilmesi için grup ya da kültür içinde biraz aktif çaba ve emeğe gerek vardır. Bu bir grup ya da kültür tarafından benimsenmiş belli bazı değerlerin yenilenmesi olabileceği gibi, bu değerlere bağlılığın incecikli biçimlerini de içerebilir: Bedensel ya da zihinsel başanya duyulan hayranlık, parasal olarak kendinden daha kötü durumda olanlara yardım etme arzusu, kişisel özgürlüğe duyulan büyük saygı vs. Bu bağlılık daha örgütlü bir davranış biçimiyle de ifade edilebilir.

Ritüeller, yıldönümleri, resmi tatiller, milli marşlann tekrar tekrar söylenmesi, dualar, okul şarkıları ya da futbol takımlarının marşları, bayrak, kraliçe, başkan gibi sembollere duyulan saygı, aynı edebiyatı ya da hatta aynı televizyon programını sevmek gibi tüm bu şeyler bilincimizde kendi grubumuz ya da milletimiz içindeki ötekilerle bizi daha derin korelasyona sokacak bazı temel biçimler oluşturur. Buna benzer fakat daha özel ritüeller, çiftler ya da aileler arasında oluşur. Bunlara katılış derecemize göre kendimizi evimizde hissediş duygumuz ya artacak ya da azalacaktır, kendimizi toplumsal bir varlık olarak daha fazla ya da daha az yabancılaşmış, daha fazla ya da daha az boş hissedeceğiz.

Doğaya ya da tinsel değerlere olan bağlılığımızın etkisi de aynı ilkeye göre işler. Doğaya kendimi ne kadar açarsam, onunla ne kadar yarışırsam (bahçe kazmak, ağaç dikmek, çiçeklere bakmak, dağlarda yürümek gibi) onunla daha çok bütünleşir ve böylece kendi içimde daha doğal olurum. Güzel bir müziği yaratıcı bir şekilde dinlediğim ya da güzel şeylere sevgi beslediğim ölçüde hem bu güzelliğin özünü özümserim (bu ilişkiler kendilerini bana açarlar) hem de aynı zamanda güzelliğe dünyada başka bir liman olarak değer veririm. Bunların tümünün çocukların eğitiminde önemli izleri vardır ve Platon’un Devlets adlı eserinde sözünü ettiği bazı eğitim ilkeleri için fiziksel bir varlık nedeni sunarlar.

Çünkü kişisel bağlılığın temeli, ötekilerin benim bir parçam olduğu duygusudur ve bu yüzden yabancılara bağlılık duymak zordur ama olanaksız değildir. Her şeyden önce hepimiz bilincimizin temel doğasında diğer bütün insanlarla filo genetik bir tarihi, gezegensel bir kaderi ve daha zayıf olsa da birleştirici bir kuantum korelasyonunu paylaşıyoruz. Böylesi bağlılıklar daha fazla çaba ve bu yabancı hakkında en azından temel bir tanıtıcı bilgi gerektirir.

Bir önceki yazımız olan Akrep Burcu Erkeği Kadını Özellikleri başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment