images

KOÇ (ARIES)

Gözüpek

Paçayı kurtaran, hayatta kalan latır mı? Umurunda değil. Hiçbir şey onu yıldıramaz. Hiçbir şey onu amacından caymaya zorlayamaz. Zafer veya zafere ulaşma çabasmda kendini yok ediş. Birinden birini hak edecek.

Koç yaşam gücüdür, var olma arzusudur. Önceleri hiçbir şey yok. Sonra bir şey var. Yaşam hiçbir yerden çıkar, boşlukta yer edinir. Bu süreç patlayıcı, şiddetli ve sakınmasızdır. Akkor halindeki yıldızlar volkanından fırlayan parçalanmış bulutsu yıldızlar tablosunu oluşturur.

Kudurmuş bir köpek, ağzı köpük köpük, keskin dişlerini göstererek sizi bir uçurumun kenarına sürüklemiş. Elinizde bir av bıçağı var. Gözleri alev alev, hırlayarak size yaklaşıyor. Dikleşiyorsunuz. Artık nezaket ve eğitme çabası yok. Artık iletişim yok. Yaşamak için havyansı bir öfkeden başka şey kalmamış. Haykırarak, boğazına saldırıyorsunuz.

İşte Koç’u buldunuz.

Son Nokta

Koç cesaret öğretir. Her türlü yıldırmaya, pürüze ve şüpheye rağmen istek ve iradenin üstün gelebilmesi yeteneğini temsil eder. Koç ne yapmak istiyorsa onu aynen yapan yönümüzdür. Seçer ve hareket eder. Başka şeyin önemi yoktur. Gözleri bağlı şekilde timsahlarla güreşmek? Evet eğer isteğimiz buysa. Ama böyle bir aktivite konumuz dışıdır. Koç, davranışın akıllıca olup olmadığına bakmadan, gözüpekliğin, saf mace-raperestliğin burcudur. Ancak gerçek anlamı daha derindir. Varoluşa ait cesaretten söz eder.

Bu nedir? Bu bir bakıma bencilliktir. İnce bir sanat. Duyarsızlık değil. Dar kapsamlılık değil. Manipülasyon değil. Ancak şunu söyleyebilme yeteneği: “Bu benim hayatım. Hangi deneyimlere gereksinimim varsa onları arama hakkma sahibim. Ben ile gelişimim arasına hiçbir şey giremez. Ne başka bir insan. Ne başka bir koşul. Ne de benim korkularım.”

Koç’un son noktası isteklerimiz ile davranışlarımızın mükemmel uyumunu oluşturmaktır. Bu özgürlüktür. Duygularda kaybolup gitmek değildir. Kararlarımızı psikolojik açıklamalarla desteklemek değildir. Koç’un dikkati, yaşamım biçimlendirme isteğinin gücüyle bağlıdır

Strateji

Bir insanda cesaret ancak korkuyla gelişir. Başka bir yolla kazanılması olası değildir. Gerilim ve cesaret ayrılmaz bir ikilidir. Ürkütücü durumlar her zaman bizi yüreklendirmez, ama onlar olmadan yürekli olamayız.

Koç cesaret arar. Bu nedenle, gerilim için bir mıknatıstır. Koç’un bu stresi nasıl karşılayacağım önceden bilemeyiz. Buna yaratıcı ve kararlı bir yanıt verebilir. Veya buldozerin önünde bir tavşan gibi kaçabilir. Önceden bütün bilebileceğimiz gerilimin orada olacağıdır.

Krizler, buhranlar Koç’u bir gölge gibi takip eder. İnsanın tam olarak istediklerini yapabilme gözüpekliği zor elde edilir. Ve bunun yarattığı buhranlar zorludur. Arkadaşlar uzaklaştırılır. Otorite konumundaki insanlar sertleşebilir. Önceleri daha güvenli, daha az korkutucu alanlarda, var olma cesaretine yaklaşmak zorunda kalırız. Maceralardan söz ediyoruz.

Dimdik granit bir yüzeye tırmanırken, ortalarda bir yerde, bir halata asılı kaldığımızı düşünün. Eğer halat sağlamsa, iyi bağlanmışsa ve biz bir hata yapmazsak, akşama canlı olarak girme olasılığımız yüksektir. Böyle bir durumda, eğer korkmuyorsak, aptalız demektir. Birçok dağcının benimle aym fikirde olduğunu samyorum. Yine de bir dağcı korkusunu kontrol etmeyi, yaptığı sporun neden olduğu ruh haline rağmen hünerli bir şekilde çalışmayı öğrenmiştir. Bir başka deyişle, cesareti geliştirmiştir.

Bir zirveye ulaşmak sinir ister. Bunda hiç şüphe yok. Ancak bu statik bir ifade. Sürecin gelişimsel dinamiklerini içermiyor. Bir astrolog bunu daha değişik ifade eder. O, dağa tırmanmanın cesareti uyandırdığım söyler. Denetlenemez duygular yenilir; bilinç yapısı değiştirilir. Ve

bu, Koç’un klasik gelişimsel stratejisi krizin bilinçli seçimi kanalıyla yapılır.

Ne yolla elde edilirse edilsin, bu değişimler büyümenin özüdür. Dağcılık bir örnek, ancak hepimiz kendi dağımızı seçiyoruz. Birisi için bu yüzmeyi öğrenmek olabilir. Bir diğeri için hükmeden bir patronla yüzleşmek. Bir üçüncüsü için, sigarayı bırakmak problemidir. Koç düelloya evet demeye niyetli olsun veya olmasm, hayat dağın varlığım net bir şekilde önüne koyar. Artık tırmanmaya başlamak ona kalmıştır.

Koç bir şey ister: deneyim, genellikle risk dolu deneyim. Uzun, soğuk bir geceden sonra güneşin doğuşu gibi, onu arar, kendine çeker. Bu istek, ne olursa olsun, gizlidir. Korkulardan yapılmış bir örtüyle sarılmıştır. Koç’un stratejisi, ne kadar korkutucu olduğuna bakmadan, bu örtüyü açmaktır. Ve soma açığa çıkan isteği, bedeline aldırmadan, yerine getirmektir. Korkularla yaşamak, ancak kuşkusuz ve kararlı bir biçimde hareket etmek işte bu Koç’un sanatadır.

Kaynaklar

Doğa Koç’u dağlara hazırlar. Koç dünyaya savaşçılık, canlılık ve hayatta kalma güdüsü ile silahlanmış olarak gelir. Ruhu güçlü ve dolaysızdır. Dürüstlük, didişmecilik, heveslilik, bağımsızlık, dıştan gelen otoriteden hoşlanmama, bunlar Koç’un kaynaklarıdır.

Hassas bir inceleme sonucu, doğum haritasında Koç’un dokunduğu alanda hırçın, canlı bir kişilik belirecektir. Bu hırçınlık dağcının dağla savaşı gibi fiziksel bir yapıda olabilir, ama genellikle daha belirsiz bir durumdadır. Onu tartışmacılıkta bulabiliriz. Doğal hayatı koruma veya kadm haklarım savunma alanlarında görebiliriz. Belki içsel bir canavarla -alkolizm, Vietnam gazisinin kabuslan- savaşıyordur. Harita Koç’un ateşinin hedefini gösterir. Er veya geç, bir ateş ve bir hedef olacaktır.

Bu burcun en ılımlı çocukları bile, bir krizle karşılaşınca serinkanlı ve bilinçli bir şekilde uğraşırlar. Gerilim anında dizleri kanayabilir, son62

radan bayılabilirler. Ancak Koç’un gerçek yapısı baskı altında parlar. Koç’un kaynağı? Dışına nasıl bir cüppe giyerse giysin, altta bir savaşçının kalbi atmaktadır. Bu kalp belki, ancak bir krizle ortaya çıkacaktır. Ama her zaman oradadır.

Karanlıklar

Karanlık bir gece. Loş bir geçit. İri cüsseli birisi karanlıklar içinden bize doğru yürüyor. Böyle bir durumda, yanımızda Koç burcundan bir arkadaşımızın veya, daha iyisi, kendi içimizde ruhumuzu tutuşturan Koç burcunda yer alan bir Güneş veya Ay’m olması için dua ederiz.

Peki bu savaşçı barış zamanı ne yapar? Dış dünyadan benliğini tehdit eden bir baskı olmadan kendisini devam ettiremez. Askerin düşmana gereksinimi vardır. Ordular savaşacaktır. Eğer gerçek bir düşman bulamazlarsa, hayal ürünü düşman ararlar, hatta belki de korumakla yükümlü oldukları ülkeyle savaşırlar. Aynı fenomeni Koç’ta da bulabiliriz. Savaşacaktır. Bu kesin. Ancak savaşırım evrimsel bir değişime mi hizmet edeceğini, yoksa sadece anlamsız bir karşıtlığa mı dönüşeceğini kimse söyleyemez.

Neyse ki, gerçek düşmanlar bol miktarda bulunmaktadır. Koç ürkütücü bariyerlerle tekrar tekrar karşılaşır. Bunlar Koç’un özgürlüğünü elinden almak isteyen güçlü kişiler olabilirler. Ters koşulların biraraya gelmesi bir engel oluşturabilir. Bazen bunlar içsel zayıflıklardır. Genellikle bu bariyerler diğer insanlarla anlaşmazlıklar biçimim alırlar. Ne de olsa Koç’un yoğun yapısı onları kendilerim savunmak zorunda bırakabilir. Bu engeller ne olursa olsun, yüzleşilmesi gerekir. Eğer Koç için başlıca bir günah varsa, o da korkup geri çekilmektir.

Bu mücadelelerin çok belirgin olmayan yararları vardır. Bunların büyümemize yardımcı olduğunu bilebiliriz. Ancak belki de kendimizi yorgun hissediyoruzdur. Eğer Koç mücadele etmemeyi seçiyorsa, bunu yapmakta özgürdür. Savaşa katılmak gönüllülük gerektirir.

Ancak her koşulda, Koç gerilim için mıknatıs olmaya devam eder. Seçim, gerilimin ne biçimde geleceğinin seçimidir. Bu, dağları fethetmenin, zorluklarla yüzleşmenin, kişisel büyümenin gerilimi olabilir. Veya Koç’un bezginliğinden, alınganlığından ve düş kırıklıklarından kaynaklanan boş, amaçsız, faydasız didişmeler törenine dönüşebilir. Bu noktadan ilerisi Koç’un karanlık yönleridir.

Savaşçı barutla ve ateşle yüklüdür. Bunlara yaşamdaki amacım gerçekleştirmek için ihtiyacı vardır. Ancak gelişimine yardımcı bir krizden kaçarsa, ateş yine de yanındadır. Bu bastırılamaz. Her zaman, esas amacına doğru uygun bir şekilde kullanabileceği hırsım ilgisiz bir hedefe yöneltip saldırır.

Esas anlaşmazlığın içeriği ile ilgisi olmayan, duygusal tonun ağır bastığı tartışmalara girebilir. “Niçin o lanet olası sarı bluzunu giymekte ısrar ediyorsun?”

Bu durumda Koç’un iradesi, cesareti ve yakıcı duyguları amaçsızdır. Arkadaşlar itilir. Evlilikler çöker. İşler ufak sorunlar nedeniyle bırakılır. Kimse kazanamaz. Gelişimin yakıt roketi, 4 Temmuz havai fişekleri gibi cehennem ateşleri ile dolu ve anlamdan yoksun, uçar gider.

Koç’un bu karanlık yolunu seçen yaralı, arzulama aç ve hayalleri kırılmış bir şekilde kalır. Kendini haklı görebilir. Kendine acıyabilir. Ama sorusu hep aym kalır: “Niçin benimle olan herkes savunmada?”

Ve cevap? Basit. Savaşçı yanlış yerde savaşıyor.

Bir önceki yazımız olan DOĞUM HARİTASI TAM OLARAK NEDİR? başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment