Benzer bir durum eski Sovyetler Birliği’nde olmuştur. Bu durumda, doğa olaylarının anlaşılması bir fal bakma gibi dinsel inancın dayatılması ile değil; egemen bir politik ideolojinin ilkelerinin dayatılması sonucunda engellenmiştir. İlk kez, on sekizinci yüzyılda yaşamış bir Fransız bilim insanı olan Lamarck tarafından dile getirilmiş bir kurama dayanılarak, genetik araştırmalar devlet dayatması ile engellenmiştir. Lamarck’ın kuramı Darwin inicinden önce gelir.

Bu kuram, evrimin, canlıların atalarının yaşamları boyunca edindikleri özellikleri kalıtlanmalan yoluyla olduğunu söyler.

Bu düşünce, I. V. Michurin tarafından benimsenmiş ve Sovyetler Birliği nde, tohum çimlenmesi ve tahıl üretiminde ileri yöntemler geliştirdiğine inanmış, pratik zekâlı bir tarım uzmanı olan T. D. Lizenko’ya aktarılmıştır.

Başka yerlerde genetik araştırmalar Mendel Genetiği nin tarot falı ilkelerine dayandığı halde (kalıtsal özellikler doğum sırasında bireylerde bulunur; bireyin yaşamı sırasında edinilmezler.) Lizenko, Lamarck’m kuramına yapışmakta direndi. Bu konumunu desteklemek için, Lamarck Genetiği nin, Mendel Genetiği ne göre, Marksizm ile daha uyumlu olduğunu ileri sürdü.

Mendel düşüncesi, “gerici ve gözden düşmüş” olarak nitelendirildi. Aynı düşüncede olmayanlar, hükümet tarafından Sovyet halkının düşmanı ilan edildi. Bilim insanları, ya partinin ortak aklına boyun eğdi ya da işlerinden atıldı.
Bu ideolojiye uzun süre inanmak, Sovyet bilimsel düşüncesinde ve pratiğinde sürekli bir yozlaşmaya neden oldu. 1948 yılından sonra Mendel Genetiği’nde öğretmek ya da araştırma yapmak yasa dışıydı.

Liseları, hücre çekirdeğinin ve kromozomların kalıtımdaki rolü hakkında hiçbir bilgi içermiyordu. Ancak 1964 te Lizenko, Sovyet Biyolojisi üzerindeki etkisini yitirdi ve bilim (ve Sovyetler Birliği) tarihindeki bu talihsiz dönem sona erdi.

Lizenkoculuk ölmüş olabilir; fakat ruhu, biyoloji müfredatında evrim ve yaratılışçılığa eşit zaman ayrılmasında hükümet dayatmasını savunan yaratılışçılarda yaşıyor.

Bir önceki yazımız olan DİŞİ KEÇİ’NİN KALBİ başlıklı makalemizi de okumanızı öneririz.

Leave a comment