Yengeç Burcu Anneleri

Çocuklar merhameti ve zayıflara acımayı da bizden öğrenirler. Daha önce çocukların duygusal yönden ilkel olduğunu, ancak iyi bir terbiyeden sonra doğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden, iyiyi kötüden ayırabildiğini söylemiştim. Oyun çocuğun en ciddi işidir. Paylaşma, iş birliği, kurallara uyma gibi sosyal davranışları oyun sırasında içselleştirir. Çocuklarınıza oyuncak alırken eğitici yanı ağırlıkta olanlarını tercih etmelisiniz. Saldırganlık duygularını güçlendiren tüfek, tabanca, kılıç, tank gibi oyuncaklardan sakınınız. Yap-boz türü çocuğun üretici yeteneğini harekete geçiren çok parçalı oyuncaklar, bebekler, toplar, mutfak aletleri, renkli tahta küpler, kürek, kova, el arabası, kamyon gibi inşaat aletleri daha üretici ve daha öğretici oyuncaklardır.

Oğlunuza iki oyun arkadaşı bulmakla çok iyi yapmışsınız. Çocukların yaşıtlarıyla daha zevkli oynadıklarını söylemeye bilmem gerek var mı? Akıllı ve bilgili bir çocuk bakıcısının eşliğinde arkadaşlarıyla çocuk parkına gitmeleri, orada doyasıya oynamaları hem sosyal hem duygusal gelişimi için çok faydalı olacaktır. Birçok anne baba, hastalık kapacağından veya kötü huylar edineceğinden korkarak çocukların arkadaş edinmelerini istemezler, sokağa çıkmalarına izin vermezler. Korkak ve şüpheci anne babalar iyi eğitimci olamazlar. Çocuklar ne kadar koruma altına alınır, üzerlerine ne kadar titrenirse; gelişmeleri o kadar geri kalır. Çocuk koşacak, zıplayacak, takla atacak, bazen de düşecektir. Hafif düşmelerde koşup onu kaldırmayınız. Bırakınız kendisi kalksın. O düşüp kalkmalar, daha dikkatli koşmayı öğretecektir. Elbiselerini, ellerini, yüzlerini kirletecekler, mikroplara karşı bağışıklık kazanacaklar. Köşesinde saatlerce sessizce oturan, eline verdiğiniz oyuncakla uzun süre sıkılmadan oynayan bir çocuk normal değildir. Çocuk için hareket öğrenmek demektir.

Benim afacanlıklarım o kadar meşhurdu ki, yaşlı komşularımız tarafından hâlâ anlatılır. Zavallı annem ve babam benden neler çektiklerini bir bilseniz, yazsam bir kitap doldurur. Anneciğim yaramazlıklarıma çok üzüldüğü halde, hareketlerimi kısıdamazdı. Sokağa çıkacağım zaman bana sağlamından eski bir elbise giydirirdi. Bu yüzden elbisem kirlenecek veya yırtdacak diye endişe etmezdim. Ağaçlara tırmanır, uzuneşek, körebe ve saklambaç oynar, çamurdan kaleler inşa ederdik. Bizim çocukluğumuzda “hırsız-bekçi oyunu” çok meşhurdu. Ben hep bekçi olur, yakaladığım hırsızları bir güzel pataklardım. Onlar da ağlayarak gelir, beni anneme şikâyet ederlerdi.

Çocuk parkında oynamak bir başka zevkti. Ben arkadaşlarımla kaydıraklardan kayarken, silindir boruların içinden geçerken ve kum havuzunda uzun atlama yarışı yaparken şık giyinmiş, dadıların koruması altında yürüyüş yapan, şehirli çocuklar bize gıpta ile bakarlardı. Onlara göre biz sokak çocuklarıydık. Kumda oynamak, kaydıraktan kaymak, ağaca tırmanmak sokak çocuklarının işiydi.

Sonradan görme zengin anneler çocuklarına neden bu kadar süslü elbiseler giydirir anlamıyorum. Galiba onların şıklığı ve zarafetiyle övünmek için böyle pahalı elbiseler giydiriyorlar. Ben üst sınıf zengin hastalarımdan çocukluklarını diledikleri gibi yaşayamadıklarını, sokak çocuklarına özenerek baktıklarını çok duydum. Zengin anneler, çocuklarına ne kadar şık ve ne kadar görgülü olduklarını söyleyerek devamlı gurur telkin ederler. Onlara devamlı kendi uydurdukları saçma görgü kurallarını hatırlatırlar: “Dik dur, kaldırımdan yürü, düğmeni ilikle, çamura basma, elini o kirli şeye sürme, yeni ayakkabılarına bak ne kadar tozlanmış.”

Çocuk parklarında dadıların denetiminde yürüyüşe çıkan o süslü zengin çocuklarına hep acıyarak bakmışımdır. Yanlış anlaşılmasın, burada varlıklı ve asil aile çocuklarını kastetmiyorum. Ben gösteriş budalası, sonradan görme zenginlerden bahsediyorum. Bu ailelerin dadıları bile gururla yürür, insana tepeden bakarlar. Çocuklar, gösteriş budalası annelerin ve kuralcı dadıların elinde çocukluklarını doyasıya yaşayamazlar.

Fakir kenar mahalle çocukları, o zengin çocukları kadar beslenmedikleri ve korunmadıkları halde onlardan daha iştahlı ve daha sağlıklıdırlar. Diledikleri zaman sokağa çıkar, arkadaşlarıyla doyasıya oynarlar. Bütün enerjilerini tükettikten sonra, yorulmuş ve açıkmış bir halde, çıplak ayaklarıyla annelerine koşarlar. “Anneciğim, çok acıktım!” derler ve yiyecek bir şeyler isterler. Üstüne yağ sürülmüş bir dilim ekmeği iştahla yerler. Nazlı büyümüş zengin çocukları, en mükemmel yemeklerle donatılmış sofralarda bile iştahsızlık gösterir, bir lokmayı bin nazla yerler. En küçük bir soğuk algınlığında yatağa düşerler. Hemen doktor çağırılır. Kutsal tıp mesleğinin yüz karası, tüccar zihniyetli doktorlar da torba dolusu ilaç verir, zavallı çocuğun midesini berbat ederler.

Bu vesile ile çocuklarınızı yaz aylarında çıplak ayakla ve hafif bir elbise ile dolaştırmanızı tavsiye edeceğim. Çocuğun ayağı mutlaka toprağa basmalıdır. Toprak, çocuğun birikmiş olan statik elektriğini çekip alır. Statik elektrik yüklü çocuklar sinirli ve saldırgan olurlar. Ayrıca, çıplak ayakla toprağa basan çocuklarda ayak ve bacak kasları güçlenir. O güzelim, biçimli çocuk ayaklarını dar ayakkabılara sıkıştıran annelere ne kadar kızıyorum bir bilseniz. Düztabanlık ve ayak terlemesi bir medeniyet hastalığıdır. Çıplak ayakla dolaşan köy çocukları arasında düztaban-lı olanlarına hiç rastlamadım. Ayağın da güneşe, ışığa ve havaya ihtiyacı vardır. Çizmeyi ve yüksek ökçeli çocuk ayakkabılarını sevmiyorum ve medeniyetin zararlı bir buluşu olarak görüyorum.

Yengeç Burcu Anneleri_1.jpg

Bir önceki yazımız olan İlişkilerimiz başlıklı makalemizde astroloji nedir, fal ve ikizler hakkında bilgiler verilmektedir.

Leave a comment