Ekim 2013

Koç Burcu

Bu sıralar aşk hayatınızda yeni heyecanlar ve gelişmeler görünmekte olup, aşkınızın gittikçe artacağı ve ilişki uyumunuzun da buna oranla artacağı bekleniyor. İlişkiniz daha da sağlamlaşacağından dolayı çevrenizdeki yalnız ve sizi kıskanan kişilerin bu durumdan pek hoşnut olmadığı açıkça seziliyor. İlişkinizin her geçen gün artan sevgi ortamının devam edebilmesi ve mutlu bir çift olabilmeniz için çevrenizdekileri iyice analiz edip, doğru kişilerle yakınlık kurmalısınız. Bu sıralarda partnerinizi mutsuz edecek davranışlardan kaçınmalı ve çevrenizdeki kişilere sizi zor durumda bırakabilecek bir sırrı açık etmeyiniz. Sizi veya partnerinizi elde etmek isteyen kişileri tespit edip onlardan uzak durmaya çabalayın. Rastgele tercih yapmak yerine ince eleyip, sıkı dokumaya gayret edin. Çünkü hiç beklemediğiniz kişiler, arkanızdan kötü oyunlar çeviriyor olabilir. Bu yüzden de karşınıza çıkabilecek türlü oyunlara daima hazır olun ve partnerinize de daima güvenin. Partnerinize bu süreçte daha çok güvenmeniz, kötü oyunlara aldanma riskinizi artıracağından dolayı ilişkiniz ise çok daha uzun ömürlü hale gelecektir. Sabırlı olun.

Küçük Arkana

Burç Yorumları

Bu hafta ilişkinizin geleceği için çok önemli bir süreç olacak gibi gözükmekte. Bu hafta içerisinde içinizi kemiren ve ilişkiniz süresince birbirinize söyleyemediğiniz birçok şey ilişkinize ciddi problem çıkartabilir. Bu yüzden de ilişkinizin geleceği için doğru tercihler yapıp, sakladıklarınızı doğru bir dil ile partnerinize anlatmalısınız. İlişkinizi daha düzgün temeller üzerine inşa etmeli ve partnerinize daha çok güvenmelisiniz. Bu süreci iyi değerlendirip sorunsuz bir şekilde atlatabilirseniz, ileri ki süreçte daha çok mutlu olabileceğiniz bir ilişki sürecine girebilirsiniz. Bu sıralarda partnerinizin de aklında sizinle ilgili bazı soru işaretleri olabilir. Bu soru işaretlerinin ortadan kalkması ilişkinizi için daha iyi olacaktır. Bu yüzden de partnerinize karşı dürüst olun ve onunda size karşı dürüst olmasını sağlayın. İlişkinizi daha iyi hale getirebilmek için, partnerinizle daha çok zaman geçirin ve partnerinize ilgi gösterin. Konuşabileceğiniz ve birbirinizi daha iyi tanıyabilmek için sakin ortamlarda vakit geçirmeyi unutmayın. Bu şekilde aklınızdaki tüm soru işaretlerinin cevaplarını öğrenebilir ve ilişkinizdeki engebeli yolların düzeltilmesini sağlayabilirsiniz.

TILSIMLAR TAKIMI

Fal ve kehânet gibi yöntemlerle gayb bilinebilir mi?

Fal ve kehânet gibi yöntemlerle gayb bilinebilir mi

Fal ve kehânet gibi yöntemlerle gaybm bilinip bilinmeyeceğine gelince, bilindiği üzere falcılık ve kehânet çok eski dönemlerden bu yana varlığım devam ettirmektedir. Nitekim cahiliye Arap toplumunda falcılıkla kehânetin yaygın olduğu ve umumiyetle gelecekle ilgili iyimser beklentileri dile getirmek için tefe’ül kelimesinin kullanıldığı görülmektedir. Yine Arapça’da “uğursuzluk” mânâsına gelen tıyere ile “herhangi bir nesne veya olayı uğursuz sayarak ondan birtakım olumsuz durumların doğacağını vehmetme” anlamını taşıyan teşeüm de tefe’ülün karşıt anlamlısı olarak kullanılmaktadır. Söz konusu her iki kavramın da gelecekle ilgili olayları önceden bilmek için kullanıldığı görülmektedir.

İslâm âlimlerinin bir kısmı, şeytanların semaya çıkarak haber aldıkları gayba ait bilgileri bazı kimselere verdiklerini, kâhinlerin de cin ve şeytanlardan bilgi edindiklerini bildiren rivâyetle ri delil getirerek fal ve kehânet yöntemiyle bazı gaybî bilgilere ulaşmanın mümkün olduğunu ileri sürmüştür. Bu durum, İslâm öncesi dönemler için muhtemel olsa bile İslâm’ın gelmesiyle bu imkân sona ermiştir. Zira Kur’ân’da Hz. Peygamberden sonra, cin ve şeytanların semaya çıkıp oradan haber almasının yasaklandığı açık bir şekilde belirtilmektedir.

Nitekim “Çünkü onlar vahiy işitmekten kesinlikle men edilmiştir” ,“Biz göğe çıkmak istedik: Bir de ne görelim; orası sert ve kuvvetli bekçiler, şahâp lar, alevler, roket gibi mermilerle dolu. Önceleri biz göğün bazı yerlerinde oturup dinleme merkezleri edinirdik. Ama şimdi kim dinlemeye kalkışırsa, derhal kendini gözetleyip izleyen bir alevle karşılaşıyor.” mealindeki âyetler bu hususu açıklamaktadır. Ayrıca Hz. Peygamber de bunu açıkça dile getirmektedir.

İslâm âlimlerinin, güneş, ay ve yıldızların hâl ve hareketlerinden çıkarılan yorumlara bakışı Bazı İslâm âlimlerinin, güneş ve ayı gözlemenin faziletine, yıldızların yerde tesir meydana getiripgetiremeyeceği ile ilgili âyet ve hadislere dayanarak delil çıkanp ilmi nücûmu tasvip ettiklerini görmekteyiz.

Bir kısım İslâm âlimleri ise yıldızların tesirini tasvip etmeyen rivâyetleri delil gösterip Kur’ân ve sünneti bu şekilde anlamanın doğru olmadığını belirtmişlerdir. Gazzalî’nin, Hz. Peygamber’in (sailallâhu aleyhi ve sellem) ilmi nücûmu zemmeden rivayetlerini, “cahiliye döneminde yıldızların ilâh şeklinde düşünülmesi ve gerçek müessir olduklarına inanılması” şeklinde yorumladığı görülmektedir. Şevkânî ise, astrolojiyle ilgili rivâyetleri, gök cisimlerinin gözetlenmesine dayanan müs bet üim olarak kabul etmektedir..

10. Danyal ve İdris’in (a.s.) ilmi remi ile uğraşması, onun meşru bir ilim olduğu anlamına gelir mi?
Öte yandan Danyal ve İdris Peygamberlerin ilmi remi ile uğraştığı bu bakımdan onun meşru bir ilim olduğu ifade edilmektedir. Hz. Peygamberin “tıyera”yı yasaklayıp tefe’ülü tasvip ettiğine dair rivâyetlere dayanarak tefe’ülün mübah olduğunu beyan eden âlimlerin yanında yasak olduğunu beyan eden imam Turtûşî (ö. 520/1126) ve Ebû Bekir İbnü’lArabî (ö. 543/1148) gibi bir kısım âlimler de bulunmaktadır.

Fahreddin erRâzî ve İbn Hâldun öğrenmenin insanın en önemli niteliklerinden biri olduğundan hareket ederek bu sıfatın bazı özel gayretler neticesinde en üst noktaya çıktığını, bazı insanlarda gayba muttali olmak için yaradılıştan gelen bir melekenin bulunduğunu ve beş duyunun fizikî temastan alıkonulması halinde batmî his ve duyuların beş duyunun idrakten âciz kaldığı şeyleri hissedeceğini kabul etmişlerdir. Nitekim Hz. Peygamber (sailailâhu aleyhi ve sellem): “Benim ümmetim arasında bir kısım mülhemun vardır.” diye buyururlar ki, bu ‘Allah’ın ilhamına mazhar insanlar’ demektir. İbni Sina (ö. 428/1037) da ariflerin nefsi gibi, fâcir ve müşriklerin nefislerinin de olağanüstü bazı güçlere sahip olabileceğini ileri sürmektedir.

Bu Çağın Burcu

Astroloji hipotezinin milyarlarca kişi tarafından kabul edilmiş olması ve binlerce yıldır ayakta kalabilmiş olması gerçeğinin astrolojinin doğruluğu ile herhangi bir ilişkisi var mıdır? Hayır. Bilimsel hipotezlerin geçerliliği, halkın oyuna değil; bilimsel yönteme dayanır. Bilimde doğrular, en çok oyu hangi hipotezin aldığı meselesi değil; hangi hipotezin öngörülerinin deney sonuçları ile uyum içinde olduğu meselesidir.

1975 te, astrolojinin iddialarına hiçbir kanıt olmadığı gerçeğini halka duyurmak için bir bildiri yazılmıştır. Bu bildiride başı çeken iki kişi, uluslararası üne sahip bir astronom olan Bart Bok ve Buffalo’daki New York Eyalet Üniversitesi nde felsefe profesörü olan Paul Kurtz’du. Bildiriyi, çoğunlukla Ulusal Bilimler Akademisi üyesi ve birçoğu Nobel Ödülü kazanmış 186 kişinin imzasıyla yayımladılar.

Duyurdular ki:
Astronomlar, astrofizikçiler ve diğer alanlardaki bilim insanları olarak aşağıda imzaları bulunan biz, özel ya da halka açık olarak astrologlar tarafından verilen öğütlerin ve öngörülerin sorgulanmadan kabul edilmesine karşı halkı uyarmayı diliyoruz. Astrolojiye inanmak isteyenler, ilkelerinin hiçbir bilimsel temeli olmadığını anlamalıdır…

Doğum anında yıldızların ve gezegenlerin uyguladığı güçlerin herhangi bir yolla geleceğimizi biçimlendirebileceğine inanmak düpedüz bir yanlıştır. Uzak göksel cisimlerin konumlarının belirli günleri ya da dönemleri bazı eylemler için daha elverişli yaptığı ya da doğduğu burcun kişinin diğer insanlarla uyumundan ya da uyumsuzluğundan sorumlu olduğu da doğru değildir.

Bunu imzalar mıydınız? Biz imzalardık.

Öngörü Kusurları

Astrolojik öngörüler geçerli bir hipotezden çıkıyorsa ve evrensel olarak kabul gören hesaplama yöntemleri varsa, farklı günlük gazetelerde aynı tarihte ve aynı burç için yapılan öngörülerin önemli ölçüde benzer olması beklenir. Benzerlik yoktur. Bir yıldız falı bugün risk almak için iyi bir gün derken, bir diğeri aşırı derecede dikkatli olunması için uyarmaktadır; vb.

Her neyse, bu öngörülerin çoğu değerlendirmek için çok genel ve çok belirsizdir. Bir astroloğun gelecek hafta içinde bir zaman yakınınızdaki bir kişinin hareketleriyle, düş kırıklığına uğrayacağınızı öngördüğünü varsayalım. Bu öngörü o kadar belirsizdir ki, çok çeşitli benzer deneyimlere uyar. Eğer sonraki haftayı tüm dünyadan yalıtılmış olarak geçirmezseniz, öngörünün nasıl doğru olacağını anlamak zordur.

Fransız psikoloğu, Michael Gaugelin, insanların kendi doğum günlerine uymayan bir yıldız falını reddedip edemeyecek
lerini belirlemek amacıyla bir deney yaptı. Düzeni şöyleydi: Belirli bir kişi için bilgisayarla elde edilmiş bir astroloji profili, doğum koşulları ilgisiz insanlara gönderildi. Gönderilen yıldız falı, seri cinayetten suçlu bulunmuş bir kimsenin idi. Bu kişi, 27 insanı öldürmekten ve cesetlerini evinin gizli ünde bulunan bir sönmemiş kireç kuyusuna atmaktan 1946 yılında idam edilmişti…

Bu seri katilin yıldız falı kısmen şöyle diyordu: “içgüdüsel sıcaklık ve güç, zekâ, berraklık ve kavrayışın kaynaklarıyla birleşir”, “rahatlatıcı bir ahlak duygusunun bağışlandığı”, “kendi evinde daha canayakm olma eğilimi” Kitlesel katilin yıldız falını alan kimselere, bunun kendi doğum günlerine uygun bir fal olduğu söylendikten sonra, falın doğruluğunu değerlendirmeleri istendi. Yanıt veren 150 kişinin yüzde doksan dördü, falda doğru bir şekilde betimlendiklerini söyledi. Dost ve yakınlarının yüzde doksanı bu değerlendirmeyi paylaştı.

Bu yanıtlar, iyi bir şekilde kanıtlanmış Forer etkisine göre anlaşılabilir: Kendileri için geçerli olduğu varsayılan genel ve belirli kişilik özelliklerinin uzun bir listesi verildiğinde insanlar sahip olmak istedikleri özellikleri kabullenme ve diğerlerini göz ardı etme eğilimindedirler. Bu aynı zamanda P. T. Barnum’un onuruna Barnum etkisi olarak da bilinir. Bir sirk organizatörü olan Barnum, iyi bir sirkte “herkes için küçük bir şey” olacağını söylemiştir.

Astrolojik Etkiler

Fizik doğada sadece dört güç keşfetmiştir: yerçekimi, elektromanyetizma, zayıf ve güçlü çekirdek güçleri. Bunların içinde iki çekirdek gücü, çekirdeğin dışında sıfır güce sahiptir. Elektromanyetik güç ise birçok madde türünün varlığı tarafından durdurulur ya da engellenir. Bu da sadece yerçekimini astrolojik (göksel) etkilerin kaynağı olarak bırakmaktadır.

Yerçekiminin, insanları doğum sırasında etkileyen bir güç olarak nasıl göründüğüne bir bakalım. Dünyaya en yakın gökcismi Ay dır. Kuşkusuz Ay ın Dünya gezegeni üstünde önemli bir etkisi vardır: Ay’ın yerçekimi güçleriyle gelgit olayları oluşmaktadır. Gelgit olayı, Ay’ın okyanuslar üstündeki çekim gücüyle oluştuğuna ve insanlar büyük oranda sudan (yaklaşık %70 oranında) oluştuğuna göre, bazı astrologlar, Ay’ın insanlardaki suyun üzerinde de etkisi olması gerektiğini ileri sürer. Kuşkusuz bu etki vardır. Bununla birlikte, burada konuyla ilgili soru “Ay’ın çekim gücünün insanlardaki su üzerinde etkisi var mıdır?” değildir. Soru, ne kadar etkisi olduğu ve bu etkinin insanın kişiliğini doğarken nasıl etkilemekte olduğudur.

Ay, Dünyanın okyanusları gibi büyük sınırsız su kitlelerinde gelgite neden olmaktadır. Hatta göller bile, eğer emsalsiz biçimde büyük değillerse, sözünü etmeye değmeyecek kadar az etkilenir. Üstelik, iyice kanıtlanmış olan Evrensel Yerçekimi Yasası, evrendeki her kitlenin diğer kitleler üzerinde çekim gücü uyguladığını ve iki cisim arasındaki uzaklık ne kadar artarsa, çekim gücünün de o kadar azaldığını söylemektedir. Uzaklıklar ve kitleler hesaba katıldığında, hesaplamalar, bebek üzerinde Ay’ın yaptığı etkiden daha büyük bir çekim gücü “etkisini” doğuma yardımcı olan kişinin yaptığını göstermektedir. Ay’ın uzaklığının binlerce katı kadar uzak olan gezegenler, çok daha az bir çekim gücü oluşturur.

Yerçekimi insanları etkilemede geçerli bir güç değilse, henüz keşfedilmemiş bir güç olabilir mi? Astrologlar, elektrik ve elektromanyetik güçlerin on dokuzuncu yüzyıla kadar keşfedilemediğine işaret ediyor. Ve iki çekirdeksel güç de yirminci yüzyıla kadar keşfedilmemiştir.

Evet, henüz keşfedilmemiş bir gücün varlığı kesinlikle mümkündür. Fakat, bu güç bulunana kadar, varlığı sadece bir tahmindir ve astroloji hipotezini desteklemek için atıfta bulunulamaz. Gökcisimlerinin ve hareketlerinin insan koşullarını neden etkilemesi gerektiğine ilişkin apaçık olan hiçbir neden yoktur. Gökcisimlerinin bu etkiyi nasıl yaptığı konusunda hiç kimse akla yatar bir açıklama getirmediğine göre, etki olağandışı olarak kabul edilmelidir. Öyle olunca, bu etkinin kabul edilmesi için bilim olağandışı kanıtlar istemektedir. Böyle kanıtların yokluğunda ise astrolojinin hipotezi reddedilmelidir.

Hipotez Kusurları

Çoğu astrolog, önceden var olan inanç sistemlerine yapışmıştır. Astroloji ilk ortaya atıldığı zaman, gezegenimizin evrenin merkezi olduğu düşünülüyordu. O zamandan beri, bilimsel yöntemin asırlarca uygulanmasının sonucu olarak, astronomi bu perspektiften vazgeçmiştir. Dahası, astrolojinin ilk günlerinden bu yana, kimi ek gezegen (Uranüs, Neptün ve Plüton) ve gezegenlere bağlı aylar keşfedilmiştir. Bu cisimlerin insanların kişilikleri üzerindeki “astrolojik etkileri”, en gayretli astrologlar dışında tüm astrologlarca göz ardı edilmiştir.

Üstelik, geçen 2000 yıl içinde, Dünya nın dönme ekseni öyle bir açıyla yön değiştirmiştir ki Zodyak’taki burçlar, Tetrabib/osta tanımlanan ilk konumlarına göre 30 derece batıya kaymıştır. Astrolojik hesaplamalarda, bu kayma için düzeltme yapılmamıştır. Diğer bir deyişle, ilk çağlarda adlandırılan Zodyak ’a ait takımyıldızlar, artık burçları tarafından temsil edilen Zodyak in lerine karşılık gelmiyor. Dört bin yıl öncesinde, gece ve gündüzün eşit olduğu 21 Mart taki bahar ekinoksunda Güneş boğa takımyıldızmdaydı; 2000 yıl önce Koç burcundaydı; bugün ise Balık’tadır.

Dönüş ekseninin değişmesi, yalnız Güneş’in burçlarını değil, fakat astrolojik doğum çizelgesinin diğer yönlerini de etkiler: Ay’ın burcu, gezegen burçları, yükselen burç ve evler…

Eski Yunan Tanrılarının kişilikleri, gezegen isimleri ve bireysel insan özellikleri arasındaki bağ için hiçbir açıklama getirilmemiştir. Üstelik doğum anının önemi hakkında önemli olan nedir? Bu bebeğin başının ilk kez göründüğü zaman olarak mı tanımlanmıştır? Doğurmanın süresine bağlı mıdır? Sezaryen kesimine ne demelidir? Ana rahmine düşme anı daha iyi olur muydu? Annenin sağlığı, doğum yapılan yerin çeşitli yönleri, diğer başlangıç koşullarına ne demeli? Ve yapay döllenmeden ya da insanları klonlama olasılığından ne haber?

Astroloji, böyle yapmak için hiçbir neden ve kanıt olmadan iyice denenmiş bilimsel hipotezleri bir kenara atmaktadır. Bu şekildeki hipotezlerden biri, önceki kuşaklardan kalıtlanan uygun genlerle kişilik özelliklerinin kısmen açıklanabileceğini söyleyen biyolojinin genetik kuramıdır. Biyologlar halen böyle özellikleri kodlayan DNA molekülünün yapısını haritalandırma süreci içindedirler; kişisel özellikleri belirlemede genler ve çevrenin (gökcisimlerinin değil!) etkileşimleri üzerinde hararetli tartışmalar yapmaktadırlar.

Gözlem Kusurları

Astrologların yorumlarını yönlendiren ları yazmada kullanılan ilk bilgiler, fiziksel evren konusunda yanlış ve eksik bilgilere sahip kişiler tarafından elde edilmiştir. İnançları, Dünyayı yanlış olarak evrenin merkezine yerleştirmiştir. Tanımladıkları evren, şu anda bilinenden çok daha az gökcismini içermektedir ve tanımladıkları cisimlerin yörüngelerinin kısmen üst üste gelmiş çemberler olduğuna yanlış olarak inanmışlardır.

Gökcisimlerinin göreceli olarak konumlarının bilinmesi gerekliliğine ek olarak, astrolojik gözlemler, bu cisimlerin belirli konumlarda bulunmasının tam olarak zamanının bilinmesini de gerektirir. Amerikan Astrologlar Federasyonu nun ilkelerine göre, “bir yıllık, bir aylık, bir günlük yıldız falına ve günün zamanına, doğum yerinin coğrafi konumuna dayandırılmadan bir fikir dürüstçe sunulamaz.”

Eğer böyleyse, o durumda, şimdi yıldız fallarının dayandığı astrolojik çizelgeleri hazırlamak için kullanılan ilk veriler, bu standartları karşılamadığı için kabul edilemez: Vakti doğru belirleyen aygıtlar, ilk çizelgeler hazırlandıktan çok sonra; ancak geçen yüzyıllarda kullanıma girmiştir.

Yıldızlar Yönlendirir Fakat Zorlamazlar

Astrologların yaygın bir iddiası, ayrıntılı bir doğum çizelgesinin, dürüstlük ya da sahtekârlığa, acımasızlığa, şiddete, korkulara, ürkülere ve hatta psişik yeteneklere bile eğilimleri gösterme yetisinde olduğudur. Aynı zamanda, uyuşturucu alışkanlığına yakalanma ya da yakalanmama, önüne gelenle yatma, cinsel soğukluk, homoeksüellik, birden fazla evlilik, huzursuz bir çocukluk, yakınlarından uzaklaşma ya da onlara nörotik bir bağlılık, gizli yetenekler, mesleki ve mali durum gibi konulardaki eğilimleri de gösterebilir.

Kazalara karşı duyarlı ya da bağışık olma, hastalıklara ve içkiye, cinselliğe, işe, dine, çocuklara ve gönül işlerine karşı tutumları da ortaya çıkarır. Diğer bir deyişle, astrologlara göre, doğru bir biçimde hesaplanan doğum çizelgesinden hiçbir sır saklanamaz.

insanların yıldız fallarından elde edilen anlayışların, onların ortaya çıkarılmış olabilen potansiyel tuzaklardan sakınırken, tüm potansiyellerini kullanarak gelişmelerine yardımcı olduğu söylenir. Bir diğer kişinin yıldız falına bakılarak elde edilen anlayışlar ise, kişinin birlikte doğduğu derin bir biçimde yerleşik özelliklerine daha anlayışlı ve hoşgörülü olarak yaklaşmayı sağlayabilir.

Örneğin, bir kova sizin özel yaşamınıza kök saldığında, onun insanların davranışlarının nedenlerini araştırmak için denetlenemeyen şiddetli bir arzuyla birlikte yaratıldığını anlarsanız, size o kadar kaba görünmeyecektir.
Şimdi de astrolojinin matematiksel verilere, astronomik bilgilere dayandığı ve tam anlamıyla bir bilim olduğu savını inceleyelim. Bu savın nasıl ve neden kusurlu olduğunu göreceğiz, böylece onu sözdebilim âlemine yerleştireceğiz.

Güneş Burcu Astrolojisi

Astrolojinin tüm biçimleri gökcisimlerine dayanır. En yaygın olan Güneş Burcu astrolojisi, Zodyak’a diğer bir deyişle burçlar kuşağına dayanır; 12 bölgeden oluşan burçlar kuşağının her bölgesi, Ptolemaios 2000 yıl önce Tetrabib/os’u yazdığı zaman o bölgede bulunan takımyıldızların adlarını almıştır. Bu bölgeler, Dünya’daki binlerce gazetede yayımlanan kişisel yıldız fallarında yaygın olarak tanımlanan bölgelerdir.

Burçlar kuşağının Babilliler tarafından 12 e ayrılması, yalnız tamamen keyfi bir buluş değil (Örneğin Mısırlılar güneşin izlediği yolu 36 e ayırmışlardır); bu takımyıldızların kendileri, eski çağlardaki insanların kişileri, hayvanları, önemli nesneleri (örneğin, Terazi Libra) onurlandırmak için adlandırdıkları göz önünde bulunan yıldız gruplarıdır.

Her takımyıldızda yer alan yıldızlar, uzayda birbirlerine yakın bile değildir. Birbirlerine ve Dünyaya geniş ölçüde değişen uzaklıklarda bulunur; fakat tesadüfen benzer gözlem çizgileri üzerine gelmişlerdir. Örneğin, Orion kuşağını oluşturan üç yıldız, Alnitak, Alnilam ve Mintaka birbirlerine çok yakın görünür, gerçekte ise Dünya dan sırasıyla 815, 1345 ve 920 ışık yılı uzaklıktadır. Astrolojide bir kimse doğduğu zaman burçlar kuşağı üzerinde Güneş in bulunduğu bölgeyi belirleyen Güneş burcunun büyük önemi vardır. Astrologlara göre, kişinin tam doğum anı gerekir, çünkü belirli bir günde Güneş in burcu değişir.

Güneş burcunun temel bir önemi olduğu kabul edilir; çünkü onun bir kişi üzerindeki göksel etkilerin en güçlüsüne sahip olduğu düşünülür. Güneş burcunun bu yanının bir kişiliği o kadar renklendirdiği söylenir ki Güneş diğer bir astrolojik burcun etkisiyle ‘gücünü gösterdiği”’ zaman doğan bir kişinin şaşırtıcı bir düzeyde doğru bir resmi verilebilir.
işte size burçlar kuşağındaki burçların bir listesi ve eski çağlarda güneşin bu burçlara girdiği zamanlara karşılık gelen tarihler.

Koç Burcu (Aries)—21 Mart Boğa Burcu (Taurus)—20 Nisan İkizler Burcu (Gemini)—21 Mayıs Yengeç Burcu (Cancer)—22 Haziran Arslan Burcu (Leo)—23 Temmuz Başak Burcu (Virgo)—23 Ağustos Terazi Burcu (Libra)—23 Eylül Akrep Burcu (Scorpion)—24 Ekim Yay Burcu (Sagittarius)—23 Kasım Oğlak Burcu (Capricorn)—22 Aralık Kova Burcu (Aquarius)—20 Ocak Balık Burcu (Pisces)—19 Şubat

Ying ve Yang, kırık çizgiler (Ying) ve kırık olmayan çizgiler (Yang) olarak hekzagramlara çevrilirler. Her hekzagram, iki grup üç çizgiden ya da triagramlardan oluşur. İki triagram bir araya geldiğinde, birbirleriyle çeşitli derecelerde uyum ya da uyuşmazlık içinde olur.

Eğer uyum içindeyseler, hekzagram iyi bir şey anlamına gelir; eğer uyuşmazlık içindeyseler, bu da kötü, hoş olmayan ya da talihsiz bir şey demektir, işte size iki hekzagram:

Soldakinin banş, uyum ve denge anlamına geldiği söylenir; çünkü alttaki triagramım üç Yang çizgisi, üsttekinin üç Ying çizgisine mümkün olan en güçlü desteği sağlamaktadır.

Sağdaki ise durgunluk anlamına gelmektedir ve en olumsuz bileşimdir. Çünkü Yang triagramı bütün ağırlığıyla, edilgen olan Yin triagramım ezmektedir.

Eski Çin ’de Madeni Paralar

Eski Çin ’de madeni paralar ya da civanperçemi (çok yıllık bir bitki) saplarının atılmasıyla oluşan şekillerin incelenmesi yoluyla uygulanan bir falcılık ve geleceği bilme yöntemi olan Ay Çing, bir nesneler topluluğuyla oynamayı içerir. Ay Çing tarafından sağlanan rehberliğin, büyük ölçüde sorulan sorunun ışığında oluşan şekillerin zekice bir yorumuna dayandığı söylenir.

Daha karmaşık olan civanperçemi yöntemi 50 civanperçemi sapının atılmasını içerir. Sonra bu saplar bir öğütçü tarafından sap demetlerine ayrılır, öğütçü sonra da çizgileri “hesaplar”. Çok daha yalın olan madeni para yöntemi ise aşağıdaki şekilde çalışır: Üç madeni para atılır. Yazı ve turaların sayıları, ya kırık ya da kırık olmayan bir çizgiye karşılık gelir. İlk atış, hekzagram denilen altı çizgilik bir şeklin en alt çizgisini belirler. Bunu izleyen beş atış, altı adet kırık ya da kırık olmayan çizgi takımını tamamlar. Altı kınk ya da kırık olmayan çizginin altmış dört farklı birleşimi, altmış dört farklı hekzagram oluşturur.

Her birinin farklı yaşam koşulu anlamına gelen simgese  bir ismi vardır. Kğer gereği gibi anlaşılır ve yorumlanırlarsa, günlük yaşama uygulanabilen derin anlamlar içerdikleri söylenir. Bu anlamlan “Gelecek benim için ne saklıyor?” gibi sorulara yanıtlar biçiminde ifade et iilir.

evrenin iki eşit ve birbirini tamamlayan Ying ve Yang adındaki güçlerden oluştuğu düşüncesine dayanmaktadır. Ying edilgen, dişi kozmik ilke; Yang ise etken, erkek kozmik ilke olabilir. Ying karanlığı, Yang ise aydınlığı temsil edebilir. Bu düşünceye göre, her şeyin Ying ve Yanır dan oluştuğundan, olaylar ve nesneler arasındaki farklar,