Ekim 2013

Ruh Çağırma Tablası (Ouija board)

Dolaylı olarak ruhlarla iletişim kurmanın diğer bir şekli ise, ruh çağırma tablası denilen bir aygıt kullanımıyla gerçekleşir. Ruh çağırma anlamında kullanılan ouija sözcüğü Fransızca (oui) ve Almanca (ja) evet sözcüklerinin birleşiminden oluşur. Tabla on dokuzuncu yüzyılda eğlence için kullanılmaya başlamış; fakat sonra metafizik bir uğraş, “bir kimsenin yaşamın çoğu gizemine yanıt bulduğu, sözde ruhlar âlemine girilen bir kapı’ haline dönüşmüştür.

Ruh çağırma tablası, alfabenin tüm harflerinin ve O’dan 9’a kadar sayıların yazılı olduğu bir tabladır. Aynı zamanda evet, hayır ve hoşça kal sözcüklerini de içerebilir. Üçgen bir gösterge (ya da planşet) tablanın üzerinde durur. Her birini tablanın bir tarafında olan iki kişi kullandığı zaman, ikisi de ellerini gösterge üzerine koyar. Tablaya bir soru sorulur. Yanıt olarak, gösterge sözümona öyle bir şekilde hareket eder ki, tablada ruhsal ve telepatik bir yanıt hecelenir ya da gösterilir. Ruh, oturumu sona erdirmek istediği zaman, iddiaya göre göstergeyi hoşçakalı gösterecek biçimde yönlendirir.

Sözdebilimçiler, ölü ruhlarının göstergeyi ruhlar dünyasından mesajlar iletmek için hareket ettirdiklerini savunurlar. Gerçekte ise, kişi göstergeyi bir mesaj oluşturmak için kasıtlı bir biçimde hareket ettirmiyorsa, ellerdeki küçük bilinçsiz hareketler, hareketten sorumludurlar. Bu durumda, ruh çağırma eylemine katılan kişi, göstergeyi hareket ettirdiğinin bilinçli olarak farkında değildir ve yanıta gerçekten şaşırabilir.

Grafoloji

ilk çağlarda çalışılan ve psişik bir önem verilmiş olan karakterin el yazısından çözümlenmesi ile ilgili grafoloji de insanların iç yüzlerinin kavranmasını sağlayan diğer bir tekniktir.

Bir çalışma alanı olarak, Mısır’ın piramitlerinden daha eski olduğu söylenir. Grafoloji, diğer bir deyişle yazı çözümlemesi küçük ayrıntıların incelenmesini ve çeşitli yazı biçimlerin karşılaştırılmasını içerir. Birçok işveren, başvuran kişilerin işe uygunluğunu belirlemek için, bu kişilerin el yazılarını çözümlemek üzere grafolog çalıştırır.
Bazı grafologlar, bir kişinin el yazısını izlemenin yararlı bir sağlık göstergesi olarak kullanılabileceğini ileri sürmektedir. Diğerleri ise bir kişinin el yazısını geliştirmekle, onu kötü alıştırır.

Sayı Falı

Bir isimde ne vardır? Sayı falcılarına göre sandığınızdan çok daha fazlası. Örneğin THOMAS MARTIN’i ele alalım. Aşağıda her sütundaki harflere, sütunun tepesindeki sayılar verilerek oluşturulan “Rakam Alfabesi”ni kullanarak, sayı falcıları En yalın, aynı zamanda da en yaygın olan yönteme göre Thomas Martin in toplamının içindeki sayılar toplanır, 5 + 2 = 7 elde edilir. Bu toplam temel sayılardan biridir (İ den 9 a kadar olan sayılar); böylece süreç tamamlanmıştır. Eğer toplam temel sayılardan biri değilse, sonuç temel bir sayı elde edilinceye kadar toplanır. Örneğin, toplam 29 ise, 2 + 9 = 11 olur; sonra bu da 1 + 1 = 2’ye dönüşür.

Sayı falcılarına göre 7 sayısının çok büyük olasılıkları vardır. Thomas Martin, doğal yeteneklerini sanata, bilime ve felsefeye çevirebilir ve bu alanlarda büyük başarılar kazanabilir. Dramatik yüksekliklere çıkabilmesine karşın, başarısının sakin bir planlamaya bağlı olacağını unutmamalıdır ve başan birçok durumda derin meditasyonu gerektirebilir.

Ve böylece sürüp gider.
Daha karmaşık yöntemler, doğum tarihiyle ilgili sayılar gibi ek verileri içerir. Diğer sözdebilimsel fal bakma yöntemlerinde olduğu gibi, insanlar kendilerine uymayan kısımları göz ardı edip doğru görünenlere odaklanacaktır (ya da imajlarını olmak istediklerine uyduracaktır). Eğer kestirim yeterince belirsizse, herkese uyan bir öngörü işini görebilir.

Sayı falının bilimsel bir temeli yoktur. Bir kişinin kaderinin ismiyle ve doğ um tarihiyle belirlenmesinin akla yatan bir açıklaması yoktun

Başka Bir Bedende Dirilme

Birçok insan, bir kimsenin ruhunun, geçmişteki yaşamında, başka bir bedende yaşadığına ve öldükten sonra başka bir bedende yeniden var olacağına inanır. Bu inanç, başka bir bedende dirilme (reinkarnasyon) olarak bilinir, ilkel dinlerde sık sık, bu ruhun, bedenden ayrıldığı, bir kuş, bir kelebek ya da böcek olarak yeniden doğma gücüne sahip olduğu görüşü bulunmaktadır. Eski Yunan da, Orfeus inancında olanlar, ruhu insan ya da başka bir memeli bedeninde yeniden dirilmiş olarak görürdü. Güney Afrika’da Vendalar ölen kimsenin ruhunun, başka bir bedene girmeden önce bir süre mezarının yakınında kaldığına inanır.

Dünyadaki milyonlarca insan bu inanca sahiptir ve bu, birçok dinin öğretisidir. Asya dinlerinde, özellikle Hinduizm,
Jainizm, Budizm ve Şihizm, başka bir bedende dirilmenin karma (‘eylem’) tarafından etkilendiğine inanılır: Bir kimsenin şimdiki yaşamında yaptıkları, sonraki yaşamında etkili olur.

Başka bir bedende dirilme hakkındaki ünlü öykülerden biri, Bradey Murpy’ninkidir. Amatör hipnotizmacı Murrey Bernstein’in 1956 yılının en çok satan lar listesindeki “Bridey Murphy yi Aramak”’ta anlattığı öyküye göre, Virginia Tighe, daha önce İrlanda’da Bridget (‘Bradey’) Katleen Murphy olarak yaşamıştı.

Bernstein bu bilgiyi, Pueblo, Colarado’da hipnoz altında Tighe’ı zaman içinde geri gönderdiğinde ortaya çıkardığını iddia etmişti. Bu durumda, Tighe bir İrlanda aksam ile konuşuyor, İrlanda şarkıları söylüyor ve İrlanda öyküleri anlatıyordu. İrlanda’da Cork da, 1798’de Bridey Murphy olarak dünyaya geldiğini söyledi ve çocukluğu, annesi ve babası, erkek kardeşi, evlenmesi, kocasının işi, kocasıyla evlilik yaşamı ve 1864 yılındaki cenaze töreni konusunda ayrıntılar verdi.

Öykü iyi tanındı ve çok dikkat çekti. Bir Şikago gazetesi, bazı kısımlarını yeniden yayımlamak üzere ın telif haklarını satın aldı. Buna karşılık, rakip bir Şikago gazetesi öyküyü dikkatle ele almaya karar verdi. Gazete, Tigheın çocukluğunun büyük bir kısmını Şikago da geçirdiğini keşfetti. Bir çocuk olarak, orada doğmuş olan bir teyzeden İrlanda hakkında öyküler dinlemişti. Ve Tighe ın, çocukluğunda yaşadığı evin karşısında, sokağın öbür tarafında İrlanda hakkında öyküler anlatan bir kadın yaşamıştı. Bu kadının adı, Bridey Murphy Corcell’di!

Öykü, Bernstein ya da Tighe tarafından oynanan bir oyun muydu? Büyük bir olasılıkla hayır? Daha olası olan, Tighe ın “yaşam anıları ”, daha sonra birlikte örülen çocukluk öykülerinin unutulmuş anılarıydı.

Ruh Egemenliği

Aracılıkla ilişkisi olan bir olay da ruhların, insanlara sahip olmaları ya da “ruh egemenliğindir. Bu olayın, insan davranışının karmaşıklıklarım açıkladığı söylenir.

Örneğin, insanlar, sara nöbetlerinin doğal nedenleri olduğunu anlamadan önce, bu olaylar, Şeytan ’ın ya da ruhların bir kimseyi ele geçirmesi olarak açıklanırdı (‘epilepsi’ sözcüğü, ‘sahip olmak ya da ele geçirmek’ anlamına gelen Yunanca bir sözcükten gelmektedir). Saralılara, yerde çırpınmalarına neden olacak şekilde işkence eden ruhlar tarafından sahip olunduğu söylenir.

“Onun içine ne girdi de, böyle bir şey yaptırdı?” sorusu köken olarak bedenine ya da zihnine bir Şeytan ya da ruhun sahip olduğu biçiminde değerlendirildi. Belirli biçimlerdeki delilik, coşkulu trans, “farklı dillerde konuşma , hayal görmeler ve kehanet için de benzer açıklamalar getirilmiştir.

Kötü bir ruh (bir Şeytan ya da cadı) tarafından sahip olunmak, insanların yaptığı kötü şeylerin nedeni olarak gösterilirdi. Kutsal Ruh ya da Tanrı’nın ruhu gibi iyilik sever ruhlar tarafından sahip olunmak ise, diğer yandan, insanların iyi şeyler yapmasının ve yeteneklerinin çok üstündeki işleri başarmasının açıklanmasına yardımcı olurdu.
Birinden kötü ruhları çıkarma (Şeytan kovma) ve iyi ruhlar tarafından sahiplenilmesini sağlama, hâlâ dünyanın birçok yerinde denenmektedir.

Reiki Ve Meditasyon

Aracıların bedensiz varlıklardan ileti aldıkları hipotezinin önemli bir sınaması, ruhların verdikleri bilgi ile gerçekte ne olduğunun karşılaştırılmasıyla olurdu. Ne yazık ki bu bilginin doğruluğu kolaylıkla değerlendirilemez; çünkü ilgili bilgiyi almak için tasarlanmış sorular, ruh tarafından ya önemsenmez ya da kaçamak yanıtlarla savuşturulur.

Bu şekildeki yanıtlara dayanan herhangi bir öngörü, sözdeöngörüdür; çünkü öngörülen olaylar değerlendirilmek için çok geneldirler ve büyük bir hata payına izin verebilir.

Aracılık olayının diğer bir sınama yolu’da ruh olduğu öne sürülen kimsenin sesinin teyp kayıtlarını inceleyerek, konuşma örneğinin, ruhun savladığı, zaman ve yerde yaşayan bir kişiden beklenen konuşma örneği olup olmadığının belirlenmesidir. Örneğin, Arran Adası ndan 13. yüzyılda bir Iskoç’un bedeninden çıkmış bir ruh olduğunu savlayan bir ruhun, 13. yüzyıl Iskoçyalısı gibi olması beklenir.

“Samuel’e aracılık yapan Lexington, Kentuckyli Lea Schultz un, savı böyleydi. Filologlar (dil uzmanları) tarafından yapılan uzman çözümlemeler, Samuel’in konuşma örnekleri ne İngilizce ne de İskoçların Galyacasıydı. Aslında, konuşma örneklerinin, “herhangi bir yüzyıldaki İskoçyalıların” konuşma örnekleri olmadığı sonucuna varıldı. Dahası, gerçek bir 13. yüzyıl lehçesine ait seslerin modern kulaklara anlaşılmaz geleceğine de işaret edildi.

Eğer aracılık, bedensiz varlıklardan gelen bilgilerin sonucu değilse, o zaman bu olayı nasıl açıklayabiliriz? Bazı aracılar, sadece rol yapıyor olabilir. Bile bile iletiler alıyormuş gibi yapar. Bazıları ise, anının kaynağını anımsamadan bir şeyi anımsamak olan kriptoamnezi hastası olabilir ve düşüncenin ilk olduğuna ya da olağanüstü olayların sonucu olduğuna inanabilir. Bazıları da, bilinçlerinin bağımsız parçalarının, oradan bir yerden varlıklar gibi görünebildiği transın farklı evrelerinde, bazıları ise akıl h astalıklarına bağlı yanılsamalar içinde olabilir.

İletişim Kurma Aracı Haberdir

Ruhlar, hayalet olarak görünmeleri, yaşayanlarla doğrudan iletişim kurmalarının yanı sıra, ruhlar tarafından ele geçirilmiş kişiler ya da medyumlar aracılığı ile de iletişim kurabilir. Aracılar yolu ile ruhların, akıl verebildiği, psikolojik danışmanlık yapabildiği, hatta vahye benzer öngörülerde bulunabildiği söylenir.

Aracıların, dünyanın her tarafında bulunabilmelerinin yanı sıra, en çok Kaliforniya’da bulunduğu görünür… Orada, dünyanın en çok tanınan aracılarından biri olan J. Z. Knight, Ramtha adlı bir ruha aracılık yapar. Söylendiğine göre Ramtha, (efsanevi) kıta Atlantis’ten, daha yüksek bir bilinç düzeyine yükseldiği ve bir Hindu Tanrısı olduğu Hindistan’a kadar her yeri, yerle bir etmiş olan, 35.000 yıllık eski bir savaşçıydı.

Bayan Knight, aracılığı ile gönderilen mesajı, Tann’nın tüm insanların bir parçası olduğu ve bizim kendi gerçeğimizi yarattığımız şeklindeydi. Hepimiz Tann’nın parçası olduğumuza ve gerçekliğin yaratılmasına katıldığımıza göre, hepimiz tanrısalız, bu nedenle de suçluluk duymamız için hiçbir neden yoktur. Mutlu olmak için, kendimiz için sadece mutlu gerçekler yaratmalıyız. Böylece, içimizde seçtiğimiz herhangi bir amacı gerçekleştirmek için yollar bulunmaktadır. Bu, kendi yaratığımız gerçekler hakkmdaki standart Yeni Çağ mesajıdır.

Bu rehber ruh görünüşe göre, 35.000 yıl öncesinde sahip olduklarına ek olarak olağanüstü bazı yetenekler kazanmıştı. Yatırımlar ve diğer konular hakkmdaki öğütlerine, sık sık Bayan Knight aracılığı ile başvurulurdu. Bu öğütler, pek ucuza gelmez… Bayan Knight (Ramtha’nm adına!) çok yüksek ücretler ister. Dahası, Ramtha ları, videoları, bantları, danışma kaynaklarıdır ve telif hakları J. Z. Knight’a ödenmek üzere, Ramtha adı patentlenmiştir.

Ramtha, 1985’in sonunda, ABD’nin büyük bir savaşla yok edileceğini, 1988 de büyük bir yıkımın geleceği ve şehirlerin, hastalıklar tarafından ortadan kaldırılacağı ve içinde Dünya nın merkezine kadar inen bir mil bulunan bir piramitin Türkiye’de keşfedileceğini öngörmüştü. Bunların hiçbiri olmadı.

Başarılı bir aracı olmak için birinin, inandırıcı, büyüleyici, zeki ve çok okuyan bir kimse olması gerekir.

Temel olarak, bu aracının öğretileri, Jung felsefesi, Batı nın büyücülük gelenekleri, Hinduizm ve çağdaş olumlu düşünme tutumlarının bir karışımıdır. insanlar, Yeni Çağ felsefesini uygun bulmalarının nedenleriyle aynı olan birçok nedenle aracıların sav ve sezgilerine yatının yapmaktadır. Ana vurgusunun insanın potansiyel psikololojisi üzerinde olmasına karşın, bir yapı, disiplin ve güvenlik duygusu sağlamaktadır. Bu şekildeki inançların, bu inançları onaylayan bir yetke kişi ile doğrudan bir karşılaşma sağlayarak açık bir doğrulanma da sağlar.

Oksijen Yokluğu mu?

UZUN KAFA

Üzerinde düşünülmesi gereken diğer bir hipotez de, ölümden dönme deneyimlerinin, hastanın kalbinin, beyne oksijenli kan sağlamasının kesilmesi sonucunda, beyindeki oksijen kaybının neden olduğu nörokimyasal değişimlerin sonucu olmasıdır. Bu hipotez, ölümden dönme deneyiminden söz eden hastaların kanlarının, sıradan beyin işlevini sürdürmek için yeterli oksijen içermediğini öngörmektedir. Bu hipotez, deneysel olarak doğrulanmamıştır. Beyin oksijensiz olmadığının saptanmasına karşın, birçok hasta ölümden dönme deneyimini yaşamıştır.

Hayalet Biçiminde Görünen Ruhlar
Hayalet öyküleri dünya çapında yaygındır. Bir kamp ateşinin çevresinde otururken hortlak öyküleri dinlemek, çoğu insanın yaşadığı kamp deneyimlerinin unutulmaz bir parçasıdır. Öykülerdeki hayaletler, ateşte yanan odunlardan, sanki büyüyle çıkarak dans eden alevlere benzer. Bunlar, gecenin havasında kaybolurken bizi geçici olarak ısıtır.
Hayalet tabiri, ölmüş birinin ruhunu ya da görüntüsünü tanımlar. Bu ruhun, genellikle yaşayanların dünyasına dönerek başka bir dünyada yaşadığına inanılır. Hayalet inancı, insan ruhunun bedenden ayrılabildiği ve bedenin ölümünden sonra da varlığını sürdürdüğü görüşüne dayanır.

Hayaletlerin, görünüp nesnelerin yerlerini değiştirdiği, kahkaha ve çığlık sesleri çıkardıkları hatta müzik aletlerinin kendi kendine çalmasına neden olduğu, belirli yerleri sık sık ziyaret edebildikleri söylenir. Gürültücü hayaletler, poltergeistler (Gürültücü ruhlar) olarak bilinir. Bu ruhlar, çevreye çeşitli eşyalar, tencere tava atmak, ayak sesleri çıkarmak ve ışıkları yakmak ve bazı elektrikli aygıtları açıp kapamak gibi kötü ve rahatsız edici olayları yaptığına inanılan ruhlardır. Aynı zamanda taş atmak, eşya ve elbiseleri tutuşturmakla da suçlanırlar.

Etkinlikleri, çoğu kez ailenin belirli bir üyesi üzerinde, birçok durumda ise bir genç üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu birey, başkalarının yanındayken az; ama genellikle yalnızken çok korkutulur.

Hayaletlerin varlığı için hangi kanıt sunulmuştur? Söylentiye göre, görmek inanmaktır. Fotoğraf makinesinin icadından sonra, çok geçmeden hayalet fotoğraflarının olduğunu öne sürülmeye başladı. Büyük bir olasılıkla böyle ilk fotoğraf, Mary Tod Lincoln un yalnızken çekilmiş bir fotoğrafını banyo ederken, fotoğrafta kocası Abraham Lincoln’un da görüntüsünün çıktığı Boston, Massachusettsli William H. Mummler tarafından 1862 de ortaya konuldu (Lincoln 1865 yılında öldü, o halde bu, onun fiziksel bedeninden sadece geçici bir süre için ayrılmış olması olacaktı.

O zamandan beri, görünüşte açıklanamayan ruh fotoğraflarının binlercesi ortaya çıktı. Çoğu oldukça kötü yapılmıştı ve aldatmaca oldukları kolaylıkla ortaya çıkarıldı. Bunlar; ruhların görüntülerini, fotoğrafın üzerine konup ya da görünen önceki manzaraya yapılan eklemelerdi.

Bu tip oyunların klasik örneklerinden birisi, Sherlock Holmes romanlarının yazarı Sir Arthur Conan Doyle’un karışmış olduğu oyundur. Doyle, Ingiltere, Cottinley Glen’de Frances Griffiths ve Elsie Wright adındaki iki genç kız tarafından çekilmiş fotoğraflarla anlatılan bir öyküyü duymuş ve buna inanmıştır. Fotoğraflardan biri önünde dans eden dört peri (söylendiğine göre küçük, insan biçimindeki doğaüstü varlıklar) ile Frances’i ve diğeri ise bir peri tarafından bir demet çiçek verilen Elsie yi gösteriyordu.

Doyle, böyle doğaüstü yaratıklara inanmak “istiyordu”. Ruhlara olan ilgisi bir hobi olarak başlamış ve Birinci Dünya Savaşı nda oğlunu kaybettikten sonra yaşamının odak noktası olmuştu. Oğluyla iletişim kurmayı çok istiyordu ve ruh dünyası kanalıyla bunu yapabileceğine inanmıştı. Peri görüntüleri, onu böyle bir dünya olduğu inancını doğrulamaya yöneltmişti. Bu konudaki müjdesini, 1921de, “Perilerin Gelişi”isimli ında verdi. Yüzlerce insan kendi bahçelerinde gördükleri perileri ona yazarak anlattı.

Ingiltere’deki Kodak uzmanlarının, negatiflerde peri resimlerinin eklenmesine ait hiçbir kanıt bulamamasına karşın, böyle fotoğrafların, oluşturulmasının mümkün olduğunu söylediler. Hilekârlık olasılığı elenmişti; çünkü kızlar böyle bir hile suçu işleyebilmek için çok küçüktüler ve fotoğraf aygıtını kullanma konusunda o kadar bilgileri yoktu (Sonradan Elsie’nin, fotoğraflarda rötüş yapma konusunda uzmanlaştığı bir fotoğrafçı dükkanında çalıştığı öğrenildi.).
Çok daha sonra, 1978’de Fred Gettings, 1915 te yayımlanan Prenses Mary nin Hediye ı adlı bir çocuk ında, Frances’in fotoğrafında ön planda dans eden dört peri kızma çok benzeyen şekiller olduğunu keşfetti. Periler, kolaylıkla kartondan kesilerek yapıştırılmış şekiller olabilirdi.

Şimdi ölmüş bulunan Cari Sağan (ondan önce de Stanislav Grof), ölümden dönme deneyimlerinin doğum deneyiminin kişisel anımsamaları olduğu hipotezini ileri sürdü. Sağan hipotezi, sezaryen ile doğanların ve bu nedenle doğum sırasında tünel deneyimi olmayanlarm (rahimin açıldığı ve doğum kanalından yavaşça itilmenin olduğu klinik evre), ölüm kıyısındaki deneyimleri içinde tüneli anlatmazlar.

Sezaryenle veya normal doğan kişiler üzerinde yapılan incelemeler, hipotezin yanlış olduğunu göstermiştir. Doğal yollarla doğanlar , sezaryenla doğmuş olanlara göre, tünel deneyimlerinden daha fazla söz etmiyorlardı. Dahası, bebeğin idrak yeteneği üzerinde yapılan çalışmalar, doğum sırasında, bebeğin beyin gelişiminin, doğum sürecinin özel ayrıntılarını anımsayacak kadar yeterli olmadığını göstermekteydi.

Ölümden Dönme Deneyiminin Metafizik Açıklaması

Bu deneyimlerin bir başka açıklaması da, fiziksel bedende bir ruhun ya da manevi bir varlığın yaşadığı hipotezidir Ölüm sırasında bu tinsel yaşamsal öz, yaşamaya devam eder, vücudu terk eder ve başka bir dünyaya gider (ruh hipotezi). Ölen bir kimsenin “ruhunu teslim” ettiği söylenir.

Bu açıklamayı destekleyen bir düşünce ise, ölümden dönme deneyimi yaşamış insanların klinik olarak ölü oldukları zaman bile, çoğu kez, çevrelerinde olup biteni doğru bir şekilde anlatabilmeleridir. Örneğin, bu hastalar, görünüşe göre ölü oldukları zaman acil servis elemanlarının neye benzediğini ve neler söylediklerini, çok ayrıntılı olarak anlatabilir. Hastanın verdiği bilgilerin, bununla birlikte, olağan yollardan, yani işlemden önce ya da işlem sırasında, hastanın duyuları ile sağlanmış olması mümkündür.

Hastanın, yakında gerçekleşecek olan ameliyat hakkında epeyce okumuş ve düşünmüş olması olasıdır. Ameliyat personeliyle ameliyat öncesi dönemdeki hastane ziyaretleri ve muayeneler sırasında ve uyutulmadan hemen önce tanışmış olabilir. Anestezi altındayken bile duyular tamamen kapanmaz, özellikle de işitme duyusu.

Gerçekte, kalp atımları sona erdikten sonra bile, kısa bir süre için beynin işlevi sürer, işitme, kaybedilen son duyudur, bu yüzden hasta hâlâ doktorlar tarafından verilen tal imatları ve ameliyathanedeki herkes tarafından yapılan yorumları (hatta şakaları bile) işitebilir. Anesteziden sonra kendine gelen ameliyatlı hastalar, birçok durumda, ameliyatları sırasında çevrelerinde bulunan işitsel uyarıları anımsar.

Ruh hipotezini destekler görünen bir başka düşünce ise, hasta kişiliklerinin etkileyici bir biçimde dönüşüm göstermesidir. Ölüm korkularını kaybedebilir ve yaşamda yeni bir anlam görebilirler. Yine de, dönüşüme neden olan bir şeyin gerçek görünmesi gözlemi, onun gerçekten doğru olduğu anlamına gelmez. Esin veren bir romanda tamamen kurmaca bir kahraman hakkında okumak da dönüşümlere neden olabilir.

Ölümden dönme deneyiminin dönüştürücü gücü, hastaların Tanrıya benzer bir kimse ile karşılaştıkları, kendilerine ikinci bir şans verildiği, bunu takiben diriltildikleri ya da yaşama geri döndürüldükleri şeklindeki yeni edinilmiş inançları ışığında o kadar da şaşırtıcı olmamalıdır. Tanrıya benzeyen kimse, sırası gelmişken, bir kez daha bu olayın tamamen kişinin zihninde oluştuğunu gösterir biçimde, farklı dinlerden insanlara kendi dinlerindeki Tanrı biçiminde görünür. Bu yüzden, tüm hastaların deneyimleri sırasında neler olduğuna ilişkin bilgileri, olağan yollardan edinmiş olmaları mümkündür.

Fiziksel beden içinde bir ruh ya da manevi bir varlık bulunduğu h ipotezi, gözlemlerin elverdiğinden çok daha karmaşıktır. Bu hipotez, ruhların varsayıldığı önceden var olan bir inanç sistemine dogmatik bir biçimde yapışarak, insanların manevi açlıklarını ve ölümden sonra yaşam isteklerini duygusal olarak çekici bir biçimde karşılamaktadır. Nitekim bu, bilimsel bir kestirim değildir. Bu, onun yerine, inanılan bir şeydir. Durum böyle olunca bilim, onu destekleyen olağanüstü ve zorlayıcı kanıtlar olmadıkça, olağanüstü ruh hipotezini kabul edemez…

Ölümde kaybolan şey, vücudu oluşturan çeşitli maddeler bağlamında maddesel olarak açıklanabilir. Her insan, eşsiz bir kimyasallar (moleküller, vs.) yığınıdır. Kimyasallar tarafından tüm vücudumuzda iletilen bilgiler nedeniyle düşünüyor, hareket ediyor ve duyumsuyoruz. Öyleyse, temel düzeyde “yaşam”, yaşamın gerekli özelliklerini sürdürmek için gereken karmaşıklık derecesine sahip olan bir kimyasal sistem olarak görülebilir.

Ölümde kaybolan şey bir varlık değil; fakat onun yerine yaşamın karşılığı olan, karmaşık ve etkileşim içindeki moleküllerin özel bir düzenleniş biçimidir. Eğer bu düzenleniş bozulursa, vücut hastalanır; eğer yeterince dağılırsa vücudun ölümü ortaya çıkar. Moleküllerin her biri kısa bir süre için bozulmadan kalsalar da vücut sonunda dağılır ve moleküller çevredeki öğelerin içine yeniden alınır.

Rüyalar İlimi

MEŞHUR RÜYALAR

fal bak

İnsanoğlunun gaipten haber alma isteği ve bu arada kendini tanıdığı devirlerden beri meşgul etmiştir.
Bu durum eski çağların karanlık zamanlarında olduğu kadar bugün de aynı şeklini muhafaza etmektedir.
Rüyaların nedenleri hakkında bugüne kadar bir çok fikirler ortaya atılmıştır. Rüyanı hakikî sebepleri herkes tarafından çeşitli şekillerde tefsire uğramıştır. Bunlar İlmî yönden olduğu kadar hissî bir takım duyguların da mahsurlu olmuştur. Ama yine de tatmin edici bir durumun ortaya atıldığını pek söyleyemeyiz.

Burada şunu da belirtmek isteriz ki, rüyalara hakikaten inanmak gerekli midir? Hakikaten rüyalar bize ileride vaki olacak iyi kötü durumların önceden bir habercisi midir? Bunu kat’iyetle tespit edecek bir durumun varlığını bugün için söylemek biraz fazla olur kanaatindeyiz. Evet, bir çok olayların meydana gelişinde, çoğunlukla birbirimize; “Ben bunun rüyasını zaten görmüştüm. Bunun böyle olacağını biliyordum.” Gibi sözler söyler ve duyarız.

Burada tahminen şunu da söyleyebiliriz ki, rüyaların ekseriyetle hakikate dönüşmesi belki bir tesadüfe de bağlı olabilir. Gördüğümüz rüyalardan bir kat’iyet çıkaramamakla beraber, bazı olayların hakikaten oluşunun rüyada işaretlendiği de yok değildir. Artık bunu neye yorumlayabiliriz? Yine tahmin olunur ki, buna kimsenin gücü yetmez, bu kadar da diyebileceğiz.

Açık ve üzerimizde iz bırakacak şekilde gördüğümüz rüyaların bazen tâbir edilenle hiçbir ilgisi bulunmadığı görüldüğü gibi, bazen de hakikate dönüştüğü de görülmüştür. Bu müstesna olaydır ki, insanoğlunu rüyaya karşı inanma duygusu aramaya sevk etmiştir. Rüyanın meçhullükleri içinden kendine iyi kötü, bir pay aramasına yol açmıştır. İşte, insanoğlunun zayıf taraflarından biri de bu değil midir?

Tarihin derinliklerine doğru uzanırsak, meşhur olmuş ve bugüne kadar yaşamış bazı rüyaları karşımızda görebiliyoruz. Meselâ Mısır firavunlarından birinin gördüğü ve Hazreti Yusuf’a tâbir ettirdiği rüyayı hep biliriz. Bu tarihî olay din ları yolu ile bugüne kadar gelebilmiştir.

Hazreti Yusuf’un yaşadığı devirdi Mısır’da hükümdar olan firavunlardan birisi bir gece rüyasında yedi semiz ve yedi zayıf öküzün otlamakta olduğunu görmüştü. Kâhinlere müracaat eden firavun onlardan tatmin olacak bir cevap alamayınca, Hazreti Yusuf’u çağırtarak rüyasının tâbirini ondan ister.

Yusuf, firavundan rüyasını dinledikten soma tâbirini yapar: “Ülkende yedi yıl çok bolluk olacaktır. Fakat, ondan soma da yedi yıl büyük kıtlık olacak ve tedbirli olmadığın takdirde halkın çok sıkıntı çekecektir. Bu rüyan buna işarettir.”
Hakikaten, firavunun rüyası tahakkuk etmiştir. Yedi yıl o kadar bolluk olmuş ki, ülkenin ambarları dolup taşmış. Ama, ondan soma yine tam yedi yıl süren bir kıtlık olmuş, bu kıtlık görülmemiş dereceye varmış. Halk alman tedbirlere o kıtlık yıllarını nispeten kolaylıkla atlatmıştır.

Hazreti Yusuf’un tâbiri doğru çıkmış olduğunu tarih sayfalarından ve bütün kutsal lardan öğrenebiliyoruz.
Tarihi rüyalar arasında yer alan bu olayın hakikate dönüşmesi, tâbir edenin bir peygamber olmasına da hamletmek mümkündür. Bu sebepten bu rüyanın tâbirinde bir özellik vardır.

Ertuğrul Gazi’nin gördüğü bir rüya

fal bak

Bu rüya Hammer’in meşhur tarihinin birinci cildinde yer almıştır. Osmanlı Devletinin kurucusu Sultan Osman’ın babası Ertuğrul Gazi’nin gördüğü bir rüya burada belirtilmektedir.

…. Ertuğrul, uykusu geldiği için biraz yatıp uyumak ister. Uykusunda sabaha karşı şu sözlerin kulağına fısıldandığını duyar. Şunlar söylenir:

“Sen mademki benim Kur’ânı Kerîm’ime karşı o kadar saygı gösteriyor ve onu büyük bir arzu ile okuyorsun. Bu saygınm, mükâfatını elbette göreceksin. Evlâdın ve evlâdının evlâdı, nesiller boyunca şunları nâil olacaklardır, diyerek, Osmanoğullannın, Osman’dan itibaren nesiller boyu devam edecek başarılarını müjdelemiştir.

Sultan Osman’ın Şeyh Edebali’nin güzel kızı Mâl Hatun ile evlenmesinden önce gördüğü meşhur rüya da, Ertuğrul’un gördüğü ve yukarıda belirttiğimiz rüyadaki büyüklük yoktur. Onun hisse dokunur bazı özellikleri vardır. O rüyada gelecekteki bazı tarihî olayların işaretleri görülebilir. Daha yakın zamana kadar görülen doğulu düşüncelerin orada biraz daha hayale dayanarak genişlediği görürüz. Çok zaman şairâne duyguların hakim olduğu bu rüyada, ilk devirlerin rekabete dayanan savaşlarının “kokusunu bulabiliriz. Bunların bir kısmı Sultanözü savaşlarının hikâyesine karışmıştır.

Yine Hammer meşhur tarihinin birinci cildinde, bu rüya hakkında “Sahayif’ülAhbar”dan naklen şöyle demektedir.
“Osman Gazi, devrinin meşhur şeyhlerinden Edebali’nin tekkesine onu ziyarete gitmişti. Onunla tanışıklıkları eski idi. Bir gece uykusunda gördüğü rüyasını ona anlatmak istiyordu. Gördüğü rüya şöyle idi:

“Osman Gazi bir gece rüyasında şeyhin boynundan bir nur çıktığını ve kendi koynuna girdiğini görür. Sonra göbeğinden bir ağaç çıkar ve bu ağaç o kadar büyür ki, gölgesi bütün yeryüzünü kaplar ve bütün insanlar o gölgenin altında toplanır.

Osman Gazi bu rüyasını Şeyh Edebali’ye anlatınca şeyh ona:
“Büyük bir devletin kurucusu olacaksın. Bütün insanlar bu kurduğun devletin himayesinde olacaktır. Sana bu müjdeyi verir ve rüyanı yorumlarım” der.

Bu rüyadan sonra Şeyh Edebali kızı Mâl Hatunu Sultan Osman ile evlendirmiştir.
Yine Hammer’in birinci cildinde Ertuğrul Gaziye ait başka bir rüyanın varlığını öğrenmiş oluyoruz.
“Ertuğrul Gazi bir gece uykusunda şöyle bir rüya görür: Evinin ocağından bir su kaynamaya başlar. Bu su o kadar bereketli ve o kadar devamlıdır ki, çoğala çoğala, büyük bir deniz olur ve bütün dünya yüzünü kaplar.”
Ertuğrul, gördüğü bu rüyayı ertesi gün bir bilgin kişiye açıklayarak yorumlamasını ister. Bilgin rüyayı yorumlar ve kendisine şöyle der:

Senin bir oğlun olacak. Kendisi olduğu kadar, ondan gelecek evlâtları da bütün dünyaya hükmedeceklerdir.
Rüyanın bu şekilde tâbirinden birkaç gün sonra Osman Gazi dünyaya gelir.