Astroloji

Ufuk çizgisiyle yaratılan yarımkürelerde ne yapılır?

Yukarı yarımküre insamnda kullanılacak dil başarının, maceranın ve meydan okumamn dilidir. Onun bu dünyada bir şey, ondan soma da yaşayacak bir iz bırakması gerekir. Aşağı yarımküre insanına sunulan model daha sübjektiftir. Burada herşey bilincin etrafında dönmektedir. Bütün olaylar, bütün ilişkiler, bütün dışa dönük başarılar ve yenilgiler zihnin yapısı üzerindeki etkilerine göre kodlanmışlardır.

Yükselen’in Yöneticisi

Her doğum haritasında en az bir fokalizör vardır ve onu ayırt etmek kolaydır. O, Yükselen’in yöneticisidir ve diğer faktörler onun gücünü ne kadar zayıflatırsa zayıflatsın o yine de gücünü muhafaza eder. Yükselen’in yöneticisi. Eğer İkizler yükseliyorsa, yönetici Merkür’dür. Terazi yükseliyorsa, yönetici Venüs’tür. Yay? O zaman Jüpiter’dir. Eğer hakkındaki bilgilerinizi tazeleyebilirsiniz. Kolaylık sağlaması açısından, burada yöneticilikler tablosu tekrar verilmektedir.

Üç burcun iki yöneticisi vardır. Bu durum bir miktar belirsizlik yaratır. Bu konuda astrologlar farklı görüşlere sahiptirler. Benim önerim her iki gezegenin de fokalizör olarak kabul edilmesidir. Örneğin eğer Balık yükseliyorsa, Jüpiter ve Neptün yönetici oldukları için, her ikisi de güçlüdürler.

Güneş Ay ve Yükselen Burç

KURAL BİR: Güneş, Ay ve Yükselen burcu bütünüyle kavrayana kadar diğer tüm bilgileri bir kenara bırakın.

Bu basit kural yorumu yeni öğrenmeye başlayanlara verilebilecek en faydalı ve değerli öğüttür. Bundan asla uzaklaşmamanızı şiddetle ririm.

Güneş, Ay ve Yükselen diğer etkilerin üzerinde bir yer işgal eden Bunlar birincil üçlüdür. Hangi burç ve evde yer aldıklarından ve h açıları yaptıklarından bağımsız bir şekilde, doğum haritasımn kilit talandırlar. Bu üçlü tarafından desteklenmeyen bir özellik, insanm liğinde önemli bir vurguya şahit» olamaz

talandırlar. Bu üçlü tarafından desteklenmeyen bir özellik, insamn kişiliğinde önemli bir vurguya sahip olamaz.

Birincil üçlüyü karakterin iskeletini oluşturan unsurlar olarak düşünün. Venüs ve Jüpiter doku ve renk katabilirler. Ama asıl boyutu ve hacmi belirleyenler Güneş, Ay ve Yükselen’dir. Örneğin, eğer bir insamn birincil üçlüsü tedbirlilik, ürkeklik gösteriyorsa, çok güçlü bir konuma sahip bir Mars bile bu inşam bir kaplana dönüştüremez. Veya tam aksine, eğer Güneş, Ay ve Yükselen ateş grubu burçlarda yer alıyorlarsa, altıncı evde ve Balık burcunda bulunan bir Mars bile inşam yumuşatamaz.

Her iki örnekte de Mars’ın bir anlamı vardır. Ama bu anlamı ancak doğum haritasının bütünlüğü içinde kavrayabiliriz. Ve bunu başarabilmek için, birincil üçlüyü tamamen hazmedene kadar, Mars’ı unutmamız eerekir

Güneş kimliği oluşturur. Altıncı bölümde gördüğümüz gibi, benliği sembolize eder. Bize, belirli bazı doğal nitelikler ile değerlerimizi, motivasyonlarımızı biçimlendiren bazı bilinçsiz önyargılara sahip, farklı bir insan olduğumuz duygusunu verir. Kısaca, Güneş egoyu temsil eder.

Ay’m hareketi Güneş’in hareketinin temelini oluşturur. Ay sübjektif elementleri duygularımızı, korkularımızı, duygusal ihtiyaçlarımızı ve hoşlandıklarımızı temsil eder. Zihnin içgüdüsel boyutunu sembolize eder. Ay psişenin haleti ruhiyesidir. Bir yaşam boyu süren “ortalama” ruh halidir. Bu kadar derin ve mantıktan bu kadar uzak olması nedeniyle Ay’ı ruh olarak isimlendirebiliriz.

Yükselen Ay ve Güneş’in birbirleriyle etkileşiminin üzerine yerleştirilen ambalaj kağıdıdır. İki tane birbiriyle yakmdan ilişkili psikolojik ilkeyi sembolize eder: birincisi, hepimizin, günlük yaşamda bir araç olarak kullanmak üzere, kimliğimizin sadeleştirilmiş bir uyarlamasını yaratmamız gerektiğidir. Ve İkincisi, bu aracın, tüm benliğimizi rahat bir biçimde, aerodinamik olarak ifade edebilecek verimli ve etkili bir araç olmasını sağlamaktır. Bir başka deyişle, biz Yükselen’in hem arkasına saklanırız, hem de onun kanalıyla kendimizi ifade ederiz. Bu anlatılan nedenlerle, Yükselen’i bir maske olarak düşünmek faydalıdır.

Bu üçü insan zihninin yapısal bir modelim oluştururlar. Bu model yararlı olabilecek kadar geniş ve engin, çabuk ve kolay kavranacak kadar basittir. Diğer gezegenleri eklemek modeli daha kesin hale getirir ama, aym zamanda aklımızı karıştırabilir. Yorumu öğrenmenin başlangıcında karışıklık ne pahasına olursa olsun önlenmelidir. Bir elimizi musluğun üstünde tutmamız gerekir.

Güneş, Ay ve Yükselen: kimlik, kimliğin arkasındaki ruh ve bunların dünyaya takındığı maske. Basit. Net. Faydalı.

Astrolojiye ciddi yaklaşan insanlar birincil üçlüyü, kokteylparti astrologlarının burçları kullandıkları gibi kullanırlar. “Benim burcum Aslan” değil, ama, “Güneş’im Aslan’da, Ay’ım Oğlak’ta, ve Yükselenim Yay”. Aradaki fark “Ben New York’luyum” demekle “Ben Manhattan’ın kuzeyinde, Columbus Caddesinde yaşayan vejeteryan, Zen Budist bir İrlandalIyım” demek arasındaki fark gibidir. Her iki cümle de bir şeyler anlatmaktadır. Ama İkincisi bizi daha fazla bilgiyle donatır.

Oniki adet burç var. Bu tür bir astroloji bütün dünyayı bir düzine “tip”e böler. Bu bölünme işlevsel ve bazen de faydalıdır ikili bir tipoloji olan içedönüklük ile dışadönüklüğün bile bir değeri vardır. Ama ufkumuzu Ay’ı ve Yükselen’i de içerecek kadar genişletirsek, tipolojimiz daha fazla bireyselleşmiş olur. Bir düzine kategori yerine 1728 kategori doğar ve eğer buna Güneş ve Ay’m ev ve burç konumlarını da eklersek sayı daha da yükselir. Genelden özele doğru, belirsizlikten netliğe doğru ilerleriz.

Bunu nasıl yaparız? İzlenecek prosedürler nelerdir? İlk hatırlanması gereken nokta Güneş ve Ayin burçları ve evlerinin de diğer gezegensel birimler gibi yorumlandığıdır. Onları incelerken Venüs ve Merkür’ü incelemek için yaptıklarımızı yaparız. Eğer bu yöntemleri hatırlamıyorsanız geri dönüp 8. bölümün sonlarım tekrar okuyun. Aşağıdaki beş aşama bunları hatırladığınızı varsayıyor.

İkizler’deki Merkür ile Terazi’deki Venüs

Eğer İkizler’deki Merkür ile Terazi’deki Venüs doğum haritasımn geri kalanına çok sayıda açı yaparlarsa, diğer gezegenleri atlayarak, daha da önemli bir konuma yükselirler. Belki sadece Güneş ve Ay’ı geçemezler.

Böyle bir bilgi doğum haritasmda perspektifimizi korumayı sağlar. Genellikle haritada çelişkili, hatta karşıt temalar bulunur. Hangi temanın daha etkili olduğunu bilmek, içsel çatışmanın hangi yönünün davranış olarak dışarıda görülebileceğini, hangi yönünün ise daha az belirgin olarak ifade edilecek şekilde baskı altmda tutulabileceğim görmeye yarar.

Bunlar 10. bölümün konuları. Şimdilik, doğum haritası üzerinde perspektif oluşturmanın daha basit bir yöntemine, tarihsel perspektife konsantre olalım. Haritayı doğumdan önceki ve ölümden somaki zamanlara bağlayan bir çift sembolle karşılaşalım.

Açıları Nasıl Tanıyabiliriz?

indir (2)

Eğer elementleri ve nitelikleri hatırlamak sizi zorluyorsa, açıları far-ketmeniz için daha da kolay bir yol vardır: sadece burçları saymamz yeterlidir.

Her hangi bir burç seçin. Ona bir numara verin. İster saat yönüne, isterseniz bu yönün aksine saydığınız zaman ikinci burç bir açı yapmaz. Üçüncü burç altmışlık, dördüncü burç kare, beşinci burç üçgen ve altmcı burç karşıt açıdır.

Burçlarm her biri 30 derece genişliğindedir. Ama orb’lar 6 veya 8 derecedir. Bu nedenle, eğer gezegenler arası açıdan söz etmek istiyorsak, bir adım ileri gitmemiz gerekir.

Mars’ın 15 derece Akrep’te yer aldığım düşünelim. Hangi açıları yaptığını görmek istiyoruz. Kavuşum açısı Akrep’te olacaktır, ama Akrep’in her hangi bir yerinde değil. Söz konusu gezegene 8 derecelik mesafe içinde bir başka deyişle 7 derece Akrep ile 23 derece Akrep arasmda yer alacaktır. Gökyüzünün bu bölümü içinde bulunan her hangi bir gezegen Mars’la kavuşum yapacaktır. Akrep’in ilk 7 derecesi ile son 7 derecesi içindeki bir gezegen Mars’la kavuşum yapamaz.

Bu andan itibaren, 7 dereceden 23 dereceye bizim büyülü formülümüzdür.

Bu formülün diğer açılara nasıl uygulandığım görelim.

Boğa Akrep’in karşıtıdır. 7 derece Boğa ile 23 derece Boğa arasmdaki her hangi bir gezegen Mars’a karşıt açı yapar. 2 derece Boğa ve 27 derece Boğa’daki yapamaz orb fazla geniştir.

Akrep’e açı yapan diğer burçlar da bu mantık çerçevesinde gözden geçirilir. Bu bittiği zaman, Mars’ın doğum haritasının geri kalamna nasıl bağlandığım tam olarak bilebiliriz.

Durumu karmaşık hale getiren bir faktör daha vardır. Bir gezegen bir burcun başlangıcına ve sonuna yakın olduğu zaman dikkatli olmamız gerekir. Açılar “yanlış” burçlar arasmda olabilirler.

Jüpiter’in 26 Koç’ta olduğunu düşünelim. Kavuşumun orb’u ne olacaktır? Geriye doğru, 18 Koç’a kadar uzanır. Zodyakta ilerledikçe orb’u 34 derece Koç’a uzatmamız gerekir. Ama böyle bir derece yoktur. 30’da Koç biter, Boğa başlar. “34 Koç” gerçekte 4 Boğa’dır ve Boğa’nın başlangıcında bulunan bir gezegen Koç’un sonundaki Jüpiter’le kavuşur.

Jüpiter’in diğer açılarım saptarken de benzer bir mantık kullanılır. Gezegenler arasmdaki açılar söz konusu olduğunda, bizzat bu açılar gözönünde bulundurulmalıdır. Burçlar açıların saptanmasında sadece kolaylık sağlarlar.

Bir gezegen “yanlış” burca geçtiği zaman, etkisi zayıflar. Kare yine de karedir, ama bir yönü elinden alınmıştır. Bu durumda orb’u biraz daraltmak faydalıdır.

Açılar saptandıktan soma, haritanın üzerine kaydedilirler. Bunun için farklı metodlar uygulanır. Bazı astrologlar haritadaki gezegenler arasmda renkli çizgiler çizerler. Bazıları, yandaki sayfada bizim İngiliz’in haritasmdaki açıları gösterene benzer, bir açı matrisi doldururlar.

Astrolojik Orb (Etki Alanı)

indir

İki gezegen birbirinden 90 derece uzakta ise kare açı oluşur. Peki eğer ORB

Eğer Mars 15° Akrep’teyse Kova’nın 7° ve 23°leri arasında kalan bir gezegen ona kare açı yapar.

Uzaklık 91 derece ise? Bu hâlâ bir kare midir?

Evet, karedir. Bütün açılarda bir miktar esneklik bulunur. Havai fişeklerin atılması için gezegenler arasmda kesin geometrik açıların oluşması gerekmez. Açımn birkaç derece içerisinde olması yeterlidir. Bu toleransa açımn orb’u denir.

Orb’u katı ve kesin bir şekilde belirlemek mümkün değildir. Onları bu şekilde bağlamaya çalışmak, kuzunun tam olarak hangi gün koyun olduğunu belirlemeye çalışmaya benzer. İşlemez.

Tam açılar en güçlü açılardır. Ama 2 veya 3 derece uzaktaki açı da aşırı enerjiktir. Beş derece: göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Altı veya 7, hâlâ etkili, ama kesinlikle güçsüz. Sekiz veya 9: mevcut ama o kadar etkisiz ki dikkatimizi başka noktaya yöneltebiliriz. Eğer açıyı yapanlardan birisi Güneş veya Ay’sa orb’u biraz daha genişletebiliriz. Bu ikisi kişiliğin temel taşlarıdır. Onları etkileyen herşey özenle incelenmelidir.

60 Derece: Altmışlık Açı

images

Bir başka “iyi” açı, altmışlık genellikle üçgenin gücü azaltılmış biçimi olarak düşünülür. Gerçekte, hareketi oldukça belirgindir. Diğer açılar gibi altmışlık da gezegensel birimler arasmdaki belirli bir evlilik formunu temsil eder. Bu evliliğin kendi özel mantığı ve kendine özgü tehlikeleri vardır. Üçgen gibi o da arkadaşlığa yönelmiştir. Ama benzerlik bundan öteye gitmez. Altmışlığı üçgenle karşılaştırmak, valsi kovboy dansıyla
karşılaştırmaya benzer. İkisi de danstır, ama benzeşme buraya kadardır.

Altmışlık coşku ve heyecan yaratır. Hassas, renkli ve dinamiktir. İki gezegen de cardı ve gayretlidir. Hayatiyet kazanmıştır. İki gezegen altmışlık açıyla biraraya gelince, sanki iki genç ilk defa aşık olmuş gibidir. Ortam büyülüdür. Neşelidir. Enerji yüksektir. Ama huzur, sükunet ve süreklilik yoktur. Gençlerin ilk aşkı gibi, altmışlık da iki gezegenin olgunlaşmasına yardımcıdır. Aşk gibi, o da gelişimi hızlandırır, insamn özünü aydınlatır. Ama ilaç sersemleticidir. Aym zamanda baş döndürür ve gerçekdışılık yaratır. Heves birden parlar ve sonuçta birşey elde edilemeden söner gider.

Aslan’da yer alan bir gezegenle İkizler’deki bir gezegenin altmışlık açı yaptığını düşünün. Birinci gezegenin niçin’i kendini ifadedir. İkinci gezegeninki ise bilgi toplamaktır. Aslan’daki birim iletir. İkizler’deki alır ve daha fazlasını ister. Bu Aslan’ı canlandırır ve daha başka şeyler iletir. Süreç hızlanır ve iki gezegen de harekete doğru uyarılır. Altmışlık açı budur.

Bazen coşku daha belirsiz olur. Yengeç’te bir gezegen Boğa’daki bir gezegenle altmışlık açı oluşturur. Yengeç sübjektiviteyi ve hayal gücünü geliştirmek ister. Boğa sükuneti, huzuru kovalar. Bunlar onların ni-çin’leri ve oldukça farklılar. Ama nasılları hemen hemen aym; ikisi de belirsizlikleri, tedirginlikleri eleyerek, dışa dönük yaşamlarım sadeleştirmek ve sabit hale getirmek istiyorlar. Bir kere daha üçgenin coşku karakteristiği ile karşılaşıyoruz: Yengeç kabuğunun içine çekilerek Boğa’yı sevindiriyor. Bu arada, Boğa da dünyada güven ve düzen oluşturmaya uğraşıyor. Ve bu da Yengeç’i rahatlatıyor.

Üçgenler gibi altmışlıklar da ileriyi görememenin sıkıntılarım çekebilirler. Yengeç ve Boğa birbirlerini ölümüne sıkabilirler. İkizler Aslan’ın performansmdan yorulabilir ve o zaman Aslan kendisini ihanete uğramış hissedebilir. Üçgen ve altmışlık açılar gezegenlere bir perspektif sağlamazlar. Dostça evlilikler gibi, bu açıların karakterindeki zayıf nokta da temelde yatan etkileşimli zayıflıkları farketmekteki yavaşlıktır. Ve bu farkındalık olmadan bir savunma mekanizması ve gelişme olasılığı olamaz. Altmışlıklar buna bir tehlike daha ilave ederler: heves, gençlik aşkı gibi, geçicidir. Kalıcılık ve dayanıklılık – bunlar onun akima gelmeyen niteliklerdir. Bu açı ile birleşen birimler arasmda büyük bir enerji alış verişi vardır. Ama renkli, dramatik ve yararsız bu enerjiler belirli bir amaç ve hedeften yoksun parlayıp sönerler.

Burçlar Ve Açılar

images (1)

Eğer burçlar, gezegenler ve evler astroloji dilinin temel sözcükleriyse, açılar da bu sözcükleri nasıl birleştireceğimizi gösteren gramer kurallandır. Açılar tutarlı bir astrolojik cümle kurmamn birinci somut adımını temsil ederler.

Açılar nedir? Fiziksel anlamda, gezegenler arasmdaki geometrik açılardır. Her doğum haritası bir dairedir. Her dairede 360 derece vardır. Bu daire üzerinde, örneğin Mars ve Venüs birbirlerinden 90 derece uzakta olabilirler. Bu bir açıdır.

Yüzyıllar boyunca astrologlar gezegenler arasmdaki bazı açıların hiçbir özelliği yokken, bazılarının güçlü etkileşimlere neden olduğunu keşfetmişlerdir.

Örnek olarak Mars ile Venüs arasmdaki 90 derecelik uzaklığı alalım. (Yan sayfadaki şekil) Bu, kritik açılardan birisidir. İki gezegeni ayıran bu sayıdaki bir dereceden söz ederken, bir gezegeni anlamadan diğerini anlayamayız. İkisi birbirine bağlıdır. Bu birleşime sahip bir insanda Mars’a özgü bir sorun, aym zamanda Venüs’e özgü bir sorundur ve Venüs’ü güçlendirmek Mars’ı daha uyumlu çalışır bir duruma getirmenin bir yolu olabilir.

Geleneksel astrologlar açıları iki kategoriye ayırırlar: iyi ve kötü. Bütün açılar işlevseldir; hepsinin hizmet ettiği bir gaye vardır. Bazıları daha iyi hissedilirler, ama tali bir konudur. Genellikle en iyi hissedilenler, bizi en karmaşık durumlara sokanlardır. Aklınızdan iyi ve kötüyü silin, en azından astrolojik düşünceden çıkarın. Şimdi bu açıların her birine kolay ve zor hissedilişlerine göre değil, fonksiyonları açısmdan bir bakalım.

0 Derece: Kavuşum

Açıların en basiti kavuşumdur. Bu açı iki gezegen tam birbirlerinin üzerindeyken gerçekleşir. İkisinin fonksiyonu birarada kaynaşır. Birisi diğerini etkiler ve bunların birleşiminden bir çeşit “makrobirim” oluşur, bu tek bir burç-gezegen-ev kombinasyonundan daha karmaşıktır.

Füzyon, kaynaşma kavuşumun özü budur. İki “birim” bir olur.

AÇILAR, YÖNETİCİLER VE AY DÜĞÜMLERİ

Tılsımlar 1

Bir kadının işindeki günü korkunç geçiyor. Sabah onda dördüncü kahvesiyle bir avuç aspirin yutuyor. Saat ikide o aspirinlerin öğlen yemeği yerine geçtiğim fark ediyor. Saat beşte erken emeklilik ve patlama arasında seçim yapmaya çalışıyor. Soma evine dönüyor. Kocası kapıda onu gülerek karşılıyor. Yarım saat soma ise, yirmi dakikadır bir hiç uğruna tartışta dürümdalar. Niçin? Çünkü kadmm buharını dışarı çıkarmaya ihtiyacı var ve işine özgü sorunlarım özel hayatma taşımak onun evlilik düzeninin bir parçası.

Bir başka kadın, işinde benzer bir gün geçiriyor. Aym aspirin. Aym kafein miktarı. Aym adam öldürme fantezileri. Soma o da evine dönüyor. Onu da eşi karşılıyor. Ama kocasını parçalamak yerine, kollarına atılıp, eşinin onu rahatlatmasına izin veriyor. Yarım saat soma Çin yemeği ile İtalyan yemeği arasmda seçim yapmaya çalışıyorlar ve iş problemleri geride kalıyor. Niçin? Bu kadın diğerinden daha iyi olduğu için değil. Sadece bu kadının iş devreleri ile özel hayat devrelerinin birbirlerine bağlanması farklı. Bir devredeki gerilim diğerinde otomatik olarak gerilim yaratmıyor. Yaşamın bu iki yönü diğer kadm gibi birbirine bağlı değil.

İki kadının yaşamları hakkında daha fazla bilgiye sahip olunca, birinci kadının kocasımn kadının iş hayatım gayet iyi bildiğini görüyoruz. O eşinin kötü günlerim paylaşüğı kadar iyi günlerini de paylaşıyor. Hep bilgi alıyor. Akıl veriyor. Onun tarafım tutuyor ve çoğunlukla kadm bunun kıymetini biliyor. İkinci evlilikte, işin evin dışında tutulması gerektiğine dair söz edilmeyen bir anlaşma var. Ne kocanın, ne de kadının diğerinin iş hayatı hakkında fazla bilgisi yok. Zaten ilgilenmiyor da. Ve ikisi de bu anlaşmaya bağlı kalıyor.

Bir evlilikteki olaylar: nerede ile ilgilendiğimize göre, astrolojik odak noktası hemen yedinci ev oluyor. İşteki olaylar: şimdi altmcı eve veya belki de onuncu eve bakıyoruz. Ancak bu iki kadm arasmdaki farkı en azından iki evi göz önünde bulundurmadıkça anlayamayız. Kariyer ve evlilik arasmdaki bağlantı sadece bir astrolojik “birim”i incelemekle kav-ranamaz. Her kolay tammda ancak bir ev vardır. Her “tanım” bir nere-de’yi anlatir.

Ancak hayat, örneğimizde de gördüğümüz gibi, böyle çalışmaz. İş hayatımızdaki sorunlar genellikle evliliğimizi de etkilerler. Kendimizi aşırı önemsememiz yaşam felsefemizi biçimlendirir. Kendimizi ifade yeteneğimiz cinselliğimizde gözlenir. Zihinde hiçbir şey bir vakum içinde gerçekleşmez. Bütün parçalar birbiriyle ilintilidir. Ve birbirleriyle ilişki içindedir. Bunu astrolojik olarak ifade edebilmek için şöyle diyebiliriz; bir doğum haritası, içindeki bütün tanımların toplamından daha büyük ve kapsamlıdır.

Peki, Ya Evler?

Gezegenler ‘ne’dir. Burçlar ‘niçin ve nasıl’dır. Evler, bu sistemi bir soru daha sorarak belki de en pratik soruyu sorarak tamamlarlar: nerede?

Her savaş bir savaş alanına ihtiyaç duyar. Ve orduların yapılarından bağımsız olarak, bu savaş alanı çatışmanın niteliğine damgasmı vurur. Ordular balta girmemiş bir ormanda mı çarpışıyor? Yoksa karlı dağlarda mı? Çölde mi? Bunu bilmeden savaşın neye benzediğini bilemeyiz.

Aynı durum gezegenler ve burçlar için de geçerlidir. Mars Balık’a girdiği zaman kıvılcımlar uçuşabilir. Ama bu kıvılcımlar iş alanında farklı, evde farklı görünür.

Her ev bir başka savaş alanıdır. Her biri, içinde bir insamn seçimler yaptığı bir yaşam departmanını temsil eder. Ama, aym zamanda her biri belirli bir takım verilerle sabitlenmiş bir gerçeği, özel bir kapsamı gösterir. Dağlara tırmanabiliriz. Veya vadilerden gitmekte ısrar edebiliriz. Ama bizim arzulamamız bu alanı düz bir ovaya dönüştürmeye yetmez.

Gezegenler Burçlarda

indir (1)

Gezegenler ve burçlar arasındaki ilişkiyi anlamanın anahtarı aralarındaki farkları hatırlamaktadır. Her birinin belirli bir amacı vardır. Bunu gözden kaçırmak, yorumun, kedi yavrularıyla dolu bir kutuya düşen yün yumağı gibi, karışmasına neden olur.

Bir gezegen ne sorusunu sorar. Bir burç bu ne’yi alır ve onu nasıl ve niçin’le geliştirir.

Venüs nedir? Bütün gezegenler gibi psikolojik bir fonksiyondur. Venüs’te dikkatimiz ilişki kurmaya yönelir. Venüs hakkında söylediğimiz herşeyde, bu konu ana plandadır. O ne’dir.

Venüs’ün kişiliği kendi başına çok azdır. Bir insan yalmz olabilir. Bir diğeri partinin merkezidir. Her iki durumda da, fonksiyon ilişki kurmadır ve odak noktası Venüs’tür. Karakter yapısmda Venüs’ün işleyiş biçimi -nasıl ve niçin i- gezegenin kendisiyle değil, gezegenin içinde bulunduğu burçla görülür.

Venüs Başak’ta olunca, Başak’a özgü ihtiyaçlar ve açlıklar özel ilişkilerin tarzının altını çizer.

Başak nedir? Mükemmeliyetçi. Hizmetçi. Kurban. Analizci.

Venüs Başak’la koşullandırılınca, söz konusu insanımız, en azından gönül ilişkilerinde, bir idealisttir. Başak bunu garanti eder. O insamn zihninde kusursuz bir evlilik ve dostluk imgesi vardır. Buna doğru yorulmadan uğraşır, bunu gerçekleştirmek için kendinden büyük özverilerde bulunur. Ancak eşi bu heykelin kaidesinden aşağı süzülerek bira içmeye giderse, döndüğünde bunu cehennem azabıyla ödemek zorunda kalır. Başak kusursuzluk ister. Küçük bir hata kişiliğine edilmiş bir hakaret gibidir. İhanettir.

Başak’ta Venüs’ün niçin’ini söylemek kolay, yapmak zordur: niçin’i mükemmel bir ilişki yaratma hedefidir. Bu ilişki bir takım ideallerle, bu birleşime sahip insan tarafından sezgisel olarak hissedilen ideallerle tamamen uyum içindedir.

Nasıl’ı Başak okçusunun kılıfındaki bütün okları içerir. İlişkinin bütün detaylarına kılı kırk yaran bir dikkat söz konusudur. Bu detaylar değerlendirilirken vicdanlı ve titiz bir dürüstlük, sorumlu davranışa azimli bir bağlılık alçakgönüllülük, gelişim hakkında konuşma ve gerçek değişim arasmdaki farkı hissetme söz konusudur.

Başak’ta Venüs’ün nasıl’mm tatsız bir yönü de vardır. Süreç kısa devre yapabilir. İdeal bir ilişki ancak iki kusursuz insan arasmda gelişebilir. Bütün problemleri üzerinde çalışmış iki kişi. Bir çift Buda. Venüs-Başak birleşimine sahip bir insan mantıksızca talep eden, asla tatmin olmayan, hep eleştiren birisi olabilir. Hayal ürünü bir kişiye aşık olup etten kemikten oluşan potansiyel sevgilileri kendisinden uzaklaştırabilir. Eşinin doğal özelliklerini bulanıklaştırarak onu mitolojik bir kahramana dönüştürebilir. Ve soma bu özelliklerin gerçeği bir gün kaçınılmaz olarak ortaya çıkar ve Başak Venüs ihanete uğradığı için ağlar. Kendisini o kadar değersiz hisseder ki bütün ilişkilerinde muazzam bir güvensizlik görülür. Mantıklı taleplerde bulunamaz. Takıntılı bir şekilde, sürekli sıradan işler yaparak “eşinin kalbim kazanmaya” çalışır. Kendi zararına olan veya kendi değerini azaltan ilişkilere girebilir.

Bütün bu olumsuz özelliklerin, çoğu kitapta böyle yazmasına rağmen, Venüs’ün Başak’ta olması temeline dayanarak, bir insanda görüleceğinden emin olunamaz. Bu falcılıktır. Eğer okurken bir gözünüzü gerçek üzerinden ayırmazsanız, bu tür dar kalıplı yorumların genellikle yanlış olduğunu görürsünüz.

Bu olumsuz özellikler sadece tehlikelerdir. İşin rizikolarıdır. Temel olarak ideal bir ilişki düzenini oluşturmak demek olan, Venüs Başak’ta fonksiyonunun çarpıklıklarıdır. İyi bir astrolojik yorum bu tuzaklardan söz eder. Ama sadece bir uyarı olarak. Bu birleşime sahip birisinin alkolik bir maymunu bir Mesih gibi görerek, onunla birlikte yaşadığmı bil-sek bile, bu koşulları asla onun “kaderi” olarak tammlamamalıyız. O bu koşula kısılıp kalmak zorunda değildir. İstediği anda, yaşama bundan daha duyarlı ve mutlu bir yanıt verebilir. Hepimiz gibi, o da büyüyebilir. Her zaman bir gezegene bakarken, ne, niçin ve nasıl diye düşünün. Eğer buna sadık kalırsanız, asla falcılık tuzağına düşmezsiniz.

ASTROLOJİ ONUNCU EV (MIDHEAVEN)

fal bak

ONUNCU EV (MIDHEAVEN)

Oğlak

Satürn

Kariyer, meslek Toplum içindeki yer; ün Kader

Toplum içinde kendini ifade etmeyi ve kişisel doyumu sağlayan bir statü. Kişinin kaderini gerçekleştirdiği duygusu. Anlamsız ve yabancılaştırın bir sosyal role kısılıp kalmak. Güç, statü ve görünüş saplantısı.

Midheaven. Gökyüzünün ortası. Daha önce gördüğümüz gibi, bu bir gezegenin gökyüzünde ulaşabileceği en yüksek noktadır. Buraya ulaştıktan sonra gidebileceği yalmzca bir yol vardır: o da aşağıdır. Mid-heaven’daki bir gezegen en açık seçik görülebileceği yerdedir.

Ağaçlar, binalar eğer bu engelleri aşıp, görülebileceği bir zaman varsa, o şimdidir.

Sembolik olarak, gökyüzünün ortası bizim hakkımızda en aşikar olan şeyi temsil eder. Bu, sanki bizi uzaktan birinin gözlemesi gibidir. O birisi ne görür? Boyumuzu. Saçımızın rengini. Kadm veya erkek olduğumuzu. Midheaven da buna çok benzer. Tek fark burada mesafenin fiziksel değil, sosyal olmasıdır. O, sosyal bir mesafeden nasıl göründüğümüzü temsil eder. Daha basit bir anlatımla, midheaven bizi tanımayan insanların bizi nasıl gördüğünü gösterir.

O insanlar ne görürler? Biz onlara neyi simgeliyorsak onu görürler. Bizi bir insan olarak değil, toplum içindeki farklı fonksiyonların bir temsilcisi olarak görürler. Kişisellikten uzaklaşmış. İki boyutlu. Bir sınıfın temsilcisi. Onlar statümüzü görürler. “O, CIA ajanı.” “O bir antropolog.” Doktor, avukat, kızılderili reisi.

Kariyer Evi – ev sembolizminde bu evin geleneksel ismi. Ancak bu isim onu kısıtlıyor. Mesleğimiz statümüzü belirleyen etkenlerden sadece birisi. Başkaları da var. “O bir feminist” bu ifade de onuncu evi anlati-yor. Aynı şekilde “O bir cumhuriyetçi” veya “Nükleer silah karşıtı” da. Bu tanımlamalar insana beş kuruş kazandırmazlar. Ama toplumsal arenada kimliğimizi oluştururlar. Onuncu evin kapsamı da bunu anlatır.

Bu tanımlar bize zorla kabul ettirilirler. Beğenelim veya beğenmeyelim, bunlarla başa çıkmamız gerekir. Hepimiz sosyal varlıklarız. Çoğumuz “Eğer toplum içinde bir fonksiyon üstlenmezsek, dünyaya kiramızı nasıl ödeyeceğiz?” noktasına geliriz. Ve bunu gerçekleştirdiğimiz anda, hayatımızım akışım etkileyen söylenceler ve baskılardan oluşan bir ağa takılırız.

Onuncu evi başarıyla uygulamak için, kaderimizi bulmamız gerekir. Bir başka deyişle, iç dünyamızla uyum içinde olan bir toplumsal rol bulmalıyız. Kendimiz olduğumuz için bize para ödenecek bir yol çizmeliyiz.

Çok zor bir iş. Ama onuncu evdeki gezegenler ve burçlar bize yol gösterirler. İki amaca hizmet ederler: bir düzeyde kaderimizi formüle ederler. Bir başka düzeyde, kaderimizi bulmadan önce geliştirmemiz gereken kişilik özelliklerimizi tanımlarlar. Hedefi işaret ederler. Ve hedefe giden yolu gösterirler.

Midheaven’ı gerçekleştirmek asla kolay değildir. Tipik olarak, bu geliştirmemiz gereken evlerin sonuncusudur. Filizlenebilmesi için, önce kendimizi çok iyi tanımamız gerekir. Kendi kaderimizi, büyürken programlanan, “doktor, avukat, kızılderili reisi” şartlanmalarından kurtarmamız gerekir. Eğer başarırsak, dünyada kendimizi evimizde hissederiz. İşimiz, statümüz, toplumsal kimliğimiz – hepsi içimizi dışarıya yansıtır. Benliğimizin bütün gücünü toplumsal rolümüze taşıyabiliriz. Ve bu bize orada güç, yaratıcılık ve özgürlük verir. Bize doğal otorite verir. İçinde yaşadığımız kültürün kaderim ve söylencelerim şekillendiren insanlardan biri oluruz.

Eğer onuncu evde başarısız olursak, bu, paçavralar giyip, sulu çorbalar içeceğimiz anlamına mı geliyor? Hayır. Hiç de değil. Zengin olabiliriz. Ünlü olabiliriz. Etki sahibi bir insan olabiliriz. Ama bunlar bizim kim olduğumuzu yansıtmaz. Sadece oynamamız için bize verilen rolü gösterirler. Ve bu rolü oynadığımız sürece kendimizi saçma, sahte ve güvensiz hissederiz. Bir sahtekar gibi hissederiz. Ve bir bakıma, sahtekarızdır. Güvensizlik duygusu gücümüze ve pozisyonumuza sıkı sıkıya, umutsuzca sarılmamıza neden olur. Bu tutunmamızın gerçekte ne kadar anlamsız olduğunu sezer ve daha fazla kemikleşiriz. Her yerde çekişme görürüz. Düşmanlar. Rekabet. Dolandırıcılar. Sanki o anda kaybolsak, yerimizi dolduracak yüzlerce kişi varmış gibi hissederiz. Ve bu doğrudur. Bu rolü biz yaratmadık. Bu rolün oyuncusuyuz.

Eğer onuncu evde başarılıysak bu asla olamaz. Bizim rolümüzü kimse oynayamaz. Bu rol, ne olursa olsun, bizim bireyliğimizde köklen-miştir. Kim olduğumuzun ifadesidir. Bize özgü içsel süreçlerimizden ayrılamaz. Bunun bilincinde olarak toplumsal kimliğimizde kendimizi güvende hissederiz. Onu bizden kimse çalamaz, çünkü onu kimse yapamaz. O bizimdir. Biz ölünce, o da bizimle ölür.