Her Telden

Beynin daha fazlasını kullanma

Ancak böyle temel bazı sorulara yanıt bulmaya çalışarak, kuantum fiziğe dayalı bilinç modelinin daha gerçek bir anlamı olmasını sağlayabiliriz.

Bilinen fizik terminolojisiyle bilinci açıklarken en önemli merkezi düşünce olan bilincin birliğinden ayrılmamaya çalışırsak, bu birliğin bazı özelliklerinin bize herhangi bir fiziksel işlemin doğasıyla ı’iıjıti kimi ipuçlan verdiklerini görmemiz mümkündür. Tüm bilincin arka plandaki durumu, türlü bireysel düşünce ve algının yazıldığı “kara tahta” fizikçiler tarafından “sabit (hareketsiz) durum” olarak adlandırılır. Bu uzay içinde tek biçimlidir, zaman içindeyse direngendir; ve bu özellikler de bilincin görevini yapması için gerekli özelliklerdir. Tıpkı bizim eğri büğrü ya da kısa ömürlü kara tahtaya fazla yazı yazmamız gibi, bilinçli farkındalığımızın içerdiği bazı şeyler, genel arka planla sabit bir durumda değilse kolayca seçilemezler. Etimolog John Crook, “Farkındalığın düzenli oluşunun zaman içindeki görünür istikrarı bize birçok duyumuzun anımsattığı deneyim kargaşasını değil de bir dünyada yaşadığımız duygusunu verir” demiştir.

Ancak bilinçli dikkatimizin bu düzenlilik özelliği, önemi vurgulanan fiziksel tanımlamaları seçimimizi önemli ölçüde sınırlar. Bu, bilinci klasik yollarla açıklama girişimlerinde yapılan hatalardan anlaşılır. Bilincimizin bölünmez bütünlük olma özelliği vardır. Bu bilinci bir arada tutar ve bizim deneyimimizin de öyle olmasını sağlar. Doğadaki diğer dinamik işlemler arasında bu tür oturmuş Tarot falı bak denince değişmezliğe az rastlanır, fakat bu ancak “yoğunlaşmış dönemler” içinde olur. Yoğunlaşmış dönemlerin fiziği ve fizyolojisi, bilincin beyinde nasıl doğduğuna bir açıklama getirip getirmeyeceğini görmek açısından incelemeye değer bir adaydır.

Dönem, bir “durum” ya da bir şeyin, maddi sistemin bir halidir. Tıpkı “ergenlik dönemi” ya da “bohemlik dönemi”nin ruhun değişik “durumlan” olması gibi. Bu, doğal madde ortamında, verili sistemde varolan düzen miktarına gönderme yapar. Örneğin, suyun üç hali vardır; gaz (buhar), sıvı (su) ve katı (buz). Her biri kendi içindeki molekülleri arasında bir öncekinden daha fazla düzenlilik gösterir. Katı olan bir buz kristali tıpkı tuz ve şeker kristalleri gibi, gevşek yapılanmış, yoğunlaşmış döneme çok iyi bir örnektir. Doğada daha iyi yapılanmış, yoğunlaşmış dönemlere başka örnekler de vardır: Örneğin mıknatıs, +1 sıcaklığındaki sıvılar, üstün iletkenler, lazer ışını, metallerdeki elektrik akımlan ve kristallerdeki ses dalgalan. Tüm bu şeylerde bulunan ortak özellik içlerindeki uyumluluktur. Tıpkı aynı özü oluşturan birçok atom ya da molekülün aniden (ya da aşamalı olarak) bir tek varlık gibi davranmaları gibi. Örneğin yalıtılmış bir odada birçok elektromanyetik pusulanın bir masanın üzerinde durduğunu düşünün.

fal bak

Fenomenolojik uslamlamalar

Bu bilinç nasıl olursa olsun, nöron bağlantıları tarafından idare edilen yüKseK beyin fonKsiyonlanyla bir tutulamaz. AçıKtır ki algılarımız ve düşüncelerimizin içeriğinden oluşan bilincimizin , şeKli bu bağlantılardan etKilenir, faKat bilincin Kendi Kapasitesi, yapılaşmarnıŞ/ ham bilinç, daha temel olmalıdır.

Bazı hayvanlar, bilinçli olmalarına rağmen beyin zanndan yoKsundurlar; diğerlerinin de yalnızca ilKel bir beyin zan vardır. Beyin zarlarının büyüK bir Kısmı hasar görmüş ya da ameliyatla alınmış insanlar, Konuşma, görme ya da hareKet yetilerinden birini, hatta bazen hafızalannı yitirebilirler. Ama bilinçleri tıpKı yeni doğmuş bebeKlerdeKi gibi yerindedir. Amaçlı tepKi ve genel farKındalıK Kapasitesini içeren bilinç, gelişmiş insan beyninden daha ilKel bir fiziKsel meKanizmadan Kaynaklanır. Bu meKanizma en ilKel amipte de vardır. Bunun nasıl böyle olduğunu anlamaK canlı ve cansız yaratıKların belKi de tümünün bilincini açıKlayan bilince bir temel bulmak insan bilincinin genel şeyler planındaki yerini ve varlık nedenini anlamak açısından son derece önemlidir.

Bu düşünceler, beynin bilgisayara benzer bir model olduğu görüşüne karşı, cinsi esas alan tartışmalardır, fakat buna karşı fenomenolojik uslamlamalar da vardır. Eğer bilincin bazı temel özelliklerini göz önünde tutarsak en azından insanlarda deneylendiği kadarını bu özelliklere sahip olma kapasitesinin prensip olarak böyle bir modelde bulunamayacağı açıklığa kavuşur.

fal bak

Beyne ilişkin bilgisayar modelleri

Beyne ilişkin tüm bilgisayar modellerinde, beynin tüm işlevlerinin, tıpkı kocaman bir bilgisayardaki yasa ve ilkelere göre işlediği şeklinde bir düşünce vardır. Beynin ayn parçalarının (nöronlarının) klasik fiziğin determinist kanunları uyarınca düzenli ve mekanik bir yolla, fal bak ve birbiriyle ortak çalışmaya girdiği varsayılır. Böyle bir modelde beynin bir durumu diğerini takip eder. Elimizdeki tek şey, diğer gruplara bakıp tepki gösteren statik ve önceden ne yapacaklan kestirilebilen bir grup nörondur ve bu ayn gruplar beynin hiçbir yerinde birbirleriyle bütünleşmezler.

Tüm bu işlemi yukandan izleyip, beynin işlevlerine birlik kazandıran ve onun özgür ve kendiliğinden kararlar almasını sağlayan bir merkez komite yoktur. Öyleyse, bu trilyonlarca determinist sinir bağlantısı ve olayı arasında bir birey olarak neredeyiz? Açlık duygusu olan, bir elma yemeye karar veren ve yemekten zevk alan “ben”i açıklayan ne? Bir milyon tane farklı duyumsal verinin darmadağınık izlenimindense, niye bir elma yeme “deneyimine7 sahibiz?

Bu sorun son zamanlarda insanın görme işlemi üzerine yapılmış bir çalışmada ele alınmıştır.5 Bir elma gördüğümüzde anında onun “bir elma olduğunu fark ederiz. Bir metre ötede bir kase içinde duran küçük, yuvarlak, kırmızı bir nesne. Elmanın bilinçli algılayışımıza yaptığı başka çağrışımlar da vardır; açlığımızı giderir, günde bir tanesi doktoru evden uzak tutar, Havva’nın bir tane yemesi tüm insanlığın kaderini değiştirmiştir vs. Fakat bunlar görsel algılama değildir. Görsel olan, elmanın büyüklüğü, şekli, yönü, rengi ve bulunduğu yer gibi bilgileri içerir ve bunların her biri beyin tarafından ayn kaydedilir.

Beyin bir elma görmüyor, o kırmızılık, yuvarlaklık, küçüklük vs. görüyor. Her karakteristik özellikle ilgili bilgi ayn özellikler haritasında farklı bir yere dosyalanır ve daha sonra ana bölgeler haritasına işlenir.

Ana harita oluştuğunda iş yoğunlaşan dikkate kalır, ana haritaya bakar ve bir elma görür.

fal bak

Bütünlüklü bilgi oluşturan bu yoğunlaşmış dikkat nedir?

Dikkat, eşzamanlı olarak seçme işlemiyle ana haritadan yararlanır. Ayn özellik haritalarına bağlanma yoluyla bütün özellikler seçilmiş bir bölgede hazır bulunur… Her nesne dosyasındaki yapısal ilişkiler ve özelliklerle ilgili bütünleşmiş bilgi, fal bakma gibi tanıtım ağına depolanmış tanımlarla karşılaştınlır. Bu ağ kedilerin, ağaçlann, domuz pastırmasının ve yumurtalann, falancanm büyükannesinin ve tüm diğer bildik, algılanabilir nesnelerin can alıcı özelliklerini kesinleştirir.

Fakat algının ana haritasından bütünlüklü bilgi oluşturan bu yoğunlaşmış dikkat nedir?

Bilinçli deneyimimizin birliği, binlerce duyusal izlenimi bir araya toplayan yoğunlaşmış dikkatin yönü, deneyimin diğer bütün özelliklerini vurgular. Bir melodinin notalan ya da elmalann ayn özellikleri ya da daha genel görsel sahneler gibi bilincimizin içindekiler ‘birlikte mevcutturlar.’ Bir bütünlük, bir resim oluştururlar. Bütünün her bir parçası anlamını bu bütünden alır ve kendi varlığı içinde hem bütünü hem de onu oluşturan parçalan yansıtır.
Duyduğum la notası Mozart’ın Adagio’sundaki la notasıdır, bu benim bilincimde ayn ve tek başına duran bir nota değildir. Çalışma odamın penceresinden gördüğüm meşe ağacı, bahçemin kenannda, Oxford kanalının kenanndaki meşe ağacıdır. Yaprakları gökyüzünü yalar ve dallan Wytham koruluğuna uzanıp Meadovv limanını işaret eder. Ben penceremden bakar bakmaz, bütün bun lan anında görürüm. Bunlann hepsi kendi bütünlükleri içinde penceremden görünen manzaralardır.

Bu bütünlük ve birlik olmaksızın hiçbir şeyi bildiğimiz gibi de neyi ey em eyiz. Elmalar olmaz, bahçeler olmaz, birey olma duygusu (kişisel kimlik ya da özellik) olmaz ve nitekim ne kişisel istek ne de amaca yönelik karar (niyet) olur. Bunlann hepsi bizim zihinsel yaşamımızın bildik unsurlandır. Zihinsel yaşamımız bilincimizin en temel özelliğidir, yani çoğumuzun takdir etmeden nimetlerinden yararlandığımız ve bilinç dediğimiz zaman kastettiğimiz şeydir. Ancak bu birliği, bilincin ne derin bir gizemlilikte olduğunu ve bilincin fiziğinin neden şimdiyi dek gözümüzden kaçtığını hâlâ anlamaya çalışıyoruz. Fiziğin tanımladığı hiçbir sistem günlük yaşamımızda aşinası olduğumuz şeylerle kıyaslanamaz. Buna dayanan bütün klasik fizik külliyatı (bilgisayar teknolojisi de dahil) şeylerin aynlığından, bileşen parçalardan ve tıpkı beyindeki ayn nöronlann birbirlerine nöron noktalan boyunca yaptıklan etki gibi, bu aynlıklanna rağmen birbirlerini nasıl etkilediklerinden ibarettir.

fal bak

ÇOCUĞUNUZLA DAHA MUTLU OLMANIN 5 YOLU

1 Cününe üç “porsiyon” oyun katın. Bir tane, bisiklete ya da ata binme, saklambaç ya da kaykay gibi “serbest fiziksel oyun” zamanı düzenleyin. Bir diğeri, giyinmek ya da evcilik benzeri bir rol yapma oyununu içeren “hayal gücü oyunu” olsun. Üçüncü oyun zamanı ise, resim yapmak, model hazırlamak, yemek pişirmek ve şarkı söylemek gibi “serbest yaratıcı oyun”dan oluşsun. Çocuğunuzu, Tarot falı bak denince kendini oyuna kaptırdığında durdurmayın. Eğer zamanınız sınırlıysa, “On dakikamız daha var,” gibi yumuşak bir tavırla müdahale edin.

2 Çocuğunuzu aşırı maddiyatçılıktan koruyun. Batı Avus turalya Queen Elizabeth Tıp Merkezi’nde görevli psikologlar tarafından 2003 yılında yapılan bir araştırma, mutluluğun yalnızca para, ün ve güzellik gibi başarılarla elde edileceğine inanan çocuklarda depresyon oranının son derece Tarot falı bakma ve yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Otoriter ebeveynlerin çocukları genellikle büyürken, para sahibi olma konusunda güçlü bir arzu geliştirirler ve bunun nedeni büyük olasılıkla, soğuk ve aşırı kontrolcü ebeveynlerinin neden olduğu güvensizlik duygularına karşı geliştirdikleri bir tepkidir.

3 Gevşeyin. Çocuğunu sürekli olarak kontrol altında tutan bir ebeveyn, çocuğuna dünyanın düşmanca bir mekan olduğu mesajını verir ve bu da çocuğu utangaç ve annesinin ya da babasının yanından ayrılmayan bir çocuğa dönüştürür. Sosyolog Frank Furedi bunu, “paranoid ebeveynlik” olarak ad landırmaktadır. Elbette ki çocuklarınızın güvenliğini düşün melisiniz ama çocuğunuzun arkadaşlarıyla serbestçe bisiklete binmesine ya da oynamasına izin vermek yerine onu sürekli olarak yönlendirmek, çocuğunuzun sosyal iletişim için elde edeceği son derece değerli fırsatlardan yararlanmasını engel leyecektir. Bunun yerine en iyisi ona, kendi “güvenliğini nasıl sağlayacağını öğretmektir.

4 Her hatasında onu azarlamayın. Sürekli olarak azarlanan çocuklar kendilerine daha az güven duyarlar ve zorlandıkları görevlere girişmezler. Bunun yerine çocuğunuza destek olun, yani ona yanlış yaptığı şeyi söyleyin ve onu nasıl daha doğru ya da iyi yapabileceği konusunda tavsiyelerde bulunun. Biraz zorlu ama gerçekçi hedefler koyun.
5 Çocuğunuzun başarısız olmasına izin verin. Üzüntü, endişe ve öfke hissetmek ve bu sayede de bu tür duygularla nasıl başa çıkacağımızı öğrenmek için başarısızlıklara ihtiyacımız vardır. Çocuğunuza, kendinizin de hata yaptığınızı söyleyerek iyi bir örnek olun.

Kaynak: Tarot Falı

Tarot Falı | Tarot Falı Bak | Fal Bak

Renkli tikka tozları

Renkli tikka tozları kümeler halinde sergilenmişti. Sariler için ipek, tül ve pamuklu kumaş topları kelebek kanatları gibi uçuşuyordu. Dolaşmaya devam ederken, ısrarcı bir satıcı koluma yapiştı. Benares’ten gelen pirinç eşyalar, sedef kutular ve tepsiler, Agra’dan küçük Tac Mahal bibloları, Jaipur’dan mine işleri, Kashmirden şallar… Az ötede daha modern bir dükkânda motosikletçiler için deri ceketler ve çizmeler satılıyordu. Hindistan’da dilencilerin yaratıcı zekâsının sınırı yoktur. Bir tapınağın önünde oturan bir adamın yanı başında, yere gömülü bir insan kafası duruyordu. Evet, bir insan kafası! Bir dilenci meslektaşının vücudunu toprağa gömmüş, yüzünü de boyamıştı. Belden aşağısı çıplak dolaşan bir diğeri cinsel organının ucuna bir asma kilit takmıştı. Baş aşağı bir şekilde beline kadar kendini fal bakma gibi yer gömen bir başka dilenci de, aşağıdan yukarıya doğru uzatılmış bambu tüplerle nefes alıyordu. Ama kendine bir yardımcı tutmayı akıl edememiş, gelen geçen onun bozuk para kabında biriken paraları alıyordu!

Tapınağın öbür tarafında Naga sadbüian vardı. Mahremiyetlerine çok önem veren bu münzeviler dövüş sanatlarında çok iyi eğitilmiş, saygın kişilerdir. Çıplak bedenlerini küle bulayıp yüzlerine beyaz ve kırmızı boyalar sürer. Kimsenin kendilerini rahatsız etmelerinden hoşlanmazlar; fotoğraflarını çekme cesaretini gösteren insanlara da beddua ederler. İçlerinden biriyle yakınlık kurup kısa bir süre konuşmayı başardım. Günahlarının bedelini ödemek amacıyla altı yıldır hiç oturmadığını anlattı. Artık deforme olan bacaklarını tahtadan salıncak gibi bir atel ile destekliyordu. Ona Kral XIV. Louis’nin fillerinden birinin ömrünün son on yılını hiç yatmadan geçirmiş olduğunu anlatınca fena sinirlendi. Ben de oradan hemen kaçtım.

Sokaklarda rastladığım yoksul ve sakat insanların görüntüsü korkunçtu ama içlerinde birisinin hali gerçekten içler acısıydı. Ömrümde bu kadar kötü bir şey görmemiştim. Ufak bir erkek çocuktu; daha doğrusu, sadece bedeninin üzerinde bir kafası vardı ve bütün uzuvları eğri, büğrü bir haldeydi. Korkunç bir hastalık olmalıydı. Çocuğu bir el arabasına oturtmuş, başına da bir papağan koymuşlardı. Uzatılan paraları papağan gagasıyla topluyordu!
Tekrar Haathi Pazan’na döndüm ve iki hırsızlık olayına tanık oldum. İlki, fillerle ilgiliydi; yan yana kazıklara bağlanmış iki dişi filin dövüşü tam bir devler güreşiydi. Biri diğerinin şeker kamışını çalmış ve o da hırsız filin kuyruğunu ısırmıştı. Bir toz bulutu içinde yuvarlanarak dövüşürken saç saça baş başa girmiş kız çocuklarını andırıyorlardı. Ellerinde mızraklarla üç ya da dört mahout araya girip onları zorla ayırdı. Diğer dövüş ise tamamen tek taraflıydı.

Karmaşık sistemlerdeki zihinsel özellikler

Bizim gibi bilinçli varlıkları meydana getiren cansız madde sürekli değişime uğrar; insanlarda her yedi yılda bir tamamıyla değişir. Şu anki fiziksel varlığımın yapısına, ben yedi yaşımdayken bünyemde bulunan hiçbir atomun katkısı yoktur, yaşayan bedenlerimiz Tarot falı gibi hem kendi içlerinde hem de etraflarındaki cansız dünyayla sürekli dinamik bir değişim içindedir. Öyleyse nasıl oluyor da bu aynı atomlar bir yerde bilinçli yapılann, başka yerde cansız nesnelerin bir parçası olabiliyorlar? Kendileri ya da parçası oldukları yapı hangi noktada bilinç ediniyor?

Piagel, panruhçuluk üzerine yazdığı denemede isteksizce de olsa şu sonuca varmıştır:

Karmaşık sistemlerdeki zihinsel özelliklerin görünüşlerinin gelişigüzel bir açıklamasının olamayacağını… kabul etmeye biz hazır olmadıkça zihinsel özelliklerin şimdiki epistemolojik ortaya çıkışlarını, bileşenlerin bizim farkında olmadığımız özellikleri olduğuna ve dolayısıyla bu sonuçlan gerektirdiğine ilişkin inancın nedeni olarak almalıyız.

Bilinç eğer birdenbire oluşuverip herhangi bir nedene bağlanan bir şey değilse, o zaman bilinç maddenin bileşenlerinin temel bir özelliği olarak varlığını kabul ettirir. Kari Pop Bir anlamda insan eti yıldız tozundan yapılmıştır. İlk hidrojen atomlan hariç, insan bedeninin her atomu fal bak ve Güneş ve yeryüzü oluşmadan önce büyümüş ve en şiddetli biçim de patlamış olan yıldızlarda vücuda gelmiştir.

Fakat Nagel, zihnin ya da bilincin maddeyle bir ilişkisi olduğunu ileri sürerken, kendisinin “zihinöncesi özellikler” diye adlandırdığı gerçekliğin bir çeşit ilkel zihinsel yönünün ancak karmaşık bir sistemde uygun bileşime girdiğinde bilinç özelliği göstermesinden söz eder. Bu zihinöncesi özelliklerle temel maddenin; zihinsel ve maddi olarak çift taraflı potansiyele sahip gerçekliğin daha temel seviyesinden, aynı kaynaktan çıktığını söyler. “Böyle ortak bir tabana indirgeme, zihinsel ve fiziksel fenomenler arasında nasıl iki taraflı gelişigüzel bağlantılar olduğunun açıklanmasında bir avantaj sağlayabilir.”

fal bak

Dalga Parçacık İkilemi

Nagel’in dünyanın zihinsel ve maddi yönlerinin ortak kaynağı olan daha temel bir gerçekliği tanımlaması, bilinen kuantum gerçekliği ve fal bak ve dalga/parçacık ikilemine çok uygun düşer ve bu görüş ileri gelen kuantum fizikçilerince paylaşılır. Örneğin fizikte uzun yıllar kariyer yapmış David Bohm, Spinoza ve Whitehead’in panruhçu düşünce biçiminden etkilenmiştir.

Zihinsel ve maddi, tek bir sürecin, fiiliyatta değil düşüncede ayni an (biçim ve içerik gibi) iki yönüdür. Daha doğrusu tüm gerçekliğin temeli olan bir tek enerji vardır. Tüm bu sürecin zihinsel ve maddi yönleri arasında hiçbir zaman kesin bir aynlık yoktur.

Hem Bohm hem de ondan önce Whitehead ve Chardin için, oluşum halindeki bu gerçeklik görüşü, parçacık fiziği seviyesinde bilinç öncesi (Magel’in zihinöncesi) Tarot falı bakma ve özelliklerin varlığını göz önüne almalarına yol açmıştır.

Popper, Nagel gibi panruhçu olmamasına rağmen, bilincin ortaya çıkmış bir fenomen olup, atomların değil ama daha yüksek ve karmaşık sistemlerin bir özelliği olduğuna inanır.

Bundan önceki bölümde gördüğümüz gibi bir elektron ya da bir foton (ya da herhangi bir başka temel parçacık) garip bir şekilde etrafındaki değişimleri fark edip ona göre davranıyor. Bu en azından deneysel koşullar altında doğrudur ve bu durum gözlem sorununun daha gizemli sonuçlarından biridir.

Dalga/parçacık ikiliğini gösteren iki delikli meşhur deneyde fotonlar gözlemden önce onlara bir ya da iki delikli süzgeçten geçme şansı verilmesine göre farklı davranırlar. Eğer bir delik açıksa, parçacık gibi davranıp detektör yüzeye bir dizi kurşun gibi çarparlar. Eğer iki delik birden açıksa, dalga gibi davranıp iki delikten de geçip diğer tarafta birbirleri içine geçerek bir motif oluştururlar.

Kendi doğal yapılannın hangi yönünün gerçekleşmesinin deney tarafından istendiğini ‘bilir’ ve ona göre davranırlar.

fal bak

Foton kaynağı

Foton kaynağı Ekranda bir delik kapalıyken parçacık elde ederiz.

İki delik açıkken dalga deseni elde ederiz.

Bir önceki bölümde tartışılan wheeler’in gecikmeliseçim foton deneyinde, deneysel kurgunun bu ‘bilgi’ meselesi gerçekten pek zekice değildir. Burada fotonun önüne iki delikli düzenek konur, fakat sonra yolu üzerinde ya parçacık detektörüne rastlar ya da tespit süzgecine; bunlar o zaten bir ya da iki delikten geçtikten sonra yolu üzerine yerleştirilmiştir. Bu son aşamada bile fal bak ve foton ileride kendisini bekleyenin ne olduğunu bilir ve ona tepkiyle uçuş yolunu ve dolayısıyla doğasını seçer gibi görünür. Onun bir delikten mi, iki delikten mi geçtiğini ancak önüne çıkan iki engelden birine çarptıktan sonra anlanz.

Bohm atomaltı parçacıkların bu “bilme” özelliklerini örneklemek için güzel ve anımsatıcı bir benzetme kullanır. Elektronun laboratuvardaki hareketlerini bale yapan dansçıların müzik eşliğinde dans edişleriyle kıyaslar. Partisyon, “her bir dansçının adımlarına rehberlik eden ortak bir bilgi ‘havuzu'” gibidir.

Söz konusu elektronlar olunca, partisyon tabii ki dalga fonksiyonudur. Elektronlar, klasik fizik kurallarına uygun olarak birbirlerini mekanik bir biçimde itip çekecekleri, yerde tıpkı dansçılar gibi aynı bilgi haznesine dayalı olarak eylem dizisine katkıda bulunurlar.

Her bir elektron sadece kendi dalga paketinde (partisyonda kendisine düşen bölüm) gizli bilgi ya da anlam karşısında hassas olmakla kalmaz, aynı zamanda (kuantumun karşılıklı ilişki etkileşimine borçlu olarak) bütün bu durumdaki gizli bilgiye diğer elektronların hareketleri, deneysel cihazların tasanmı ve hatta fizikçinin bilinçli niyetlerine belli bir yerden olmamak koşuluyla yanıt verir. Bohm’a göre bu paylaşılan bilgi, bu ortak “bilme” elektronun temel, bilinçli farkındalığım Schrödinger’in dalga denkleminde elektron olasılıklarınınblistelenmesi.

fal bak

Batı Düşüncesinde Dönüm Noktası

Kuantum fiziği üzerine yazılmış bazı popüler kitaplar okurlann böyle sonuçlar çıkarmalannı sağlamışlardır. Örneğin; Fritjof Capra’m “Gözlemcinin zihni elektronun sahip olduğu özellikleri yaratır, bu özelliklere hiçbir şekilde nesnel denemez” iddiasının yol açacağı epistemolojik ve ahlâki tartışmalan bir düşünün. Atom fiziği hakkında şöyle der:

Modem fizik, kartezyen düşüncenin zihin ve madde arasındaki aynmmı aşarken sadece klasik bir ideal olan doğanın nesnel tanımlanma biçimini değersiz kılmakla kalmayıp aynı zamanda değerlerden annmış bilim mitine de meydan okumuştur. Bilimcilerin elde ettikleri bilimsel sonuçlar ve araştırdıktan teknolojik uygulamalar kendi zihin yapılannca koşullanacaktıır.

Genel kabul gören kuantum kuramı kendi içinde öznellik tehlikesi taşır (Heisenberg: ‘Nesnel gerçeklik kavramı böylelikle buhar olup uçmuştur fakat Capra bunu, “değer” u sorun Allen Bloom’un, The Closing of the American Mind adlı eserinde geniş bir şekilde tartışıldı, sonrası.

Fritjof Capra, The Turning Point, Batı Düşüncesinde Dönüm noktası, İnsan Yay. Çev: Mustafa Armağan Werner Heisenberg, “Çağdaş Fizikte Doğanın Temsil Edilişi ve “zihin yapısı” gibi bazı kavramlar geliştirerek daha da ileri götürür. Bu çeşit düşünce tarzı tehlikelidir; daha doğrusu, bu kötü bir fiziktir.

Kuantum kuramında hiçbir şey gözlemin ya da gözlemcinin gerçekliği (atomaltı parçacıklann özelliklerini) “yarattığını” ileri sürmeye varamaz. Gözlem anında, kuantum dalga fonksiyonuyla gözlemci (bir insan ya da bir makine olabilir) arasında bir çeşit iletişim doğar ve bu, sözü geçen dalga fonksiyonu içinde gizli birçok gerçeklik olasılığından fal bak ve birisine somut bir şekil verir. Fakat dalga fonksiyonu mevcut durumda tek bir gerçeklik potansiyeline zaten sahiptir, yani masanın dalga fonksiyonu kedi ya da kanguruyu oluşturamaz. O sadece bir masa oluşturabilir. Aynca, bir dalga fonksiyonu somut bir gerçeklik oluşturmak üzere çöküşe uğradığında, ortaya çıkan gerçeklik bilimin üzerinde çalışma yaptığı diğer her şey kadar nesneldir.

Schrödinger’in kedisine bakan herhangi iki (veya daha çok) insan onun nesnel olarak ölü olduğunda hemfikir olacaklardır. Kedi birine ölü diğerine canlı gözükmez. Onun ölümlülüğü herhangi birinin ne görüşüyle ve tabii ki ne de değer yargısıyla ilgilidir; o kesin olarak ölüdür. Schödinger’in kedisi bilmecesinin neden olduğu bir sürü sorudan ikisi olan gözlemcinin gerçekliği şekillendirmedeki rolü ve buna bağlı olarak nesnellik sorunu, bu aşamada herhangi bir sonuca ulaşabilmemiz için, ne gözlemciler ne de onlann bilinçlerinin fiziği konusunda yeterince bilgili olmadığımızı ortaya çıkarmıştır. Kedi sorunsalının bizi, kendimizle ve büyük bir olasılıkla varoluş nedenimizle ilgili birçok inancımızı gözden geçirmeye çağırdığı aşikârdır; fakat bu büyük meydan okuyuşla başa çıkabilmemiz için bilinç sorunuyla baştan yüzleşmemiz gerekir.

fal bak

Bilgimizin doğası nedir ve hakikat ne demektir?

Kuantum fiziğinde bir şeyin varlığının onun tüm çevresine bağlı olması durumuna “bağlamsallık” denir ve bunun içerimleri hem bizim tüm gerçeklik kavramımız hem de kendimizi o gerçeklik içinde, onun ortakları olarak görmemiz açısından engin bir deniz kadar geniştir. Bu, kuantum kuramının fal ve farklı epistemolojik, ahlaki ve ruhani boyutlarıyla yeni dünya görüşüne katkıda bulunması gerektiği şeklindeki iddianın ana nedenlerinden biridir. Epistemolojik boyut Bilgimizin doğası nedir ve hakikat ne demektir? Fransız filozof MerleauPonty’nin “durum içindeki hakikat” diye söz ettiği fenomoenolojisinde çok iyi ifade edilmiştir:

Mutlak gözlemciyi ve herhangi bir bakış açısından yoksun bilgiyi gözümde idealleştirdiğim sürece, ancak bir hataya yol açabilirim. Ancak, bu sayede benim için önemli olan tüm bilgiyle ve tüm edimlerle donandığımı şükranla fark edince, durumumun sınırlılığı içinde toplumla temasım bana tüm hakikatin ve hatta bilimin başlangıç noktası olarak kendini gösterir. Ve hakikat hakkında biraz fikrimiz olduğunal hakikatin içinde olup onun dışına çıkamadığımıza göre, tek yapabileceğim şey durum içinde bir hakikat tanımlamaktır.

Daha ileriki bölümlerde bundan ve gözlemci katılımcının ahlâki ve ruhani boyutlarından daha fazla söz edeceğim, ama kuantum bağlamsallığıyla (‘durum içindeki hakikat’) ilgili birkaç uyanya burada gereksinim vardır.
Gözlemcinin gerçekliğin ortaya çıkmasındaki rolü iyi anlaşılamayıp yanlış yöne çekilirse bu durum, talihsiz kültürel sonuçlara meydan verebilir. Bu yanılgı fiziğin tüm ağırlığını, bence çok tehlikeli olan ve bireyin değerlendirme yapan tek merci olduğu, yani dünyada ‘hakikat’ diye bir şey olmadığı; sadece kişisel ‘Bakış Açısı’nın varolduğu düşüncesini taşıyan ve şu an çok popüler olan fikre yöneltir.

fal bak