Genel

Mısır gelenekleri

Mısır geleneklerinde adı geçen Punt Diyarı, coğrafi yeri belirtilmeyen, gemicilerin sık sık ziyaret edip baharat, değerli ağaçlar ve elektrom (altın, gümüş alaşımı) aldıkları bir ülkedir. Kimi bu ülkeyi Rodezya’da, Zimbabıve’deki katıntılarda, kimi Atlantid’de buluyor. Punt Diyarı Mısırlılar için insanoğlunun doğu kutsal bir yer sayıbrdL
Mikene’de Aslanlar Kapısı’ndaki bir yazıtta, Mısırblar’ın Atlandı bir rahip olan Tot’un ocundan türedikleri belirtiliyor.

Mısır’ın tarihöncesi çağlarını araştıran Edenne Drioton ve Vandier, Baü’dan gelen hocaların yüzyıllar boyunca Mısır’ı yönettikten sonra Doğu’ya göç ettiklerini savunmakta.

“Ülkelerin Başlangıcı” adlı eserinde Ravvlinson:
“Mısırlılar, atalarının çok eski zamanlarda Nil kıyısına yerleşen yabancılar olduğunu söylerlerdi,” demektedir. Ravvlinsori’dan yüzyıllarca önce Herodotos da aynı görüşü savunmuştu:

“Mısırlılar, batıdan gelen ve dünyanın en eski ırkı olduklarını söyledikleri atalanyla övünürlerdi.”
Bu tür inanç ve düşünceler Sovyet görüşünü desteklemekten başka, hâlâ bir esrar sayılan Mısır uygarlığına yeni bir boyut getirmektedir.

Atlantid’le ilgili bir belge daha vardır: 1406 yılında Kanarya Adalan’na ilk ayak basan Fransızlar açık tenli, çok uzun boylu, kendilerini tayfundan kurtulan tek ırk sayan Guans (Guanches) yerlileriyle karşılaştılar. Guanslar’m inançlarına göre ataları ilk Atlant Kralı Uranüs idi.

Kayıp ülkenin varlığı ispatlanırken uygarlığı hakkında Eflatun’un söylediklerinden başka bilgimiz yoktur.
Eflatun’un söylediklerinden başka bilgimiz yoktur. Genellemeye kaçarak buna uygarlık diyoruz, çünkü Atlantidlcrin eski uygarlıkları etkilediği düşüncesi oldukça güçlenmiştir. Yorumcuların bir kısmı, geniş hayallerini imleterek, atomun keşfine varıncaya kadar AJtonllar’a birçok özellikler tanımışlardır. Atlantid’in yaşlılığı üzerinde durulura, kayıp ülkenin uygarlığının sonraki uygarlıklara birçok şeyler getirmiş olabüeceğini düşünebiliriz.
Bütün bunlar tahmindir. Günün birinde bu tahminler, bu görüşler doğru çıkarsa, günün birinde Atlas Okyanusu diplerinde yatan sırlan açıklarsa, beklenilmeyen bir anda başka kaynaklar keşfedilirse o zaman bütün tarih bilgilerimiz yeniden gözden geçirilecek, yeni bilinmeyen bir tarih yazılacaktır.

Atlantid’i jeoloji, eski gelenekler kabul ediyor, bir çok bilim adamı destekliyor; tarih inkâr ediyor. Bu yüzden kuşkulu davrananları inandırabilmek için daha başka geniş bilgiler gerekmektedir.

Atlantid kıtası

“Jeoloji bilginleri. Eflatun tarafından kullanılan deyimi benimseyerek, bu adla (Atlantid) şimdiki Atlas Okyanusu’nun büyük bir kısmını kaplayan eski bir kıtayı söylerler. Bu kıtanın bir yandan Kuzey ve orta Amerika, öbür yandan da Avrupa ve Afrika’nın kuzeybatı kıyılarıyla sınırlanmış olduğunu ileri sürerler. Uzmanlar Grönland, Asor, Madeira, Kanarya ve Yeşilburun adalarının Atlantid kıtasının çökmesinden geri kalan toprak olduğunu belirtmektedir. Kanada ve Amerika birleşik Devletleri’nin doğu kıyılan boyunda bulunan kambriyum çökeltiler Kuzey Amerika’nın öbfir bölgeleriyle benzerlik göstermezken Avrupa’nın bazı yerierindeki lûrierie özdeşleşen türlere yer verirler.

Bundan çıkan sonuç. Kuzey Amerika’nın doğu ve batı bölgeleri arasında bir bağlantı olduğudur. Kambriyum bölgesindeki omurgasızların okyanus abislerini aşabilmeleri söz konusu olmayacağına ve birbirinden bu ayrık ve uzak kıtalarda böylesine benzer hayvanların yaşayabilmesi tasarlanmayacağına göre, Amerika ile eski kıta arasındaki sığ sularda birtakım hayvan göçlerinin gerçekleştiğini kabul etmek gerekir. Grönland’dan başlayarak güneye doğru inen ve yapısı normal tortullaşma süreçleri ve deniz dibi hareketleriyle açıklanamayan Atlas Okyanusu dibinin derin olmayışı da yukarıdaki görüşü destekler… Deniz dibinin althava kuşağı çevresinde aşınma etkisiyle meydana gelmiş olduğu düşünülebilir. Asor adalarının kezeyindeki bir noktada sondalama yoluyla deniz dibinden alman kaya örnekleri, bunların magmanın açık havada sertleşmesinden olduğunu göstermiştir. Bu durum da yakardaki varsayımı doğrulamaktadır. Avrupa kıyılarına ve okyanusun dibine paralel olarak kuzeyden güneye giden bir hat boyunca, birçok volkanik izleri sıralamıştır. Bu izler, Atlantid’in çöküşünü doğuran dikey hareketlere bağlanabilir. Özellikle orta Amerika, Antiller, Madeira, Kanarya, Ycşilburun adalarının volkanik nitelikleri hatırlanırsa, bu bağlantı gerçeğe aykırı düşmez. Atlantid’in çöküş zamanını kestirmek güçtür. Yavaş yavaş sulara gömülerek son devresinin Üçüncü Zamandan sonra gerçekleşmiş olması mümkündür.”

Büyük bir ansiklopediden aktarılan ve konunun çeşitli yönlerini açıklayıp Jeolojinin Atlantid kıtasını batık kıta olarak kabul ettiğini tanıklayan yukarıda ki bilgilere açıklayıcı olarak başka jeolojik veriler de eklenebilir:
• 1898 yılında Atlas Okyanusu’nda kablo döşeyen bir gemi 3000 m. derinlikten bazaltların kimyasal bileşimine uyan ve cam haline gelmiş lava örnekleri çıkartmıştır. Bu lava yalnız normal atmosferik basman etkisi altında bu hale gelebilmiştir.

Sovyet araştırma gemisi Mikhael Lomonossov’da bulunan madencilik ve jeoloji öğretmeni Maria Klinova, Kuzey Atlas Okyanusu’nda bilinmeyen bir dağ keşfetmiştir. Bu dağın 15.000 yıl önce var olduğu, sonradan batan bir kıtanın kalıntısı olduğu sanılmaktadır.

İslanda’dan Antartika+’ya kadar uzanan ve dorsale atlantique (Atlantik Sırt Çizgisi) adını alan deniz dibi çizgisinde Hudson, Luar, Sen ve Ren gibi nehirlerin yeraltı yalaklan bulunduğu açıklanmıştır.

Genel olarak son iki yüzyılda yürütülen deniz dibi araştırmaları. Eflatuna hak verircesine, Atlas^ Okyanusu’nun dibinde dağlık bir bölgenin bulunduğu sonucuna varmışlardır. Son on yıl içinde genişletilen bu araştırmalar aynca kıtanın, yavaş yavaş batarken, okyanusun bir kısmını bataklığa çevirdiğini ve gerek Avrupa’da gerek Kuzey Amerika’da buz çağının sona ermesi böyle bir olayın sonucu okluğu görüşünü desteklemiştir.

Atlas Okyanusu’nun diplerinde yapılan araştırmaların birinde, 15 santim çapında, 4 santim kalınlığında banlan diş işaretine benzer işaretler taşıyan yuvarlak nesneler bulunmuştur. Bir yoruma göre sunî olduğu sanılan bu nesnelerin, radyoaktif karbonla yapılan denemelerde 12.000 yıl önce suların üstünde bulunduğu anlaşılmıştır.

Benzer araştırmalarda, deniz dibi çamuruna karışmış tath su yosunlan bulunmuştur. Fransız Atlas Okyanusu uzmanı Ren£ Malaise’e göre bunlar batık ve 3000 metre derinliğinde bulunan eski bir gölden gelmektedir.
Görüldüğü gibi, jeoloji ve coğrafya da Eflatun’un sözünü ettiği noktalan desteklemektedir. “Timaeus”ta, Atlantid’in çöküşüyle ortaya çıkan ve gemicilere engeller yaratan alt tabakalardan söz edilmektedir. Çağdaş bir yorumla bunlar Asor Adaları çevresinde bulunan ve sulara gömülen tutanın kalıntıları sayılan ufak Formigas adalan ile hâlâ gemiciliğe kapalı olan Sargaslar denizidir.

“Kritiasfa hem soğuk hem sıcak bir nehir anlatılmaktadır Çağdaş bir yorumla bu Gulf Stream’den başka btr şey olamaz.

İlluminati Fal Bakma Yöntemi

indir (2)

Medya Dalkavukları

Bütün medyanın neden ateşli bir anti Amerikan, pro Marksist olduğunu ve vatanseverTarot falı gibi olmadığını hiç merak ettiniz mi? Aydınlatıcı bir açıklama için İlluminati’nin önde gelen gruplarının üye listelerine bakmanız yeterli olacaktır. Netus~ ıveek başkanı ve genel yayın yönetmeni Richard Smith CFR üyesidir. Tıpkı Richard Smith gibi; US Neıus & World Report, Time, Vanity Fair, Atlantic Monthly, The Netv Yorker ve diğer çok satan dergilerin başındakiler de CFR üyesidir.

Yayıncılığın muhafazakâr kesiminin de kontrol altında tutulduğuna dair emin olmak için CFR; American Spectator, Forbes, Financial World ve Readers Digest gibi dergilerin balındakiler.

Dünya Ticaret Tarot falı Örgütü Kuruluyor
Günümüzdeki örneklerden biri de, merkezi Cenevre, İsviçre’de bulunan Dünya Ticaret Orgütü’nün kuruluşudur. Allied Irish Bank’ın eski başkanı olan ve Has Daire ile işbirliği yapmış İrlandalı Peter D. Sutherland, Dünya Ticaret Orgütü’nün çalışmalarını denetlemek için GATT (Vergiler ve Tarifeler Genel Anlaşması) genel direktörü olarak atandı. Ağır GATT faturaları Amerika vatandaşlarının boğazlarına zorla tıkıştırıldığında İlluminati fal ve hizmetkârları Clinton, Dole ve Gingrich’e şükürler olsun ki Has Daire; İtalyan bankacı ve politikacı olan tatlı dilli Renato Ruggiero’yu WTO’nun başına geçirdi. Amerika’nın ekonomik özgürlüğü artık yeryüzündeki en fesat on adama ‘İlluminati’nin Has Dairesinin on adamı na itaat eden İtalyan bir komplocunun kaygı verici ellerine teslim edilmişti.

Amerikalı meslektaşları Bili Clinton gibi Peter D. Sutherland ve Renato Ruggiero da, İlluminati’nin çıkarlarına hizmet eden, etkin, para babası, anonim şirketler;

Xerox
General Electric General Motors Prudential Insurance Allied Chemical Standard Oil California Texaco Mobil Oil
Atlantic Richfield Oil
ITT
AT&T
Nations Bank
IBM
Pepsico
Fiat
First City Bank Corp. Bechtel
Banque de France Siemens
John Wiley (Sı Sons Goldman, Sachs & Co.
Shell Petrol Seagrams Distilling Mellon Bank Chrysler Motors NBC TV CBS TV ABC’TV Exxon
Southern California Edison Ryder Systems American Express Bank of America Time Wamer Times Mirror Co.
John Hancock Mutual Nynex Corp.
Morgan Stanley Group (Banka)
Boeing Aircraft Levi Strauss Quaker Oats

Boğa burcu taşları

indir

Zümrüt, Yeşim, Lapis Lazuli, Peridot, Kuvars, Pembe Quartz, Krizokol, Malakit, Akik, Dumanlı Quartz, Kehribar, Azürit, Kyanit:, Turmalin, Safir, Kaplan gözü, Siyah Spinel, Selenit,Topaz, Bojistone, Rodonit.

Zümrüt: Kleopatra’nın sevdiği taşların en başında gelir. Antik Romalılar bu taşı aşk ve güzellik tanrıçası Venüs’e adamışlardır. Uzun doğurganlık, yeniden doğuş ve sevgi ile anlamlandırmışlar dır. Taşıyan kişiye bilgelik, büyüme, sabır, bereket ve neşe getirir. Serveti geleceği iyi bir şekilde yönlendirmek için kullanmayı kolaylaştırır. Samimiyet ve sadakatin sembolüdür. Geleceği okuyabilme gücü verir ve zihni keskinleştirir. Eski zamanlarda sara ve göz hastalıklarının tedavisinde kullanılmıştır. Kalp ve böbrek rahatsızlıkları, bağışıklık kuvvetlendirme, kan dolaşımı ve karaciğerin üzerinde olumlu etkileri vardır.

Krizokol: Açık yeşilden koyu maviye kadar renklenen bir taştır. İletişim taşıdır. Kendini ifade etme ve ifadeyi güçlendirmeye faydalıdır. Dişil enerjiyi artırır. Bilge Kadın taşı olarak da bilinir. Şevkat ve sezgileri kuvvetlendirir.

Korku, gerginlik, heyecan duygularını dengeleyeci bir etkisi vardır. Karaciğer, sindirim sistemi, akciğer, bademcikler, sırt ağrıları, tansiyon, tiroid bezi ve romatizma üzerinde olumlu etkileri vardır.

Lapis Lazuli: Koyu mavi renkte ve yan opak parlaklığmdadır. Tarihte en fazla Mısır sanatlarında yer almıştır. Ruh ve vizyon sembolü olarak görülmüştür. Yüksek zihin aktiviteleri ve entelektüel tarafınızı, iletişimimizi güçlendirir. Dostluk ve ilişkilere uyumu taşır. Korkulardan uzaklaştınr. Boğaz, gırtlak, ses telleri, hormon bezleri, solunum yolları, baş ağrısı, tansiyon düşürücü, tiroid bezi, eklem ağrısı,endokrin bezleri üzerinde olumlu etkileri vardır.

Günümüz Astrolojisi Ve Burçların Dökümü ve Eğilimleri

logo (1)

Astrolojinin 20. yüzyılda tüm kıtalara yayıldığı söylenebi lir25; astrologlara artık yalnızca sözlerle saldırılmaktadır. Hindistan, belki de horoskopların yaşamın çeşitli olaylarını evlilikleri vb. (gazetelerin evlilikle ilgili ilanlarında horoskop istenir) yönlendirmesiyle, astrolojinin geleneklerle en fazla iç içe geçtiği ülkedir. Bir yabancının otel odasmda, kurumun astrologuyla randevu çağrısını çok doğal bir şeymiş gibi bulması rastlanan bir olaydır.

Astroloji dünyanın her yerinde aynı değildir ve yeni unsurlar ortaya çıkar.

Astropsikoloji. Bir doğum haritasının olası iki analiz yönteminden biri olarak birinci bölümde tanımlanan psikolojik tipoloji günümüzde büyük bir gelişim içindedir. Oysa astroloji, uzun yıllar boyunca kehânetle eş anlamlı tutulmuştu. Bugün de “öngörüler”den sözedilir ancak sözcüğün içerdiği anlam daha az sihirsel ve daha rasyoneldir. Belli başlı astrologlar çok sayıda psikolojik yapıtı izlerler (bu konumta özellikle [1 ve 24] arasmda gösterilen tüm göndermelere bakınız). Eski cüzi irade tartışması aşılmış gözükmektedir.

Bugün, astrolojiye başvuran kişi doğuştan gelen pikolojik potansiyellerini bilmenin, ona kendini daha iyi anlama, daha rahat kabullenme ve diğerleriyle daha rahat anlaşma konularında yardımcı olacağını anlamaktadır. Yazılı psikolojik analizlerin, astrologların çoğunun sorumluluk duygusunu gösteren genellikle olumlu ve yapıcı ifadelerle kaleme alınmış olduğunu görmek ilginçtir. Bir mizah yazan da ters giden talihle alay etmiştir: Zodyağın tüm olumsuz özelliklerini toplar ve alaycı bir şekilde “böceklerin zodyağim hazırlar.

Hümanist Denen Ekol. Kendini tanıma kavramı, bireyi daha yetkin hale getirmeyi amaçlayan hümanist ekol tarafından
yüceltilmiştir. Amerika’da ünlü filozof astrolog D. Rudhyar ve onun Fransa’daki öğrencisi A. Ruperti bu eğilimin iki önemli temsilcisidir. A. Ruperti, “Kişi, varoluş potansiyelini (doğum haritası) değiştirmekte özgür değüdir, ancak bu potansiyeli nasıl kullanacağına karar vermekte özgürdür” der [23] ve şöyle devam eder: “Kişinin kendini gerçekleştirmesi bilinçli bir süreç olmak zorundadır… İnsan bir kadere bağlı değüdir; evrende her an yeni durumlar oluşmaktadır ama hiç kimse bunlara önceden belirlenmiş cevaplar vermek zorunda değüdir. Özgürlük bu noktadadır, ama kişi onu seçmek zorundadır. Bu, sonuçta, cüzi iradeyle ilgili çok eski tartışmalara yüzyıllar içinden göndermede bulunmaktır. Cüzi irade konusuna bu kez oldukça iyimser bir tarzda yaklaşır.

“Çağlar” Kuramı. Güneş’in bahar noktasına yükseliyöî gözüktüğü referans noktası yani Koç’un ilk noktası Dün ya’dan bakıldığında takımyıldızlar zodyağı üzerinde ters yönde dönüyor gibi gözükür. Tam bir devir 2.600 yıl sürer. Eski Yunanlılar bu “ekinokslar hareketi”ni daha önceden keşfetmişlerdi. Görüldüğü gibi, astroloji bu harekete bağlı olmayan dönence zodyağmı kullanır.

Oysa, 20. yüzyıl, insanların içinde Koç’un ilk noktasının bulunduğu her takımyüdızın etkisi altından sırasıyla geçmesine bağlı olan “çağlar kurami’nm geçmesini görmüştür. Ekinokstaki Güneş, aşağı yukarı 4.000 yıl önce Boğa takımyıldızına yerleştirilmişti: Bu, boğa kültleri çağıdır (mitra, Japon tapınaklarının amblemleri, vb). Sonra “Koç Çaği’na geçilir: Bu kıyamet çağıdır. Daha sonra “Balık Çağı” gelir: İlk Hıristiyanlık’m simgesi. Son olarak, 21. yüzyılın başında yer alacak “Kova Çaği’na yaklaşıyoruz. İnsanlar bu çağ için hazırlanmalı, çünkü bu kuramı ortaya çıkaranların söylediğine göre şaşırtıcı değişiklikler olacaktır.

Kuşkusuz, son zamanlarda, daha çok değil ama daha sık sözedilen entelektüel bir yapılanma sözkonusudur.
Burçlar ve Simgeler. Knappich, “simgesel astroloji, etnolojik, sosyolojik ve psikolojik icatlara dayanarak gelişmiştir” der [26] ve ekler; “astroloji, bu bilimler tarafından ortaya konan yıldız simgelerinin gerçek değerini kontrol etmeye ve onları astrolojik çalışmaların yorumlama unsuru olarak kullanmaya çalışır.

Kafeinin uykunuzu nasıl etkilediği

logo

Kafeinin uykunuzu nasıl etkileyebildiğini iyice düşünün. Kafeinin yarı ömrü altı saattir, yani öğleden sonra saat 4’te içtiğiniz kahve veya enerji içeceği, saat 10 olduğunda bünyenizdeki yarım doz kafeinle etkisini sürdürür. Uykuya dalmakta sorun yaşamasanız bile kafein uykunuzun derinliğini etkiler. Ertesi gün yorgun olarak uyandığınızda kendinizi daha da fazla kafein istemeye hazırlarsınız. Daha sonra tükettiğiniz şeker, karbonhidrat ve yağ ise kafein döngünüzü tamamlamanıza yardım eder.

Bir de şu sıralar popüler olan aromalı kahveli içeceklerden içiyorsanız aldığınız kafeine şeker ve yağ ekliyorsunuz demektir. Tüm bunların birleşimi bu içecekleri daha da dayanılmaz hale getirir. Üstelik bağımlılık, bitkinlik ve duygusal gelgitlere yol açarak kilo almanıza neden olur.

28 günlük yemek bağımlılığı tedavisi planınızda, ister kahve ister gazoz veya enerji içeceği şeklinde olsun, tuzak seviyelerde kafein almaya son vermeniz için öneriler sunacağım. Unutmaym, ilk iki haftayı size şu anda kafeinden aldığınıza benzer bir keyif verecek gıda ve aktivitelerle serotonin ve dopamin seviyenizi yükselterek geçireceğiz. Bu süre sona ermeden hiçbir şeyden vazgeçmenizi istemeyeceğim; birazcık bile! Kafeini azaltmamn düşüncesi büe sizi huzursuz ediyorsa lütfen bunu aklınızdan çıkarm. Aynı keyfi başka bir yerden almaya başlamadan kafein keyfinden vazgeçmeye çalışmayacaksınız, söz veriyorum!

DİŞİ KEÇİ’NİN KALBİ

Titiz bayan Keçi gerçek bir prensestir. Kişisel hijyen ve ev temizliği konusunda fanatiktir. Etrafta kendisi için oraya buraya bırakılmış notlar, giysiler ya da çocukların oyuncakları olsa da, bu dağınıklığa rağmen her yer temizdir. Özellikle mutfak daima derli toplu, her şey iyice yıkanmış ve yerli yerindedir.

Erkekler dikkâtli olun, bayan Keçi kur yapmayı seven bir kadındır. Tıpkı Fransız koketleri gibi cinselliğini ortaya koymaksı zın kandırır ve sizi çeker. Çocuksudur, masumdur ve vahşi ve karşı konulmaz bir cazibesi vardır. Erkekler, bu çaresiz görünen Keçi’ye ilgi göstermek ister ama görünüş bazen aldatır. Güçsüz gibi görünür ama kendi ayakları üzerinde durabilir. Aldatılması kolay biri olmamasına rağmen, hassas bir ruhu vardır, bu yüzden onun yüreğine nazikçe dokunmanız gerekir.

Dişi Keçi, kibar ve sevecendir. Desteğe ya da teselli edici bir söze ihtiyacı olan herkese yardım etmeye hazırdır. İlişkide, partnerine karşı istekli ve sadıktır. Ofiste ise, her zaman ofisten en son çıkan kişi olur ve herkese yardım elini uzatır. Onu kısaca bayan kötü gün dostu olarak çağırabilirsiniz.

Dişi Keçi iş hayatına genellikle kendi kendine girmez çünkü doğasında utangaçlık vardır. Ancak, bir kez iş hayatına adım attığında, bazen olması gerekenden de fazla uyum sağlama isteğine sahip olduğundan, başarısının nedeni fedakârlığıdır.

Keçi, otlamaktan hoşlanır. Küçük öğünler ve abur cuburlarla gününü geçirir. Egzersiz yapmayı sevmediğinden, bel bölgesinin kalınlaşması ve sağlığının bozulması kaçınılmazdır. Bu yüzden, günde birkaç kilometre yürümek bile olsa, pasif hayatına uygun bir spor bulması Keçi için kritik önemdedir.

Eğer dişi bir Keçi ve bir erkek Keçi evlenirse, kiloları kendilerinden uzak tutmak için çaba harcamadıkları takdirde devasa bir çift olabilirler.

Dişi Keçi’nin gözleri, yani en masum erkeği bile içine çeken şehvet havuzu, fiziksel özellikleri arasında en dikkât çekici olanıdır. Evlenince harika ve sevgi dolu bir anne olur. Eğer evliliğinin bitmesi gerekiyorsa, hemen başka bir eş aramaya başlayacaktır çünkü yalnız olmaktan hiç hoşlanmaz.

Tek başına yaşama konusunda mükemmel bir yeteneğe sahip olmasına rağmen kendini yalnız hisseder ve birşeylerin eksik olduğunu düşünür. Genlikle en iyi erkekleri seçmez. Bay Mükemmeli bulmadan önce bağlanmaya eğilimlidir. Dişi Keçi’nin öğrenebileceği en iyi ders: olduğunu sandığından daha güçlüdür ve yalnız kaldığında hiçbir sorun çıkmayacaktır.

 

 

Astroloji

Astrolojik inançlara götüren ilk gözlemler o denli modası geçmiş ve yanlıştırlar ki hipotez aynı sınırlamalardan dolayı sağlıksızdır. Bu belirsiz ve uygun olmayan biçimdeki genel hipotez o kadar geniş bir hata payına izin verir ki öngörüleri kesin olarak değerlendirilemez. İnsanların kolay yanıtlara açlığını doyurmada yardımcı olduğu için, hipotezi yerinden etmek zordur.

“Bilimsel” Hızlı Yaratılışçılık
“Bilimsel” hızlı yaratılışçılığın dayandığı gözlemler doğrudan bir bilim değil, din ı olan Tekvin’den gelmektedir. Bu yüzden, bunların üzerine bilimsel hipotezler kurmak uygun olmaz. Bu hipotezin adına sonradan geliştirilen tezler, umutsuz zorlu bir savaşla karşı karşıyadır; çünkü iyice doğruluğu ortaya konmuş olan birbiri ile bağlantılı bilimsel hipotezler ağıyla çarpışmaktadır.

Duyu Dışı Algılama ve Psikokinez
Olağan duyumsal algılama konusundaki anlayışımız, yinelenebilir gözlemlere dayanmaktadır. Bu olayların doğasına ilişkin hipotezler, öngörüleri üzerine yapılan deneylerin sonuçlarını incelemek yoluyla kolaylıkla sınanabilir. Diğer taraftan, duyu dışı algılama ve psikokinez, olsa olsa temelsizdir.

Açıklama iddiasında oldukları olayların kuşku uyandıran doğasından dolayı, bu hipotezleri değerlendirmek güçtür. Kişilerin olağandışı güçleri olduğu hüsnükuruntusu, bu ileri sürülen olaylar hakkındaki gerçeğin araştırılmasının önüne geçmektedir.

Yaratılışçılık Hipotezi

Bilimde önemli olan, bilim ilerledikçe bir kimsenin düşüncelerini değiştirmesidir.
Eğer atomların çekirdekli bir yapıya sahip olduklarını    1911’de keşfetmiş olan Yeni Zellandalı fizikçi Lord
” Ernest Rutherfordun etkinliklerini öğrenmek isteseydiniz, elinizde Rutherford ve çalışmaları (ayrıntılı fotoğraflar, kullanılan aygıtlar, vs.) hakkında bol miktarda bilgi bulunurdu.

Eğer çok daha eskiden yapılmış olan etkinlikler hakkında, örneğin, MÖ 460 tan 370 yılları civarında yaşamış ve atom düşüncesini ilk kez ortaya atmış bulunan Yunan Filozofu, Democritus’un yaşamı hakkında bir şeyler öğrenmek isteseydiniz, işiniz çok daha zor olurdu. Eski Yunan’a ait anlatımları yeniden gözden geçirebilir, az sayıda insan yapısı kalıntıyı inceleyebilir, henüz bulunmamış insan yapısı kalıntı ya da kayıtların yerlerini keşfetmeye çalışabilirdiniz.

Şimdi varsayalım ki, zamanda daha geriye, evrenin kendisinin, ilk anlarına gitmek isteseniz, evrenin yaşını incelemek için, hangi kayıtları ya da kalıntıları kullanırdınız?

Berrak bir gecede, evrenin tarihi hakkında bilgi veren milyarlarca kalıntıdan birine, yani bir yıldıza odaklanabilirdiniz. Burada önemli olan, bu yıldızı şimdi olduğu gibi değil de, geçmişte olduğu gibi görüyor olmanızdır. Yıldızlar dünyadan o kadar uzaktır ki, ışıklarının bize ulaşması yıllar alır. Samanyolu Galaksisi nde (yıldızlar topluluğu) bulunan en yakındaki yıldızdan (Alfa Centauri) gelen ışığın Güneş sistemimize ulaşması dört yıl alır. Bu yüzden onu, dört yıl öncesinde görüldüğü gibi görürüz. Yıldızlara baktığımız zaman da bir bakıma evrenin tarihini görürüz.

O Şu anda gördüğümüz ışığın yıldızdan çıktığı andan bu yana geçen yıllar içinde, yıldız genişlemiş, büzüşmüş ya da hatta patlamış olabilir (bir süpernova olarak). Andromeda Galaksisi nden ışığın, Samanyolu Galaksisi ne ulaşması için yaklaşık 2 milyon yıl geçmesi gerekmektedir. Bu galaksilerin ötesinde, kuasar denilen gökcisimleri vardır ki ışıkları buraya ulaşmak için 10 milyar yıl yolculuk yapmıştır. Bundan da açıkça görüleceği gibi evren, en azından 10 milyar yıldır varhğını sürdürüyor olmalıdır.

Galaksiler diğer galaksilerle kümeler oluşturur. Yüzlerce galaksi kümesini gözlemledikten sonra, astronomlar, bilinen her galaksi kümesinin diğer galaksi kümelerinin her birinden uzaklaştığını belirlediler, buna göre evren genişlemektedir.

Şu anda evren genişlediğine göre, geçmişte bir zamanda, galaksi kümelerinin birbirine daha yakın bir konumda bulunması gerektiğini varsaymak akla yatkındır. Daha da ileri gidilirse, bu hipotez, evrendeki tüm maddenin sıkıştırılmış, yoğun bir biçimde bulunacağını önermektedir. Günümüzde kümelerin birbirinden ne kadar uzakta olduğu ve birbirlerinden uzaklaşma hızları bilindiği için, bu tek yoğun birimin, günümüzden 1215 milyar yıl önce var olduğunu ve o zamandan bu yana genişlediğini kestirmek mümkündür.

Genişleme başlarken, evren, ilk evrelerinde olağanüstü bir biçimde sıcak ve yoğun olmalıydı; çünkü tüm kitlesi aşırı derecede sıkıştırılmış durumdaydı. Big Bang Kuramına göre, astronomlar, bu ilk ateş topunun, inanılmaz bir hızla genişlediğini öne sürmektedirler.

Canlılar olarak bildiğimiz varlıklar, evrenin tarihindeki bu aşamanın aşın koşulları altında var olamazdı. Bu nedenle, evrenin 1215 milyar yıllık bir geçmişi olmasına karşın, yaşamın geçmişi bu denli uzun değildir. Canlılar, uygun atomlar oluşmadan ve evren, bir yerinde yaşamın kimyasının mümkün olması için, yoğunluk ve ısısının yeterince düştüğü bir noktaya kadar genişlemeden önce var olamazdı.

Astronominin big bang senaryosuna göre, 4,5 milyar yıl önce evrenin genişlemesinin ulaştığı aşamada, Dünyayı oluşturacak olan materyal, nebula denilen gazimsi bulutun bir parçasıydı. Bu nebula dönmeye başladığı zaman, maddenin büyük bir kısmı giderek ortada toplanmaya başladı ve en sonunda güneşimizi oluşturdu. Daha küçük birikimler ise, gezegenleri oluşturdu. Güneşin yakınında olan üçüncü kitle birikimi, dünya gezegenini oluşturdu. Nebula ve gezegen oluşumu evrelerinde, koşullar canlıların var olması için elverişli değildi.

Ürün Çemberleri

Genellikle çembersel, bazen karışık ve karmaşık, saplarını kırmadan buğday gibi ürünleri yatırarak ve girdap gibi döndürerek yaratılan, sıkça eni on metre ya da daha fazla olan, hemen hemen her zaman gece yapılan ve gündüz bulunan şey nedir? Bunlar, bir tanesinin Wiltshire’daki Ingiliz tarlalarında bulunduğu 1980’den bu yana artan bir sıklıkla görülen ürün çemberleridir.

1991 de üç yüzden fazlası bulunmuştur. Ürün çemberleri, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Japonya, Almanya ve Avusturalya’da bulunmuştur. Önceki yüzyıllarda bu etki büyük olasılıkla Şeytan a atfedilirdi. Günümüzde ise uzaylı yaratıklar bu onurun sahibidir.

Bir ürün çemberinin yalnız ipler ve kazıklar kullanan bir grup insan tarafından bir saatten az bir zamanda yaratılabildiği gösterilmiştir. Kazığı yere çaktıktan sonra ona bağladıkları ipi gererek, yeşil ürünler üstünde sürüklerler (gövde bölgesini kırmayan bir biçimde).

Ürün çemberlerinin çoğu Ingiltere’de bulunur ve orada, 1991 yılında, altmışlarında iki kişi, David Chorley ve Doug Brower, Ingiltere’deki ürün çemberlerinin çoğundan sorumlu olduklarını kabul etti. En azından bir uzman araştırmacıyı aldatarak becerilerini sergilediler.

Aldatmacalar ve Aldatmacacılar

Bazen yanılsamaya giden yol, ustaca hazırlanmış bir düzenbazlık kendilerine sunulduğunda insanların ne kadar kolay kandığını göstermek amacıyla kasıtlı olarak düzen çeviren kişiler, diğer bir deyişle aldatmacacılarca yaratılır. Aşağıda üç kötü şakanın öyküsü anlatılmaktadır. İlki 130 yıl önce olmuştur, İkincisi yirminci yüzyılın başlarında ve üçüncüsü ise sadece birkaç yıl önce.

Cardiff Devi Kocaayak ya da Loch Ness Canavarı gibi yaratıkların şakadan olması veya olmaması mümkün gibi görünürken, Cardiff Devi ise kesinlikle bir şakadır. 1869 yılında, 3 m. boyunda taşlaşmış tarihöncesi bir insana ait olduğu iddia edilen bir heykel, kuyu kazan kişiler tarafından New York’un Cardiff kenti yakınlarında “keşfedilmiştir”. Çıplak ve acı çekmiş gibi görünen taş devin oluşumu tarihöncesine ait değil; George Hull’un fikriydi. Bir yıl öncesinde, Hull, Fort Dodge, lowa’dan Şikagoya gönderilmiş olan bir alçı taşı bloğunu, bir insan şeklinde yonttuktan sonra çiftliğinde gömmüştü. Topraktan çıkarıldıktan sonra, heykel büyük bir çadırda halka sergilenmişti. Bir ücret karşılığında devi görebilen insanlar, 15 dakikalık bir konuşma dinleyip, sorularına yanıt alabildiler. Burada ve başka yerlerde heykelin sergilenmesi sahiplerine büyük paralar kazandırdı.

Fosilleri ve eski yaşam biçimlerini çalışan bir uzman, Othniel C. Marsh heykeli inceleyene kadar işler iyi gitti. Taze alet izlerini ve uzun bir gömülme sırasında üzerinde pürüzler oluşacak olan düzgün, cilalanmış yüzeyleri göstererek diğerlerini bunun bir oyun olduğu konusunda ikna etti. Kısa bir süre sonra, Iowa’dan bazı taş ocağı işçileri, iki yıl önce Hull’a büyük bir blok Iowa alçı taşının gönderildiğini hatırladılar. Bir yıl öncesinde bir arabayla Cardiff’in arka yollarından çok büyük bir tahta sandığın götürüldüğü de hatırlandı… Sonra, Şikago’dan iki kişinin heykeli yontan kişiler olduğu iddia edildi.

Hull bu oyunu niçin oynamıştı? Eğlence ve kazanç içini Bir papazla Tekvin de yer alan “yeryüzünde o günlerde devler vardı” sözü üzerinde tartıştıktan sonra, bu yeıyüzündeki “devleri” yaratmaya, gömmeye ve sonra da keşfetmeye karar vermişti.

Bu şakanın ortaya çıkmasına halkın tepkisi ne olmuştu? Bu açıklama halkın Cardiff devine hayranlığını neredeyse hiç gölgelememişti. Dev, büyük seyirci çektiği New York a götürüldü. Heykeli kiralama önerisi geri çevrilen P. T. Barnum, kendi kopyasını yaptırdı ve sergiledi. Barnum’un pazarlama becerisi sonucunda Barnum’un taklit heykeli, eskisine göre daha büyük bir kalabalık çekti. Bir tura götürüldükten ve birçok farklı yerde sergilendikten sonra, Cardiff devinin sonu, halen dikkat çekmeye devam ettiği New York, Copperstown’da Farmer’ın Müzesi’nde bir açık alanda sergilenmek oldu.